20 Ekim 2017
Sayı: KB 2017/40

Krizlerin ve kirli ilişkilerin bedelini emekçilere ödetiyorlar
Efendinin attığı tokat ve uşakların çürümüşlüğü
Yol arkadaşlarını tasfiyeye devam!
Patronları dava yükünden kurtar, işçiyi süründür!
Şişecam işçisi: Onurluyuz, gururluyuz!
Arçelik’te baskılar durmak bilmiyor!
KESK ve Şubeler Platformu üzerine
KÇB’den “KHK’lar, direnişler ve sendikalar” paneli
Rem Spor’un Hummel mağazasında işçi düşmanlığı
Sermaye çocuk işçilerin kanı ve emeği üzerinde yükseliyor
Ekim Devrimi sürecinde siyasal akımlar
Güney Kürdistan’da referandum ve sonrası
Irak ordusu ve Haşdi Şabi emperyalistlerin silahıyla Kerkük’ü ele geçirdi
Emperyalizmin ürettiği açlık
DGB, DLB ve MLB’den mücadele çağrısı
Bu yasa dikiş tutmaz!
Esenyurt’ta “Ekim Devrimi ve kadın” semineri
“Kazanmak için bedel ödemeyi göze almalı”
Halkı gibi acılı şair: Cigerxwin
“Herkes hakkı olanı eşit olarak paylaşsın diye!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

KÇB’den “KHK’lar, direnişler ve sendikalar” paneli

 

Kamu Çalışanları Birliği (KÇB), “KHK’lar, direnişler ve sendikalar” gündemiyle 13 Ekim’de Kadıköy’deki Eğitim Sen binasında panel gerçekleştirdi.

Panele konuşmacı olarak KÇB sözcüsünün yanı sıra Kadıköy direnişçisi Hüseyin Demir ile Yüksel direnişçileri Veli Saçılık ve Acun Karadağ da katıldı.

Tüpraş’ta iş cinayetinde katledilen işçilerin anılmasıyla başlayan panelde ilk sözü KÇB sözcüsü aldı.

Saldırı startının 15 Temmuz’dan çok önce verildiğini söyleyen KÇB sözcüsü, ancak KESK yönetiminin bütün bu süreci izlemekle yetindiğini ve bunun sonucunda hayata geçirilen kıyımlarla 1 yılda 50 bin üye kaybı yaşandığını belirtti. Bugün sendikal faaliyetini dahi yürütemez konuma gelen KESK’in ihraç saldırıları karşısında direnişten kaçtığını, bu nedenle başlayan tekil direnişleri de “örgüt disiplinine aykırı” diyerek yalnızlaştırmasını eleştirdi.

Gülmen ve Özakça’nın açlık grevlerinin ulaşabileceği sonuca ulaştığını bunu sıçratma sorumluluğunun ise sendikalarda ve destekçilerde olduğunu söyledi.

Kadıköy direnişçisi Hüseyin Demir ise İstanbul’daki direnişleri Eğitim Sen yöneticilerine zorla kabul ettirdiklerini anlattı.

Sendika genel kurularında, toplantılarında yüksek perdeden konuşanları 34 haftadır direnişlerinde görmediklerini söyleyerek; bu anlayışların ihraç edilen emekçileri kooperatif ve dayanışma adı altında iş yeri açmaya ve ticarete teşvik etmesine tepki gösterdi. Sendikalardaki siyasi yaklaşımların direnişleri sahiplenmemesini ya da bazılarını sahiplenip bazılarını sahiplenmemesini eleştirdi.

Verilen arada, Nuriye ve Semih İçin Dayanışma’nın Süreyya Operası önündeki eylemine geçildi. Ardından panel Acun Karadağ’ın konuşmasıyla devam etti. “Nuriye ve Semih açlık grevinden yargılanıyor” diyen Karadağ, açlık grevinin de bir direniş biçimi olduğunu söyledi. AİHM’den çıkacak kararlara bel bağlamanın doğru olmadığını söyleyerek Nuriye ve Semih’i kurtarmak için eylemleri büyütmek gerektiğine vurgu yaptı.

İhraç edildikten sonra Nuriye ve Semih ile birlikte sendika yönetimleriyle de görüştüklerini anlatan Karadağ, sendikalara egemen siyasi anlayışların direnişin önünde engel olduklarını belirterek “Yalnız kaldık, kendi isimlerimizle çıktık direnişe” dedi.

Veli Saçılık ise artan baskı ve saldırılar karşısında “Benden geçti, bir şey yapılamaz” algısının yıkılması gerektiğini ifade ederek Nuriye Gülmen’in tam olarak bunu yaptığını belirtti. Bakırköy ve Kadıköy’deki direnişlere değinen Saçılık, buralarda KESK’in öncülük etmediğini, ihraç edilen emekçilerin KESK’e öncülük ettiğini belirtti.

Katkı ve soru bölümünün ardından panel sonlandırıldı.

 

 

 

 

 

Yüksel direnişine polis saldırıları ve gözaltılar

 

KHK’larla ihraç edilen emekçilerin başlattığı Ankara’daki Yüksel direnişi her gün gerçekleşen polis saldırıları ve gözaltılara karşın sürüyor. Konur Sokak’ta bir araya gelen emekçileri Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın “İşimizi geri istiyoruz!” talebini haykırıyor. Sloganlarla eyleme başlandığı sırada saldıran polis emekçileri darp ederek, işkenceyle gözaltına alıyor.

