02 Aralık 2011
Sayı: SİKB 2011/45

 Kızıl Bayrak'tan
Emperyalist saldırganlığa ve faşist teröre karşı mücadeleye!
Ülke toprakları komşu halklara saldırı üssü haline getirilemez!
Zulmünü arttırdıkça
çöküşü hızlanıyor!
KESK’lilere 156 yıl hapis
Özrü kabahatinden büyük olanlar, kanlı bir tarihi özürle temize çıkaramaz - H.Eylül
“Dersim özrü samimiyetsiz”
Genel Kurul öncesinde “Güç Birliği” sorgulandı
26 Kasım toplantısı ışığında Türk-İş Genel Kurulu
İnsanca yaşanabilir asgari ücret için mücadele saflarına!
İmpo işçisi kazandı
Mutlak sömürü, mutlak kölelik ve makinalaşan işçi - Volkan Yaraşır
Reformizm ve devrim
Mısır’da sınıflar
mücadelesinde yeni evre
Avrupa’da grev dalgası
Neo-Nazilerin arkasında Alman tekelci polis devleti var!
S21 karşıtı mücadelede referandum ve sonuçları üzerine...
Basel’de “İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği Gecesi"
Avukatlık mesleği piyasanın ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendiriliyor!
Yine, yeni, yeniden: Yetkin mühendislik/1
Mücadele gününde kadınlar alanlardaydı
Yola çıkan taşlar ve yola koyulan “baş”lar - G. Umut
“Özel Yetkili mahkemeleri
boykot edebiliriz”
Zindan katliamına yalan perdesi!...
Ekim Devrimi'nin ışığında
mücadele çağrısı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yine, yeni, yeniden:
Yetkin mühendislik/1

Türkiye bir kez daha depremle sarsılırken faturanın yeni mezun mühendislere kesilmesi rutini yine değişmedi. İlk elden hedef tahtasına çakılan mühendislerin üzerine, sistemin tüm pisliği atılmış oldu. Başbakanın öğretim üyelerine dönük “Bu inşaatı yapan sizin öğrencileriniz, fatura kesecek birilerini aramanın anlamı yok, bunların hepsi mühendis, ben ekonomist olarak yönetiyorum sadece” sözleriyle somutlanan linç kampanyası, her depremde gündeme gelen yetkin mühendisliğin bir kez daha gündeme taşınması, hatta uygulanması için gereken ortamı da sağlamış oldu.

Çokça söylenen ve artık tekrarlanmaktan eskiyen yetkin mühendislik “mehter adımı” aşamasını tamamlayarak uygulamaya geçmektedir. Şu an sadece İTÜ tarafından hayata geçirilen uygulamanın yakında tüm üniversitelere yayılacağını söylemek kehanet olmayacaktır.

İTÜ yetkin mühendis ünvanı
vermeye başladı

Başbakanın “siz yetiştirdiniz” sözüne sessiz kalma onursuzluğunu boyunlarına asan öğretim üyelerinin sessizliğinin yarattığı vahametin bir utanç tablosu olduğu gerçeğini şimdilik bir kenara koyarak devam edelim. Bu tip söylemler ilk kez dillendirilmiyor. Hemen her deprem sonrası aynı koro sahne alıp bu türküyü söylemeye başlıyor. Japonya’da meydana gelen büyük depreme dair konuşurken lafı hızla teknik elemanlara bağlayan dönemin Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir de henüz mimarlık ve mühendislik meslek yasalarını çıkartamadıklarını dile getirirken şöyle demişti: “Şu anda lisansını alan, odaya kaydını yaptıranlar en devasa, en nitelikli, en kritik ve en özel projelere imza atabiliyor meslektaşlarımız. 2011 yılı içerisinde inşallah mimarlık ve mühendislik meslek yasalarını çıkartacağız. Buna bir disiplin getireceğiz”.

En ufak yer sarsıntısını, doğal afeti, başka diyarlarda olsa bile ranta tahvil etme konusunda eşsiz bir yeteneğe sahip iktidarların lafı her seferinde teknik elemanlara getirmesi bu konudaki ısrarı açıkça göstermektedir. Elbette buradaki niyet mühendislik hizmetlerinin daha iyi hale getirilmesi değil. Niyetin sömürü alanını genişletmek olduğunu hali hazırda iş bile bulamayan yeni mezun teknik elemanların durumu ortaya koymaktadır.

