2 Ekim 2015
Sayı: KB 2015/37

Seçim sandıkları Kürt emekçilerin dertlerine derman olamaz!
Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
Sandıktan çıkan değil, sokağa çıkan değiştirir!
“İllegal” seçimler için oy cambazlıkları
Kürt halkı direniyor!
Cenazeye dahi tahammül yok!
Katliam şebekesi güçlendiriliyor
Basına yönelik sansür ve devlet terörü
MİB MYK Eylül Ayı Toplantısı Sonuç Bildirgesi
Metalde son ‘kaleler’ düşerken...
SeraPool işçileri direnmeye devam ediyor!
Burjuva parlamentosu ve burjuva düzen altında genel oy
Suriye ve Ortadoğu’da yeni bir döneme doğru
Türkiye’nin Suriye politikasında manidar değişiklik
Çin, ABD’nin hegemonya krizini büyütecek - U. Evren
ABD ve AB’nin yeni haydutluk konsepti: TTIP ve CETA
Avrupa’da yükselen ırkçı dalga
Filistin intifadalarından Kürt serhîldanlarına...
ON’lara devrim sözümüz var!
Sermayenin işçi ve emekçi kadınlara yönelik saldırı paketleri
Öğrenci yoksul, eğitim pahalı ve kalitesiz
Katledilen her çocuğun hesabı sorulacak!
Eğitim’de ‘destek’ peşkeşi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Öğrenci yoksul, eğitim pahalı ve kalitesiz; Sermaye devleti ‘asayiş’ derdinde

 

2015-2016 öğretim yılı yaklaşık 18 milyon öğrenci, bir milyon öğretmenle başladı. Eğitim sistemi, varolan eşitsizlikleri daha da derinleştiriyor. Yoksul aile ve genel olarak işçi-emekçi çocuklarının kaliteli eğitime erişimi çok zor. Okullar arasında kalite ve fiziksel olanaklar açısından uçurum var. Okullarda duvarların pis ve çıplak ama akıllı tahtaların yer aldığını, çocukların ayaklarında ayakkabı, sobaya atacak odun, tuvalette kâğıt, sabun yokken tabletlerin dersliklerde mevcut olduğu betimleniyor. Fakat PISA sonuçları, ortaöğretim programlarının akademik başarı açısından aynı nitelikte eğitim sunmadığının kanıtı. Ayrıca, 2014 Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi’nde tüm alanlardaki ortalama net doğru sayılarının düşük olması, ülkede yıllardır büyük bir “öğretmen kalitesi” sorunu olduğunu gösteriyor.

Devletin eğitim politikaları
eşitsizlikleri arttırıyor

Eğitim Reformu Girişimi’nin son eğitim raporunun “Sonsöz”ünü yazan Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Pınar Uyan Semerci, eğitimdeki eşitsizliklere dair “Düşük sosyoekonomik altyapıdan gelen çocuklar, daha az kaynağın ve yetersiz fiziki şartların bulunduğu ‘yoksul’ okullara erişebiliyor” diyerek devlet okulları ile özel okulların sunduğu olanaklar arasındaki uçuruma dikkat çekti ve devlet okullarının kendi içerisinde dahi bu farklılaşmanın gözlemlenebildiğinin altını çizdi. Bu farklılığı ise 13 yaşındaki bir öğrencinin “eğitim hep çalışkana odaklanıyor, tembeli bir kenara atıyor” ifadelerinde de görmek mümkün.

Eğitimci Alaattin Dinçer’in hazırladığı çalışmada, eğitim sisteminin en önemli sorunları şöyle sıralanıyor: "434 bin 356 okulda kütüphane yok. 434 bin 741 öğrenciye bir spor salonu düşüyor. Bunun yanında kişi başına yapılan eğitim harcamaları açısından Türkiye OECD ülkeleri arasında son sıralarda. Öğretmen ihtiyacı, Bakanlığın verilerine göre 83 bin, çalışmada belirtilen kendi sayıları ise 125 bin. Buna rağmen işsiz öğretmen sayısı 380 bine ulaştı. Özellikle kalabalık sınıfların ve ikili eğitimin yaygın olduğu 11 büyük kent ve diğer kentlerde derslik açıkları var. 48 bin 317 ilkokul, 5 bin 368 ortaokul ve bin 537 lisede ikili eğitim yapılıyor. Özellikle ortaöğretimde okul terkleri ve sınıf tekrarı oranlarının yüksek olması (yüzde 24.35), eğitimin niteliksizliğini ve verimsizliğini gösteriyor. Eğitim sistemi tamamen sınavlara bağlandı. Çocuklar, eğitim yaşamı boyunca 739 resmi sınava giriyor. Açık ortaokul ve liselerinde okuyan öğrenci sayısı 2 milyona dayandı."

Özel okullara peşkeş
en az 756 milyon 300 bin TL

Özel okullar ve devlet okulları arasındaki uçurum ortadayken, sermaye devleti, eğitimdeki eşitsizliği arttırmakta da ısrarını sürdürüyor. Tüm eğitim kurumlarına gereken bütçe desteğini çok gören sermaye devleti, bütçeden özel okullara peşkeş çekiyor. 14/2/2007 tarih ve 26434 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla yürürlüğe giren 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında özel okullara kayıt yapan öğrenci için, öğrencinin kaydını yaptığı özel okullara ‘destek’ adı altında her yıl bakanlıkça belirlenen miktarda para aktarımı yapılıyor. 2015-2016 eğitim yılında tüm kontenjanı doldurarak kaydolan öğrenci 230 bin. Böylece özel okullara peşkeş çekilen ‘destek’ miktarı en az 756 milyon 300 bin TL.

