7 Kasım 2014
Sayı: KB 2014/44

Taşeron köleliğine ve işçi katliamlarına karşı direniş!
Kapitalistlerin serveti, emekçilerin sefaleti büyüdü!
2015 bütçesi savaş, kalekol ve Ak Saray’a!
Adalet’ten Ak’a saraylar kağıttan kuledir
İşçi katliamları sermayenin harcında var!
Kapitalist sömürü çarkları arasında tarım işçisi olmak
Faruk Çelik çark etti!
Ülker nasıl dünya üçüncüsü oldu?
Maaşına zam, işine son!
DEV TEKSTİL tanıtım toplantıları
Yusuf Erdinç karayolu işçilerine sesleniyor
Kapitalizmin bacasız fabrikası: Profesyonel spor
VESTEL: Bir fabrika ve bir kentin öfkesi!
Kobanê direnişi: Yanılgılar, hayaller ve devrimci çözüm
Şovenizmin panzehiri devrimci sınıf mücadelesidir!
Kobanê’de direniş çeteleri kuşatıyor!
Tunus seçimleri üzerine
Kapitalizmin krizi: Taşeronlaştırma ve vekalet savaşları
Dünyada işçi ve emekçi eylemleri
‘Yeryüzünün Lanetlileri’ ayağa kalkıyor!
Şanlı Bir Ekim gecesinde bulutları ateşle dağıtan uluslararası proletaryanın kızıl rüzgârı
Bu kavga senindir, bu kavgada ‘sen de varsın!’
Ankara DLB’den coşkulu Oğuzhan Çalışkan buluşması!
Kadınlar gericiliğe ve şiddet karşı direniyor!
Kendi destanımızı yazalım
Eugene Pottier ve dünya işçi sınıfının marşı: Enternasyonal
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

VESTEL: Bir fabrika ve bir kentin öfkesi!

 

Burjuvazi, tarih sahnesine çıktığı andan itibaren toplumsal yaşamı ve sosyal ilişkileri kendi ihtiyaçları temelinde yeniden dizayn etti. Sanayinin oluşmaya başladığı, küçük atölyelerin fabrikalara dönüştüğü, kaba kas gücünün yerini makinalara bıraktığı anda, burjuvazi daha çok üretmek ve daha çok kazanmak için daha çok emek gücüne ihtiyaç duydu. Açlığın, yoksulluğun, kuraklığın darboğazındaki emekçiler, büyük fabrika bacalarının yükseldiği kentlere göç etmek zorunda kaldı. İnsanlar, insanca yaşam koşullarından uzak bu kentlerde, derme çatma barakalarda, emek güçlerini satarak yaşamaya, ayakta durmaya çalıştılar ve gettolarda yeni bir kimliğe büründüler, proleterleştiler.

Yüzyıllardır dünyaya şekil veren bu ilişki ve bu ilişkinin onulmaz çelişkileri üzerinden yükselen sınıf savaşı, burjuvazinin üretim politikalarının değişmesine, daha fazla kâr ve daha düşük maliyet için yeni modellerin oluşmasına neden oldu. Burjuva üretim ilişkileri açısından tarihsel olarak en önemli gelişme, fordist (bant usulü) üretim tekniği oldu.

Bu teknikle burjuvazi, işçileri kendi istemleri ve inisiyatiflerinden bağımsız olarak makinelerin çalışma hızına göre koşulladı. Ama bir sorun vardı ki, bu iki sınıfın uzlaşmaz çelişkileri modern sınıf savaşımlarına sahne olmaya başlayınca, burjuvazinin tek değer yasası olan kâr güdüsü zarar görmeye başlamıştı. İşçi sınıfı burjuvazi ile olan savaşımında çok önemli bir silah keşfetmiş, üretimden gelen gücünü kullanmayı öğrenmişti. Doğal olarak, fabrikanın tümünde olmasa bile, bandın bir bölümünde iş durursa tüm fabrika işlemez hale gelmekte, burjuvazinin kalp damarcıkları tıkanmaktaydı.

Burjuvazi, işçi sınıfının bu gücünü ve silahını etkisizleştirmek için yüzyıllardan beri birçok politika ve strateji denedi. Üretimi parçaladı, bölümler oluşturdu. Bu bölümleri birbirinden bağımsız alanlara taşıdı. Her parçayı başka fabrikalarda üreterek sonrasında birleştirdi ama yine de işçi sınıfının bu silahını etkisizleştiremedi. Parçalara ayrılan bu üretim mantığı nihayetinde işin sürekliliğini amaçlıyordu. Ama bu parçalardan sadece birinde bile iş durdurulsa, üretilen metanın pazara girişi fazlasıyla bloke ediliyordu. Bu sefer kıtalara yayılarak hem daha ucuz işgücü arayışına başladı hem de kontrol edebileceği bir üretici güç yaratmaya çalıştı. Ama ne yaparsa yapsın emek ve sermaye arasındaki bu çelişki dünyanın dört bir tarafında diyalektik olarak benzer biçimlerde karşı savaşımın gelişmesiyle sonuçlandı.

