14 Ekim 2011
Sayı: SİKB 2011/39

 Kızıl Bayrak'tan
Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…
Emperyalistlerle suç ortaklığı
dosyası kabarıyor…
8 Ekim mitingi üzerine
Sosyal ve siyasal saldırılara karşı onbinler Ankara’da buluştu
Kürtlere yasak, faşistlere serbest
Grevli sendika hakkı için fiili-militan mücadele!
Oda çalışanları kazandı
Sağlıkta parmak
hesabı olmaz!
BEDAŞ’ta direniş
çadırı kuruldu
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Ekim Ayı Toplantısı
“İmpo’ya sendika girene
kadar buradayız!”
Burjuva demokrasi ve proleter demokrasi
Temo suikasti ve
Suriye’de olası gelişmeler
Mısır’da kanlı provokasyon
Grevler dalga dalga
Steve Jobs’un ardından Apple ve bilgisayar sektörü tarihine kısa
bir bakış.
Açlık ordusu büyüyor
Silikozise 48. kurban, sırada yüzlerce işçi var
Ferhat ve Berna serbest
Zorunlu bağış protestosu
Medyanın suç ortaklığı,
hükümetin sahte çözüm arayışları.
Parti, dava ve
“küçük-burjuva yiğidi!”..-Hikmet Kıvılcımlı
Tecride kalite ödülü
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Burjuva demokrasi ve proleter demokrasi

Kautsky’nin öylesine tiksinç bir biçimde karmakarışık ettiği sorun, gerçeklikte kendini şöyle gösterir.

Mantık ve tarih ile alay etmedikçe, ayrı ayrı sınıflar varolduğu sürece “arı demokrasi”den değil, ama yalnızca sınıfsal demokrasiden söz edilebileceği açıktır (“arı demokrasi”nin yalnızca ne sınıflar savaşımından ne de devletin niteliğinden herhangi bir şey anlayan bilisiz bir formül olmakla kalmadığını, ama bomboş bir formül de olduğunu söyleyelim ayraç içinde, çünkü komünist toplumda, dönüşmüş ve bir alışkanlık durumuna gelmiş demokrasi sönecek, ama hiçbir zaman “arı” bir demokrasi olmayacaktır).

“Arı demokrasi”, işçileri aldatmaya çalışan liberalin uydurma bir sözünden başka bir şey değildir. Tarih, feodalitenin yerini alan burjuva demokrasi ile, burjuva demokrasinin yerini alan proleter demokrasiyi bilir.

Kautsky’nin, burjuva demokrasinin ortaçağa göre bir ilerlemeyi gösterdiği, ve burjuvaziye karşı savaşımında burjuva demokrasiden yararlanmanın proletaryanın zorunlu görevi olduğu gerçeğini “tanıtlamak” için onlarca sayfa ayırması, gerçekte işçileri aldatmaya yönelik liberal bir gevezeliğin ta kendisidir. Yalnızca uygar Almanya’da değil, ilkel Rusya’da da herkesin bildiği bir şeydir bu. Kautsky, salt güncel demokrasinin, yani kapitalist demokrasinin b u r j u v a niteliğinden ustaca sıyrılmak ereğiyle, işçilerin gözünü “ustaca” boyuyor, herkese yukardan bakarak, Weitling’den, Paragnay Cizvitleri’nden ve başka birçok şeyden söz ediyor.

Marksizmden, Kautsky , liberaller için, burjuvazi için kabul edilebilir olanı (ortaçağın eleştirisi, genel olarak kapitalizm ve özel olarak kapitalist demokrasinin tarihsel bakımdan ilerici rolü) alıyor; marksizmde burjuvazi için kabul edilmez olanı (burjuvazinin ortadan kaldırılması için ona karşı proletaryanın devrimci zoru) atıyor, susarak geçiştiriyor, silikleştiriyor. İşte bu yüzden de, öznel inançları ne olursa olsun, nesnel konumu bakımdan, Kautsky ister istemez bir burjuvazi uşağı olarak ortaya çıkıyor.

