4 Aralık 2015
Sayı: KB 2015/45

Çözüm devrimci sınıf mücadelesi
Uçak krizi derinleşiyor IŞİD destekçileri sıkışıyor
Türkiye: Sermaye için cazip ve istikrarlı bir ülke!
Elçi’nin katledilmesi eylemlerle lanetlendi
"Tanıklar dinlenmedi, deliller ilk günden karartıldı!"
Kürt halkı azgın devlet terörüne boyun eğmiyor!
Söz, basın ve örgütlenme özgürlüğü için mücadeleye!
Baskı ve yasakta yeni perde: Dündar ve Gül tutuklandı!
“Hak ihlalleri 30 yıldır aynı şekilde sürüyor”
Haklar ve özgürlükler için eller şaltere, ayaklar sokağa!
“İnsanca yaşamaya yeten vergiden muaf asgari ücret!” mücadelesini yükseltelim!
Direnişin kalesi Renault’ta eylemler sürüyor
Devrimci bir sınıf hareketi için ileri!
TKİP’nin 17. kuruluş yıldönümü etkinliği
Parti örgütlerinin mesajlarından...
Alaattin Yoldaş anısına…
Paris katliamı ve tekellerin militarizm tutkusu
Dünya İklim Zirvesi: Yeni bir ikiyüzlülük, yeni bir aldatmaca
5 Aralık "Türk kadını"nın seçme ve seçilme hakkı üzerine...
Türkiye kadın hareketi tarihinin önemli deneyimi
Kadın işçileri örgütleme seferberliğine güç verelim!
Bu eğitimcilerin eğitimi şart!
DGB 1 yaşında
Emperyalizme karşı Erdal olunmalı!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

"Tanıklar dinlenmedi, deliller ilk günden karartıldı!"

 

Özgürlükçü Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Eşbaşkanı Av. Sinan Zincir ile Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin katledilmesi ve soruşturma sürecini konuştuk. Elçi’yi hedef haline getiren devletin katliamdan sorumlu olduğunu ifade eden Zincir, ilk günden itibaren ise delillerin karartıldığını belirterek sağlıklı bir soruşturma yürütülmesini beklemediklerini ifade etti.

- Tahir Elçi’nin katledilmesini ve öncesinde yaşanan süreçte hedef alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Bütün mesele Tahir Elçi’nin bir televizyon programında dile getirdiği düşünceler olmuştu. Elçi, “PKK bir terör örgütü değildir, siyasi talepleri olan bir harekettir” demişti.

Buna karşı tıpkı Hrant Dink katliamında olduğu gibi önce bir linç kampanyası örgütlendi, faşist gruplar harekete geçirildi. Televizyonlarda, sosyal medyada linç kampanyaları örgütlendi. Hiç beklenmeden Tahir Elçi hakkında “yasadışı örgüt propagandası yapmaktan” soruşturma başlatıldı. Tahir Elçi hedef haline getirildi.

Soruşturmayı yürüten Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı “Tahir Elçi’ye ulaşılamadı” diyerek “kaçma şüphesi olduğu” gerekçesiyle hakkında tutuklamaya dönük yakalama emri çıkardı.

Yani hergün televizyonlara çıkan, Diyarbakır Barosu’nda bulunan, her gün bir etkinliğin içinde bulunan birisi “bulunamayan”, “kaçak kişi” konumuna getirildi.

Akabinde adeta kriminal bir vakaymış gibi Diyarbakır Baro Başkanı bir polis ordusunun şovuyla Diyarbakır’dan İstanbul’a getirildi. Savcılık ifadesinden sonra tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edildi. Tahir Elçi fikirlerini aynen mahkemede savundu, kararlılıkla dile getirdi. “Tutuklayıp tutuklamamanız benim umurumda değil, ben doğrularımı her yerde dile getiririm” dedi. Fikirlerinden, düşüncelerinden hiçbir şekilde geri adım atmadı. Geri adım atmadığı için de geldiğimiz noktada tutuklanamadığı için katledildi.

Bu devlet aklı, anlayışı linç kampanyasını kendisi örgütledi. Tutuklama için ellerinden gelen her türlü argümanı kullandılar, ancak tutuklatamadılar, fikirlerinden geri adım atmasını sağlayamadılar. Ve geldikleri noktada; büyük bir komplo, tezgah, düzenle hatta kendi polislerini de feda ederek Tahir Elçi’yi keskin nişancı tarafından katlettirdiler.

- Tahir Elçi’nin hedef seçilmesinin nedenini nasıl yorumluyorsunuz?

- Tahir Elçi, Kürt siyasetinin, Kürt hareketinin içerisinde her iki tarafa da silahları bırakın çağrısı yapan, barışı güçlü bir şekilde haykıran, kendi sözünü söyleyebilen, herkesi eleştiren ve bir an önce barışın tesis edilmesi için bir sivil toplum örgütünün, bir baronun başkanı olarak yoğun çaba harcayan bir kişiydi.

