13 Mart 2015
Sayı: KB 2015/10

Toplumsal sorunlar toplumsal devrimlerle çözülür
AKP’nin öfkelileri çekilirken...
‘Demokratik cumhuriyet’ hayallerine karşı devrimci sınıf çizgisi! - Evrim Erdoğdu*
Saray basınının dilleri KABA, vicdanları TAŞ, cepleri para dolu!
Düzenin büyüyen ekonomik krizi
Berkin için Okmeydanı’nda militan direniş
Berkin devrimci liseli mücadelesinde yaşıyor!
Berkin unutulmadı!
Sokağı susturma girişimi
Grup sözleşmeleri, imkanlar ve çıkış arayışı
Baran: Taşeron köleliğine karşı taban örgütlülüğü!
“Kazanılmış haklarımızı gasp ettirmeyeceğiz!”
Emekçi Kadın Komisyonları nedir? Neyi savunur?
EKK'dan devrimci 8 Mart eylemleri
Kadınlar 8 Mart'ta alanlardaydı
Direniş Divanı'nda 8 Mart
Avrupa'da 8 Mart eylem ve etkinlikleri
Syriza ve gücünün sınırları
İşçi ve emekçiler faturayı ödemek istemiyor
Hitler'den Neo-Nazilere, Neo-Nazilerden Pegida'ya
Burjuva gericiliği, emperyalist savaş ve saldırganlık...
Berkin'e sözümüz devrim olacak!
Çocuk işçilik: Sömürünün en ağır biçimlerinden biri
'Hüseyin Hoca' mezarı başında anıldı
Çağdaş Kawalarla gerçek Newrozlara!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Kazanılmış haklarımızı gasp ettirmeyeceğiz!”

 

CHP’li Bakırköy Belediyesi bünyesindeki Bakırköy Yapı İnşaat Ulaşım Hizmetleri AŞ’de (BUYAŞ) işten atılan Belediye-İş Sendikası üyesi taşeron işçileri ile çalışma koşulları, örgütlenme süreçleri ve belediye yönetiminin mücadeleye yönelik baskıları üzerine konuştuk.

"Yeter demek istiyoruz"

- İşten atılmanızın arkasında yatan neden nedir?

Atilla Şen: Sendika baştemsilcisi olarak Eylül ayının sonunda işten atıldım. O tarihten beri mahkemede dava sürecim devam ediyor. Burada işten çıkarılmamızın nedeni başka. Asıl amaç, buradaki güçlü sendikal mücadeleyi engellemektir.

Bu sürecin devamı da geldi. Benden sonra da diğer 3 arkadaşı işten çıkarttılar. Bu süreci bu şekilde devam ettirdiler. Şimdi artık biz buna yeter demek istiyoruz. Toplu sözleşme süreci de gündeme geldi. Ne burada işçiyi muhatap alıyorlar ne de sendikayı muhatap alıyorlar. Artık biz de emek düşmanı belediyecilik politikasına karşı gelmek istiyoruz.

- Bundan sonraki süreçte neler yapmayı planlıyorsunuz?

Atilla Şen: Bundan sonraki süreçte işten çıkarılan öncü işçiler olarak, işçi komiteleri ve sendikamızla beraber eylem takvimi çıkaracağız.

- İşten atılmanızla ilgili siz neler söylemek istersiniz?

Mesut Memiş: Ben cankurtaranlık yapıyordum. Bu süreç 7 ay önce başladı. Seçimlerden hemen sonra. O zamanlar biz sendikalaşma süreci başlattık. Çünkü çok fazla kesik dönemimiz oluyordu. Maaşlar düşürülüp, çok düzensiz yatırılıyordu. Kendi aramızda konuştuk, örgütlendik. Daha sonra sendikalaşma süreci içerisine girerek bir güven ortamı yaratmak istedik kendimize ve sendikalı olduk.

Sendikalaştıktan sonra mobbing altında kalmaya başladık. ‘Koçbaşı’ olarak tabir edilen yani sendikal üyeliği örgütleyen işçiler olarak ‘bu sırayla çıkarılacağız’ demiştik. Ve o sıra ile çıkarılmaya başlandık.

Cankurtaran olduğum için benim bir sertifikam var ve sertifikamın süresi dolmuştu. Bunu yeniletme sürem vardı. Bu süreyi bahane ederek 7 gün süre verildi. Ben 7 gün içerisinde işlemlerimi tamamladım, ellerine teslim ettim. Onlar ise avukatları ile görüşüp bana dönüş yapacaklarını söylediler. Ben ‘7 günün dolduğunu ve hemen işleme alınmasını gerektiğini söyledim. 7 günü doldurabilmek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Bu süre içinde her gün aramama rağmen ‘avukat bugün gelecek’, ‘avukat bugün yok’ gibi bahanelerle oyalama süreci başladı. 7 günden sonra da bana kanunen geçerli olan belgemin geçersiz olduğunu söylediler. Kanunen geçerli olan bir belgenin geçersiz olduğunu söylediler. Ben de yaptıklarının yanlış olduğunu öğrendim avukatlara sorarak. Avukatlar, bunun yasal olmadığını söylediler.