Burjuva demokrasi, ortaçağa göre büyük bir tarihsel ilerleme oluşturmakla birlikte, her zaman dar, güdük, düzmece, ikiyüzlü bir demokrasi, zenginler için bir cennet, sömürülenler, yoksullar için bir tuzak ve bir aldatmaca olarak kalır, -kapitalist rejimde başka türlü olamaz. “Marksist Kautsky”nin anlamadığı şey de, işte marksist öğretinin büyük yapıcı öğesi olan bu gerçektir. Bu -temel- sorunda, Kautsky, her burjuva demokrasiyi zenginler için bir demokrasi durumuna getiren koşulların bilimsel bir eleştirisini yapacak yerde, burjuvaziden hiçbir “nezaket”i esirgemez.

İlkin bilginler bilgini Bay Kautsky’ye, Marx ile Engels’in, yorumcumuzun (burjuvaziye yaranmak için) utanç verici bir biçimde “unutmuş” bulunduğu teorik bildirimlerini anımsatalım; sonra konuyu en anlaşılır bir biçimde açıklayacağız.

Yalnız ilkçağ devleti ile feodal devlet değil, ama “modern temsili devlet de ücretli emeğin sermaye tarafından bir sömürü aletidir” (devlet konusundaki yapıtında Engels).(1) “Devlet, savaşımında, devrimde, düşmanlarının zorla bastırılması için zorunlu olarak kullanılan geçici bir kurumdan başka bir şey olmadığından, özgür bir halk devletinden söz etmek elbette saçmadır: Proletarya bir devlet gereksinimi duydukça, bunu hiç de özgürlük için değil, ama düşmanlarını bastırmak için duyacaktır. Ve özgürlükten söz etmek olanaklı bir duruma geldiği gün de, devlet, devlet olarak varolmaktan çıkar” (Engels, Bebel’e mektup, 28 mart 1875). “Devlet bir sınıfın bir başka sınıf tarafından ezilmesi için bir makineden başka bir şey değildir, ve bu, krallıkta olduğu denli, demokratik cumhuriyette de böyledir” (Engels, Marx’ın İç Savaş’ına önsöz).(2) Genel oy “işçi sınıfının olgunluk derecesini ölçmeyi sağlayan göstergedir. Güncel devlet içinde bundan daha çok hiçbir şey olamaz, hiçbir zaman da olmayacaktır” ( devlet konusundaki yapıtında Engels)(3) Kautsky, bu tezin, burjuvazi için kabul edilebilir bir nitelik taşıyan birinci bölümünü en bıktırıcı bir biçimde yineleyip duruyor. Ama, bizim altını çizdiğimiz ve burjuvazi için kabul edilir olmayan ikinci bölüme gelince, dönek Kautsky onun sözünü bile etmeden geçiyor!). “Komün parlamenter bir örgenlik değil, ama aynı zamanda hem yasamacı hem de yürütmeci, etkin bir gövde olacaktı... Genel oy hakkı, her üç ya da altı yılda bir, halkı parlamentoda yönetici sınıfın hangi üyesinin temsil edeceği ve ayaklar altına alacağını (ver-und zertreten) kararlaştıracak yerde, tıpkı kendi işi için işçi ve yönetim personeli arayan herhangi bir işverene hizmet eden bireysel seçim hakkı gibi, komünler biçiminde örgütlenmiş-halka hizmet edecekti” (Paris Komünü konusundaki yapıtı Fransa’da İç Savaş’ta Marx).(4)

Büyük bilgin Bay Kautsky’nin iyi bildiği bu tezlerin her biri onun suratına iner, onun dönekliğini ortaya koyar. Tüm broşüründe, Kautsky bu gerçeklerin en küçük bir anlayışını göstermez. Baştan sona marksizme bir sövgüdür bu broşür!

Çağdaş devletlerin temel yasalarını alın, onların yönetimlerini alın, toplanma ya da basın özgürlüğünü alın, “yurttaşların yasa karşısında eşitliği”ni alın, burjuva demokrasinin her dürüst ve bilinçli işçi tarafından iyi bilinen ikiyüzlülüğünü her adımda göreceksiniz. “Düzenin bozulması durumunda”, ama aslında sömürülen sınıfın kendi kölelik durumunu “bozması” durumunda, ve hele kölece davranmama gibi bir hevesi de varsa bu sınıfın anayasasında burjuvazinin işçilerin üzerine asker sürmesine, sıkıyönetim ilanına vb. izin veren dolambaçlı yollar ya da kısıtlamalar bulunmayan, en demokratı da içinde, hiçbir devlet yoktur. Kautsky burjuva demokrasiyi utanmadan allayıp pulluyor; örneğin en demokrat ve en cumhuriyetçi Amerika ya da İsviçre burjuvalarının, grevdeki işçilere karşı ne yaptıkları üzerine ağzından tek söz çıkmıyor.

