15 Haziran 2012
Sayı: SYKB 2012/24

 Kızıl Bayrak'tan
İktidar için kapışan
gerici koalisyonun saldırıları
devrimci sınıf hareketiyle püskürtülebilir!
Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılsın!
Kürt halkına yönelik tutuklama terörü sürüyor
Sivas’ın katili sermaye devleti
Van’da Kürt siyasetçilere
tutuklama terörü
Emekli metal işçisi Ramazan Gecener ile 15-16 Haziran Direnişi üzerine
MESS Grup TİS’leri için Bursa’da kararlı başlangıç
“Havayolu direnişiyle
sınıf dayanışması!”
Grev yasağı üzerine
Borusan direnişi eylemlerle sürüyor
Tarihsel çağ ve yeni tarihsel dönem
H. Fırat.
Filistin’de ırkçı-siyonist saldırganlığa karşı direniş sürüyor!
İsrail açlık grevi anlaşmasına
uymuyor
Gerici cepheden Suriye’yi “Afganistanlaştırma”
girişimleri
Dünyada grevler-protestolar yükseliyor!
Yunanistan'da ırkçılık karşıtı yürüyüş
“Özgürlüğümüz, sınıfımız için,
hep birlikte direnmeliyiz!”
4+4+4 ve eğitimde yeni dönem
Liseli gençlik eleme sınavlarına karşı alanlarda
Tutuklu öğrenciler için miting
“Beyoğlu’nda işkenceye son!”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kürt halkına yönelik tutuklama terörü sürüyor...

Devlet terörüne karşı

birleşik-militan mücadeleye!

 

2013’te yapılacak yerel seçimler öncesinde BDP’li belediyelere yönelik saldırılar arttı. Birçok belediye başkanı AKP hükümeti tarafından görevden alındı. Kısa bir süre önce bir “KCK operasyonu” daha gerçekleştirildi. Operasyonda tıp öğrencileri, sağlık emekçileri gözaltına alınıp tutuklandılar. Toplam 32 belediye başkanı tutuklandı. Ayrıca yüzlerce BDP il ve ilçe örgüt yöneticisi tutuklandı. Son operasyonda Van Belediye Başkanı Bekir Kaya’nın da içinde bulunduğu birçok kişi tutuklandı.

Son süreçte yaşanan tutuklamaların anlamı

Kürt halkına, basınına ve seçilmişlerine yönelik saldırıların planlı olduğunu bizzat Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay açıkladı. Beşir Atalay’ın açıklaması hükümetin yaklaşımının özü özetidir: “Sınır ötesi operasyonlardan, KCK operasyonlarının hepsi koordinasyon içinde, tartışılmış, kararlaştırılmış, planlanmış ve yürütülmektedir.” AKP hükümeti kirli savaş konsepti doğrultusunda tüm kurumları, özellikle de yargıyı tahkim etmektedir. Bu kirli yöntemlerle Kürt halkının mücadele ile yarattığı kazanımları tümüyle yok etmek istemektedir.

Son dönemde tutuklama terörünün hedefi haline getirilen Kürt siyasetçilerin ve özellikle de yerel yöneticilerin başına gelenlerin arka planında çok önemli nedenler var. AKP tüm enerjisiyle yerel seçimlere hazırlanmaktadır. Tüm yerel yönetimlerde olduğu gibi Kürdistan’da da başarıyı hedeflemektedir. Bu başarının önünde BDP’yi engel olarak görmektedir.

AKP hükümeti en fazla gazeteci tutuklayan devlet olarak kayıtlara geçti. Yüzlerce gazeteci gözaltına alındı, onlarca gazeteci tutuklama terörüne maruz kaldı. “KCK operasyonu” adı altında akademisyenler, yazarlar, yayıncılar, BDP’li siyasetçiler, seçilmişler cezaevlerine sokuldular. Filistin sorunu konusunda İsrail ile kayıkçı dövüşüne girişen AKP, tutuklu Kürt sayısında siyonist İsrail devleti ile yarışıyor.

Kirli savaşın ayyuka çıktığı 1990’larda gözaltında kayıplar, yargısız infazlar, faili meçhul cinayetler, bombalamalar öne çıkmıştı. Bugün de benzer uygulamalar sürmektedir. “KCK operasyonları”nın çapı her geçen gün daha da büyümektedir. AKP hükümetinin hedefi özelde Kürt hareketini, genelde ise Kürt halkını sindirmek, mümkünse teslim almaktır.

DGM’leri kaldırıp yerine “Özel Yetkili Mahkemeler” kuran AKP iktidarı, keyfiyet ve küstahlıkta sınır tanımayan savcılar aracılığıyla rejime itiraz eden herkesi zindanlara doldurmaya devam ediyor. Kürt halkına karşı yürüttüğü kirli savaş kapsamında gündeme getirilen “KCK operasyonları” adı altında binlerce kişiyi zindanlara kapatan AKP artık öğrencileri, akademisyenleri, aydınları, gazetecileri, sendikacıları da zindanlara kapatıyor. Kürt milletvekillerinin evlerini basarak tehdit eden dinci Amerikancı rejim, gerillaya karşı kimyasal silah, Kürt çocuklarına ve gençlerine karşı F-16 savaş uçaklarını kullanacak derecede zıvanadan çıkmış bulunuyor.

