20 Nisan 2017
Sayı: KB 2017/15

Mücadele sürüyor!
AKP’nin emperyalistlere kendini kanıtlama planı bozuldu
Referandum ve yeni dönem
Referandum, sol hareket ve mücadelenin görevleri
Halk oylaması ve devrimci sorumluluk!
Sermaye sabırsızlıkla kölelik saldırılarının hayata geçirilmesini bekliyor
Kürdistan’ın cevabı: Hayır/Na!
DP/Bayar-Menderes iktidarının güncellenmiş ikizi
Tarihsel temelleriyle Türkiye’de dinsel gericilik - H. Fırat
Ücretli kölelik, sömürü ve savaş düzeni kapitalizme karşı 1 Mayıs’a!
1 Mayıs’ın kökenleri
1 Mayıs’ta alanlara!
Yeni Metal Fırtınaların yolu…
Gençlik haykırıyor: “Hayır bitmedi, daha yeni başlıyor!”
İzlanda’da “Eşit Ücret Yasa Tasarısı” parlamentoda
Emperyalist saldırganlık ve savaşa karşı direnişi büyütme zamanı
Partimizin Hazal’ı, tekstil işçilerinin Ezgi’si, ölüm orucu şehidimiz Hatice Yürekli yoldaşa...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İzlanda’da “Eşit Ücret Yasa Tasarısı” parlamentoda

Eşit işe eşit ücret için mücadeleye!

 

Kadın işçiler, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2015 tarihli Küresel Cinsiyet Ayrımı Endeksinin lideri olan İzlanda’da aynı işi yaptıkları erkek işçilerden ortalama olarak %14-18 daha az ücret almalarını protesto etmişlerdi. 24 Ekim 2016 tarihinde yapılan grevle saat 14.38’de iş durdurarak meydanları dolduran kadınlar “Eşit işe eşit ücret” isteyerek hayatı felç etmişti. Binlerce kadının katıldığı grevin sonrasında İzlanda’da “Eşit Ücret Yasa Tasarısı” hazırlanmak zorunda kalındı ve İzlanda parlamentosunda görüşülmeye başlandı.

Yasa tasarısı ücret eşitliğini zorunlu kılıyor

Eşit ücret sertifikasının hem kamu hem de özel sektörde “ilk” olarak uygulanacağını ifade eden yasa, iş yerlerinin, kadın ve erkek çalışanlarına eşit ücret ödemesini zorunlu kılıyor. İş yerlerinin hesaplarının denetlenmesi ve olası para cezaları gibi uygulama ve yaptırımlar da içeren yasa tasarısı, sadece cinsiyet değil, ırk, din, engellilik, yaş temelindeki ayrımları da yasaklıyor. Tasarı eşit ücret sertifikasının uygulanmasını ise 25 ya da daha çok çalışanın olduğu işyerleri ile sınırlıyor. İzlanda’da merkez sağ koalisyon ve muhalefet tarafından desteklenen yasa tasarısı, parlamentodan geçtiği takdirde, 2018 yılı itibariyla yürürlüğe girecek.

İzlandalı kadınların ilk zaferi değil!

İzlandalı kadınlar eşitlik talebiyle daha önce de sokaklara çıkmış ve bu mücadelelerinin sonucu olarak cinsiyet ayrımcılığını diğer kapitalist ülkelere göre daha aza indirmeyi başarmışlardı. İzlandalı kadınların mücadele tarihinde, oy hakkını 1915 seçimlerinde polise direnerek fiilen almaları ve yasalara yazdırmaları gibi örnekler vardır. Yine 24 Ekim 1975’te ülkede 25 bin kadın ev ve iş yerlerini terk ederek, eşitlik talebiyle Reykjavik’te büyük bir miting gerçekleştirdi. Bir yıl sonra İzlanda Cinsiyet Eşitliği Konseyi kuruldu ve iş yerlerinde, okullarda cinsiyet ayrımcılığı yasaklandı, cinsiyet eşitliği yasası onaylandı. İzlandalı kadınların son olarak 24 Ekim 2016’da gerçekleştirdikleri grev sonucunda ise söz konusu “Eşit Ücret Yasa Tasarısı” gündeme gelmiş oldu.

‘Eşit işe eşit ücret’ bir lütuf değil, kazanılmış hak!

Kadınların aynı işi yaptıkları erkeklerle aynı ücreti alamamaları, kapitalist sistemin kadına biçtiği ikinci sınıf cins konumu ile doğrudan bağlantılıdır. Bunun sonucunda her kapitalist ülke bu hakkı kadınlara vermemek için direnir. Bugün İzlanda’da eşit ücret hakkı İzlandalı kadınlar şahsında dişe diş bir mücadelenin sonucu olarak ve üretimden gelen güç ile zorla alınmıştır. Yasa tasarısı kabul edildiği takdirde, kazanılmış hak olarak sınıf mücadelesinin hanesine kadın işçiler tarafından armağan edilmiş olacaktır.

