29 Ocak 2005
Sayı: 2005/04(04)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD emperyalizmi yeni bir savaşlar serisi hazırlığında
  Emek Platformu’nun işlevi ve misyonu
  Taban iradesini harekete geçirelim!
  EP’ten 16 Şubat’a göstermelik hazırlık!
  Düzen kurumlarındaki çürüme ve kokuşma
  TEKSİF ihanet sözleşmesi imzaladı
  Beko'da başarıya ödül: Bin işçi kovuldu!
  Devrimci bir sınıf hareketi yaratmak için
  BDSP'nin kampanya çalışmalarından...
  8 Mart'ın tarihsel anlamı ve güncel çağrısı
  Özelleştirme saldırısı ve SEKA Direnişi
  Burjuva basında SEKA
  ABD işbirlikçileri suç ortaklığını pekiştirme derdinde
  Savaş çetesinin hedefinde İran var
  Siyonistler kirli icraatlarını sürdürüyorlar
  Gayrimeşru seçimler işgali meşrulaştıramaz
  Kendi kaderini tayin Kürt halkının temel hakkı
  Gölge boksu!
  İmralı konsepti ve son gelişmeler üzerine
  Pazartesi eylemleri sürüyor
  Rüssehlsheim Opel'de "gönüllü çıkış" dayatması
  Bültenlerden.
  Mücadele tarihinden
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Özelleştirmecisinden ulusalcısına burjuva basında SEKA...

SEKA gerçeği
(...) Özelleştirme Yüksek Kurulu kararında SEKA İzmit işletmesinin hangi ekonomik ya da çevresel gerekçeyle kapatılacağı açıklanmamış durumdadır. Kamuoyuna açıklanmayan (aslında açıklanması da mümkün olmayan) gerekçeyi burada biz vurgulayalım: SEKA'nın kapatılması kararı, Türkiye'yi uluslararası işbölümü içerisinde düşük katma değerli, emek yoğun teknolojiler üretmekle görevli bir ucuz işgücü deposuna dönüştürmeyi hedefleyen ve ülkemizi bir ucuz ithalat ve finansal spekülasyon cenneti olarak gören neoliberal projenin bir uzantısıdır. Daha somut bir ifadeyle, bu karar Türkiye'nin sanayisizleştirilmesini; sosyal devletin etkinsizleştirilerek tasfiyesini; ve temel kamu hizmetlerini özel sermayenin kâr güdüsü altında ticari bir metaya dönüştürerek, ülkemizi ulusal ve uluslararası sermayenin sömürüsüne açmayı hedefleyen neoliberal projenin açık bir uygulamasıdır.
SEKA İzmit Kağıt Fabrikası 1936 yılında yılda 10 bin tonluk kapasite ile üretime başlamıştı. Bundan sonraki yıllarda özellikle planlı dönemde sürdürülen kapsamlı bir yatırım ve teknoloji yenileme çalışmaları ile SEKA işletmelerinin kurulu kapasitesi 1980'e değin her on yılda ortalama 2.5 misli büyüdü ve yılda 617 bin tona ulaştı. 1980'li yıllarda ise SEKA'nın özelleştirilmesine zemin hazırlamak amacıyla işletmenin öncü rolünü tamamladığı ilan edildi ve nihayet 1991 yılında özelleştirme kapsamına alındı. İlginçtir ki özelleştirme kararı sonrası ihale süreci bir türlü başlatılmayan SEKA'ya son yirmi yılda da hiçbir yatırım yapılmadı. Kurulun on kağıt makinesinden altısı 1990'lı yıllarda ya ömrünü tamamladığı ya da ekonomik olmadığı gerekçeleriyle elden çıkartıldı ve 2004'te kurulu kapasitesi yılda 73 bin tona geriletildi.
Türkiye'de uygulanmak istenen plan çok açıktır. Ülkemizde ‘özelleştirme' ile gerçekte amaçlanan şey, kamunun kâr eden, yüksek teknolojili işletmelerinin öncelikle ulusal ve uluslararası özel tekellere yok pahasına devridir. Özelleştirilmesi şu ya da bu nedenle başarılamayan işletmeler ise modernleştirme yatırımları yapılmayarak bilinçli bir program dahilinde geriletilmekte ve zarara uğratılmaktadır. Böylelikle kamuoyunda kamu işletmeciliğine karşı sürdürülen ‘verimsiz, köhne kuruluşlar' propagandasına ideolojik zemin hazırlanmakta, kamu varlıklarının özelleştirme yoluyla sürdürülen talan ve yağmalanmasına karşı toplumsal muhalefet sindirilmeye çalışılmaktadır...

