10 Kasım 2017
Sayı: KB 2017/43

Burjuva siyaset sahnesini yeniden düzenleme ihtiyacı
Dengeler değişirken Kürt sorunundaki açmaz derinleşiyor
Böyle olur sömürü ve soygun düzeninin bütçesi!
Kapitalizm: Emekçiye cehennem, sermayeye cennet!
Duy da inanma!
Direnişlerin güçlenebilmesi için sınıf dayanışmas
“Akkim’e mutlaka sendika girecek!”
Metal TİS’lerinde 4. görüşmeler gerçekleştirildi
TOMİS’ten “örgütlenme ve mücadele” eğitimi

İstanbul’da direniş sürüyor

Büyük Sosyalist Ekim Devrimi 100. yılında!
Kapitalizme mahkum değiliz!
İzmir’de Ekim Devrimi eyleminde polis saldırısı: 20’yi aşkın gözaltı
RJ’nin 3. genel kurulu gerçekleştirildi
Suriyeli mülteciler ve toplumsal vicdan
Sömürüye karşı mücadeleye!
Peru’da “güzellik” yarışması kadına yönelik şiddeti konu aldı!
Mesleki eğitimde dönüşüm sürüyor
YÖK, 36. yılında protesto edildi
Devlet tacizi aile şiddetine döndü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Akkim’e mutlaka sendika girecek!”

Mücadelelerinin 100. gününde (6 Kasım) Akkim Yapı işçileriyle sendikalaşma ve direniş süreci üzerine konuştuk.

- Akkim Yapı ne üretiyor, fabrika hakkında bilgi verir misiniz?

- Akkim Yapı inşaat kimyasalları üretiyor. Sadece üretici bir firma değil. Aynı zamanda da hammadde tedarikçisi. Buradan da çok büyük paralar kazanıyor. Yani bu konuda Türkiye’de tekel konumunda. Alanında Türkiye’de 1. ve dünyada 5. sırada bulunuyor. 108 ülkeye ihracat yapıyor. Yönetim kurulu başkanı Hazreti Akdemir. Çok zengin birisi. Akzirve İnşaat, Strada projelerinin reklamlarını görmüşsünüzdür. Bu projelerin sahibi o. Kendisinin Ağaoğlu’ndan daha zengin olduğunu düşünüyoruz ama kendini göstermeyen zenginlerden…

- Sendikalaşma nedenleriniz nelerdi?

- Bizim yaptığımız iş, insan sağlığı açısından çok tehlikeli bir iş. İçeride sürekli kimyasallarla çalışıyoruz ama hiçbir koruyucu yok. Burada hepimiz kansere yakalanma riski taşıyoruz. Onun dışında mesela iş ayakkabısı verilmiyor. Ayakkabı istiyoruz, “sipariş verdik yolda” diyorlar. Yıllar geçti, ayakkabılar hâlâ yolda. Bugün sorsak hâlâ “yolda geliyor” derler. Onun dışında, maaşlar yaptığımız işe göre çok düşük. Bunlar sendikalaşmamızın temel nedenleriydi.

- Sendikalaşma süreci nasıl gelişti?

- Önce 3-4 kişiyle başladı. Sonra yayıldı. Burada 496 kişi çalışıyor. Biz çoğunluğu sağlayarak 264 üyeyle yetki başvurusu yaptık. Patron yetki almamızı engellemek için bizim bilmediğimiz başka bir firmasından 78 işçi kaydırdı buraya. Ancak bundan o zararlı çıktı. İki şirket olunca %40 ile yetki alındığından bizim işimiz daha kolaylaştı. Üstelik biz tek şirketle bile olsa yetkiyi alabilecek bir sayıdaydık. Yani yetki konusunda bir sıkıntımız yok. Bu ayak oyunları patrona pahalıya patladı. Onlar o şirketi “neden” açmışlar bilmiyoruz. Ama onların da şirketin kapanışını vermeyi unuttukları görülüyor. Sonradan fark ettiler ve hemen kapanışını verdiler o şirketin, ama bu usulsüzlükten kaynaklı 3 milyon TL ceza ödediler.

- Sendikalaşma sürecinden sonra patronun tutumu nasıl oldu?

- Sendikalaşma sürecinde ilk önce 22 arkadaşımızı işten attılar. Daha sonra parça parça işten atmalar devam etti. Bize baskı yaparak sendikadan istifa ettirmek istedi patron. Bu tutmayınca tek tek görüşmek istedi. Biz kendisine muhatabının Petrol-İş Sendikası olduğunu söyledik ve bu oyunu da boşa çıkardık. Müdür sonra biraz yumuşar gibi göründü. “Yetki gelirse sendikayla anlaşırım” dedi. Yetki geldi ve sözlerinin arkasında durmadıklarını, patronlara güvenilmeyeceğini tüm işçiler gördü. Sendikanın patlak verdiği gün buraya polis yığınağı yapıldı. 200 tane çevik kuvvet, TOMA, akrep, asayiş vs. Yani neredeyse ahlak masası hariç tüm Arnavutköy emniyeti buradaydı. Sonradan öğrendik ki burası yanıcı maddelerle dolu ve patron polise, “bunlar fabrikayı yakacak”, “makinaları kıracaklar” diye ihbarda bulunmuş. Ayrıca polisin de patrondan yana tutumunu gördük. Burada beklerken, içerideki arkadaşların yanımıza gelmesini engellemek için bir polis silah çekti. TOMA’nın ve polisin fabrikanın içinde bulunması doğru değil. Polis devletin polisiyse herkese eşit olacak. Fabrikanın içinde durmayacak. Sokakta duracak TOMA. Sen TOMA’yı fabrikanın içine sokarsan patronu korumak istiyorsundur. Ama polisin önce bizi, vatandaşı koruması lazım.