Zaten asıl niyeti özetlemek de “her üniversite mezunu iş bulacak diye bir kural yok” diyen başbakana düşmüştü. Sorunu kestirmeden ortaya koyan başbakanın açıklamasını ve diğer tüm söylenenleri tercüme edersek, hedefin güvencesiz çalışmayı kurumsallaştırmak, nitelikli işgücü içinde işsizliği körükleyerek rekabeti arttırmak, dolayısıyla ücretleri düşürmek, bu alandaki sömürüyü büyütmek ve beyaz yakalıları “yaşam boyu eğitim” adı altında sürekli bir gerilim içinde tutmak olduğunu açıkça görmekteyiz. Böylece kodlanmış, koşulsuzca ve gönüllü olarak kapitalizme kölelik edecek genç yığınlar yaratmak ve hayat mücadelesinde bir adım öne geçme mücadelesinin yaratacağı dinamizmle(!) eğitimin ticarileşmesi sürecini tamamlamak mümkün olacaktır.
Tüm bunların biz emekçi teknik elemanlara düşen kısmı artık tekrarlamaktan sıkıldığımız “yetkin mühendislik” uygulaması olmaktadır. Hemen her gündeme geldiğinde temel bir başlık olarak ele alınan ve büyük tartışmalara yol açan uygulamanın geldiği süratle gündemden düşürülmesi, etrafında oluşan muhalefet odaklarının bir şekilde sönümlenmesine yol açmıştı. Böylece gelip giden uygulama geçtiğimiz aylarda neo-liberal uygulamaların eğitim alanındaki laboratuarlarından biri olan İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından sessizce uygulamaya konuldu. İş “yetkin mühendisliğin” uygulamasına kadar geldiğine göre İTÜ uygulamasının ışığında uygulamanın arka planına dair bazı şeyleri yinelemek gerekiyor.

İTÜ kendi sitesinden “müjdeyi” verirken şöyle başlıyor: “İTÜ Yetkin Mühendislik Sınavı’nın Türkiye’deki merkezi oldu. Dünya çapında yapılan sınavla mühendislere, ‘Yetkin Mühendislik Belgesi’’ veren Amerika’daki NCEES (Mühendisler İçin Ulusal Sınav Merkezi), yaptığı denetim ve inceleme sonucunda sınava girme hakkını Türkiye’de yalnızca İTÜ öğrenci ve mezunlarına verdi.” Bu iş için çok çalıştıklarını vurgulayan akademik tüccarlar depreme sarılmakta da bir sakınca görmüyorlar ve yeterince açık konuşuyorlar. “İTÜ Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin, ‘Amerika’daki Sınav Konseyi’nin incelemeleri sonucu, İTÜ bu kuruluşun Türkiye’deki sınav merkezi oldu. Özellikle Van depreminden sonra ilk atılması gereken adımın yetkin mühendislik olduğunu bir kez daha gördük. Bu sınavla Türkiye’de mühendislik uluslararası denetime açılmış olacak. Biz öğretim üyelerimize ve öğrencilerimize güveniyor, bu riski alıyoruz. Mezunlarımız bu ünvanla yurtdışında artık sadece taşeron olarak çalışmayacak, imza yetkili mühendis olarak projeler alabilecek’ dedi. İTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Derin Ural, meydana gelen depremler sonrası yaşanan can ve mal kayıplarının tüm ülkemizi üzdüğünü belirterek, Dinar’da, Adana’da, Kocaeli’de, Van’da yapı stoğu nedeniyle çok saygıda kayıp yaşanırken Japonya ve Kaliforniya’da yaşanan depremler sonucunda daha az kayıplar yaşanmasında yapısal hasarların çok büyük payı olduğuna dikkat çekti. Ural, ‘Türkiye’deki ilk uygulama önümüzdeki Nisan ayında İTÜ’de ilk basamak sınavı olarak gerçekleşecek.4 yıl sonra bu sınavı geçen adaylar Yetkin Mühendislik sınavına girerek tüm dünyada imza yetkilerinin olacağı yetkin mühendis ünvanı alacaklar’ dedi.” (kaynak: www.itu.edu.tr <http://www.itu.edu.tr/> )

Alıntılar uzasa da İTÜ sitesinde yüzsüzce yapılan itirafların sonu gelmiyor: “Türkiye Deprem Vakfı Başkanı Prof. Dr. Hasan Boduroğlu da ‘İTÜ olarak yetkin mühendislik için ilk kez 1996 yılında çalışma başlattık. Ancak bu yıla kadar gerçekleştirilemedi. Bu konuda çok önemli bir başarı yakaladık. Hükümetin 2012-2017 hedefleri arasında yer alan yetkin veya profesyonel mühendis uygulamasının yaşama geçirilmesi ile ilgili yasanın da bir an önce çıkarılması gerekmektedir.’dedi. İTÜ Afet Yönetimi Uyg-Ar Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da mühendislik uygulamalarında kaliteyi yükseltmenin gereğine dikkat çekti. Afetlerin sonuçları arasında mühendislerin yetkin olmamasından kaynaklanan sonuçların olduğunu, Türkiye’nin yetkin mühendislik konusunda yol alması gerektiğini söyledi. İTÜ Deprem Mühendisliği ve Afet Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. M. Ertaç Ergüven de Enstitü olarak Van depreminin ardından bölgede incelemelerde bulunduklarını kaydetti. Ergüven, “Türkiye’de çürük bina karmaşası var. Ülkenin geçmişinden gelen yapı stoğunu değiştiremeyiz. Mühendisler ancak bu binaların iyileştirilmesi ve yenilerinin mühendislik hizmeti alarak inşa edilmesi konusunda çalışabilir.” dedi.” (vurgular bizim).

