12 Temmuz 2013
Sayı: KB 2013/28

Halk hareketleri ve
devrimci müdahale ihtiyacı
Mısır’dan Türkiye’ye yalandan yol yaptılar!
Maliki-Barzani anlaşması...
Tutuklama terörünü püskürtmek için..
Palalı faşistler
sermaye iktidarının himayesi altında!
Yargı terörünü durdurmak için mücadeleye!
“Gözaltılar ve tutuklular serbest bırakılsın!”
Hepimiz Ali’yiz, öldürmekle bitmeyiz!
Bu daha başlangıç, mücadele sürüyor!
TMMŞP: Oyunlarınız sökmeyecek!
Feniş işçileri
mücadeleyle kazandı
İşçiler inisiyatifi ele almak zorundadır!
Taral’da işten atma başladı!
Sermaye saldırıyor, işçiler direniyor!
“Çözüm” süreci ve Kürt hareketi - N. Eren
Gezi Parkı Direnişi’nden ayaklanmaya... - 1- Volkan Yaraşır
Mısır’da geçiş süreci
yeni mücadelelere gebe
Mısır’da siyasal islamın çöküşü ve yansımaları
Mısır’da ‘isyan ve darbe’ tartışmaları üzerine…
Dünyada grev ve eylemler…

Düsseldorf’ta AKP ve Erdoğan’ı protesto mitingi

NBR direnişçisinden mektup...
Eğitim sistemi
sermayeye emanet
İsyan barikatlarından gençlik buluşmasına...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mısır’da geçiş süreci
yeni mücadelelere gebe

 

Müslüman Kardeşler (İhvan) yönetiminin yıkılmasının ardından yaşanan gerilim devam ederken, yeni sürecin resmi boyutu şekillenmeye başladı. Mısır’ın geçici cumhurbaşkanı Adli Mansur, anayasal geçiş süreci programını açıklayarak ilk adımı attı.

Bu geçiş sürecinde, 4 ay içinde anayasa değişikliğinin gerçekleştirilmesi, ardından 2014 başında parlamento seçimleri, sonrasında ise Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılması öngörülüyor.

Mansur’un bir diğer adımı, ekonomist olarak bilinen Hazim el Biblavi’yi geçici hükümeti kurmakla görevlendirmesi oldu. Daha önce başbakanlık için adı geçen Muhammed el Baradey ise, Adil Mansur’un uluslararası ilişkilerden sorumlu yardımcısı olarak atandı.

İhvan şefleri ile bazı destekçileri, kurulacak geçici hükümete katılmayacaklarını ilan ederek, alanlara çıkma çağrısında bulundular. Biblavi’nin İhvan şeflerine bazı bakanlıkları önerdiği, ancak bunun kabul görmediği bildirildi. Selefi Nur partisi de, geçici hükümetin kurulması sürecine katılmayacağını açıkladı.

Bu durumda Biblavi’nin, Halk Cephesi, 30 Haziran Cephesi bileşenleri ve gençlik örgütlenmelerinin temsilcilerinin katılımıyla bir hükümet kurması bekleniyor.

Hükümet’te yer alacak isimler henüz netleşmezken, Mansur’un açıkladığı geçiş sürecine ise, ciddi itirazlar var. Zira İhvan karşıtı muhalefet partileri ile gençlik örgütlerinin temsilcileri, sürecin ilanı konusunda kendileriyle görüşülmediğini, bu dayatmayı kabul etmediklerini, hem biçim hem içerik yönünden geçiş sürecinin gözden geçirilmesi gerektiğini belirtiyorlar.

İlerici, sol, laik, ulusalcı, liberal partilerin çatı örgütü olan en büyük muhalefet grubu Ulusal Kurtuluş Cephesi liderleri de, kendilerine danışılmadan hazırlanan geçiş planı üzerinde çalışılması gerektiğini açıkladılar.

Mursi’nin istifası talebiyle başlayan 2. isyan dalgasına katılan milyonlarca kişinin sokağa çıkmasında etkin rol oynayan Temerrüt (İsyan) Hareketi de, geçiş kararnamesini reddettiğini ilan etti. Süreç dışında bırakılan İsyan Hareketi’nin temsilcileri, bu oldu bittiği kabul etmeyeceklerini belirtiyorlar.

Sendikalar, meslek odaları ve diğer kitle örgütlerinin tutumu ise henüz belli değil. Buna karşın geçiş sürecinin yani mücadelelere sahne olması kaçınılmaz görünüyor.