Oh! Bilge ve bilgin Kautsky bu konuda hiçbir şey demiyor. Bu konuda susmanın bir alçaklık olduğunu, bu çok bilgili siyasal adamı anlamıyor. İşçilere çocuk masalları, örneğin demokrasinin “azınlığın korunması” demek olduğunu anlatmayı yeğ tutuyor. İnanılmaz, ama böyle! Yıl İsa’dan sonra 1918, evrensel emperyalist insan kırımının beşinci yılında, dünyanın bütün “demokrasi”lerinde, enternasyonalist azınlıklar (yani Renaudel ve Longuetler, Scheidemann ve Kautskyler, Henderson ve Webbler vb. gibi sosyalizme alçakça ihanet etmemiş olan azınlıklar) boğazlanırken, bilgin Bay Kautsky, tatlı bir sesle “azınlığın korunması”nı açıkça övüyor. İsteyen herkes, Kautsky’nin broşürünün 15. sayfasında bunu okuyabilir. Ve 16 sayfada bu bilgin ... kişi, size İngiltere’de XVIII. yüzyıl Whigleri ile Torylerinden söz edecektir!

Ey derin bilgi! Ey burjuvazi karşısındaki incelmiş uşaklık! Ey kapitalistler karşısında dalkavukluk etme ve onların elini ayağını öpmenin uygarcası! Eğer ben Krupp, Scheidemann, Clemenceau ya da Renaudel olsaydım, Bay Kautsky’ye milyonlar öder, onu içten olmayan sevgilerden bağışık tutar, işçilerin karşısında onu göklere çıkarır, “sosyalizm”in Kautsky denli “saygıdeğer” kişilerle kurulacak “birlik”ini öğütlerdim. Proletarya diktatörlüğüne karşı broşürler yazmak, İngiltere’deki XVIll. yüzyıl Whigleri ile Torylerinin öyküsünü anlatmak, demokrasinin “azınlığın korunması” demek olduğu yolunda güvence vermek ve Birleşik Devletler “demokratik” cumhuriyetindeki enternasyonalistlerin öldürülmeleri konusunda susmak, burjuvaziye uşaklık değil midir bütün bunlar?

Bilgin Bay Kautsky “ıvır zıvır” bir şeyi, yani burjuva demokrasinin egemen partisinin, azınlığın savunulmasını yalnızca bir başka burjuva partiye verdiğini; oysa proletaryanın payına her ciddi, derin, temel sorunda, “azınlığın korunması” yerine, sıkıyönetimin ya da insan kırımlarının düştüğünü -herhalde beklenmedik bir biçimde- “unutmuş”. Demokrasi ne denli gelişmişse, burjuvazi için derin ve tehlikeli bir siyasal anlaşmazlık durumunda, insan kırımı ya da iç savaşa o denli yakındır. Bilgin Bay Kautsky, cumhuriyetçi Fransa’daki Dreyfus davası, demokratik Amerika Cumhuriyetinde zencilerin ve enternasyonalistlerin linç edilmesi, demokratik İngiltere’deki İrlanda ve Ulster örneği,(5) demokratik Rus cumhuriyetinde 1917 nisanında bolşeviklere karşı düzenlenen kovuşturmalar ve insan kırımları dolayısıyla, burjuva demokrasinin bu “yasa”sını inceleyebilirdi. Bu örnekleri özellikle yalnızca savaş zamanından değil, ama savaş öncesinden, barış zamanından da seçtim. İyilik taslayan Bay Kautsky, XX. yüzyılın bu olgularına göz yummak, ve buna karşılık, işçilere XVIll. yüzyıl Whigleri ile Toryleri üzerine şaşılacak derecede yeni, dikkate değer derecede ilginç, son derece öğretici, inanılmaz derecede önemli şeyler anlatmaktan hoşlanıyor.

