"Katil devlet" itirafı
Eski özel harekatçı Ayhan Çarkın, Taraf gazetesine gönderdiği bir mektupla yeni itiraflarda bulundu. Faili meçhul cinayetler için kilit isim olarak gösterilen bu eli kanlı katil, 1992 yılında gözaltında kaybedilen Ayhan Efeoğlu, Hüseyin Yaman ve Soner Gül adlı devrimcilerin devlet tarafından katledildiğini itiraf etti.
Çarkın’ın “Ayhan İstanbul emniyetinde yapılan işkence sonucu öldü. Onu bizzat kendi ellerimle gömdüm. Bu kişilerin infaz edildiği yerleri göstereyim. Oradan çıkan cesetlere DNA testi yapılsın. O zaman mahkeme ölümlerin somut olduğunu anlar belki…” sözleri, faili meçhul cinayetlerin katilinin sermaye devleti olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Faili meçhul olarak kalan özel harekatçıların ölümünün de gerçekte MİT içindeki infazlar olduğunu anlatan Çarkın, devrimcilere yönelik katliamların ve tüm faili meçhullerin devletin bilgisi dahilinde yapıldığını açıkladı.
MİT Kontrterör Daire eski Başkanı Mehmet Eymür’ün de olayların merkezinde olduğunu açıklayan Çarkın, “Kumarhaneler Kralı” olarak bilinen Ömer Lütfü Topal’ın öldürülmesinin kayıtlarının eski başbakanlardan Mesut Yılmaz’da olduğunu belirtti.
Ağar da itiraf etmişti
Ayrıca, sicilli katil ve eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın da özel harekatçıların cinayetlerinde parmağı olduğunu söyledi. Ağar’ın, Mehmet Eymür’ün ifadelerinden sonra 9 Aralık’ta İstanbul’da yaptığı basın toplantısında dile getirdikleri hatırlattı. Basın toplantısında Ağar “Suçumuz olmamıştır, kusurumuz olmuştur” diyerek “yapılanların devlet görevi kapsamında olduğunu” söylemişti.
Çarkın, Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nın 1990’larda işlenen faili meçhul cinayetler ile ilgili yürüttüğü soruşturma kapsamında tutuklanmış, İbrahim Şahin gibi bir kontrgerilla şefinin ve altı özel harekat polisinin Ankara Nöbetçi 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “somut delil yok” denilerek serbest bırakılmasının ardından da bizzat başvurup “Ben cezaevinde kalmaya devam etmek istiyorum” demişti.
Karabağlar Karakolu’nda işkence
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi, Fevziye Cengiz’in polis işkencesine maruz kaldığı Karabağlar Polis Karakolu önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
“Karakolda işkence var! /ÇHD İzmir Şubesi” yazılı ozalitin açıldığı eylemde basın metnini Avukat İmdat Ataş okudu. Fevziye Cengiz’e yapılan işkenceyi vurgulayan İmdat Ataş, “İşkenceyi gördüğümüz için konuşuyoruz. Ya görmeseydik?” dedi. “İşkence hala devam ediyor” diyen Ataş, işkencenin yalnızca karakolda olmadığını, işkencecilerin korunması ile hukuk alanında da sürdürüldüğünü ayrıntılarıyla açıkladı.
“Evet, bu ‘karakolda ayna var.’ O aynada da Türkiye’nin işkence gerçeği.”
“ÇHD İzmir Şubesi olarak herkesi aynanın arkasındaki gerçekleri; işkenceyi besleyen nedenleri, işkence mağdurlarını yargı önünde kaybetmeye yazgılı yapan zihniyeti görmeye çağırıyor, işkenceye uğrayan herkese Fevziye Cengiz’e yargı sürecinde destek vereceğimizi ilan ediyoruz.” sözleri ile biten basın metninden sonra “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!” sloganı atılarak eylem sona erdi.
Kızıl Bayrak / İzmir
Dalağı alındı ama işkence yok!
Taksim Polis Merkezi’nde dalağı patlayacak kadar dövülen gencin davasında savcı “İnsan onuru ile bağdaşmayan, kişilerin aşağılanmasına yönelik davranışlar içermediğinden işkence sayılmaz” diyerek yine polise arka çıktı.