Son tutuklama terörünün özel nedeni yerel seçimlerde AKP’nin elini güçlendirmektir. Erdoğan ve dinci partinin önde gelen isimlerinin bu yönde yaptıkları açıklamanın ardından gözaltı ve tutuklama terörü Kürt hareketini oksijensiz bırakma direktifi doğrultusunda gerçekleştirilmektedir. Tutuklamaların hedefinde sadece Kürt halkının ve Kürt siyasetçilerin olduğunu söylemek gerçeğin yalnızca bir bölümünü görmektir. Oysa gözaltı ve tutuklama terörü emeğin korunması mücadelesinin öznesi ve öznesi olması muhtemel olan tüm toplumsal kesimleri kapsamaktadır.

Sermaye düzeninin tüm güçleri kendi aralarındaki it dalaşına rağmen Kürt sorunu konusunda tek cephede hareket etmektedir. Dinci parti ve düzen solunun Kürt sorunu konusunda tek cephede hareket etme tutumlarını son yaptıkları temaslarla bir defa daha kanıtlamışlardır. Düzen içi dalaşta çatışmalı bir sürecin öznesi olan AKP-ordu ikilisi Kürt sorunu konusunda tam bir işbirliği içinde hareket etmektedir. Düzen cephesi bir bütün olarak Kürt halkının özgürlük umudunu boğma konusunda tam bir anlayış birliği içinde hareket etmektedir.

Kürt siyasal hareketine ve Kürt halkının mücadelesine karşı başlatılan saldırı dalgası bir süredir AKP’nin seçim yatırımı olarak tartışılıyor ve kimi burjuva basın organları seçimden sonra bu havanın değişeceği beklentisini dile getiriyorlardı. Fakat saldırıların kapsamı ve aldığı boyut tekrar tekrar gösteriyor ki bu bir seçim taktiği olmaktan da öte devletin legal Kürt siyasetiyle birlikte PKK’yi bitirip etkisizleştirme saldırısıdır.

Faşist devlet terörüne karşı birleşik-militan mücadeleye!

Tutuklamalarla aynı zamanda işçi ve emekçilere gözdağı verilmek istenmektedir. Böylece işçi ve emekçilerin susturulması, sindirilmesi hedeflenmektedir. Baskıların artarak devam etmesi, daha büyük saldırıların gündeme gelmesi kaçınılmazdır. Gözaltı ve tutuklama terörüne karşı ilerici, devrimci mücadele dinamiklerinin Kürt halkıyla eylemli dayanışmanın, birleşik karşı koyuşun örgütlenmesi son derece önemlidir.

Kürt halkının haklı ve meşru taleplerine destek vermek, ırkçı-inkarcı politika ve kirli savaşa karşı mücadele etmek güncel görevlerin başında gelmektedir. Ancak bu tablonun ezilen Kürt halkı lehine değişmesini sağlayacak olan şey, işçi sınıfının mücadele sahnesine inmesidir.

Sömürü ve köleliğe karşı mücadeleyi ırkçı-inkârcı politikaya karşı mücadeleyle birleştiren, “İşçilerin birliği halkların kardeşliği!” şiarını temel alan bir sınıf hareketinin geliştirilmesi için harcanacak çaba, Kürt halkıyla dayanışmanın en anlamlısı olacaktır.

Kürt halkının bütünüyle haklı ve meşru taleplerini işçi ve emekçiler içerisinde dile getirmek, tutuklama terörü de dahil tüm sorunlarının kaynağı olan sermaye düzenine karşı Kürt ve Türk bütün işçi ve emekçilerin ortak mücadelesini savunmak ve devletin kapsamlı saldırıları karşısında Kürt halkının mücadelesini somut olarak desteklemek acil ve önemli bir sorumluluk durumundadır.

 

 

 

 

Roboskili aileler savcıyla görüştü

 

Roboski Katliamı’nda hayatnı kaybedenlerin aileleri, 165 gün geçmesine rağmen katliamı gizlemek dışında işlev üstlenmeyen Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı’na giderek taleplerini ilettiler.

8 Haziran günü yapılan görüşmeden sonra adliye önünde bölge baroları adına açıklama yapan Mardin Baro Başkanı Azat Yıldırım, katliamın üzerinden 165 gün geçmiş olduğunu fakat 34 sivil insanı katledilmesiyle ilgili somut bir adım atılmadığını açıkladı.

Olayla ilgili görüntülerin, hazırlanan raporların ve soruşturma sürecinin kamuoyuyla ve avukatlarla paylaşılmadığına değinen Yıldırım, şunları söyledi: “Başbakan ve Adalet Bakanı’nı görevlerini yerine getirmeye, TBMM İnsan Hakları Komisyonunu olayla ilgili ulaştığı gerçekleri kamuoyu ile paylaşmaya, mağdur aileleri ve vekillerinin soruşturmaya etkin katılımının sağlanması için dosyada gizlilik kararının kaldırılmasını istiyoruz.”