14 Ağustos 2015
Sayı: KB 2015/31

Kirli savaşa, faşist baskı ve devlet terörüne karşı birleşik-militan mücadeleye!
Emperyalist koalisyon halklara karanlık bir gelecek hazırlıyor!
Kapitalizm ulusal sömürü ve kirli savaşların kaynağıdır
Bu devlet ne yapmadı ki?
Savaş ve saldırganlığın suçlusu kim?
Kürdistan’da devlet terörü ve direniş
İstanbul ve Ankara’da Barış Bloku mitingleri
Ankara’da 4 sınıf devrimcisi tutuklandı
Yaşasın devrim! Yaşasın sosyalizm!
BDSP’den operasyon ve devlet terörüne karşı eylemler
Devlet terörü alabildiğine sürüyor!
AKP-CHP koalisyonu: Sistemin ve egemen sınıfın öncelikli tercihi
Barış sorunu - V. İ. Lenin
“Mücadelemiz dışarıda da içeride de devam edecek”
“Elimizden gelen savaşı, gayreti sonuna kadar göstereceğiz!”
Mersin serbest sömürü bölgesi
İş cinayetleri
Maden patronlarına 2019’a kadar güvence
“Sanat, mücadele içinde bir araç, bir silah bizim için!”
Dünyada işçi ve emekçi eylemleri
Filistin’de öfke birikiyor
Halid Barakat’la röportaj...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Elimizden gelen savaşı,
gayreti sonuna kadar göstereceğiz!”

 

Türk Metal’den istifa ettikten sonra patronun tekrar Türk Metal’e döndürmek için baskı ve tehditlerine üretimi durdurarak yanıt veren Arçelik LG işçileri mücadelelerini sürdürüyor. Üretimi durduran işçiler 5 Temmuz günü polisin zoru ile dışarı çıkartılmış, 168 işçinin işine son verilmişti. İşten atılma saldırısına karşı fabrika önünde direnişe geçen işçilerle direniş süreci üzerine konuştuk.

- Türk Metal’den istifa ettiğiniz için işten atıldınız. Fabrika önünde bir direniş başlattınız. Bu direniş sürecini bizlere anlatabilir misiniz?

Serkan Kızgır: Direnişe fabrika önünde devam ediyoruz. Yaklaşık 15-20 işçiyiz. Ara ara bize destek veren arkadaşlarımız var. Kamuoyunu bilgilendirmek, işçiyi bilinçlendirmek için Gebze’de, Kartal’da, Kadıköy’de standlar açıyoruz. Bunun devamı gelecek. Sendikalar ve sivil toplum örgütlerini ziyaret ediyoruz, bize desteklerinin neler olabileceği üzerine konuşuyoruz. Bu süreç devam edecek. İşçi sınıfı çok bilinçsiz. Biz esasta bunun derdindeyiz. Türk Metal çetesinin ne olduğunu kamuoyuna anlatmak ve işçiyi bilinçlendirmektir direnişimizin ana hedefi. Hani tuttu kolundan attı önceki gibi. Hadi gidelim başka bir fabrikaya başvuralım. Artık bu yok. İşçi en kötü ihtimalle temel haklarını bilmeli. Türk Metal hala boş durmuyor, saldırmaya devam ediyor. 15-20 kişiyiz belki ama ben ona 15-20 bin diye bakıyorum.

Zafer Altundaş: 8 senedir Arçelik LG’de çalışmaktayım. 5 Temmuz’da polis zoruyla dışarı çıkartıldıktan sonra fabrika önünde direniş çadırımızı kurarak, geceli-gündüzlü kalmaya başladık. Hala da buradayız. Burada kalma amacımız; haksızlığa uğradığımızı kamuoyuna duyurabilmek, bu haksızlığa karşı elimizden gelen bütün çabayı gösterebilmek, desteklerle birlikte kazanımlar elde etmektir. Bu kazanımlar nelerdir? Belki tam amacımız o değil ama biz hukuki süreci başlattık. Geçenlerde işe iade davamızı açtık, yakın zamanda kötü niyetten atıldığımıza, sendikal faaliyetten atıldığımıza dair davalar açacağız. Bu anlamda hukuki sürecimiz devam etmekte.

Diğer tarafa bakarsak, bugün çadırdayız. Yıllardır fedakarlıklar yaparak çalıştığımız işletmede sırf Türk Metal’e karşı çıktığımız için haksız bir şekilde işten çıkartıldık. Böyle haksızlıklara maruz kalarak işten çıkarılmanın üzüntüsünü yaşamaktayız. Ama görüyoruz ki bu tek taraflı bir üzüntü. Karşımızda bize acımayan, bir makine gözü ile bakan bir işletme var. Bizde bu saatten itibaren firmayı itibarsızlaştırıcı ve gerçekten bunu kamuoyuna ispatlayıcı eylemler, çalışmalar yapıyoruz.

