29 Ocak 2005
Sayı: 2005/04(04)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD emperyalizmi yeni bir savaşlar serisi hazırlığında
  Emek Platformu’nun işlevi ve misyonu
  Taban iradesini harekete geçirelim!
  EP’ten 16 Şubat’a göstermelik hazırlık!
  Düzen kurumlarındaki çürüme ve kokuşma
  TEKSİF ihanet sözleşmesi imzaladı
  Beko'da başarıya ödül: Bin işçi kovuldu!
  Devrimci bir sınıf hareketi yaratmak için
  BDSP'nin kampanya çalışmalarından...
  8 Mart'ın tarihsel anlamı ve güncel çağrısı
  Özelleştirme saldırısı ve SEKA Direnişi
  Burjuva basında SEKA
  ABD işbirlikçileri suç ortaklığını pekiştirme derdinde
  Savaş çetesinin hedefinde İran var
  Siyonistler kirli icraatlarını sürdürüyorlar
  Gayrimeşru seçimler işgali meşrulaştıramaz
  Kendi kaderini tayin Kürt halkının temel hakkı
  Gölge boksu!
  İmralı konsepti ve son gelişmeler üzerine
  Pazartesi eylemleri sürüyor
  Rüssehlsheim Opel'de "gönüllü çıkış" dayatması
  Bültenlerden.
  Mücadele tarihinden
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Mücadele tarihimizden...

Tariş direnişi

Türkiye işçi sınıfının olduğu kadar devrimci mücadele tarihinde de önemli bir yere sahip olan Tariş direnişinin üzerinden 24 yıl geçmiş bulunuyor.
Tariş, bir üretici kooperatifi olmasına rağmen, tıpkı diğer benzer kooperatifler gibi ‘devlet malı' muamelesi gören bir işletmedir. Yöneticileri devletçe (aynı anlama gelmek üzere, dönemin hükümetince) atanır. ‘80'li yıllara yaklaşılırken, işbaşındaki MC hükümetleri de, karakterleri gereği Tariş yönetimini faşistleştirmekle yetinmedi, devrimci faaliyetin oldukça etkin olduğu bilinen Tariş işçileri arasına faşist kadroları yığarak, buradaki devrimci işçi potansiyelini dağıtmayı hedeflediler. İşçi adı altında fabrikalara doldurulan, fakat aldıkları maaş karşılığında asli görevleri olan faşist provokasyondan başka hiçbir iş yapmayan bu faşist beslemelerin faaliyetleri, devrimcilerin karşı faaliyetiyle büyük oranda tasfiye edildi, saldırılar dizginlendi ve üretim hızla artarak kapasitenin yüzde 90'ı düzeyine çıktı.
Ancak saldırıların durmak bilmemesi ve faşist kardolaşma çabaları üzerine çeşitli siyasetlerin taraftarı işçiler tarafından ‘Devrimci Eylem Birliği' oluşturuldu. Sermaye devleti zaman kaybetmeden Tariş'i ‘gündemine' aldı ve saldırılarının zeminini hazırlamak için kalemşörleri aracılığıyla bir yalan kampanyasına girişti. Burjuva medyada ‘üretim düşük', ‘fabrikalar komünist militanların işgali altında' gibi yazılar çıkmaya başladı. Bakanlığın 300 işçinin işten çıkarılması talimatını uygulamayan genel müdür görevden alınarak yerine yeni bir genel müdür atandı.
14 Ocak 1980'de, İçişleri Bakanlığı, Tariş'te ‘suç ortaklarının ortaya çıkarılması' için İzmir Valiliği'ne istihbarat çalışması yapılmasını, bunları yakalamak için 22 Ocak'ta operasyona girişilmesini bildirdi. 22 Ocak sabahı, yüzlerce polis ve jandarma, panzerler eşliğinde ‘arama' bahanesiyle fabrikanın önüne geldi. İplik fabrikası işçileri polisi fabrikalarına sokmayarak direnişe geçtiler. Direnen işçilerin üç talebi vardı: Olaylarda polisin sorumluluğunun kabul edilmesi, gözaltına alınan işçilerin serbest bırakılması, iş ve can güvenliğinin sağlanması. Çimentepe ve Gültepe'deki emekçi halk ve Ege Üniversitesi'ndeki devrimci öğrenciler sokaklara dökülerek direnişe destek verdiler. 22 Ocak'ta çıkan çatışmalarda 8 güvenlik görevlisi ve 60 öğrenci yaralandı. Yaşanan gelişmelerden kaygılanan DİSK yönetimi, ‘olayların daha fazla büyümemesi' için Tariş direnişinin bitirilmesini istiyordu. Aralarında Tekstil-İş Başkanı Rıdvan Budak'ın da bulunduğu DİSK heyeti, Tariş fabrikasına giderek direnişi sürdürmekte kararlı olan işçileri vazgeçirmeye çalıştılar. Direnişe son verilirse DİSK'in tüm ülkede genel greve gideceğini vadettiler. İşçiler heyeti ‘Direnişi kıranın kafasını kırarız' sloganıyla karşıladılar. Ancak R. Budak tüm tepkilere rağmen çabasını sürdürdü ve şaibeli bir oylama sonucu, 31 Ocak'ta direnişin bittiğini işçilere kabul ettirmeyi başardı.



--------------------------------------------------------------------

Mücadele tarihimizden...

