12 Mayıs 2017
Sayı: KB 2017/18

Sosyal yıkım saldırılarını geri püskürtmek için genel grev, genel direniş!
Sermaye OHAL rejimiyle büyüyor
Silah tüccarları kazanıyor, yoksullar ölüyor
Yargısız infazlar ülkesi Türkiye
Metal işçilerinin güncel durumu ve işçi birliği üzerine
Teknorot işçileri satış sözleşmesine karşı üretimi durdurdu
MİB MYK Mayıs Ayı Toplantısı Sonuçları
Gülmen ve Özakça’nın açlık grevinde kritik sürece girildi
Patronların sefalet dayatmaları TİS süreçlerini tıkıyor
Kayseri 1 Mayıs’ının gösterdikleri ve devrimci sorumluluk!
Devrimci Gençlik Birliği Türkiye Meclisi Sonuç Bildirgesi
DGB Türkiye Meclisi toplandı
Gençlik Denizler’i mezarları başında andı
İbrahim Kaypakkaya kavgamızda yaşıyor!
Deniz, Mahir ve Kaypakkaya’nın anısına...
Katledilen gençlerin aileleri: “Polis de onu kollayan da katil”
Sınıfsal bir sorun olarak “namus” cinayetleri
AKP Türkiye’sinin gerçeği: Toplumsal çürüme ve yozlaşma
Astana anlaşması üzerine
Fransa cumhurbaşkanlığı seçimi üzerine
Büyük çınar Mahzuni Şerif
“Kahramanlık destanları” adı altında gerçekler çarpıtılıyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Silah tüccarları kazanıyor, yoksullar ölüyor

 

Dünyanın mazlum halkları kapitalist emperyalist sistemin faturasını hayatlarıyla ödemeye devam ediyor. Zengin yeraltı kaynaklarının yağmalanması için yürütülen savaşlarda ve işgallerde yaşanan trajedinin sorumluları para kasalarını doldururken, insani söylemlerden, barıştan, hümanizmden bahsediyorlar. Fakat zenginlerin çıkardığı savaşlarda yoksullar ölmeye devam ediyor. Silah tekellerinin muazzam kârlar sağladığı bu savaşlar kapitalistler için sadece öldürücü yıkım araçlarının, silahların, bombaların pazara sunulduğu bir fuardan, bir müzayededen ibaret.

Yerli silah tekelleri de kazanıyor

Bu gerçek Türkiye için de fazlasıyla geçerli. Yaşadığımız topraklara neden bir türlü barışın gelmediğini, bu düzen sürdükçe de neden gelemeyeceğini görmek için silah tekellerinin nasıl devasa kârlar elde ettiğine bakmak bile yeterli. Kitle eylemlerinde kullanılan gaz bombalarından plastik mermilere, gerçek mermilerden yakılıp yıkılan yerleşim yerlerine kadar bu hakikat sürekli olarak karşımıza çıkmakta.

Ekonomik krizin en çok hissedildiği bir zaman diliminde, kârlarını en çok arttıran sermaye kuruluşlarının silah tekelleri olduğu gerçeği, inkar edilmek yerine övünçle sunuluyor. Açıklanan verilere göre “ASELSAN, ROKETSAN, TUSAŞ, HAVELSAN, ASPİLSAN ve İŞBİR adlı yerli silah tekellerinin satış rakamlarında 2015 yılına oranla 2016 yılında yüzde 24’lük bir artış görüldü. Kısa adı TSKGV olan Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’na bağlı olan ASELSAN, ROKETSAN, TUSAŞ, HAVELSAN, ASPİLSAN ve İŞBİR firmaları yurtiçinde ve yurtdışında gerçekleştirdikleri satışlarda ekonomik olarak büyük bir güce sahip oldu.”

“TSKGV, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin savaş enstrümanları ve gücünün arttırılmasını amaçlayarak savunma sanayi sektöründe faaliyet gösteren firmalar kurmak ve geliştirmek amacıyla hizmet veriyor. TSKGV’nin sahip olduğu firmalar sermayesinin yarısından fazlasını oluşturuyor. Bu şirketlerden olan ASELSAN, dünyadaki bilinen 100 büyük (silah tekeli) arasında yer alıyor. Ayrıca kısa adı TUSAŞ olan Türk Havacılık ve Uzay Sanayi AŞ, HAVELSAN, ROKETSAN, elektrik enerjisi üretmek için kullanılan ürünlerin üretimini yapan İŞBİR, şarj cihazı, batarya, uçak aküsü gibi ürünlerin üretimini yapan ASPİLSAN da” silah tüccarları olarak kazanmaya devam ediyorlar.