Burjuva parlamentoyu alın. Bilgin Kautsky’nin, demokrasi ne denli gelişmişse, borsa ve bankacıların da burjuva parlamentoları o denli egemenlikleri altına aldıklarının söylendiğini hiç duymamış olması kabul edilebilir mi? Bundan burjuva parlamentarizminden yararlanmak gerekmediği sonucu çıkmaz (ve 1912’den 1914’e değin IV. Duma’daki tüm işçi grubunu biz kazandığımıza göre, bolşevikler ondan büyük bir olasılıkla dünyanın herhangi bir başka partisinden daha iyi yararlanmışlardır). Ama bundan, burjuva parlamentarizminin tarihsel bakımdan sınırlı ve görece niteliğini, Kautsky’nin yaptığı gibi, ancak bir liberalin unutabileceği sonucu çıkar. En demokratik burjuva devlette, ezilen yığınlar, kapitalistlerin “demokrasi”si tarafından ilan edilmiş olan saymaca eşitlik ile, proleterleri ücretli köleler durumuna getiren binlerce gerçek kısıtlama ve kurnazca oyun arasındaki bas bas bağıran çelişkiyi aralıksız karşılarında bulurlar. Kapitalizmin kokuşmuşluğu, yalanı, ikiyüzlülüğü üzerine yığınların gözünü de işte bu çelişki açar. Sosyalizm ajitatör ve propagandacılarının, yığınları devrime hazırlamak için onlar karşısında durmadan sergiledikleri şey de, işte bu çelişkidir! Ve devrimler çağı başladığı zaman da, Kautsky ona sırtını dönüyor ve can çekişen burjuva demokrasinin güzelliklerini açıkça övmeye koyuluyor.

Sovyetler iktidarının biçimlerinden biri olduğu proleter demokrasi, nüfusun engin çoğunluğunun ta kendisi yararına, sömürülenler ve emekçiler yararına, demokrasiyi dünyanın hiçbir yerinde olmadığı denli geliştirmiş ve yaymıştır. Kautsky’nin yaptığı gibi, diktatörlük iki sayfacık ve “arı demokrasi”ye onlarca sayfa ayırmak, demokrasi üzerine koca bir broşür yazmak, ve bunu belirtmemek, olguları gerçek bir liberal olarak adamakıllı çarpıtmak demektir.

Dış siyasayı alın. En demokratik olanı da içinde, dış siyasanın açıkta yürütüldüğü hiçbir burjuva ülke yoktur. Yığınlar her yerde aldatılır; Fransa, İsviçre, Amerika, İngiltere gibi demokratik ülkelerde, aldatmaca öbür ülkelerdekinden yüz kez daha büyük ve incedir. Sovyetler iktidarı dış siyasanın gizlilik örtüsünü devrimci bir biçimde kaldırdı. Soygun savaşları ve “etki alanlarının paylaşımı” (yani dünyanın kapitalist soyguncular tarafından paylaşımı) konusundaki gizli antlaşmalar çağında, bu olgunun çok büyük bir önem taşımasına, barışın, on milyonlarca insanın yaşam ya da ölümünün buna bağlı olmasına karşın, Kautsky bunu hiç görmemiştir, bu konuda hiçbir şey söylemez.

Devlet örgütüne bakın. Kautsky, seçimlerin (Sovyet Anayasasında) “dolaylı” olduklarını saptamaya değin, “ayrıntı”lardan öfkesini alıyor, ama sorunun özünü görmüyor. Devlet aygıtının, devlet makinesinin sınıfsal niteliğini görmüyor. Burjuva demokraside, -”arı “ demokrasi ne denli gelişmişse, o denli ustalıklı ve etkin- bin türlü oyunla, kapitalistler yığınları ülke yönetimine katılmaktan, toplanma, basın özgürlüğünden vb. uzaklaştırırlar. Dünyada ilk (kesinlikle söylemek gerekirse ikinci, çünkü Paris Komünü de aynı şeye başlamıştı) Sovyetler iktidarı yığınları, özellikle sömürülen yığınları, hükümete çağırıyor. Bin türlü engel emekçi yığınların burjuva parlamentoya katılmasını köstekler (burjuva parlamento, burjuva bir demokraside, büyük sorunları hiçbir zaman çözmez; bu sorunlar borsa tarafından, bankalar tarafından çözülürler). Ve işçiler, burjuva parlamentonun onlar için yabancı bir örgenlik, proletaryanın burjuvazi tarafından bir ezme aleti, düşman bir sınıfın, sömürücü bir azınlığın örgenliği olduğunu çok güzel bilir ve sezer, görür ve kavrarlar.