Kent sanayisi

Burjuvazi üç yüzyıllık iktidarı sürecindeki deneyimiyle geliştirdiği bütün üretim modellerini birleştirerek yeni bir model oluşturdu: Kent sanayisi...

Bu şu demekti, parçalanmış üretim tekniği içerisinde açığa çıkan handikapların, ek giderler (hammadde, nakliye, lojistik, vb.) de ortadan kaldırılarak daha fazla kâr ve üretimin sağlanması ve nihai düşmanı işçi sınıfının eylemini etkisizleştirmekti.

Bugün Manisa, burjuvazinin bu yeni üretim tekniğinin uygulamaya konduğu kentlerden biri. Sadece üretimde oluşturulan teknik değil, aynı zamanda işçi sınıfının yoksullaştırılmasını, terbiye edilmesini amaçlayan siyasal saldırıların da pilot bölgelerinden biri durumunda. Manisa, işçi istihdam büroları, parça başı çalışma, sözleşmeli işçilik, esnek üretim, çağrı üzerine çalışma, stajyer işçilik vb. bütün saldırıların ilk hayat bulduğu kentlerden biri oldu. En önemlisi ise, Vestel üzerinden anlatacağımız bu yeni burjuva üretim politikasının somut yansımalarıdır.

Geçtiğimiz haftalarda Vestel’in çalışma koşulları ile ilişkili bir yazı kaleme almış, Vestel’deki kölece çalışma koşullarını irdelemeye çalışmıştık. Bu kölelik ilişkileri içerisinde Vestel’in ne derece büyüdüğünden ve Manisa’nın Vestel’e, Vestel’in de Manisa’ya dönüştüğünü anlatmıştık. Şimdi bu dönüşümün pratik olarak nasıl şekillendiğini anlatmaya çalışacağız.

Vestel, bütün üretimini Manisa’da gerçekleştiriyor. Ama bu üretimin bütünü 16 bin işçinin çalıştığı Vestel fabrikasında olmuyor. Manisa OSB’nin tamamına yayılan yan sanayisiyle yaklaşık 40 bin işçinin çalıştığı fabrikalar ve atölyelerle yüz binlerce meta pazara sunuluyor. Onlarca fabrikada üretilen parçalar Vestel’de montajlanarak önce depoya, oradan raylı sistemle İzmir Limanı’na, oradan da en ucuz taşımacılık olan deniz yoluyla dünyaya dağılıyor. Bu yolla Vestel nakliye ve lojistik gibi birçok maliyet sorununu minimale indirmiş oluyor.

Bağımlı bir yan sanayi yaratıldı

Vestel, Manisa’da üretim yapmaya başladığı günden itibaren bütün sanayiyi kendine muhtaç bırakacak bir iş hacmi ve ilişkisi oluşturdu. Bunu yaparken yine işini sağlama alıp bir parçanın üretiminin tümünü aynı taşerona vermedi! Aynı parçayı üreten en az beş fabrikanın olması, Vestel’in olası bir durumda, üretimi bunlardan herhangi birine kaydırabilmesi anlamına geliyor. Bu beş fabrikanın tüm üretim planlamasını, kontrollerini, makine bakımlarını kendisi yapıyor, her birinin çalıştığı kapasitenin çok üzerinde üretim yapabilmesinin koşullarını sağlıyor. Böylelikle Vestel, düşmanının yani işçi sınıfının olası karşı hareketini işlemez hale getirecek yani üretimin durmasını engelleyecek bir sigorta yaratmış oluyor. Bu sadece işin durması ile ilişkili değil, üretim planlama ve kalite anlayışı üzerinden de Vestel’in tüm üretimi istediği gibi kontrol etmesi anlamına geliyor.

Vestel bunu yaparken kendi içinde rekabetin kontrollerini de elinde tutuyor. Büyüme arzusu içinde olan yedek fabrikaların ve bu fabrikaların başındaki patronların Vestel’den bağımsızlaşmaması için gerektiğinde bütün işi çekerek onu iflasa sürüklüyor. Bu biçimiyle kapanmış, iflas etmiş, üretimi minimale inmiş birçok fabrikadan bahsedebiliriz. Hatta yakın kentlerdeki fabrikalara iş vererek onları da kendine bağımlı kılıyor. Vestel’e bağımlı hale gelen fabrikalar bir süre sonra Manisa OSB’ye taşınmak mecburiyetinde kalıyor. Yakın zamanda İzmir’de kurulu olan fabrikaların birçoğunun Manisa’ya taşınmasının önemli nedenlerinden birinin Vestel olduğunu, bu fabrikaların Vestel’e çalıştığını söyleyebiliriz.