Tamamen bizi çıkarma amaçlı bir hareket olduğunu gördük. Zaten öncesinde de bir şeyleri bahane edeceklerini biliyorduk ve dikkatli davranmaya çalıştık. Böyle bir yol buldular. Bunun kanunsuz olduğunu kendileri de çok iyi biliyorlar. Dava açarak bunu takip edeceğiz.

- Bundan sonra mücadeleniz nasıl sürecek?

Mesut Memiş: 10 gün sonrası için bir grev kararımız var bizim. Onunla birleştirip eş zamanlı bir şekilde hem işten atılan işçiler olarak hem de öncesinde atılan sendika baştemsilcisi ile birlikte bu grevi yürüteceğiz.

Bunun öncesinde oturma eylemi yapmayı planlıyoruz. Ama 10 gün sonra grev başlayacak.

"Mücadelemizi sürdüreceğiz"

- Çalışma koşullarınız nasıldı?

Mesut Memiş: Bizim büroda çalışan arkadaşlarımız vardı. Bazı arkadaşlarımızı hamallık yapması için fen işleri denen yere yolladılar. Orada büro personeli olan bir insana angarya işler yaptırmaya başladılar. Bu tarzda işler verdiler. Rotasyona götürdüler, bu da bir baskıydı. Bunlara karşı da mücadele veriyoruz ve gerekli yerlere de başvurularımızı yaptık.

Yusuf Yazıcıoğlu: Yaklaşık 5 seneden beri Bakırköy Spor ve Yaşam Köyü’nde yüzme antrenörlüğü yapıyorum. Son 7 aylık süreçte sendikal örgütlenmeye başladık. Fiili örgütlenme çalışmaları başlattık. Talepler nokrasında belirli eğitim seminerleri oluşturduk. Baskılar ve ardından mobbing, rotasyon uygulamaları yaşanmaya başladı. 2-3 gün önce de işten uzaklaştırıldık. Gerçekçi nedenler sunmadan ‘evrak eksikliği’ dendi. Evrak tamamlayan bir işçi arkadaşa dahi bundan sonra işe alınmayacağı ve ‘başınızın çaresine bakın’ tarzı yaklaşımda bulundu yönetim.

Burada pek bir iyi niyet göstergesi yok sadece buradaki durum ilerici unsurları, örgüt bilincini pasifize etmek ve toplu iş sözleşmesi ile beraber sekteye uğratmak. Biz bu süreçten sonra eylem kararlarını toplu iş sözleşmesinde yapılması gereken maddeler için ve ayrıca işe alınmayacak arkadaşlarla birlikte işe alınmak için sürdüreceğiz.

Devrim İlbey: Süreç, senelerdir aldığımız ücretlerin asgari ücrete düşürülmesi ile başladı. Bununla ilgili mücadele veren, çalışma yapan arkadaşlarımız işten atıldılar. Sendika baştemsilcimizi işten atarak başladılar. Daha sonra diğer arkadaşlarımızı işten attılar. Süreç hızlandıkça, görüşmeler arttıkça, görüşmeye giden arkadaşlarımız işten atılmaya başladı. Yani hiçbir sebep, gerekçe gösterilmeden işten atmalar başladı.

Toplu sözleşme sürecine geldiğimizde bu süreç daha da arttı. Mobbingler başladı. Bir kadın arkadaşımız bir hafta içinde iki ayrı yere sürüldü. En son hayvan barınağına gönderildi.

Daha önce orada idarecilik yapan, yöneticilik yapan büro personeli arkadaşlarımız yol-kaldırım çalışmalarına gönderildi. Tavırları açık ve net. Bunu da dile getiriyorlar. ‘Maaşların düşürülmesine karşı gelirseniz, işçi kıyımına karşı gelirseniz, örgütlenirseniz, biz bu örgütlenenleri de işten atacağız. Razı olun, barışalım, asgari ücretle devam edin’ diyorlar. Biz de, ‘Kazanılmış haklarımızı  gasp ettirmeyeceğiz. Gereken her şeyi yapacağız’ diyoruz.

- Senin sürgüne gönderilmen nasıl gelişti?

Devrim İlbey: Ben yöneticilik yapıyordum. Yol-kaldırım çalışmasına verdiler. Bu işi bilmediğimi söylememe rağmen bunun değişmeyeceğini sözlü olarak söylediler. Bunun dışında maaşlarım diğer arkadaşlarım gibi düşürüldü, 6 senedir aldığımız yemek paralarımız kaldırıldı. Şimdi yemek verdiklerini söylüyorlar ama şu anda öyle bir şey yok.

- Bundan sonra neler yapacaksınız?

Devrim İlbey: 1 hafta oturma eylemi yapmayı düşünüyoruz. Ondan sonra çadır eylemi ve daha başka şeyler de düşünüyoruz.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 
§