Yetkin mühendis olmanın ilk şartı olarak da yine eski bir tanıdık olan ABET’tir. Yetkin olmak isteyen mühendisin önce ABET’e akredite olmuş bir okuldan mezun olmak zorunda olduğuna vurgu yapılıyor. Ayrıca yapılacak sınavdan geçmek ve 4 yıllık iş tecrübesi de yetkinliğin şartları arasında. Biz söylemiştik hatta TMMOB’nin liberal kanadı dışında söylemeyen kalmamıştı diye tekrar etmek çok anlamlı olmasa da ne yazık ki gerçek böyle. Araya bir parantez açarak staj süresini 4 yıl olarak belirleyen ABET’in bile aynı işin 5 yıl olmasını öngören İnşaat Mühendisleri Odası’ndan daha insaflı olduğunu söylemek gerekiyor.

Yine, yeni, yeniden “Yetkin Mühendislik”

Toplumsal muhalefetin yaklaşık on yıldır maruz kaldıkları saldırıların meyvelerini verdiğine tanık olmaktayız. Yıkım politikalarını uygulayabilmek için faşizan bir hükümet, susturulmuş bir muhalefet, sindirilmiş ve ezilmiş bir basın, yasalarla güvence altına alınmış kolluk kuvveti şiddeti ve kamplaştırılmış kitleler F tiplerinden bugüne varılan nokta, karşılanamayan saldırıların yarattığı atmosferle iyice belirginleşmiş durumdadır. Eğitimin ticarileşmesi olgusu ve ondan bağımsız olmayan yetkin mühendisliğin gümbür gümbür gelişi de böyledir. Üniversitelerin 2000’li yılların başından itibaren hücre saldırısıyla paralel olarak dozajı her geçen gün artan saldırıların hedefi haline gelmesi işin siyasal alt yapısını hazırlayarak kitleleri sindirmiştir. “Ülkenin her yanına üniversite açıyoruz” diye olur olmadık yere tabeladan ibaret öğretim üyesi bile olmayan üniversiteler açıp özel üniversitelere teşvik, kredi, arazi hibesi vb. kolaylıklar sağlanması da ticari eğitimin hem alt yapısını yaratmış hem de demagojik bir söylemle örtülmesini sağlamıştır. Böylece deyim yerindeyse yüksek öğretim değersizleştirilmiş ve sıradanlaştırılarak güdükleştirilmiştir. Bu çok sistematik bir saldırı ve planlı bir düzenleme ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.

ABD ve yurtdışındaki diğer yetkinlik uygulamaları ve ABET

Yetkinlik meselesini en çok sevenler ve onun peşinde koşanlar için sebep hep deprem olsa da temel argüman “gelişmiş ülkelerdeki uygulamalar” olmaktadır. Ranta talip akademik tetikçiler “daha iyi bir mühendislik, mimarlık ve plancılık” derken en özel vurgularını buraya yapmaktadır. Elbet kapitalizmin eşitsiz gelişimi farklı ülkelerde farklı iktisadi yapılar oluşturacağı ve bunun da her ülkenin mühendisinin farklı gelişmesi ile sonuçlanacağı/sonuçlandığı bu akademisyen cübbeli tetikçilerin gündemi dahi değildir. Bu bilinçli çarpıtmaya rağmen süslü sözlerin gerisinde güvencesiz çalışma ve işsizlik olduğunu yine genelde “gelişmiş ülkelerde” özel olarak da ABET’in ev sahibi ABD’de açıkça görmekteyiz.

Dünyada ABD, İngiltere ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerde yetkin mühendislik, çeşitli adlar altında, uzun yıllardır uygulanmaktadır. Bunun dışında Hindistan, Pakistan, Avustralya, Yeni Zelanda ve İrlanda gibi ülkelerde de benzer uygulamalar bulunmaktadır.