Kentin tüm lojistiğini ele geçirdi!

Sermaye açısından nakliye gibi sorunlar halihazırda ciddi bir gider sorunu demek. Dünyanın herhangi bir yerindeki üretici, üretimini çok parçalı bir hale getirdiğinde, bu parçaların birleştirilmesi ve ortaya çıkan metanın yeniden dünya pazarına sunulması üzerinden birçok ek gider ortaya çıkartıyor. Vestel’le beraber Zorlu, Manisa gibi stratejik açıdan önemli bir kentte yerleşerek bu sorunu çözmüş oluyor. Manisa, ülkenin birçok yerine dağılan demiryolu ulaşımının aktif kullanıldığı bir kent. Zorlu, bu raylara kendi deposundan harici bir ray çekerek hem metanın ülke içindeki dağılımını sağlıyor hem de buradan yüklediği tonlarca yükü İzmir Limanı’na kadar başka hiçbir ara nakliye kullanmadan demir yoluyla çözebiliyor. Depoda yüklemeler konteynırlar üzerinden yapıldığı için yeniden doldur-boşalt bile gerektirmeden, ek masrafları tümüyle ortadan kaldırarak parasını cebinde tutuyor.

Kendine kalifiye işgücü yaratıyor!

Zorlu, Manisa’da meslek edindirme kursları gibi birçok yöntemle kendine teknik kadro yetiştiriyor. OSB bünyesinde ya da özel olarak açılan bu kursları teşvik ediyor ya da doğrudan kendi planlıyor. CNC, Torna, Tesviye, Elektronik, Kablo, Motor gibi birçok bölümde sertifika veren bu kurslar aslında Vestel’e teknik kadro yetiştiriyor. Ama sadece bununla da bitmiyor. Bir dizi istihdam bürosunun açılmasını teşvik ederek, kendisine yedek işgücü yaratacak imkânları sağlamış, istihdam bürolarında kaydı olan işçilerin kalifiye özelliklerini tespit etmiş oluyor.

Çalışma koşullarını ve ücretleri Zorlu belirliyor

Sanayinin toplamında bazı büyük fabrikaları saymazsak çalışma koşullarına ‘Vestel koşulları’ diyebiliriz. Neredeyse bütün fabrikalar Vestel gibi 12 saat çalışıyor. Uygulanan ücret politikası da bütün OSB’de değişmiyor. Hangi fabrikada işe girersen gir asgari ücretten başka bir ücret alman mümkün değil. Kalifiye işçiler bile bu çalışma koşullarında çalışıyor, birçoğu asgari ücret alıyor.

Zorlu’nun hükümdarlığı çatlamaya mahkûm

Burjuvazi, uzun yıllardır tek bir kentte tüm üretimini planlamaktan kaçınıyordu. Bütün üretimin bir kentte olması demek gelişen işçi mücadelesiyle beraber tüm üretim alanlarında tavizler vermesi, zarar etmesi demekti. Vestel üzerinden Zorlu, dünyada yeniden restore edilen kent sanayisi mantığının işletildiği önemli örneklerden biri oldu. Ama bu yöntemle büyüyen bu dev, bu büyümenin bilinmez handikaplarıyla karşı karşıya kalmaya başladı bile. Vestel’in çalışma koşullarının ağırlığı ve bölgedeki işçilerin sosyo-ekonomik yapısı Zorlu’nun hesaplarını bozmaya başladı. Halihazırda tarımla bağlarını tamamen kopartmamış bölge işçileri tütün, üzüm ve zeytin zamanlarında Vestel’den toplu olarak ayrılıyor ve üretimin aksamasına sebebiyet veriyorlar.

Zorlu çareyi yakın kentlerden işçileri buraya göç ettirmekte aradı. Yakın şehirlerden işçiler iş bulma umuduyla Manisa’ya göç eder oldu. Ama bu sefer kiralık ev fiyatları 300-400 TL’den 700-800 TL’ye fırladı. Hatta kiralık ev bulmak imkânsızlaşmaya başladı. Dolayısıyla Manisa, inşaat sektörü açısından da önemli bir yatırım sahasına dönüştü.

Yeni sermaye gruplarının Manisa’ya girmesi ve burjuvazi açısından yeni imkânların açılması, uluslararası sermayenin de dikkatini çekti. Ucuz işgücü ve hammadde ihtiyacı birçok uluslararası tekelin de Manisa’da üretime başlaması ile sonuçlandı. Sermaye, Manisa’ya akın ettikçe birçok yeni yatırım sahası keşfetti. Kasaba görünümü içindeki Manisa, kentleşemeye başladı. Özelleştirmeler arttı, turistlik tesisler kurulmaya başladı ve Zorlu’ya rakip sermaye grupları filizlendi.