- Direniş alanından ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Serkan Kızgır: Çadırda artık günlük plan çıkarıyoruz. Bizimle benzer durumda olan fabrikaları ziyaret ediyoruz. Fikir alış verişleri yapıyoruz. İşçilerin son dönemde bir mesafe kat ettiğini görebiliyoruz. İşçiler hakları uğruna birçok şeyi göze almışlar ki en doğrusunu yapıyorlar. Sendikalaşma veya hak alma mücadelesi veriliyor. Artık patrondan da korkmadığını görmek çok iyi. Bu daha da büyür ve gelişirse Türk Metal ve benzeri sendikalar kalmayacaktır.

Zafer Altundaş: Her sabah Şekerpınar kavşağında, GOSB kavşağında pankartlarımızı açarak bütün işçi kardeşlerimizi mavi yaka beyaz yaka diye ayırmadan bütün vatandaşlarımızı yapılan haksızlıktan haberdar ediyoruz. Aynı zamanda şehir merkezinde, Gebze Kent Meydanı'nda, Eski Çeşme önünde açtığımız standımızla yaşadığımız süreci anlatan bildiriler dağıtıyoruz. Nereden ve nasıl geldiğimize dair bilgilendirme yapıyoruz. Çok da güzel tepkiler alıyoruz. Yapılan haksızlığın onlar da farkında. Birçoğu da geçmişte direniş yaşamış insanlar. Veya hali hazırda Türk Metal üyesi olan işletmelerde çalışan arkadaşlarla karşılaşıyoruz. Bunlar da muzdaripler. Mücadelemizi destekliyorlar. Maddi-manevi desteklerini esirgemiyorlar.

Bunların yanı sıra Gebze Center AVM önünde açtığımız standımızda da çok güzel tepkiler gördük. Halkımız bu konuda duyarlı. Dediğim gibi bildirilerimizden, broşürlerimizden, sosyal medyadan, gazetelerden, yerel gazetelerden bizi takip ediyorlar. Sanayiler içerisindeki camilerin Cuma namazı çıkışlarında sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Mesela Balçık ve GOSB Camii çıkışlarında pankartlarımızla, bildiri ve konuşmalarımızla iyi sonuçlar aldık. Hepsinin duasını aldık. Sonuna kadar mücadele etmemiz noktasında bizlere tavsiyelerde bulunuyorlar. Bu süreci uzun tutabilmemiz için fikir veren, bizimle istişare yapan bir sürü kurum var. Bu anlamda vatandaşlarımızın desteğini alarak ilerlemek bize onur ve gurur veriyor.

Son olarak ise Kartal Meydan’ında açmış olduğumuz stand ile İstanbul’a uzanmış olduk. Gebze’de ulaşamadığımız bir alan kalmadığını düşünüyoruz. Hatta hane hane Arçelik LG’de yapılan haksızlığı insanlar bilmekte. Bize karşı büyük bir haksızlık yapan bir firma var. Gittiğimiz her yerde bilgilendirme yaptık. Ama röportaj verdiğimiz, sesimizi duyurduğumuz tüm yerel gazetelerden Arçelik LG tekzip yazılarının yayınlanmasını talep etti. Aslında bu bir yandan itibarsızlaştırma çabamızın tuttuğunu gösteriyor. Fakat gazeteler bizim sürecimizi başından beri takip ettikleri için doğruyu yanlışı onlar da biliyor. Bu manada bize çok yardımları oluyor. Bu vesile ile kendilerine teşekkür ediyoruz bir kez daha.

Kartal Meydanı’nda yapmış olduğumuz çalışma çok güzel bir çalışma oldu. İstanbul’daki vatandaşımızı, iş nüfusunun kalabalık olduğu bir memlekette, her kesimden bolca insanın olduğu bir il olduğu için iyi bir adım oldu. Kadıköy Boğa Heykeli’nde açtığımız standla süreci taçlandırdığımızı düşünüyorum. Oradaki insanlarımız yine maddi-manevi desteklerini bizlere verdiler.

- Direnişin bundan sonraki seyrine dair neler söylemek istersiniz?