Tahir Elçi’yi Diyarbakır’ın orta yerinde güpegündüz katletmek de aslında Kürt halkına da bir mesajdı; Kürtlere “hiçbir talepte bulunmayın, biz sizin barış talebinizi de, demokratik mücadele talebinizi de boğarız” mesajı veriliyordu.

Dün Nusaybin’de, Cizre’de, Gever’de, Derik’te, Silvan’da, Varto’da halkı katledenlerin, bugün Diyarbakır’da, Kürdistan’ın başkentinde Kürtlerin bir kanaat önderini katlederek aslında Kürt halkına verdiği mesaj çok açık. Bu, savaşı tırmandırma mesajıdır, bu açık bir savaş ilanıdır. Ve halkların arasındaki köprüleri de kaldırma girişimidir.

Bir algı operasyonu yürütülmeye çalışılıyor

Biz bunun örneğini daha önce de meslektaşlarımızın katledilmesinde yaşadık. Bu ilk değil ne yazık ki son da olmayacak.

Öte yandan şuna dikkat etmemiz gerekiyor. Büyük bir algı operasyonu yürüttüler. Adeta Tahir Elçi’nin çatışma ortasında öldürüldüğüne, silahlı gençler tarafından öldürüldüğüne yönelik bir algı yürütmeye çalıştılar. Kendi polisini bile öldürebilen bir devlet aklıyla karşı karşıyayız.

- Devlet çeşitli spekülasyonlarla gerçekleri çarpıtmaya çalışıyor. Ortaya çıkan görüntüler üzerinden neler söyleyeceksiniz?

- Görüntüler, kayıtlar, orada bulunan meslektaşlarımızın, tanıkların beyanı... Eğer doğru düzgün bir soruşturma süreci yürütülecekse, hakikat araştırmasına dönük bir soruşturma yürütülecekse Tahir Elçi’nin katillerinin polisler olduğu çok açık ve net şekilde görülecektir.

Kaldı ki bunun için bir soruşturma sürecinin yürütülmesine gerek yok. Görüntüler bütün çıplaklığıyla kurşunun nereden geldiğini, kimden çıktığını çok açık bir şekilde göstermektedir.

Merak ediyoruz; polislerden biri diğerine “Sen burdan kaybol” diyor. Birinin cebinde bir silah var birini kullanıyor, diğerinin şarjörünü boşaltmıyor. Bütün bunlar kuvvetli şüphe durumlarıdır. Görüntüler her şeyi ortaya koymaktadır.

Bir an için siyasi iktidarın aklıyla, diliyle, yarattığı yalan algı operasyonuyla düşünsek bile bu topraklarda çatışma ortamını kim yarattıysa Tahir Elçi’nin katledilmesinin sorumlusu da onlardır.

- Soruşturma süreci hakkında neler söyleyeceksiniz?

- Tanıklar dinlenmedi, orada meslektaşlarımız vardı dinlenmedi. İlk günden itibaren orada delillerin toplanması gerekiyordu. Silahlardan çıkan kurşunların toplanması gerekiyordu. Tahir Elçi’yi vuran kurşunun toplanması gerekiyordu. Hiçbir delil toplanması yapılmadı ve tüm deliller karartıldı.

Buradan da sağlıklı bir soruşturma ve netice çıkacağını asla düşünmüyoruz. İlk gün deliller karartıldı.

İlk gün bütün kayıtlar ortadan kaldırıldı. Cumhuriyet savcısının gidip bizzat yerinde inceleme yapması, delilleri toplaması gerekiyordu. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı “5 tane savcı görevlendirdik” diyor. 5 savcınız ne yaptı? Olay yeri incelemesi yaptı mı, delilleri topladı mı, kamera kayıtları, görüntüler toplandı mı? Değil toplamak, o görüntüleri çeken DİHA muhabiri gözaltına alındı. O görüntülerle bütün olay bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Ama onlar da failleri gizleme gayreti var. Fail devlettir ve böyle bir akıldan da biz sağlıklı bir soruşturma beklemeyiz, beklemiyoruz. Bu soruşturmadan da tıpkı faili belli diğer devlet katliamlarında olduğu gibi bir netice alınabileceğinden pek ümitli değiliz.

- Olay yeri incelemesinin çatışmalardan kaynaklı yapılamadığına yönelik açıklamalar var. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

- Savcılar çok rahat bir şekilde olay yerine gidip delil toplayabilir olay yeri incelemesi yapabilirlerdi. Bu bitmeme hali bilinçli bir haldir. Soruşturma başından itibaren kirletilmiş, deliller karartılmıştır. Kirli bir soruşturmada, devletin, siyasal iktidarın algı operasyonundan kaynaklı da kirli bir soruşturmayla karşı karşıyayız.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 
§