İhvan ve diğer siyasal islamcıların sürece katılmama tutumu, duruma göre süreci baltalama girişimlerine de dönüşebilir. İhvan karşıtı muhalefetin ise, daha ilk adımda bir oldu bitti ile karşı karşıya bırakılması, Adil Mansur başkanlığındaki geçici yönetimin izleyeceği çizgi hakkında şüpheler yarattı.

Yol haritasında muhalefetin taleplerinin gözetileceği, bütün tarafların yer alacağı bir sürecin işletileceği belirtilmesine rağmen, ilk adımda buna uygun davranılmaması, mücadelenin kaçınılmaz olarak devam edeceğinin, ilk somut işareti oldu.

Bu arada ABD, AB ve Körfez şeyhleri de sürece dair net tutumlar açıklamaya başladılar. Görünen o ki, yeni durumu kabullenmek zorunda kaldılar. Ancak “destek” açıklamaları, içerideki dayanakları aracılığıyla Mısır yönetimi üzerinde etkili olma hevesinin de göstergesidir.

Emperyalist merkezler, halk isyanının basıncı altında kalan ordunun, -bazı rütbeliler şahsında da olsa-, Amerikancı çizgiden sapma eğilimi göstermemesi için işi sıkı tutmaya çalışırken, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi, İhvan’la araları açık olan Körfez şeyhleri ise, selefiler aracılığıyla süreç üzerinde etkili olmanın yolunu arıyorlar.

Meydanlardaki eylemler devam ederken, İhvan’ın durumu giderek kabullenmeye başlama ihtimali yüksektir. Kışkırtıcı açıklamalar yapan İhvan şefleri hakkında soruşturma başlatan geçici yönetim, bu tür icraatlara karşı sert olacağı sinyalini veriyor. İhvan tarafından örgütlenen eylemlere katılımın da düşüş gösterdiği belirtilirken, Sina’daki kökten dinci selefiler ise, silahlı saldırılara devam ediyorlar. İhvan’la müttefiklerinin izleyeceği yol henüz netleşmezken, yeniden iktidara gelme şansını yitirdikleri ise kesinleşti. Görünen o ki, emperyalist merkezler de, tüm oyunu “İhvan atı” üzerine inşa etmenin fiyaskoyla sonuçlandığını fark ederek, yeni oyunlar kurma arayışına girdiler.

Mısır’daki olaylar hakkında en çok laf eden AKP şefleri ise, Kahire tarafından uyarıldı. “Geçici yönetim meşru değildir. Mursi, Mısır’ın meşru cumhurbaşkanıydı, askeri darbe ile devrildi, görevine iade edilmelidir” türünden açıklamalar yapan AKP hükümetinin şefleri, bekleneceği üzere sert bir tepkiyle karşılandılar. TC’nin Kahire Büyükelçisi’ne nota veren Mısır Dışişleri Bakanlığı, içişlerine karışmaması konusunda, Ankara’daki İhvancıları uyardı.

Orduyu müdahaleye zorlayan milyonların 30 Haziran isyanı, İhvan yönetimini yıktı. Ancak bu, henüz sorunların çözümü anlamına gelmiyor. Bundan dolayı milyonların önünde halen uzun bir mücadele süreci var. Zorlu geçmesi olası olan bu süreçte hem siyasal islamın saldırgan politikalarına hem geçici yönetimin olası oyun ve manevralarına karşı uyanık olmak sorumluluğuyla karşı karşıya bulunan halk hareketini, yeni sınavlar bekliyor.

İlan edilen yol haritasına göre, bütün tarafların katılımıyla yetkili bir hükümet kurulasa bile, mücadele kaçınılmaz olacaktır. Zira halen burjuvazinin farklı fraksiyonları arasında iktidar mücadelesi devam ediyor. Milyonların sorunları, bu fraksiyonların hiçbirinin gündeminde öncelikli bir yer almıyor. Yani işçiler, emekçiler, gençler ve diğer toplum kesimlerinin kazanımlarını korumak ve yenilerine ulaşabilmek açısından, fiili/meşru mücadele hayati bir önem taşıyor.

Sırasıyla Hüsnü Mübarek’i, Yüksek Askeri Konseyi, Muhammed Mursi/İhvan yönetimini deviren halk hareketinin gücü, bilinci, deneyimi ve özgüveni, kuşkusuz ki, her zamankinden yüksektir. Önünde uzun bir mücadele süreci olsa da, hem siyasal İslamcılarla hem geçici yönetimin olası baskı ve aldatmacalarıyla baş edebilecek potansiyeller taşıyan halk hareketinin, önüne çıkabilecek engelleri aşmasını da bilecektir.