Zafer Altundaş: Bundan sonra hukuki süreci takip edeceğiz, firmanın adını itibarsızlaştırıcı bütün eylemleri yapacağız. Çünkü karşı taraftan bize sağduyulu, iyi niyetli bir yaklaşım yok. Tamamen bize farklı bir gözle bakarak farklılaştırarak, kimliklerimizi ayrımlaştırıcı eylemler içinde olduğunu biliyoruz. İçeride nasıl ki bize “sağcıdır, solcudur, teröristtir, Kürt’tür, Türk’tür” ayrımı yaparak bölmeye çalıştılarsa dışarıda da aynı şeyleri yapıyorlar ellerindeki güçlerle. Emniyet gücüyle, medya gücü ile bunları yapmaya çalışıyorlar ama başaramayacaklar. Bunu kendileri de biliyor. Burada inanan insanlar var. Hiç kimseye zarar vermiyoruz. Düşüncelerimiz ortada. İçeride isteklerimiz neyse, dışarıda da isteklerimiz o. Biz marjinal bir grup olsaydık, yakıp yıkan yada kanun nizam tanımayan insanlar olurduk. Ama yapmadık. Bu süreç tamamen hakkını arayan işçilerin birleşmesi ile gelişen bir süreç oldu.

Bundan sonraki aşamalarda ise Koç bünyesinde bulunan yöneticilerin, üst düzey yöneticilerin hatta patronların diyebileceğimiz kişilere ve kurumlara karşı çalışmalar yapacağız. Örneğin Koç Vakfı yada Koç ailesinin oturmuş olduğu villaların, işyerlerinin önüne giderek stand çalışması yapmayı, bildiri dağıtmayı, pankart açmayı ve kamuoyu oluşturmayı düşünmekteyiz. İçeriden çevik kuvvet zoru ile dışarı çıkartıldık. Bu konuda muzdaripiz, emniyet güçlerinin Koç’un emniyet gücü olduğu için. Bu konuda kırgınız onlara karşı. Bundan sonra bir zor kullanmadıkları sürece bizim için sorun yok. Ki olsa da biz mücadelemizden yılacak değiliz. Sonuna kadar devam edeceğiz.

Neyi amaçlıyoruz derseniz; biz işe iade davası açtık. Alınırsak sevdiğimiz işin başına tekrar döneceğiz. Alınmazsak işe iade davsından tazminat aldığımızda herkese sadece parasal bakmadığımızı da göstereceğiz. Sonuna kadar devam edeceğiz. Bizim için süreç hep beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızın istekleri doğrultusunda ilerleyecek.

- Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?

Serkan Kızgır: İçerideki arkadaşlarımıza çadırlarda bekleyenler işçi değil demişler. Ben 10 yıl LG fabrikasında çalıştım. Gelsinler görsünler arkadaşlar. Anayasal hakkımızı kullandık ve işten atıldık. Madem haktı, neden atıldık? İftiralara kesinlikle kanmasın arkadaşlarımız gelsinler bizi dinlesinler.

Zafer Altundaş: Çalışmalarımız kesintisiz devam edecek. Arayı soğutmamaya çalışıyoruz. Çünkü halkımız ara uzadığı zaman bunlar yıldı demesin diye çaba harcıyoruz, harcayacağız da. Bizim kaybedecek bir şeyimiz yok. Kazanımlarımızı kaybettirmek için uğraşan bir sistem var karşımızda. Biz de bu sisteme karşı elimizden gelen savaşı, gayreti sonuna kadar göstereceğiz.

Kızıl Bayrak / Gebze

 

 

 

 

Arçelik LG’de direniş sürüyor

 

Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Arçelik LG’de Türk Metal ve MESS’in kölelik rejimine tepki göstererek sendikadan istifa eden işçilerin direnişi devam ediyor. İşten atılan işçiler, nöbetleşe bir şekilde fabrika önündeki direnişe devam ederken diğer yandan da direnişlerini emekçilerin gündemine taşımaya çalışıyor.

İşçilerden Ahmet Keskin, 11 Ağustos’ta basına verdiği demeçte “İşverenden bazı taleplerimiz olduğu gerekçesiyle işten çıkartıldık. Şimdi ise iş mahkemesine açtığımız işe iade davasının sonuçlanmasını bekliyoruz. İşçiler olarak amacımız işimize geri dönmek” ifadelerini kullandı.

İşçiler geçtiğimiz günlerde Kartal ve Kadıköy’de faaliyet yürüterek direnişleriyle dayanışmanın yükseltilmesi çağrısında bulunmuşlardı.

