27 Mart 2015
Sayı: KB 2015/12

Düzen siyasetinin kirli bohçası
Dinci-gerici iktidarda çatlak sesler
AKP’de çatlak ve düzen gerçeği
İki yol: direniş ve zafer! - T. Kor
CHP yoksulluğu bitirir mi?
Davutoğlu Türk-İş’i ziyaret ederse...
İşsizlik fonundan işçiye pay yok!
Greif’te işçi kıyımı
“Hedefimiz sınıfın örgütlü birliği!”
Kayseri’de işçiler birliği ve mücadeleyi tartıştı
“Biri ‘Allah’ diğeri ‘emek’ diyerek aldatıyor”
“Derneğimize açılan kapatma davası meşru değildir!”
Türk Metal çetesi şikayetçi ol(a)madı!
Kürt sorununda köklü ve kalıcı çözümün yegane yolu: Birleşik Devrim
Öcalan'ın Newroz mesajı ve içerdikleri
"Kadın devrimi tartışmaları üzerine... - Ç. İnci
8 Mart ışığında kadın sorunu ve eylemleri üzerine
Anti-kapitalist öfke patlaması ve dersleri
Dünyada sınıf ve kitle eylemleri
Ferhunde için sokaklara çıktılar
Emperyalistler silahlandırıyor, çeteler katlediyor! - M. Ak
Özgecan için eylem yapan liselilere ceza
Mart ayı şehitleri Ankara'da anıldı
İÜ'de YÖK'ün rektörlük sıralamasına tepki!
Bu düzen ebedi değildir!
Zindan gerçeği düzen gerçeğidir
Kızıl bir meşaledir Kızıldere!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sömürü ve yağma politikaları devam ediyor...

İşsizlik fonundan işçiye pay yok!

 

Kapitalist sömürü düzeninde işçi ve emekçiler kölelik koşullarında çalışıp, her geçen gün daha da kötüleşen yaşam koşullarıyla boğuşmak zorunda kalıyorlar. Bir yandan da bu tabloyu işsizlik sorunu tamamlıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Aralık 2014 İşgücü İstatistikleri’ne göre işsizlik rekor kırmış durumda. İşsizlik verilerinde en ciddi artış ise gençlerde, kadınlarda ve üniversite mezunlarında görülmekte.

İşçi sınıfı ve emekçiler bu tabloyla boğuşurken patronlar ve onların temsilcileri ise işçi ve emekçileri daha fazla nasıl sömürebileceklerinin planlarını yapıyorlar. İşçi ve emekçilerin başta kıdem tazminatı olmak üzere kazanılmış tüm haklarına göz diken sermayedarlar tüm sosyal hakların tırpanlanması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını AKP hükümetinden beklerken, bir yandan da ikiyüzlüce açıklamalarla kendilerini meşrulaştırmaya çalışıyorlar.

Patronlara mobbing uygulanıyor,
bakanlarının kalbi sıkışıyor...

Sermaye temsilcilerinin, işçi ve emekçilerin mağduriyetleri karşısında kendilerini aklamak için yaptıkları açıklamalardan biri de geçtiğimiz günlerde Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Davut Çetin tarafından yapıldı. Pek çok işçi ve emekçi mesai, tatil gibi almaları gereken ücretleri almadan, hatta sigortasız çalışmak zorunda bırakılırken, bu zat büyük bir ikiyüzlülükle, işçilerin fazla mesai ücreti gibi sosyal haklarını talep etmelerini “mobbing” olarak değerlendirdi ve şöyle dedi:

Arkadaşlarımız diyor ki, bazı çalışanlar da patronlar üzerinde mobbing yapıyor. Sayıları az da olsa bazı çalışanlar, fazla mesai ücreti, tatil ücreti, iş akdi feshi konularında biraz kötü niyetle, mevzuatı kullanarak işverene adeta taciz uyguluyor. Yani patrona da mobbing yapılıyor.”

Başta kıdem tazminatı olmak üzere işçi ve emekçilerin bin bir mücadele ile kazandığı tüm haklarından doğası gereği rahatsız olan sermaye sınıfı, kendileri için dikensiz gül bahçesi istiyor. Sermayenin taleplerini yerine getirme konusunda büyük başarı sağlayan AKP iktidarı içinse “kıdem tazminatı sorunu”nun çözülememiş olması “ruh daraltıcı” bir hal almış durumda. İşçi ve emekçilerin bilinçlerini bulandırmak için sık sık iyi polis-kötü polis oyununu devreye sokan AKP iktidarı adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, sendikalardan şikayet edip işçi ve emekçilerin kıdem tazminatı hakkının savunuculuğunu yaptı ve şöyle dedi:

İşçilerin yüzde 86’sı kıdem tazminatı alamıyor. Bir türlü çözemedik, konuşulamıyor bile. Ruhum daraldı. Bunu düzeltmemiz lazım. İşçi lehine düzeltmek lazım. Sendikaların tavrı sermaye yanlısı gibi görünüyor. İşçinin hesabına hiç kimsenin denetiminde olmadan bu paranın yatmasını sağlamaya çalışıyoruz.”