Zorlu’nun kraliyeti sermayenin bu akışıyla beraber tehlikeye girmeye başladı. Üretim hacmi her geçen gün büyüyen Vestel, işçi bulmakta sorun yaşar oldu. Ücra köşelerdeki köylere kadar giderek hatta camilerden anonslar yaptırarak işçi aramaya başladı. Fakat rekabetçi firmalar görece daha rahat çalışma koşulları sunmaya başladıkça bölge işçilerinin tercihi haline geldi. Bu süreçle beraber işçilerin kırla olan bağları silikleşirken proleter kimlikleri de yavaş yavaş şekillenmeye başladı. Bölgede irili-ufaklı birçok fabrikada yakın zamanda örgütlenme girişimleri gerçekleşti. Her ne kadar bu girişimler Türk Metal gibi bir çetenin kucağına düşse de, işçi sınıfının kendiliğinden mücadelesinin tümüyle önünün kesilemeyeceği bir kez daha somutlanmış oldu.

Vestel sömürüsü bu kentin ortak sorunudur!

Çalışma koşullarının ağırlığı, düşük ücretler, iş kazaları ve cinayetleri, alım gücünün düşmesi, kredi borçları, yüksek ev kiraları, ulaşımın pahalanması, sağlık sorunları, umutsuzluk, geleceksizlik bu kentin toplam sorunu haline geldi. Sadece Vestel’de ya da yan sanayisinde ya da bir başka fabrikada çalışan işçiler değil, bu işçilerin eşleri, çocukları, anne ve babaları bu koşulların toplam kurbanıdır. Doğal olarak baş gösteren hoşnutsuzluk karakteristik olarak bir kent hareketi niteliği taşımaktadır.

Manisa’da ileri işçilerin her birinin doğal bilinci bütün kentin ayaklanması yönündedir. Vestel’de çalışan bir işçi sadece fabrikaya yönelik olarak bir mücadelenin imkânsızlığından bahseder. Yan sanayide çalışan bir işçi için ise bu durum yine değişmez.

Zorlu, farkında olmadan bir kentin toplamının öfkesini açığa çıkaracak bir politika uygulamıştır. Hem uygulanan politikanın sosyal, ekonomik ve kültürel etkileri hem de sınıf mücadelesinin görece daha az kirlenmiş olması Manisa’nın metal işçilerinin mücadelesi açısından tarihsel bir öneme sahip olduğunu işaret etmektedir. Manisa’da yaşanacak bir kent grevinin, sosyal ayaklanmanın mutlak muhatabı Zorlu olacaktır. Bu öfkeyi büyütmek ise öncü devrimci metal işçilerinin en önemli sorumluluğudur.

Manisa MİB

 

 

 

 

 

Ege MİB: Tek çözüm örgütlenme

 

Ege Metal İşçileri Birliği (MİB), aylık olağan toplantısını gerçekleştirdi.

Ege MİB aylık toplantısının temel gündemi iş cinayetleri oldu. Bu kapsamda Ege MİB, bulunduğu her alanda iş cinayetlerini teşhir etmek ve buna karşı fabrikalarda tek çözümün örgütlenme olduğu çağrısını yükseltecek.

Kobanê direnişini de değerlendiren Ege MİB, emperyalizmin çıkarlarını boşa düşürmek için işçilerin birliği halkların kardeşliği şiarıyla fabrikalarda, sanayi havzalarında çalışmalar yürütme kararı aldı.

Toplantıda, aralık ayında yapılması hedeflenen MİB Meclisi’ne yönelik planlamalar yapıldı. Bir dahaki toplantının gündem başlıkları belirlendi.

Kızıl Bayrak / İzmir

 

 

 

 

 

İşçiler Kobanê’yi tartıştı

Bakırçay havzasında çalışan işçiler yaklaşık bir haftadır sürdürdükleri faaliyet sonucunda 31 Ekim’de Eğitim Sen Aliağa Şubesi’nde toplantı gerçekleştirdi. “İşçilerin birliği halkların kardeşliği için bir günlük yevmiyemiz Kobanê halkına” şiarıyla çağrısı yapılan toplantı sonucunda işçiler bir yandan yevmiye kampanyasının duyurusunu yapmaya devam etme kararı alırken, diğer yandan Ermenek ve Isparta’daki işçi katliamlarını da gündemlerine aldılar.

Canlı geçen tartışmalar sonucunda fabrikalarda, şantiyelerde, işçi ve emekçilerin bulunduğu her alanda işçi sınıfının gündelik sorunları olan taşeronlaşma, esnek üretim, iş cinayetleri gibi sorunlar ile birlikte siyasal gündemlerin de konu olacağı düzenli toplantılar yapma kararı alındı.

Kızıl Bayrak / İzmir

 
§