18 Kasım 2011
Sayı: SİKB 2011/43

 Kızıl Bayrak'tan
Gerici savaş ve saldırganlıkta sınır tanımıyorlar...
Kürt hareketini ezmek için topyekün saldırganlık devam ediyor
Mensur Güzel infaz edildi
“19 Kasım’da Alaattin’in vurulduğu yerdeyiz”
Arsızlığa doymuyorlar!
Esnek çalışma yoluyla
İşsizlik Sigorta Fonu peşkeşi!
Esnek Uzmanlaşma ve Toyotaizm -
V. Yaraşır
Türk-İş Genel Kurulu’na giderken
Güç Birliği toplantıları.
Bursa’da koltuk pazarlıkları…
Birleşik Metal genel kurulları ve derinleşen bürokratik yozlaşma
Yeni bir dönemin başında gençlik çalışması...
“Ekim Devrimi ve parti” etkinlikleri
Avrupa’da siyasal gelişmeler ve
sınıf mücadelesi
Avrupa Birleşik Devletleri Sloganı Üzerine - V. İ. Lenin
Wall Street eylemcileri pes etmiyor…
Novartis’te işçi kıyımına tepki...
Kürecikliler Kültür ve Dayanışma Derneği MYK Üyesi İbrahim Duman’la füze kalkanı projesi üzerine....
Tüm Bel-Sen’den İBB’de toplu sözleşme…
Yasanın çöpe atılacağına önce yöneticiler inanmalı
Kamu emekçilerine
güvencesizlik dayatması!
Ankara Tabip Odası Başkanı Dr. Bayazıt İlhan’la sağlıkta dönüşüm ve mücadele üzerine
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kamu emekçilerine güvencesizlik dayatması!

AKP hükümeti 2002 yılından bu yana, çalışma ilişkileri alanında yaptığı bütün fiili uygulamalar ve yasal düzenlemelerle, işçi ve emekçilerin hakları ve güvencelerini adım adım ellerinden almayı hedefledi. 2003 yılında 4857 sayılı İş Kanunu’nun çıkarılmasından bu yana yapılan yasal değişikliklere baktığımızda, özellikle esneklik, taşeronlaştırma, performans değerlendirmesi vb. uygulamalarla güvencesizliğin yaygınlaştırıldığını görüyoruz.

Güvencesiz çalışma çerçevesinde kamu emekçilerine yönelik olarak da kapsamlı tasfiye hazırlıkları yapıldı. Emeklilik sonrası yeni personel almama, taşeronlaştırma, sözleşmeli-ücretli personel uygulaması, geçici ya da mevsimlik çalıştırma vb. uygulamalarla kamuda istihdam son yıllarda önemli ölçüde daraltıldı. Sıra kamu emekçilerinin iş güvencesinin yok edilmesine geldi.

AKP hükümetinin bu amaçla hazırladığı “Yeni Memur Yasası” hazırlığı iki temel nokta üzerinde yükseliyor. Birincisi işin, işyerinin, mesai saatinin, ücretin, çalışma süresinin belirsizleştirilmesi, başka bir ifade ile kuralsızlığın kural haline getirilmesidir. İkincisi ise güvencesizleştirmedir. Böylece tüm kamu emekçilerine, tıpkı işçilerde olduğu gibi kuralsız, geçici, güvencesiz çalışma dayatılıyor. Kamu emekçilerinin çalışma koşulları esnekleştirilirken iş güvencesi performansa bağlanıyor. Böylelikle de kamu emekçilerinin istenildiğinde kapı önüne konulabileceği bir yasal zemin oluşturulmaya çalışılıyor.

Yapılacak değişikliklerle kamu emekçilerinin cezalara itiraz hakkı ortadan kaldırılıyor. 657 sayılı yasada kamu emekçilerinin aleyhine olan belirsiz ve temel insan haklarına aykırı disiplin hükümleri daha da kötüleştiriliyor.

657 Sayılı yasanın kaldırılacağına dair basında yer alan haberler üzerine KESK ve Kamu-Sen ayrı ayrı açıklamalar yaptı. Memurların iş güvencesini ortadan kaldıracak olan düzenlemeye tepki gösteren konfederasyonlar, Türkiye’nin dört bir yanında eyleme geçme uyarısında bulundular.

KESK, Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in 657 Sayılı Yasa’nın değiştirilmesi gerektiği yönündeki sözleri üzerine yaptığı açıklamada, bu haberleri basından öğrenmekten duyulan rahatsızlığı dile getirdikten sonra, “KESK olarak yıllardır kamu emekçileri ile işçilerin arasındaki ayrımın ortadan kaldırılarak ortak çalışanlar yasası düzenlenmesi gerektiğini savunuyor, bunun mücadelesini veriyoruz. Bu konuda biz kamu emekçileri için vazgeçilmez olan iş güvencemizin korunmasıdır” dedi.

Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ise, Türk memurunun güvencelerini yok etmek isteyenlerin 2 milyon 600 bin kamu çalışanının çelikleşmiş iradelerini karşılarında bulacağına dikkat çekerek, “Memurun iş güvencesine göz dikenler bilsin ki; böyle bir durumda Türkiye’yi eylem alanına çeviririz” dedi.

Memur-Sen ise açıklamasında yeni yasal düzenleme hazırlıkları ile ilgili olarak kendisine bilgi verilmesini istedi.