Erinç Yeldan (Cumhuriyet, 26 Ocak ‘05)

İnanmıyorum
(...) Size çok basit hesaplar yapacağım'
Seka İzmit fabrikasının modernizasyonu ve kara geçmesi için gereken yatırım miktarı 6 milyon dolar civarındadır'
Bu para yaklaşık 9 trilyon lira eder'
Kapattınız Seka'yı diyelim' 734 işçiye fazlasıyla tazminat ödeyeceksiniz. Kişi başına 20-30 milyar liradan aşağı olduğunu sanmıyorum.
Sadece işçilere ödenecek tazminat miktarı, Seka'yı ayağa kaldırmak için gereken paranın çok çok üzerindedir'
Seka'nın Ford'a peşkeş çekilen, ne olur bunu yapmayın diye bizim tek başımıza kavga verdiğimiz arazinin değeri nereden baksanız 20-30 milyon dolar, hatta kimilerine göre 50 milyon dolardır.
Seka İzmit fabrikasının alacağı olarak bu para duruyor. 6 milyon dolarını verseniz, işte fabrika kurtuluyor'
Daha hesap çıkartayım size: Bu kentin devlete yılda ödediği vergi 1.5 milyar dolar. Seka için gereken para 6 milyon dolar..
Bu devletin batık, hortumlanmış bankalar için ödediği para 45 milyar dolar. Seka için istenen 6 milyon dolar'

İsmet Çiğit (Özgür Kocaeli, 27 Ocak ‘05)



İzmit'teki trajedi
(...) Türkiye'de, kamu iktisadi teşebbüsü (KİT) olarak nitelendirilen ve özel yasaya göre yönetilen kuruluşlar, uzun süre sanayimizi ve ekonomimizi ayakta tutan ulusal varlıklarımız arasındaydı.
Önce politika kurdu içlerine sızdı ve birer arpalık gibi yönetilir oldular. Yönetim kurulları, hangi parti iktidardaysa onun milletvekili seçimini kaybeden adaylarından oluşturulmaya, dolayısıyla da uzmanlık birikimlerinden yoksun kılınmaya başlandı.
Buna karşın, yine de sorumluluklarının bilincinde olan yöneticileri, uzmanları ve işçileriyle ayakta kalmayı başardılar.
Ama özelleştirilmeleri gerekiyordu. Çünkü dış dünyaya söz verilmişti. Bunun yolu da halkın gözünden düşürülmesinden geçiyordu.
Yeni senaryo bu mantıkla düzenlendi. Teknoloji hızla gelişiyor, maliyet artışlarını da düşürmek için yeni teknolojiye ayak uydurmak gerekiyordu. KİT'lere yatırım için kaynak ayrılması yasaklanınca, yasaklayan özelleştirmeciler muratlarına erdiler. Artık senaryonun sonunu getirebilirlerdi...

Orhan Erinç (Cumhuriyet, 27 Ocak ‘05)