Sovyetler, emekçi ve sömürülen yığınların, devleti kendi başlarına örgütleme ve onu her araçla yönetme olanağını kolaylaştıran dolaysız örgenlikleridir. Bu durumda o, büyük işletmeler içinde en iyi birleşmiş olma üstünlüğünden yararlanan, emekçiler ve sömürülenler öncüsünün, kentler proletaryasının ta kendisidir; en büyük seçme ve seçilenleri denetleme kolaylığına o sahiptir. Sovyet örgütü, bütün emekçiler ve sömürülenlerin, kendi öncüleri olan proletarya çevresinde birleşmesini kendiliğinden kalaylaştırır. Eski burjuva aygıt, -bürokrasi, servet, burjuva eğitim, ilişkiler vb. ayrıcalıkları (burjuva demokrasi ne denli gelişmişse, bu gerçek ayrıcalıklar da o denli çeşitlidir),- bütün bunlar Sovyet rejiminde ortadan kalkmış bulunur. Basımevleri ve kağıt burjuvazinin elinden alındığı için, basın özgürlüğü bir ikiyüzlülük olmaktan çıkar. En iyi yapılar, saraylar, köşkler, konaklar vb. için de durum böyledir. Sovyet iktidarı bu yapıların en iyilerinin binlercesini bir anda sömürücülerin ellerinden aldı; ve onsuz demokrasinin bir aldatmaca olduğu yığınlar için toplanma hakkını, işte böylece bir milyon kez daha “demokratik” bir duruma getirdi. Yerel olmayan Sovyetler için yapılan dolaylı seçimler, yerel vekilini en kısa zamanda geri çağırma ya da onu en kısa zamanda genel Sovyetler kongresine gönderme olanağına sahip olmanın önem taşıdığı yoğun bir yaşam döneminde, Sovyetler kongrelerini kolaylaştırır, tüm aygıtı daha ucuz, daha hareketli, işçilere ve köylülere daha açık bir duruma getirir.

Proleter demokrasi, herhangi bir burjuva demokrasiden bir milyon kez daha demokratiktir; Sovyetler iktidarı, burjuva cumhuriyetlerin en demokratiğinden bir milyon kez daha demokratiktir.

Bunu görmemek için, ya burjuvazinin bilinçli uşaklığında, ya da siyasal bakımdan ölmüş, tozlu burjuva kitaplar ardında, canlı gerçekliği görmekte yeteneksiz, burjuva demokratik önyargılar iliklerine değin işlemiş ve, bundan ötürü, nesnel olarak burjuvazinin bir uşağı durumuna gelmiş biri olmak gerekiyordu.

Bunu görmemek için, sorunu ezilen sınıflar açısından koymakta yeteneksiz olmak gerekiyordu:

En demokratik burjuva ülkeler arasında, sıradan işçinin, ortalama işçinin, ortalama tarım ücretlisi ya da genel olarak kırlar yarı-proleterinin (yani ezilen yığının, nüfusun büyük çoğunluğunun temsilcilerinin), aşağı yukarı da olsa, en iyi yerlerde Sovyet Rusya’daki denli büyük bir toplantı düzenleme özgürlüğünden, düşüncelerini açıklamak, çıkarlarını savunmak için o denli büyük bir geniş basımevlerine ve en iyi kağıt stoklarına sahip olma özgürlüğünden, devleti yönetmeye ve “uygun yasalar koyma”ya kendi sınıfından adamları o denli büyük bir çağırma özgürlüğünden yararlandığı bir tek ülke var mıdır dünyada?

