15 Haziran 2012
Sayı: SYKB 2012/24

 Kızıl Bayrak'tan
İktidar için kapışan
gerici koalisyonun saldırıları
devrimci sınıf hareketiyle püskürtülebilir!
Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılsın!
Kürt halkına yönelik tutuklama terörü sürüyor
Sivas’ın katili sermaye devleti
Van’da Kürt siyasetçilere
tutuklama terörü
Emekli metal işçisi Ramazan Gecener ile 15-16 Haziran Direnişi üzerine
MESS Grup TİS’leri için Bursa’da kararlı başlangıç
“Havayolu direnişiyle
sınıf dayanışması!”
Grev yasağı üzerine
Borusan direnişi eylemlerle sürüyor
Tarihsel çağ ve yeni tarihsel dönem
H. Fırat.
Filistin’de ırkçı-siyonist saldırganlığa karşı direniş sürüyor!
İsrail açlık grevi anlaşmasına
uymuyor
Gerici cepheden Suriye’yi “Afganistanlaştırma”
girişimleri
Dünyada grevler-protestolar yükseliyor!
Yunanistan'da ırkçılık karşıtı yürüyüş
“Özgürlüğümüz, sınıfımız için,
hep birlikte direnmeliyiz!”
4+4+4 ve eğitimde yeni dönem
Liseli gençlik eleme sınavlarına karşı alanlarda
Tutuklu öğrenciler için miting
“Beyoğlu’nda işkenceye son!”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Beyoğlu’nda işkenceye son!”

 

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, 7 Haziran gecesi Beyoğlu’nda yaşanan polis terörünü Taksim Polis Merkezi önünde 11 Haziran günü gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla protesto etti.

3 gencin Beyoğlu’nda sivil polisler tarafından dövüldüğüne ve gençlerden birisinin yediği dayak sonrasında beyin kanaması geçirdiğine dikkat çeken İHD üyeleri, ‘Beyoğlu’nda işkenceye son’ yazılı pankart açtı. Açıklamayı okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe, polislerin Murat Şalcı, Mervan Kurt ve Ahmet Usal isimli şahıslara görev sınırlarını aşarak saldırdıklarını söyledi. Çıkan olaylar sonrasında Murat Şalcı’nın yediği dayak nedeniyle beyin kanaması geçirdiğini söyleyen Efe, Ahmet Usal’ında gözaltı boyunca işkenceye maruz kaldığını ifade etti.

Murat Şalcı’nın götürüldüğü Taksim İlkyardım Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde polis tehdidiyle yeterli bir muayeneye tabi tutulmadığını söyleyen Efe, Şalcı’nın sabaha karşı ikinci muayenesinde beyin kanaması geçirdiği teşhis edilerek hastaneye yatırıldığını söyledi. Gençlerin gözaltında tutulduğu karakolda gördükleri kötü muameleleri aktaran Efe, “Her zaman olageldiği gibi polisler saldırıya uğrayanların kendileri olduğu yönünde tutanak tutmuşlar, mağdurları polise mukavemetten şüpheli olarak adliyeye getirmişlerdir. Savcılık tüm darp ve yara izlerine rağmen gençleri suçlamış, Murat Şalcı’nın başına neler geldiğini araştırmadan şüphelileri serbest bırakmıştır. Konu ancak derneğimiz avukatlarının takibi sonucu adli makamlara intikal etmiş, işkenceci polisler hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur.” dedi.

İşkence olaylarına karışan polislerin idari ve adli birimlerce korunmasının Türkiye’de insan haklarının tehdit altında olduğuna dair ilk elden sayılabilecek uygulamalardan biri olduğunu belirten Efe, “Beyoğlu bölgesi halen Türkiye’de en yoğun işkence ve insanlık dışı muamelenin uygulandığı bir alandır.” ifadelerini kullandı.

İHD avukatlarından Fazıl Ahmet Tamer ise, Şalcı’nın dün hastaneden taburcu edildiğini ancak doktorların Şalcı’nın 4 ay boyunca müşahede altında tutularak takip edilmesi gerektiğini söylediğini ifade etti.