SEKA 27 Ocak'ta kapatılıyor
(...) (1) SEKA'nın özelleştirilmesine karşı değilim. Özelleştirme, kamu tarafından iyi işletilemeyen tesisleri daha verimli işletilmesi amacıyla özel sektöre bedeli karşılığı satmak demektir. (2) SEKA özelleştirilmedi. Sucuk dilimler gibi dilim dilim doğrandı. Arsaları ve tesisleri bölük pörçük hale getirildi. İzmit fabrikası da ay sonunda kapatılıyor.
‘Bir memleket kâğıdını kendi yapamadığı zaman ulusal kültürünü yabancı lütfuna bağlar. Kapitülasyonların en tehlikelisi budur' diyen Mustafa Kemal, 1934 yılında Sümerbank'a kâğıt fabrikası kurma emrini vermişti. 1936 yılında 10 bin ton kapasiteyle kurulan İzmit Kâğıt Fabrikası, 1980'lere kadar ülkenin tek selüloz ve kâğıt tesisiydi. Daha sonra özel sektör kâğıt işine girdi.
Şimdilerde Türkiye'de özel sektör otuz dolayında tesiste kâğıt ve karton üretiyor. 1998 yılında özelleştirilmesine karar verildiği dönemde SEKA'nın 6 işletmesinde selüloz ve kâğıt üretiliyordu.
Tamamı ithal olacak
SEKA, kâğıdın hammaddesi olan selüloz ve odun hamurunu kendi üreten tek kuruluştu. Ormanlarımızdan her yıl kesilen 18 milyon metreküp ağacın 1 milyon metreküpünü işleyerek 250 bin ton odun hamuru ve selüloz üretiyordu. Kâğıt sektörünün ihtiyacını karşılamak için 300 bin ton da selüloz ithalatı yapılıyordu. İzmit'te selüloz ve kağıt hamuru üretimi durdu. Özelleştirilen Dalaman tesisi de selüloz üretmeyecekmiş. Artık kâğıdın hammaddesi selülozun tamamını ithal edeceğiz.
Kişi başı kâğıt tüketimi AB'de 210 kg, dünya ortalaması 53 kg. Bizde 35 kg. Yılda 2.5 milyon ton kâğıt tüketiyoruz. Bunun 1.5 milyon tonunu, ithal selüloz, hurda kâğıt, saman ve göl kamışından kendimiz üretiyoruz. 1 milyon tonunu ve de ürettiğimiz kâğıdın selülozunu ithal ediyoruz.
SEKA hayattayken toplam üretimin 1 milyon tonunu özel sektör, 500 bin tonunu SEKA yapardı. SEKA yazı tabı kâğıdı, gazete kâğıdı, sargılık kâğıt, kraft torba kâğıdı, oluklu mukavva, karton, sigara kâğıdı üretirdi.
İktidarların atadığı partili ve de yeteneksiz tepe yöneticiler SEKA'yı ‘olduracak yerde öldürdü'... Hükümetler SEKA'nın teknoloji ve yenileme yatırımlarını yaptırmadı. Sonuçta SEKA özel sektörle yarışamaz hale getirildi. SEKA büyüklüğünde entegre bir kâğıt tesisinin, atölye büyüklüğündeki özel sektör kuruluşlarının rekabetine yenilmesi acıdır...

Güngör Uras (Milliyet, 10 Ocak ‘05)


SEKA'da filmin sonu
Seka'da yirmi yıla yakın bir süredir çalışan S., ‘biz,' diyor, ‘burada selülozun tonunu 350 dolara üretiyorduk. Bunu pahalı buldular, daha ucuza dışardan selüloz alabileceklerini söylediler. Fabrikada selüloz üretimi durdu, sonradan 1100 dolara almaya başladılar selülozun tonunu.'
İnsan ister istemez o selülozu kimin ithal ettiğini merak ediyor. Aynı zamanda, Seka'da örgütlü olan Selüloz-İş yöneticilerinin o dönemde nasıl olup da bunu merak etmediklerini de merak ediyor. Sadece bunu da değil, çeşitli gazetelerin ekonomi servislerinin neden bunu araştırmadıklarını da, insan, ister istemez merak ediyor.
Seka, biliyorsunuz, yıllardır bir tür tasfiyeyle karşı karşıya. Bu sürecin son adımı olarak, 27 Ocak Perşembe günü işçilerin tazminatları, sekiz aylık işsizlik paraları ödendikten sonra kapatılacak. Dikkatinizi çekmek isterim, özelleştirme bile sözkonusu değil Seka'da. Fabrikadaki makineler satılacak ve böylece bir türlü kâr etmeyen fabrika, ‘memleket ekonominin sırtında bir yük' olmaktan men edilecek.
Ama işçiler ve sendika yöneticileri başka şeyler söylüyor. Fabrikanın kâr etmemesinin bilinçli politikalarla sağlandığını, istenirse pekala kâr edilebileceğini öne sürüyorlar. İnsan yine merak ediyor, bu makinelere Türkiye'de alıcı çıkacaksa, yani bu makinelerle Türkiye'de kağıt üretip kâr etmek mümkünse, Seka, tecrübeli işçileriyle neden bunu yapamıyor'
Benzer bir süreç Şişe-Cam'da yaşandı, biliyorsunuz. Türkiye cam fabrikasını kapattı, cam ithal ediyor. Türkiye kağıt üretimini de tamamen terkedip her türlü kağıdı ithal etmeye yöneliyor. Türkiye, üretim yapmayan, sadece hizmet eden bir ülke olmaya hazırlanıyor...

Ayşe Düzkan (www.gazetem.net)