“TSKGV’nin 30 yıllık geçmişine bakıldığında kendisine bağlı bulunan ortaklıklar sayesinde çok önemli bir yol kat ettiği görülebiliyor. Şirketler aynı başarıyı geçen yılki satış rakamlarında da gösterdi. TSKGV’ye bağlı olan şirketlerin aktif varlıklarının toplam değeri 2016 yılının sonunda 23 milyar lira oldu. Aynı şirketlerin öz kaynaklarının toplamı ise 5 milyar 837 milyon lira olarak açıklandı.

“Vakfa bağlı olan bu şirketlerin toplam net satışları 2016 yılında yüzde 24 oranında artarak, 7 milyar 798 milyon liraya ulaştı. Yurtdışı satışları bir önceki yılla aynı seviyelerde kaldı ve 2 milyar 433 milyon lira olarak kaydedildi. Şirketler toplam karını 2016 yılında yüzde 31 artırdı.” (Tüm alıntılar: Savunma Sanayi Firmalarından Toplam 7.8 Milyar Liralık Satış!, www.ekonomi7.com)

Sermayenin sahte hümanizmi

Kapitalizm eleştirileriyle de gündeme gelen Koç grubu en çok kazanan silah tekelleri arasında yer alıyor. Bu kan tüccarlarının “insan sevgisi” de AKP ve Erdoğan karşıtlığı gibi paraya endeksli. Koç grubuna bağlı Otokar, “güvenlik kuvvetleri”nden 47 milyon avro tutarında siparişi kesinleştirdiğini açıkladı. Şirketin yaptığı açıklamaya göre 4×4 tekerlekli zırhlı araçlar, yedek parçaları ve eğitimini kapsayan sipariş kapsamında teslimatlar bu yıl içinde tamamlanacak.

Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Otokar Yönetim Kurulu Başkanı Ali Koç, daha önce “milli ana muharebe tankı Altay”ın seri üretiminde görev almaya hazır olduklarını söylemişti. Koç, “30 bine yakın askeri aracımız bugün başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere 30’a yakın dost ve müttefik ülkenin ordusunda ve Birleşmiş Milletler görev birimlerinde dünyanın çeşitli bölgelerinde hizmet veriyor” demişti.

Ölü seviciler iş başında

Sermaye sınıfı ve çıkarlarını korumakla mükellef olan sermaye devleti bir bütün olarak kandan besleniyor. İşçi grevlerini “milli güvenlik” gerekçesiyle yasaklayanlar, “milli silahları” da bu topraklarda yaşayanları öldürmek için kullanıyor. Bu yerli silah tekellerinin en çok kazandığı dönemin son 30 yıl olması çok şey anlatıyor. Kürt ulusunun barış istemi karşısında savaşın tek seçenek olarak dayatılmasının gerisindeki nedenlerden biri de işte bu kanlı kazançtır!

Yaşadığımız coğrafya dahil dünyanın her yerinde halklar kardeşçe yaşamak isterken, silah tüccarları ellerinde bulundurdukları devletleri vasıtasıyla daha çok kazanmanın hesabını yapıyorlar. Bu hesapta barışın yeri yok. Çünkü barışın olduğu bir dünyada silahlarını satamayacaklarını çok iyi biliyorlar.

Kullandıkça pazarı genişleyen, bittikçe üretilen silahların gölgesinde yaşayan yoksulların payına bu savaşlarda ölmek ya da öldürmek düşüyor. Tabut satıcılarıyla birlikte en çok silah satıcılarının kazandığı bu zaman diliminde, barışı getirmek için bu düzene son vermek gerekiyor.

 

 

 

 

Cizre’deki ‘vahşet bodrumlarına’ takipsizlik

 

Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen ve 78 gün devam eden sokağa çıkma yasağı sırasında binaların bodrum katlarında yakılarak öldürülen 150’ye yakın kişi için Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyuruları takipsizlik ile sonuçlanıyor.

‘Meşru müdafa’ temelinde hareket edildi!

Savcılık takipsizlik kararına gerekçe olarak ise 3 bodrumda katledilen 28 kişinin de “örgüt üyesi olduğu”, “kolluk güçlerinin meşru müdafa” temelinde hareket etmeleri” gösterildi. “Örgüt üyeliği”ne kanıt olarak ise gizli tanık ifadeleri öne sürüldü.

Karara itiraz edildi

Ailelerin avukatları ise verilen kararın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yükümlülüklerine aykırı olduğunu belirtti. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile güvence altına alınan yaşam hakkının ihlaline yönelik etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün, verilen karar ile ihlal edildiğini aktaran avukatlar, bir üst mahkemeye başvuracaklarını söyledi.

Geçtiğimiz aylarda birinci bodrumdaki Muharrem Erbek (18), ikinci bodrumdaki Yasemin Çıkmaz (17) ile üçüncü bodrumda Ramazan Biriman’ın (22) yakılarak öldürülmesine ilişkin yapılan suç duyurusuna da “hukuka uygun” denilerek takipsizlik kararı verilmişti.

 
§