Mardinli Nezir Çirik ve Arif Kılınç, 5 yıl önce Tarlabaşı’nda gözaltına alındı. Çirik ve Kılınç nezarethanede sigara içtikleri iddiasıyla dövüldü. Polis terörü karakolun önünde de sürdü. Kılınç’ın eşi ve akrabasıyla birlikte iki arkadaş burada tekrar dövüldü. İki gence gaz sıkıldı, copla dövülerek yerde tekmeledi. Bu esnada fenalaşan ve konulduğu polis aracından Dolapdere’de atılan Çirik’in dalağı patladı. Hastaneye kaldırılan Çirik’in dalağı alındı.
Olayla ilgili ilk dava ise ‘polise mukavemet’ iddiasıyla Çirik ve arkadaşına açıldı ancak beraatla sonuçlandı. 7 polisle ilgili sorurştuma ise 34 ay sürdü ve 12 polis için, ‘ağırlaştırılmış işkence’ suçlaması ve 6-24 yıl arasında hapis istendi.
Davanın son duruşmasında duruşma savcısı Osman Çakır ise, “Eylemin kasten yaralama olduğu, insan onuru ile bağdaşmayan, kişilerin aşağılanmasına yol açacak davranışları içermediğinden işkence boyutuna varmadığı...” gerekçesiyle polisler hakkında ‘kasten yaralama’ suçunu yeterli gördü.
“Katliam merkezli” yaklaşım
Sivas katliamının gerçekleştiği Madımak Oteli’nde “anı köşesi” yapıp katliama katılan iki kişinin fotoğrafını asan valilik yaptığını savundu. Madımak’taki anı köşesine 35 aydının yanına asılan iki failin fotoğrafının indirilmesi yönündeki talep reddedildi. Sivas Valisi Ali Kolat gerekçesini açıklarken, “Biz olaya insan merkezli yaklaşıyoruz” dedi.
Madımak Oteli, valilik tarafından kamulaştırılarak Bilim ve Kültür Merkezi’ne dönüştürülmüştü. Ancak valilik, anı köşesine olay günü otel dışında öldürüldüğü belirtilen iki failin isimlerini de yazdı. Yakınlarını kaybeden aileler ile Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Sivas Valiliği’ne başvururak Ahmet Alan ve Hakan Türkgil isimlerinin panodan çıkarılmasını istedi.
Bu talep, Sivas İl Özel İdaresi’nin gönderdiği ve altında Vali Ali Kolat’ın imzasının yer aldığı yanıtla reddedildi. Kolat, yanıtında şöyle dedi:
“Dilekçenizde adı geçen şahıslarla ilgili olarak dilekçeniz ve eki evrakların incelenmesinden, bu kişilerin anılan saldırıya bilfiil katıldıklarını gösterir bilgi, belge ve delile rastlanmadığı, olayların yaşandığı tarihten itibaren simgeleşen, bütün anma ve etkinliklerde ifade edilen ‘37 can’ın içinde bu iki kişinin de isimlerinin bulunduğu tarafınızca da malum olduğundan, idaremizce olaya insan merkezli yaklaşılarak hiçbir ayrım yapılmadan elim olayda hayatını kaybeden kişilerin isimlerini düzenlenen bu anı köşesinde yer verilmiştir.”
Devlet maneviyatına sahip çıktı
Düzen yargısı devlete atılan tokatı cezasız bırakmayarak inkar, imha ve asimilasyoncu çizgisine sahip çıktı. Son haftalarda burjuva medyada yer alan polis kaynaklı haberlerle hedef gösterilen BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, bir polis memuruna tokat atmaktan 10 TL manevi tazminat ödemekle cezalandırıldı.
Tuncel, Şırnak’ın Silopi ilçesinde geçen 21 Mart’taki Newroz kutlamalarının ardından çıkan olaylarda polis terörüne tepki göstererek Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Başkomiser Murat Çetiner’e tokat atmıştı.
Konya’da Polis Emeklileri Derneği’nin, Tuncel hakkında açtığı manevi tazminat davası sonuçlandı. Konya 3. Sulh Hukuk Mahkemesi, “polislerin rencide olup, toplumda psikolojilerinin etkilendiği” gerekçesiyle Tuncel’in 10 TL manevi tazminat ödemesine hükmetti.
|