02 Aralık 2011
Sayı: SİKB 2011/45

 Kızıl Bayrak'tan
Emperyalist saldırganlığa ve faşist teröre karşı mücadeleye!
Ülke toprakları komşu halklara saldırı üssü haline getirilemez!
Zulmünü arttırdıkça
çöküşü hızlanıyor!
KESK’lilere 156 yıl hapis
Özrü kabahatinden büyük olanlar, kanlı bir tarihi özürle temize çıkaramaz - H.Eylül
“Dersim özrü samimiyetsiz”
Genel Kurul öncesinde “Güç Birliği” sorgulandı
26 Kasım toplantısı ışığında Türk-İş Genel Kurulu
İnsanca yaşanabilir asgari ücret için mücadele saflarına!
İmpo işçisi kazandı
Mutlak sömürü, mutlak kölelik ve makinalaşan işçi - Volkan Yaraşır
Reformizm ve devrim
Mısır’da sınıflar
mücadelesinde yeni evre
Avrupa’da grev dalgası
Neo-Nazilerin arkasında Alman tekelci polis devleti var!
S21 karşıtı mücadelede referandum ve sonuçları üzerine...
Basel’de “İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği Gecesi"
Avukatlık mesleği piyasanın ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendiriliyor!
Yine, yeni, yeniden: Yetkin mühendislik/1
Mücadele gününde kadınlar alanlardaydı
Yola çıkan taşlar ve yola koyulan “baş”lar - G. Umut
“Özel Yetkili mahkemeleri
boykot edebiliriz”
Zindan katliamına yalan perdesi!
Ekim Devrimi'nin ışığında mücadele çağrısı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Zindan katliamına yalan perdesi!

11 yıl önce gerçekleştirilen ve “Hayata Dönüş Operasyonu” adı verilen 19 Aralık büyük zindan katliamının Bayrampaşa ayağıyla ilgili görülen dava süreci, devletin katliamcı kimliğini kanıtlamaya devam ediyor.

Mahkeme heyetinin ilgili bakanlıklardan istediği belgelerin basına sızması ile katliamla ilgili görüntü kayıtlarını ve katliam timlerinde yer alan askerlerin kimliklerini gizlemeye çalıştığı ortaya çıktı.

Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve 39 askerin yargılandığı Bayrampaşa Cezaevi katliamı davasının önceki duruşmasında mahkeme heyeti, avukatların talepleri doğrultusunda operasyonun aşamalarını ilgili bakanlıklara sormuş, bilgi ve belgelerin gönderilmesini istemişti. Açığa çıkan bilgilere göre Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı’ndan istenen bilgiler mahkemeye gönderildi.

“Üçlü protokol”e dolaylı kabul

Mahkemenin taleplerinden birisi katliamın gerçekleştirilmesi için üç bakanlık arasında imzalanan üçlü protokolün suretinin gönderilmesiydi. Bakanlıklardan ayrı ayrı gelen yanıtlarda ise demagojiye başvurularak, “Üç bakanlık arasında Hayata Dönüş Operasyonu’yla ilgili özel bir protokol bulunmamaktadır” denilirken, devamında ise “operasyonda koruma ve sağlık hizmetlerine ivme kazandırılması amacıyla Ocak 2000 tarihinde üç bakanlık arasında protokol hazırlandığı” belirtiliyor.

Kimyasal madde kullanımına inkar

Mahkeme heyetinin devrimci tutsakların avukatlarına ait kabul ettiği taleplerden birisi de, “Ölen ve yaralananların vücutlarında erimeye neden olan kimyasal madde kullanılıp kullanılmadığının Jandarma Genel Komutanlığı’na sorulması”ydı. Bu talebe ilişkin Jandarma Genel Komutanlığı’ndan gelen cevapta şu ifadeler yer aldı: “Komutanlık envanterinde kimyasal silah bulunmamaktadır. Operasyon tarihinde toplumsal olaylarda kullanılan göz yaşartıcı ve hapşırtıcı biber gazı kullanılmıştır.” Bilindiği üzere Bayrampaşa’da devrimci tutsaklar “Diri diri yaktılar!” diyerek kimyasal silah kullanımını deşifre etmişlerdi.

Jandarma, operasyonda kullanılan silahları ise “G-3 otomatik piyade tüfeği, MP-5 makineli silah, cop ve kalkan” olarak bildirdi. Böylelikle kimyasal madde kullanımını gizlemeye çalışan Jandarma operasyonda ağır silahların kullanıldığını da kabul etmiş oldu.

Katiller saklanıyor

Fakat Jandarma’dan gelen belgeler içerisinde en dikkate değer olanı katliama katılan birliklerde kimlerin yer aldığı konusunda her hangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı yönündeki yanıt oldu. Mahkeme, Genelkurmay ve Jandarma Özel Asayiş Komutanlığı’ndan operasyonda görev alan personelin kimliklerini de talep etmişti. Jandarma Özel Asayiş Komutanlığı’ndan gelen yazıda, “Görevli personellerden kimlerin fiili operasyona katıldığı bilgisi bulunmamaktadır” denildi. Bu açık biçimde katliamda kullanılan tetikçilerin bilgisinin saklandığını gösteriyor.

Katliam “kayıt dışı”!

Katliama ilişkin bilgileri saklama çabası bu kadarla da sınırlı değil. Zira katliamla ilgili görüntü kayıtları da gizleniyor. Öyle ki mahkemenin katliama ilişkin istediği kayıtlar, ilgili kurumlar tarafından kayıt olmadığı yalanıyla verilmedi. Mahkeme, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı ve İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü’nden operasyona ait video ve kamera kayıtlarını talep etmişti. İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’nın konuyla ilgili yanıtı şöyle oldu: “Operasyonla ilgili video kaydı ve kamera görüntüsü yoktur.”

Devlet böylelikle bu büyük zindan katliamını saklamak için açıktan açığa yalana ve inkara başvururken, katliamın arkasında durduğunu bir kez daha kanıtlamaktan başka bir şey yapmıyor.