Kıdem tazminatı fona aktarılamadı,
peki işsizlik fonu nereye gidiyor?

Sermaye devleti ve onun temsilcileri işçi ve emekçilerin en büyük güvencesi olan kıdem tazminatı hakkını “fona devretme” adı altında gasp etmeye çalışırken işsizlik fonu ise AKP iktidarı tarafından yağmalanmaya devam ediliyor. Bakan Çelik, işsizlik fonunda 81 milyar 393 milyon lira biriktiğini açıkladı. Fakat işsizlik ödeneği olarak işçi ve emekçilerin kullandığı miktar sadece 8 milyar 462 milyon.

İşsizlik fonu, sermayenin yaşadığı ekonomik krizin hemen ardından, 2002 yılında, sözde işçi ve emekçilerin işsiz olduğu dönemlerde kullanmaları için oluşturulmuştu. Bu kapsamda fonun gelir kaynağı için brüt maaşı üzerinden çalışanlardan %1, devletten %1 ve patrondan da %2 olmak üzere kesintiler yapılıyor. Ancak aradan geçen sürede sık sık kamuoyunun gündemine geldiği gibi, işsizlik fonu ihtiyacı olan işçi ve emekçilerden ziyade AKP iktidarı ve yandaşları tarafından yağmalanıyor. Yeri geliyor krizi fırsata çeviren patronlara “ödenek”, yeri geliyor “GAP” ve “DAP” gibi projelere kaynak oluyor.

Bir işçinin işsizlik fonundan yararlanabilmesi için son 3 yıl içerisinde 600 gün prim ödemesi, bu 600 günün son 120 gününün kesintisiz olması gerekiyor. Kısacası işçilerin, özellikle de taşeron sistemde, esnek çalışma koşullarında çalışan işçilerin işsizlik fonundan yararlanması neredeyse imkansız hale getirilmeye çalışılıyor. Ancak fondan yararlanamayacak olsa da her işçinin maaşından kesintiler yapılmaya devam ediliyor. Fonda biriken paranın ancak %9,4’ü işsizlik parası olarak ödendiğine göre çalışanlardan %1, devletten %1 ve patrondan da %2 olmak üzere yapılan kesintiler tekrar patronların ve sermaye devletinin “ihtiyaçları” için birikmiş oluyor.

Sermayenin talanına karşı mücadeleye!

İşsizlik fonu ile ilgili CHP’li bir milletvekilinin soru önergesine Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın verdiği yanıt ise fonun kullanımı ile ilgili keyfiliği gözler önüne seriyor. Yılmaz, fondan aktarılacak kaynaklarla finanse edilecek yatırım projelerine ilişkin 2008 ve 2009 yıllarında Yüksek Planlama Kurulu’nda karar alındığını, ancak sonraki yıllarda karar bulunmadığını söyledi. Böylece işsizlik fonunun yağmalanması karşısında sermaye devleti ve onun sözcüsü AKP hükümetinin kılıf uydurma ihtiyacı bile hissetmediği görülüyor.

Sadece işsizlik fonunun nasıl kullanıldığına bakmak bile işçi ve emekçilerin kıdem tazminatı hakkının fona devredilmesine neden karşı çıkmak zorunda olduğunu gösteriyor. Sermaye devleti ve onun temsilcilerinin yaptıkları her toplantının temel gündemlerinden birisini oluşturan kıdem tazminatının fona devredilmesinin ve sosyal hakların tırpanlanmasının önüne geçebilmek, bununla birlikte işsizlik fonu gibi kaynakların sermayenin talanına açılmasına “dur” demek içinse tek yol işçi ve emekçilerin örgütlü birliğini güçlendirmekten geçiyor.

 

 

 

 

Trabzon’da ücret gaspına tepki

 

Trabzon’da TOKİ tarafından yaptırılan Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi'nin inşaatında çalışan işçiler aylardır gasp edilen ücretlerinin ödenmesi için direnişe başladı. İnşaatın girişine “Bu şantiyede açlık grevi var. Hakkımızı istiyoruz" yazılaması yapan işçiler, ‘iflas’ bahanesi ile gasp edilen ücretlerinin ödenmesini istedi.

Mehmet Taş adlı işçi iki aydır maaş alamadığını belirterek “Şu anda hepimiz perişanız. Yetkililerin bu soruna bir çare bulmasını istiyoruz” dedi.

Ferdi Yıldız isimli işçi ise 6 aydır inşaatta çalıştığını ancak 5 aydır maaş almadığını belirtti. Yıldız, evlerine ekmek götüremediklerine dikkat çekerek borçlarla ayakta kalabildiklerini söyledi.

 
§