Hem alanda hizmet üreten hem de bu hizmetlerden faydalanan geniş işçi ve emekçi kesimler düşünüldüğünde, 657’nin kaldırılmasında ifadesini bulan saldırılara karşı ortak mücadelenin zemini fazlasıyla geniştir. Fakat konuyla ilgili olarak kamu emekçilerinin örgütlerinin, saldırının kapsam ve niteliğini yorumlamanın dışında yaptıkları hiçbir mücadele hazırlığı bulunmuyor.

“Grevli toplu sözleşmeli sendika yoksa grev var” diyerek iş bırakma eyleminden bahseden KESK ve Türk Kamu-Sen yöneticileri grevi örgütlemekten, grevin ön hazırlık sürecini planlamaktan kamu emekçilerinin temel taleplerinin belirlenmesi ve bu taleplerin kamuoyu ile paylaşılması sürecinin nasıl ele alınacağını net olarak ortaya koymaktan özenle kaçınıyorlar. Oysa grev çift yönlü bir silahtır. İyi ve etkili kullanılamazsa döner sahibini vurur.

Devrimci, sosyalist kamu emekçileri, yeni memur yasası saldırısına karşı, “Güvenceli çalışma, insanca yaşam” talebiyle iş güvencesinin ortadan kaldırılmasına yönelik saldırılara güçlü bir yanıt vermek için seferber olmalıdır. Herkese iş tüm çalışanlara iş güvencesi, esnek çalışma ve istihdama son verilmesi, güvencesiz çalışanların kadroya alınması, örgütlenmenin önündeki tüm engellerin kaldırılması, insanca yaşamaya yeten ücret, grevli-TİS’li sendika hakkı talepleri doğrultusunda mücadeleyi büyütmelidirler.

 

 

 

Hekimlerden süresiz g(ö)rev uyarısı

“Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK”, Ankara’da toplanan Türkiye Hekim Meclisi’nde oybirliğiyle reddedildi. Sağlıkta KHK darbesine karşı Türk Tabipleri Birliği’nin çağrısıyla gerçekleştirilen toplantıda, sağlık alanının tüm bileşenlerinin birlikte mücadele etme kararlılığında olduğu vurgulandı.

Türkiye Hekim Meclisi, TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu’nun konuşmasıyla başladı. Bilaloğlu, 2 Kasım tarihinde yayımlanan KHK ile TTB yasasının birinci maddesinden “tabipliğin kamu ve kişi yararına yapılması” ifadelerinin çıkartıldığını belirterek, bu kavramın tedavülden kaldırıldığını, hekimlerden de bundan böyle kamu yararına hizmet vermesinin beklenmediğini aktardı. Bunun bugün başlamış bir durum olmadığını belirten Bilaloğlu, Türkiye’deki hekimlerin hep birlikte mücadeleye devam edeceğini söyledi.

TTB Merkez Konseyi üyesi Prof. Dr. Mehmet Zencir, söz konusu KHK’nin sağlık alanında nelere yol açtığını anlatan bir sunum yaptı.

Türk Eczacıları Birliği adına Mukaddes Harmancı, Türk Dişhekimleri Birliği Yönetim Kurulu üyesi Süha Alpay, SES Başkanı Dr. Çetin Erdolu ve Dev-Sağlık İş Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun da söz aldığı toplantıda, KHK’ye karşı sağlık alanının tüm bileşenlerinin birlikte mücadele etme kararlılığında olduğu vurgulandı. Türkiye Hekim Meclisi’nin oyuna sunulan KHK, oybirliğiyle reddedildi.

Grev talebi dile getirildi

Türkiye Hekim Meclisi toplantısının ikinci bölümde ise tabip odalarının, uzmanlık derneklerinin temsilcileri, salonda bulunan hekimler, asistanlar, tıp fakültesi öğrencileri söz aldı. AKP Hükümeti’nin hukuksuz, hiç kimseyi, hiçbir kurumu tanımayan bu antidemokratik saldırısı karşısında, sağlık alanında topyekün mücadele edilmesi gerektiğinin vurgulandığı konuşmalarda, grev talebi de ağırlıklı olarak dile getirildi.

Süresiz g(ö)rev çağrısı

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, basın toplantısı düzenleyerek bilgilendirmede bulundu. TTB Merkez Konsey Başkanı Bilaloğlu, Türkiye Hekim Meclisi’nin ortak görüşünü ise şöyle açıkladı:

“Bütün hekimlere ve bütün sağlık çalışanlarına, önümüzdeki günlerden başlamak üzere, 663 Sayılı KHK’ya karşı gerektiğinde SÜRESİZ G(ö)REV de dahil olmak üzere üretimden gelen gücümüzün sonuç alıncaya kadar kullanılması için vakit geçirilmeksizin hazırlıklara başlanması çağrısının yapılması oldu”

 

 

 

İkinci muayeneye ek katkı

Sermaye devleti, sağlık harcamalarını minumuma indirmeye çalışırken, sineğin bile yağını alma derdinde. Zaten muayene için hastadan belli bir ücret alan devlet, hastanın ikinci kez aynı branştan başka bir doktora muayene olması durumunda katkı payını yükseltti.

Sağlık Uygulama Tebliği’nde yapılan değişiklik 5 Kasım 2011 tarihli Resmi Gazete’te yayımlanarak yürürlüğe girdi. 10 gün içinde aynı branşta farklı hastanelerde muayene olan bir kişi muayene ücretine ilaveten 5 lira fazla ödeyecek. Yani Devlet Hastaneleri ve üniversite hastanelerinde 5 lira olan muayene ücreti 10 liraya çıkacak. İkinci muayenenin özel hastanede olması durumunda ise muayene ücreti 12 liradan 17 liraya yükselecek.