Sermaye devletinin umrunda olmasa da genel olarak eğitim harcamaları artmaya devam ediyor, eğitimdeki eşitsizliklerin özel okullara verilen ‘destek’le çözülmeyeceği bariz bir şekilde görülüyor. Son olarak Türkiye Kamu Sen’in yaptığı araştırmaya göre, bir ilköğretim öğrencisinin aile bütçesine getirdiği ve geçen yıl aylık 846,24 lira olan ek yük, bu yıl 968,67 liraya çıktı. Okul masrafları da bir yılda yüzde 14,5 yükseldi.

Ders kitaplarında ayrımcılık, ırkçılık

Türk sermaye devleti, 2015-2016 eğitim-öğretim yılı ders kitaplarında da ulus, din, mezhep ayrımcılığını sürdürüyor. Daha okul sıralarından itibaren “milli, dini birlik” dayatmasıyla baskılarını uygulayan sermaye devleti, farklı ulus, din ve mezheplere karşı da ırkçılığı körüklüyor.

Sünni İslam inancı ağırlıklı olarak hazırlanan “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” kitaplarında yine tartışmalı ifadeler bulunuyor. Alevilik “gelenek” olarak gösteriliyor, cemevleri “ibadethane” olarak tanınmıyor. Hristiyanlık ve Yahudilik toplam 3,5 sayfada anlatılıp inancını yaymak isteyen Hristiyan misyonerlerden ‘istismarcı’ olarak söz ediliyor. Sünni İslam inancı için “dinimiz” algısının yaratıldığı kitaplarda, ateistler için “tanrı yokmuş gibi davrananlar” ifadeleri kullanılıyor. Bütün bir kitap ve “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi, adeta çocuk yaşlardan itibaren insanları tanrı varmış gibi davranmaya zorluyor, kişilerin inançlarını diledikleri gibi yaşamalarına izin vermiyor.

Tarih kitapları sermayenin birliğini ve
ırkçılığı dayatıyor

Diğer halkların mülk sahibi sınıflarının milli birliklerini kurma çabaları ile Türk mülk sahiplerinin çabaları karşı karşıya getirilerek “Türklerin onlardan üstün olduğu” şovenist algısıyla hazırlanan kitaplarda, “Türk milli uyanışına tepkiler” ve “milli varlığa tehditler” başlıklarında Ermenilere, Rumlara ve Kürtlere karşı ırkçılık körükleniyor. Mülk sahipleri arasındaki çıkar çatışması gizlenirken mesele farklı ulusların “Türk ulusuna karşı hainlikleri” olarak yansıtılmaya çalışılıyor. Ermenilerin “Ruslarla ittifak içerisinde Türkleri arkadan vurduğu” bu nedenle “hain oldukları” iması yer alıyor. Tehcir kararı ile Ermeni halkının “can güvenliğinin sağlandığı” iddia edilirken “Ermenilerin Türkleri katlettiği” tezi işleniyor. Ayrıca “Millî varlığa düşman cemiyetler” arasında gösterilen “Kürt Teali Cemiyeti”nin Türkler tarafından kurulduğu öne sürülüyor! Kürtlerin ayrı bir devlet kurma hakkı da “Türk milli varlığına düşmanlık” adı altında sunularak mülk sahibi sınıfların gümrük birliğini ve siyasal egemenliğini sağlama hedeflerinin üstü örtülerek Türk-Kürt çatışması yaratılmaya çalışılıyor.

Okullarda ihbarcılık dönemi

Eğitimde bunca sorun mevcutken bu sorunlar için hiçbir adım atmayan, hatta bu sorunları daha da tırmandıran sermaye devleti, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ortaklığında okullarda kendi düzenini korumaya çalışıyor. Emniyetin yaptığı yazılı açıklamada 2015-2016 eğitim ve öğretim yılı için Milli Eğitim Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın arasında imzalanan Okullarda Güvenli Eğitim Ortamlarının Sağlanmasına Yönelik Koruyucu ve Önleyici Tedbirlerin Alınmasına İlişkin İşbirliği Projesi kapsamında ilkokul, ortaokul ve liseler ile ilgili ‘koruyucu ve önleyici güvenlik tedbirleri’ planlandığı belirtiliyor. Kameralarla okulların her yerini gözetlemeyi, devriyelerle okulları takip etmeyi hedefleyen sermaye devleti, ‘okul irtibat görevlisi’ ya da ‘sivil’ güçleriyle ihbarcılarını okullara yerleştirmeyi planlıyor. Ayrıca, algı operasyonlarına devam etmek ve baskılarını dayatarak meşrulaştırmak için de okul müdürlerine, öğretmenlere, öğrencilere, velilere ve servis şoförlerine yönelik “Güvenlik için Eğitim Projesi” planlandığı ifade ediliyor.

Özel mülkün temel olduğu emperyalist kapitalizmde, ömrü dolan sistemin bekasını baskıyla korumaya çalışan sermaye iktidarı okullarda da aynı politikayı uyguluyor. Bu uygulamayla engellenecek olanların ilk başta elbette ki eşit, parasız, anadilde eğitim mücadelesi ve devrimci, ilerici öğrenciler olacağı da kesin. Değişmesi gereken sisteme karşı öğrenci gençliğin yapması gereken, bu ablukayı dağıtmak için örgütlenmek ve sosyalizm için mücadele etmektir.

 
§