 

 

 

 

Sık dişini metal işçisi
güzel günler göreceğiz

 

Mücadelemiz iki sınıf arasında verilen bir varlık yokluk mücadelesidir. Bir yanda metal işçisi, diğer yanda patronlar ve onların uşak takımı var.
Patronlar MESS ve uşak takımı aracılığıyla bozulan düzenlerini yeniden kurmak istiyorlar. Bunun için organize çalışıyor, ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Her türlü düzenbazlığı, çirkefliği yapıyorlar. Acımasızlar. Hak, hukuk, ahlak tanımıyorlar.

Çünkü söz konusu olan kölelik düzenlerinin geleceğidir. Türk Metal’in gardiyanlığını yaptığı çalışma kampındaki isyanı bastırmaya çalışıyorlar.

İstiyorlar ki metal işçisi eskiden olduğu gibi üç kuruşa kölece çalışmaya devam etsin. 
İstiyorlar ki işçi öğüten çarkları sorunsuz, sıkıntısız çalışmaya devam etsin. İşte bunun için işçi kıyımı yapıyor, baskı kuruyor, metal işçisini ayağa kalktığına pişman etmeye çalışıyorlar.

Onların böyle davranmalarında şaşılacak bir şey yok. Çıkarları bunu gerektiriyor. Daha ucuz işgücü, daha çok çalışma, daha fazla kar desturları çünkü. Kapitalizm denen, milyonların suyunu sıkıp bir avuç asalağa servet olarak akıtan sistemde başka türlüsü olmaz.

İşte bunun için normalde birbirlerini yiyen patronlar bile elbirliği yapıyorlar. İşçi karşısında yek vücut davranıyorlar. Başlarında MESS, metal işçisine karşı adı konulmamış bir savaş yürütüyorlar.

Sınıf mücadelesi böyledir. Bu mücadelenin kurallarını bilmek ona göre davranmak gerekir. Bu mücadele gevşemeye gelmez, rehaveti kaldırmaz. Saflardaki en ufak bir gevşeklik karşıdaki düşmanı cesaretlendirir, onun savunmadan saldırıya geçmesinin yolunu açar.

Bunları neden söylüyoruz? Şunun için: MESS ve ortakları bir savaş düzeninde metal işçisini bastırmak ve yeniden köleleştirmek için her şeyi yaparken, maalesef metal işçisinin saflarında halihazırda büyük bir kargaşa var. Tek bir çatı altında toplanıp safları sıklaştırmak gerekirken düzen sendikalarının oyunlarıyla da bölünme ve parçalanma yaşanıyor. Her koyun kendi bacağından asılır misali, ortak bir hedefe kilitlenmek yerine küçük hesaplar peşinde koşanların oyununa düşülüyor. Tüm bunlar MESS ve uşaklarını iştahlandırıyor. Onları daha fazlasını yapmak için cesaretlendiriyor.

Metal işçileri TOMİS’te birlik olup
mücadeleyi yükseltmeli

Metal işçisinin bu ortamda yapması gereken işler belli: Birincisi her bir fabrikada işçinin birliği sağlamlaştırılmalı. Bunun için kurullar ve komiteler oluşturulmalı, varolanlar güçlendirilmeli. Tüm işçiler bu kurullar üzerinden kenetlenmeli.

İkincisi, günü kurtarmak kaygısıyla geleceği feda eden anlayıştan uzak durulmalı. İşten atılan her işçinin yanında olunmalı, bedel ödemekten kaçınılmamamlı.

Üçüncüsü, Türk Metal’den kurtuluş mücadelesi kesintisiz sürdürülmeli, bununla birlikte de aidat simsarı sendikaların bölücü hamlelerine karşı durulmalı. Ortak bir çatı altında metal işçisinin birliği sağlanmalı.

Dördüncüsü, bugün kazandıklarımızı ve kalelerimizi (TOMİS gibi) bedel ödemek pahasına savunurken aynı zamanda 2017 için sıkı bir hazırlık yapılmalı. Yani bir yandan soluksuz bir mücadelenin içinde olurken diğer yandan soluğumuzu tutup 2017’deki büyük kapışma için hazırlanılmalı.

Her onurlu ve bilinçli işçi işte tüm bunlar için elini taşın altına sokmalıdır.

Sadece kendisi ve arkadaşları için değil çocukları için yapmalıdır bunu.

Çünkü metal işçisinin iki ay içerisinde sarstığı, çivisini çıkardığı bu düzen eskisi gibi sürerse, herkes kaybedecek, sadece bugünkü kuşaklar değil yarın fabrikaları dolduracak olan çocuklarımız da kaybedecek. Bunun için bu mücadeleden geri dönüş yok. Başladığımız işi bitireceğiz.

Hep birlikte güzel günler göreceğiz!

 
§