Direnişin 340. günü olan 14 Ekim’de öğle ve akşam yapılan eylemde direnişçilerin doğrudan yüzüne gaz sıkan polis gözaltı yaptı. 13.00’te yapılan eylemde İlker Işık, Perihan Pulat, Mehmet Dersulu ve Sultan Aydoğdu gözaltına alındı. Akşam ise 3 kişiyi sürükleyerek gözaltı aracına götüren polis burada bir süre alıkoyduğu emekçileri daha sonra serbest bıraktı. 15 ve 16 Ekim’de de eylemler sürerken 17 Ekim’de yapılan eyleme “yasak” dayatmasıyla saldıran polis biber gazıyla sıkarak Mehmet Dersulu, İlker Işık, Perihan Pulat ve Mustafa Elmapınar’ı gözaltına aldı. 18 Ekim günü de polis saldırılarının sürdüğü eylemde Mehmet Dersulu, İlker Işık ve Ünal isimli bir kişi daha gözaltına alındı.

 

 

 

 

Kamu emekçileri İstanbul’daki direnişlerini sürdürüyor

 

KHK saldırılarıyla İstanbul’da ihraç edilen KESK üyesi kamu emekçileri Bakırköy Özgürlük Meydanı ve Kadıköy Altıyol’daki direnişlerini sürdürüyorlar. Pazartesi, Çarşamba ve Cumartesi günü yapılan oturma eylemlerinde ihraçların hukuksuzluğu teşhir ediliyor. OHAL ve KHK’ların asıl amacının işçi ve emekçilerin haklarını gasp etmek ve mücadelelerini engellemek olduğuna dikkat çekiliyor.

Direnişçi kamu emekçileri, sendikalaştıkları için işten atılan DHL ve Kod-A işçilerinin Yenibosna’daki direniş alanlarını 13 Ekim günü ziyaret ettiler. Burada yapılan sohbet ve konuşmalarda sınıf dayanışması ve birlikte mücadele vurgulandı.

14 Ekim günü Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda yapılan oturma eyleminde konuşma yapan direnişçi Nuray Şimşek ihraç saldırılarını teşhir ederek, önceki gün silahla katledilen 17 yaşındaki kadın öğrenciyi hatırlattı. Şimşek, kadın cinayetlerinin iktidar tarafından teşvik edildiğine dikkat çekti. Eyleme Yüksel direnişçisi Acun Karadağ da katıldı. İşlerini AKP’nin bahşetmediğini, ellerinden alamayacağını belirten Karadağ, AKP şeflerinin Yüksel direnişçileri Nuriye Gülmen ve Semih Özakça hakkında söylediği yalanları teşhir etti. İstanbul, Yüksel Caddesi, Malatya, Bodrum, Düzce’deki direnişlere dikkat çeken Karadağ “Haklılığımızın verdiği güçle direniyoruz. Mutlaka kazanacağız” diyerek konuşmasını sonlandırdı. Aynı gün Kadıköy’de yapılan eylemde de iktidarın saldırılarına değinildi. Başka ülkelerde baskı ile karşılaşan insanların “Burası Türkiye değil” dediği belirtilerek Türkiye’deki baskı ve saldırganlığın boyutunun geldiği noktaya dikkat çekildi.

16 Ekim’de Kadıköy’deki eylemde savundukları değerler ve muhalif kimliklerinden dolayı ihraç edildiklerine dikkat çekildi. AKP’nin tüm devlet kurumlarını ve üniversiteleri kendi organlarına çevirdiği ifade edilen açıklamada, yandaş kadrolaşmaya gittiği belirtildi. “FETÖ”nün ardından başka cemaatlerin devlet kurumlarına yerleştirildiğine dikkat çekilen açıklamada, eğitim sistemindeki dönüşümle birlikte “Yeteneksiz, bilgisiz ve düşünme becerisini kaybetmiş yeni nesiller yetiştirmenin” hedeflendiği söylendi. “Vermiş olduğumuz bilimsel, demokratik, laik, anadilinde eğitim mücadelesi aynı zamanda sizler için, sizlerin çocukları için verilen mücadeledir” denildi. Bakırköy’de konuşan direnişçi Nuğyen Nedim de yalnızca işleri için değil, çocuklarının geleceği, adalet, hukuk, laiklik ve demokrasi için de direndiklerini vurguladı. “Bizden aldığınız okullarımızı, hastanemizi, doğamızı da geri istiyoruz” diyen Nedim, “İşimizi geri alana kadar buradan hiçbir yere gitmeyeceğiz. Direne direne kazanacağız” ifadelerini kullandı.

18 Ekim günü Kadıköy’de yapılan eylemde konuşan direnişçi öğretmen Mehmet Sarı OHAL ve KHK’ların asıl amacının tüm muhalif kesimlerin ezilmesi olduğuna dikkat çekti. Sarı “35 haftadır inatla direniyoruz. Susarsak bu zulmün devam edeceğini anlatıyoruz” dedi. Emekliler Dayanışma Sendikası da direnişçileri ziyaret etti. Bakırköy’deki eylemde konuşan direnişçi Fatma Yıldırım, iktidara biat etmeyen kamu emekçileri oldukları için işten atıldıklarına dikkat çektiği konuşmasında direnişin süreceğini ifade etti.


 
§