Eşit işe eşit ücret ilk olarak Sovyetler’de!

İzlanda’nın “eşit ücret” konusunda “ilk” olduğunu propaganda eden burjuva medyası yasa tasarısının hazırlanması öncesinde yıllara yayılan bir mücadele pratiğinin mimarı olan kadın işçileri görmezden geliyor. Aynı zamanda İzlanda’yı “eşitlik” endekslerinde liderliğe taşıyanın, burjuvazinin “eşitlik sevdası” olmayıp, sınıf mücadelesinin seyrinin zorunlu sonucu olduğunu da es geçiyor. Dile getirmekten imtina ettikleri bir başka olgu ise dünyada “Eşit işe eşit ücret” ilkesinin ilk olarak Sovyetler Birliği’nde uygulandığıdır. Bu ilke, sosyalist dünya görüşünün kadını eşit bir birey olarak görmesinin ideolojik yansıması olarak, sosyalist devletin güvencesinde hayata geçirilmiştir. Bu arada 72 günlük iktidarı sırasında hayata geçirilmesine fırsat bulunamamış olsa da 1871 Paris Komünü’nde ilk olarak kadın ve erkekler için eşit ücretin ilan edildiğini de belirtelim.

Haklar ‘tali’ değil, ‘baki’ kalsın diye....

“Eşit işe eşit ücret”in ilk olarak ilan edildiği ve hayata geçirildiği Paris Komünü ve Sovyetler örneği tesadüf değil, kadının eşitlik ve özgürlüğünün işçi sınıfının iktidarından geçtiğinin somut resmidir. Söz konusu düzenleme ile birlikte hayata geçirilecek olan bu hak kapitalist düzen içerisinde her daim tali kalmaya yazgılıdır. Ve kazanılmış hakların tali değil de baki olabilmesi için kapitalist üretim ilişkilerinin yerle bir edilmesi gerekmektedir. İzlandalı kadın işçilerin zaferini selamlamakla birlikte, vurgulamak gerekir ki, kapitalist sistem içerisinde her bir hak için dişe diş mücadele edilirken, hakların geçici değil de kalıcı olması için de sosyalizm mücadelesi büyütülmelidir.

 

 

 

 

 

Kadın cinayetlerine “namus” kisvesi

 

Kapitalist sistemin kadını ikinci sınıf cins olarak gören bakışı kadın cinayetlerinin asıl faili olarak sokaklarda dolaşmaya devam ediyor. Asıl fail kendi tasarladığı maskelerin ardında elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan kadın cinayetleri haberlerinin arkasında bilindik bir maske çıktı: “Namus.”

Bekar kadınların “baba” evinden ayrılarak tek başına yaşamasını “namus” kavramı ile bağdaştıran ve kadının özgürlüğünü bu gerici bakışı ile kısıtlayan kapitalist sistem, bir can daha aldı. 13 Nisan’da İstanbul’da babası ile birlikte kalan 20 yaşındaki Elif U. adlı kadın evden ayrılmak istediği için başlayan tartışma sonucu babası tarafından pompalı silahla vurularak katledildi.

28 Şubat’ta katledilen ve cesedi Ankara-İstanbul çevre yolunda yol kenarına atılan 35 yaşındaki Özlem Aykutluğ’un da “namus” cinayetinin kurbanı olduğu ortaya çıktı. Özlem Aykutluğ’un cinayetten iki gün önce dört erkek kardeşi tarafından Ankara’ya götürüldüğü ve burada “aile meclisi”nin kararı ile katledildiği öğrenildi. Eşinden şiddet gören Aykutluğ’un katil kardeşleri Aykutluğ’u “erkeklerle görüştüğü” ve “köyde herkesin bunu konuştuğu” için öldürdüklerini ifade ederek “Ailemizin şerefine leke sürdü, namusumuzu temizledik, pişman değiliz” dediler.

Adana’da da yine bir “namus” cinayeti işlendi. 10 Nisan Pazartesi günü Adana’da hapishanede olan abisinin eşi Senem Barık ve Zeliha Sevgilibaş’ı bir boş araziye götürerek katleden 19 yaşındaki Doğan Barık ifadesinde “Yengem, evi terk edip Zeliha ile birlikte fuhuş yapıyordu. Namusumuzu temizlemek için ikisini de ben öldürdüm” dese de daha sonra cinayet kararının “aile meclisi”nde alındığını ve iki kadını Doğan Barık’ın babası Davut Barık, kardeşi 17 yaşındaki O. Barık, amcaları Savaş Barık, Yahya Barık ve dedesi Hikmet Barık ile birlikte kaçırıp işkence yaptıktan sonra boş araziye götürdüklerini ve dedesi Hikmet Barık’ın iki kadını öldürdüğünü anlattı.

 
§