 

 

 

 

Karakolda işkenceye tayin ödülü

 

İzmir’de Karabağlar Polis Merkezi’nde Fevziye Cengiz isimli bir kadını dövdükleri ve işkence yaptıkları kamera kayıtlarıyla da sabitlenen iki polise ceza yerine ödül yağıyor.

2011 yılı Temmuz ayında karakoldaki şiddet sonrası açılan davada yargılanan polisler hakkında disiplin soruşturması hızla yapılmış ve sadece 360 TL para kesintisine tekabül eden “bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması” cezası verilmişti. Emniyet Müdürlüğü yaptığı açıklamada, süren mahkemelerin disiplin soruşturması için beklemeyi gerektirmediğini ifade ederek kararın hızla verilmesini savundu. Bu kararla polislere ihraç yolu kapatıldı.

Düzen yargısı, işkence suçundan dava açılması talebini reddettiği için polislere istenen ceza, 6.5 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan işkence mağduru Cengiz’e istenen cezanın yine altında kalmıştı.

Şimdiyse Fevziye Cengiz’in avukatları, aynı polisler için meslekten ihraçla yargılanmaları talebinde bulunurken işkenceci polislerin tayini İstanbul’a çıkarıldı. Polis şiddetinin desteklendiğine bir kanıt daha olan tayinle polis memurlarının koruma altında olduğu da görülüyor.

 

 

 

 

RedHack Roboski katillerinin peşinde!

RedHack son eyleminde Türk sermaye devletinin ordusunu hedef aldı. RedHack, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 2. Komando Tugay Komutanlığı bilgisayarlarına girerek komutanlığın veritabanındaki evrakları yayınladı.

2. Komando Tugayı’nda görevli her askeri personelin, doğum yerlerine kadar dökümünün bulunduğu belgeleri yayınlayan RedHack, “Biz bu bilgileri ele geçirebiliyorsak yabancı servisler ne yapıyordur?” diyerek eylemini duyurdu. “Siber Kalkan” tatbikatına da vurgu yapılarak sözde tatbikatlarla saldırılara karşı hazır olduklarını söyleyenlerin tüm veritabanına girilebildiği ifade edildi.

RedHack grubu, orduyu hedef almasının gerekçesinde Roboski Katliamı’nın aydınlatılmaması ve bu komando tugayının Roboski Katliamı’ndan birinci derece sorumlu olması olarak açıklandı.

 

 

 

 

Devlet Tiyatroları’na “idam” isteniyor

 

Sermaye hükümeti Devlet Tiyatroları’nı özelleştirmek için hazırlıklarını sürdürürken dinci gerici parti AKP bir de rapor hazırladı.

Raporda devlete ait sanat kurumlarının ömrünü tamamladığı iddia ediliyor. Tiyatrolara tam bir ticari işletme gözüyle bakan AKP raporu, kurumlara ve sanatçılara ilişkin ithamlarda bulunmayı da eksik etmiyor.

“Özelleştirmenin şart olduğu” vurgusu yapan raporda, devletin sanata ve sanatçıya ‘ciddi’ destek sağlayan bir konuma çekilmesinin daha iyi olacağı ifade ediliyor.
“Tiyatroların Özelleştirilmesi” başlığıyla hazırlanan raporda, sermaye hükümetinin bu alandaki dönüşümü detaylı olarak işleniyor. AKP Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz’un başında olduğu Halkla İlişkiler Başkanlığı’nca hazırlanan raporun tiyatrocular ve konunun taraflarıyla görüşülerek hazırlandığı söylenerek meşruluk zemini yaratılmaya çalışıyor.

Raporda devletin temel görevlerinden olan sanatı ulaşılabilir kılmak şu sözlerle değerlendiriliyor:

“Devlete bağlı kurumlar eliyle sanat etkinliği gerçekleştirmek; ihtiyaçtan fazla sanatçı istihdamı, memur sanatçıların randıman eksikliği, rekabete açık olamamak gibi sebeplerle son derece pahalı ve verimsiz bir hal almıştır.”

1300 dolaylarındaki çalışanı devlet bütçesi için yük sayanların sermayeye çektiği peşkeş ortadadır.