Kavel Kablo Fabrikası grevi

Kavel Kablo Fabrikası'nda, işçilere yıllardır ödenen yılbaşı ikramiyeleri ödenmemiş, ücret sisteminin değişmesi ve işçilerin üye oldukları sendikadan istifa etmeleri için sendika temsilcisi dört işçi işten atılmıştı. Kavel patronunun bu tutumu karşısında 173 işçi, 28 Ocak 1963'te başlayan beş günlük bir oturma eylemi yaptı. İşçilerin bu kararlılığı karşısında Kavel patronu grevin ilk gününde ‘iş yerindeki asayişi bozdukları' gerekçesiyle bütün işçileri işten çıkararak lokavt ilan etti. Bunun üzerine işçiler 4 Şubat'ta 36 gün sürecek greve başladılar. 5 Şubat'ta Kavel patronu grevi kırmak için yeni işçi almak üzere gazeteye ilan verince, işçiler buna karşı fabrika önünde nöbet tutmaya başladılar. 13 Şubat'ta işçiler, fabrika memurlarını içeri almayınca bu sefer sermayenin kolluk güçleri ile karşılaştılar. İşçilere saldıran kolluk güçleri bazı işçileri gözaltına aldı. Gözaltına alının işçilerden ikisi tutuklandı.
Türk-İş yönetimi Kavel grevcilerini yalnız bırakırken, ilerde DİSK'i kuracak olan Maden-İş ve Lastik-İş grevcilerle dayanışmaya girdi. Türk Demir Döküm Fabrikası'ndan 800 işçi sakal bırakarak Kavel grevine destek verdi.
Başbakan yardımcısı Turhan Feyzioğlu ve Çalışma Bakanı Bülent Ecevit aracılığıyla uzlaşmaya varıldı ve 4 Mart'ta taraflar arasında bir protokol imzalandı. Bu protokole göre patron işçi ikramiyelerini ödeyecek, işten çıkardığı işçileri geri alacak ve diğer istekleri de kısa sürede inceleyip sonucunu işçilere bildirecekti. İşçiler 5 Mart'ta işbaşı yaptılar. Ecevit'in tüm güvencelerine rağmen 12 Mart'ta 28 işçi hakkında dava açıldı ve 3-5 yıllık hapis cezaları verildi. Ama toplu iş sözleşmesi, grev ve lokavt kanununa eklenen geçici bir maddeyle işçilerin davası düştü.
Kavel grevi Türkiye işçi sınıfı tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. İşçilerin, örgütlü ve kararlı oldukları müddetçe elde edemeyecekleri hiçbir şeyin olmadığını Kavel grevi yeniden kanıtlamıştır.

---------------------------------------------------------------------------------

TUYAB'dan Kandıra F Tipi önünde basın açıklaması

Devletin zindanlara yönelik saldırıları sürüyor. Bunun son örneği Kandıra 2 No'lu F Tipi'nde yaşandı. Açık görüşe asker girmesi üzerine devrimci tutsakların görüş hakkı engellendi. Bu olayı protesto ederek görüşe çıkmayan tutsaklar ve aileleri bir dahaki görüşte asker sayısının 1'den 3'e çıkması üzerine yine görüş yapamadılar. Konuyla ilgili cezaevi idaresine yapılan başvuruda ailelere ‘biz birşey yapamıyoruz' yanıtı verildi. Bunun üzerine sorun cezaevi savcısı ve alay komutanına, yani askeri idareye sevkedildi. Cezaevi idaresi görüşe çıkmayan ve olaya tepki gösteren tutsaklar hakkında disiplin soruşturması açmış ve bazı cezalar vermiş durumda (mektup ve ziyaret yasağı vb.)
TUYAB, bu baskı ve keyfi uygulamaları protesto etmek amacıyla 17 Ocak günü Kandıra F Tipi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. 20 kişinin katıldığı basın açıklamasında ‘Devrimci tutsaklar onurumuzdur!', ‘İçerde dışarda hücreleri parçala!' sloganları atıldı. Açıklamada devletin yıllardan beri cezaevlerinde öldürme ve yoketme politikası izlediği, devrimci tutsakların buna karşı her zaman direndiği ve direneceği vurgulandı. Bu esnada bir tutsak yakınıyla ÇHD'den bir avukat cezaevi idaresiyle görüşmeye gitti. Görüşmede cezaevi idaresi sorunun kendilerinden değil alay komutanından kaynaklandığı bildirdi.
Kızıl Bayrak/İstanbul

------------------------------------------------------------------------------

Devrim şehitleri ölümsüzdür!

14 Ocak tarihinde Dersim'in Mazgirt ilçesi Şişik kırsalında devlet güçleriyle HKO gerillaları arasında çıkan çatışmada 5 gerilla şehit olmuştu. Şehit düşen gerillalardan Yurdanur Özkan, Ümit Çatakçı, Melahat Yalçın, Akan Küçükdoğan Dersim'de toprağa verilirken, Yılmaz Veli Göç ailesinin oturduğu yer olan Adana'ya getirildi.
17 Ocak günü saat 13:00'te Devlet Hastanesi'nden alınan cenaze ailesinin evine getirildi. Sloganlarla E-5 karayoluna kadar yüründü. Otobüslerle Buruk Mezarlığı'na gidildi, kortejler oluşturuldu. Yaklaşık 500 kişinin katıldığı eylemde ‘Halk savaşçıları ölümsüzdür!' pankartı açıldı. ‘Halk savaşçıları ölümsüzdür!', ‘Yılmaz Veli Göç ölümsüzdür!', ‘Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz!', ‘Devrim şehitleri ölümsüzdür!', ‘Yaşasın devrimci dayanışma!','Gerillalar ölmez!' vb. sloganlar atıldı.
Mezar başında devrim şehitleri için saygı duruşunda bulunuldu. Şiir ve marşlardan sonra parti bayrağına sarılan Yılmaz Veli Göç ölümsüzlüğe uğurlandı. Cenaze törenine DHP, BDSP, İşçi-Köylü, Barikat, Alınteri, Çağrı okurları, ESP ve TAYAD üyeleri katıldı.

Kızıl Bayrak/Adana