- Sendikalaşmanın bölgede etkisi nasıl oldu?

- Biz fabrikanın önünde direniyoruz ve fabrika çok yalıtık, ıssız bir yerde. Daha çok eş, dost, akraba üzerinden sözlü olarak yayılıyor direnişimiz bu bölgede. Patronlar arasında dayanışma çok yüksek. İşçilerin örgütlenmesinden korkuyorlar. O nedenle de burası sendikalaşmasın diye buraya oluk oluk para akıtıyorlar.

- Destek-dayanışma nasıl?

- Sendikamız sürekli yanımızda. Onun dışında emek örgütleri sürekli ziyaretimize geliyorlar sağ olsunlar. Biz de bize desteğe gelen herkese ziyarete gidiyoruz. Direnişteki Kod-A ve DHL işçilerine ziyarete gittik. Bize gelen emek örgütlerinin kurumlarına misafir olduk. Sefaköy’de İşçilerin Birliği Derneği’ne gittik. Oradan Bakırköy’de meydanda direnişleri süren kamu emekçilerini ziyaret ettik. Eylemlerine katıldık, söz aldık, desteğimizi sunduk. Yani sınıf dayanışması için üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Buraya bizi ziyarete gelen 1-2 arkadaş bile olsa mutlu oluyoruz, 2 tane daha dostumuz oldu diyoruz.

- Siyasi partilerin yaklaşımları nasıl?

- Bizim fabrikanın bir özelliği var. Bizim patron, son dönemin popüler tabiriyle “FETÖ”cü. Biz sendikalaşma sürecinde Arnavutköy AKP’ye, Arnavutköy Belediye Başkanlığı’na ve Arnavutköy Kaymakamlığı’na gittik. Sürecimizle ilgili destek istedik. Başta biz bu işin çok kısa süreceğini düşündük. Ama işin aslı öyle değilmiş. Sonrasında görüştüğümüz bu kurumlar bizlere “bu adamın arkası sağlam, buna kimse karışamaz, çok zengin biri, bir şey yapamayız” diyerek geri gönderdiler. Yani bu süreçte anladık ki ”FETÖ” vs. ne olursa olsun zengine dokunulmuyor ve işçi karşısında tüm zenginler ve hangi parti olursa olsun birlik oluyor…

- Sendikalaşma sürecinin size etkileri ne oldu?

- Burada birçok arkadaş sendikanın ne olduğunu bilmezdi. Fabrikada da birbirimizle çok muhabbetimiz olmazdı. Burada, direniş çadırında çok güzel birliktelikler yaşadık. Kaynaştık. Fabrikada ve direniş alanında her mezhepten ve her siyasi düşünceden işçi arkadaşımız var ve biz bunları bir zenginlik olarak görüp işçi kimliğimizde birleştik. Artık sadece direniş çadırında değil, hafta sonları da beraberiz. Mesela geçen hafta hep birlikte balığa gittik.

- Şu an süreç ne durumda?

- Yetkimiz geldi. Patron yetkiye itiraz etti. Bu itirazdan bizim için bir sorun çıkacağını düşünmüyoruz. 21 Şubat’ta dava görülecek. Şu an içeride 100 civarında mavi yakalı çalışıyor. Üretimi minimum seviyeye indirmiş durumdayız. İçeridekilerin çoğu bizim üyemiz.

- Son olarak neler söylemek istersiniz?

- Akkim’e mutlaka sendika girecek. Biz burada direniyoruz. Moralimiz, kararlılığımız çok iyi. Hukuki olarak da sürecin uzaması dışında bir sıkıntımız yok. Kazanacağımıza inancımız tam. Tüm bunların dışında, burası ne olursa olsun bir kazanım. Burada her mezhepten, her siyasi düşünceden işçi var. Ve hepimiz burada işçi kimliğimizle kardeş gibiyiz. Bu da buranın kazanımıdır. Buradan tüm işçilere, emekçilere, emek dostlarına dayanışma çağrısı yapıyoruz. Ayrıca her fabrikada, işçilerin ne olursa olsun örgütlenmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Hak almanın mücadele etmekten, örgütlenmekten başka bir yolu yok… Biz buradayız, direnişten vazgeçmeyeceğiz, kazanana kadar da buradan ayrılmayarak direnişe devam edeceğiz.

Kızıl Bayrak / Esenyurt


 
§