Bay Kautsky’nin, herhangi bir ülkede, bin üzerinden, bir kez bilgi edindikten sonra bu soruya verilecek yanıt konusunda duraksayacak bir tek işçi ya da tarım ücretlisi bulabileceğine inanmak gülünç olurdu. İçgüdüsel olarak burjuva gazeteler tarafından itiraf edilen gerçek kırıntılarını işiterek, tüm dünya işçileri, Sovyetler cumhuriyetinde açıkça onda proleter demokrasiyi, en iyisi de içinde, her burjuva demokrasinin gerçekte olduğu gibi zenginler için demokrasiyi değil, ama yoksullar için demokrasiyi gördüklerinden, Sovyetler Cumhuriyetine karşı sevgi ve yakınlık duyuyorlar.

Biz, burjuva memurlar, burjuva parlamenterler, burjuva yargıçlar tarafından yönetilebiliriz (ve bizim devletimiz “yönetilir”). İşte, en demokratikleri de içinde, bütün burjuva ülkelerdeki ezilen sınıflardan on milyonlarca ve yüz milyonlarca insanın yaşam deneyleri sayesinde öğrendikleri, her gün duyup algıladıkları yalın, açık, söz götürmez gerçek.

Oysa Rusya’da bürokratik aygıt tamamen yıkılmış, onda taş üzerinde taş bırakılmamış, bütün eski yüksek görevli memurlar kovulmuş, burjuva parlamento dağıtılmıştır; ve özellikle işçiler ve köylülere çok daha erişilebilir bir temsil hakkı verilmiştir; memurların yerine o n l a r ı n Sovyetleri geçmiş, ya da o n l a r ı n Sovyetleri memurların üstüne konmuştur; yargıçları seçenler de o n l a r ı n Sovyetleridir. Sovyetler iktidarının, yani proletarya diktatörlüğünün bu biçiminin, burjuva cumhuriyetlerinin en demokratiğinden bir milyon kez daha demokratik olduğunu bütün ezilen sınıfların kabul etmeleri için, tek başına bu olgu yeter.

Her işçi için anlaşılır ve açık bir şey olan bu gerçeği Kautsky anlamıyor, çünkü o şu soruyu sormayı “unutmuş”tur: Hangi sınıf için demokrasi? O “arı” (yani sınıfsız mı? yoksa sınıflar dışı mı?) demokrasi açısından düşünüyor. Bir Shylock gibi tartışıyor o: “Yarım kilo insan eti”, başka hiçbir şey değil. Tüm yurttaşların eşitliği yoksa, demokrasi de yoktur.

Bilgin Kautsky’ye, “marksist” ve “sosyalist” Kautsky’ye şu soruyu sormak zorundayız:

Sömürülen ile sömürücü arasında eşitlik olabilir mi? II. Enternasyonal’in ideolojik önderinin bir kitabı dolayısıyla bu soruyu sormak zorunda kalınması, korkunç, inanılmaz bir şey. Ama “gülü seven dikenine katlanır”. Kautsky üzerine yazmaya giriştiğimize göre, sömürücü ve sömürülen arasında neden eşitlik olamayacağını bu bilgin adama açıklayalım.

(Proleter Devrim ve Dönek Kautsky, Sol Yayınları)


(1) Bkz. F. Engels, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, Sol Yayınları.

(2) Bkz. K. Marx, Fransa’da İç Savaş, 1871, “Paris Komünü Üzerine” içinde, aynı.
(3) Bkz. F. Engels, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, aynı.
(4) Bkz. K. Marx, Fransa’da İç Savaş, 1871, “Paris Komünü Üzerine” içinde, aynı.

(5) 1916’da İngiltere boyunduruğunun karşısında dikilen İrlanda ayaklanmasının İngiliz burjuvazisi tarafından kanlı bir biçimde bastırılması sözkonusu ediliyor. “Avrupa’da... ‘özgürlük aşığı’ İngilizlerin idamlarla bastırdıkları İrlanda ayaklandı”, diye yazıyordu 1916’da Lenin.

Ulster - İrlanda’nın özellikle İngilizler tarafından yöneltilmiş Kuzey-doğu bölgesi. Ulster birlikleri İrlanda halkının ayaklanmasının bastırılmasına katıldılar.