Model ABD

Türkiye bu “atılımda” şimdilik somut olarak model kabul ettiği ABD’de yetkin mühendislik, “Professional Engineer” (P.E.) adıyla uygulanmaktadır. ABD’nin farklı eyaletlerinde uygulama bazı farklılıklar gösteriyor olsa da temel alınan eksen aynıdır. Buna karşın her mühendis çalıştığı eyaletin koşullarını yerine getirmek durumundadır. ABD’de P.E. ünvanının başlangıcı 1950’li yıllara dayanmaktadır. Bu ünvanı da “National Council of Examiners for Engineering and Surveying” (Mühendislik ve Ölçüm Bilimleri için Ulusal Sınama Kurulu) kurumun eyalet temsilcilikleri vermektedir. P.E ünvanı kamu projelerine imza atabilmekte ön koşuldur, yetkin olmayan bir mühendis hiçbir koşul altında kamu projelerinde imza yetkisine sahip değildir.

ABD’de PE olabilmek için gereken ilk koşul ABET’e akreditasyonunu sağlamış dört yıllık bir üniversite programından mezun olmaktır. Ardından öğrencilerin genelde mezun olmaya yakın girdikleri “Fundamentals of Engineering” (FE) adlı sınavda başarılı olmasıdır. Böylece “Engineer in Training” (EIT) (eğitim aşamasında mühendis), “Engineer Intern” (EI) (stajyer mühendis) ünvanlarından birini almaya hak kazanan yeni mezun mühendis P.E. olmak için önemli bir adımı geçmiş olur. Bu sınavlardan aldığı not işe alımda belirleyici bir etken olurken F.E. sınavından sonra gelen aşama 4 senelik çıraklık aşaması olarak bilinir bazı eyaletlerde stajyerlik süreci bir P.E. gözetimi altında yapılması şart koşulmaktadır. Bu sürenin ardından yeni bir sınavla (Principles of Engineering) yetkinlik ünvanına ulaşılır. ABD’de bu durumun mühendisler arasında kastlaşma yarattığı bilinen bir gerçektir. P.E ünvanlı mühendisler daha yüksek maaşlara ve daha iyi çalışma koşullarına sahipken “sıradan” mühendislere göre çok daha kolay iş bulabilmektedir.

İngiltere, Anglo-Sakson modeli

İngiltere’de yetkin mühendislik, “Chartered Engineer” (CEng.) adıyla uygulanmakta olup imtiyazlı mühendis anlamına gelmektedir. İngiltere’de CEng. Ünvanı “Engineering Council United Kingdom” (ECUK) -Birleşik Krallık Mühendislik Konseyi- adlı düzenleyici otoritenin gözetimi altındaki mühendislik kurumları tarafından verilmektedir. Bu kurumlar arasında Institiution of Chemical Engineers, Institiution of Mechanical Engineers, British Computer Society, Royal Aeronautical Engineers gibi kurumlar bulunmaktadır. İnşaat mühendislerine CEng. ünvanı ise “Institution of Civil Engineers” (ICE) kurumu tarafından verilmektedir (http://www.ice.org.uk/homepage/index.asp). Britanya Krallığı’na dâhil olan İrlanda ve İskoçya’da da Chartered Engineer uygulaması geçerlidir.

İngiltere’de CEng. ünvanını alabilmek için 3 aşamadan geçmek gerekmektedir: eğitim, tecrübe ve mesleki inceleme. Eğitim aşaması, ECUK tarafından kabul edilmiş 4 senelik bir üniversiteden mezun olmaktır. İkinci aşama olan iş tecrübesinin en az 4 yıl olması istenmektedir. İdeal olarak iş tecrübesinin 2 yılının yeni mezun mühendis veya stajyer pozisyonunda geçirilmesi beklenir. Geri kalan 2 yılda mühendis belli bir tecrübe kazandığı için daha fazla sorumluluk alabileceği pozisyonlarda CEng.’in gözetimi altında çalışmalıdır. Bunun ardından mühendisler, ECUK’a bağlı olan ve meslek dallarında CEng. Ünvanı veren kuruma başvurabilir. Yetkin mühendis adayı sözlü mülakata ve yazılı sınava alınır. Aday, bu mesleki inceleme sonunda başarılı olursa CEng. Ünvanı almaya hak kazanır. Ayrıca yetkin mühendislerin bu ünvan için her yıl ücret ödemeleri gerekmektedir. Ayrıca bağlı oldukları kurumun kurallarının ihlalinde de bu ünvan ellerinden alınabilir. (ICE 3001)

Meslek içi kastlaşma ve 4 yıllık sömürü burada da geçerlidir. Ayrıca yıllık yatırılan ücret ve tepenizde dönen “ihraç” kılıcı da (İngiltere ihraç konusunda objektif kriterlere sahip olabilir ancak ülkemiz için ünvanın elinden alınması gibi bir başlığın katmerli bir baskı aracına dönüşeceği şüpheye yer bırakmayacak kadar açıktır) sömürünün ve baskının boyutlarını arttırmaktadır.