13 Kasım 2009
Sayı: SİKB 2009/44

  Kızıl Bayrak'tan
  Metal işçilerinin birliği ve mücadelesini örgütlemek için!.
  İnişli-çıkışlı “açılım süreci”
Tayyip Erdoğan, savaş suçlusu
Ömer el Beşir’le
aynı zihniyeti taşıyor
Güler Zere serbest bırakıldı,
onlarca hasta tutsak
ölümle pençeleşiyor..
Şeker işçileri özelleştirme saldırısına
karşı mücadele ediyor!
  Hak-İş bürokratı Salim Uslu 25 Kasım uyarı grevini desteklemeyeceğini ilan etti...
  Kamu emekçileriyle 25 Kasım’ı konuştuk..
  Sınıf hareketinden…
  Keyfi uygulamalara ve baskılara karşı susmaktan başka direniş yoluda var..
  Metal işçilerinin örgütlü birliği için görev başına!t
  Metal isçilerinden
kurultaya çağrı
  Kapitalist kriz tipleri
- Volkan Yaraşır
  6 Kasım eylemlerinden
yansıyan tablo üzerine
  6 Kasım eylemlerinden
  GM patronlarının işten atma tehdidine
Opel işçileri grevle karşılık verdi!
  “NATO’nun adamı” olanlar için
yolsuzluk da, rüşvet de serbesttir!
  Dünyadan işçi ve emekçi
eylemlerinden..
  Ekim Devrimi etkinliklerinden....
  Ulusal soruna devrimci yaklaşımın paradoksları - 1 - M. Can Yüce.
  Eyüp Baş sonsuzluğa uğurlandı.
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Eyüp Baş sonsuzluğa uğurlandı

23 Eylül 2009 tarihinde karın ağrısı şikayetiyle hastaneye kaldırılan Halk Cephesi temsilcisi Eyüp Baş, 50 gündür tedavi gördüğü Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 9 Kasım akşamı saat 21.40’ta yaşamını yitirdi.

Eyüp Baş 10 Kasım günü ailesi, dostları, ilerici devrimci kurumların temsilcileri ve yoldaşları tarafından sonsuzluğa uğurlandı.

Eyüp Baş’ın cenazesi saat 12.00’de Küçük Armutlu’daki Pir Sultan Abdal Sarıyer Şubesi Boğaziçi Cemevi’nde düzenlenen tören ve yürüyüşün ardından Gazi Mahallesi’ndeki Yeşil Camii’nde yapılan dini törenle birlikte Gazi Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Cenaze töreni için Armutlu’da toplanan ailesi, TAYAD’lı Aileler, Halk Cephesi ve kavga dostları mahalle içerisinde bir yürüyüş gerçekleştirdiler.

Küçük Armutlu’daki anmanın ardından araçlarla Gazi Mahallesi’ne geçildi. Saat 14.30’da yeni katılımlarla Gazi Mahallesi eski Karakol Durağı’nda toplanan yüzlerce kişi TAYAD’lı Aileler ve “Eyüp Baş yoldaş ölümsüzdür! / Halk Cephesi” pankartı arkasında sıralanarak Gazi Cemevi karşısındaki Yeşil Cami’ye doğru yürüyüşe geçti.

Kortejde kızıl bayrakların yanı sıra Eyüp Baş’ın fotoğrafları da taşındı.

Gazi-Yeşil Cami’de yapılan dini törenin ardından Gazi Mezarlığı’na doğru yürüyüşe geçildi. Yürüyüş sırasında bazı kahvehanelerin kepenk kapattığı gözlendi.

Eyüp Baş, saat 16.00’da Gazi Mezarlığı’nda yapılan dini törenle toprağa verildi. Defin işleminin ardından, Eyüp Baş şahsında tüm devrim şehitleri için 1 dakikalık saygı duruşu gerçekleşti. Ardından Halk Cephesi’nin konuya ilişkin açıklaması okundu.

Eyüp Baş’ın 20 yılı bulan devrimci yaşamının aktarıldığı açıklamada, son anlarına kadar, yoldaşlarının bütün ısrarlarına rağmen yapılacak pratik işlere kafa yorduğu, önerilerde bulunduğu vurgulanarak, “Eyüp, yataklara düşse de, sakat kalsa da her koşulda görevine bağlılıktır. Mücadeleyi büyütmek için gece-gündüz çalışmaktır, düşünmektir, görev bilinci demektir” denildi.

Eyüp Baş’ın onurlu mücadelesinin hapishanelerde geçtiği, her zaman direnişin ön saflarında olduğu, “96 yılında 69 gün süren Ölüm Orucu eyleminde kızıl bandı alnının akıyla taşıdığı, 19 Aralık’ta yine direnişte olduğu vurgulanarak, on yıldan fazla süresi tutsaklıkla geçen bir yaşamın düzenin her türlü zulmüne karşı, halka ve devrime olan bağlılığının gittikçe harlanan kor bir yüreğe dönüştüğü söylendi.

Eyüp Baş’ın uzun tutsaklık sürecinde vücudunda kalıcı hasarlar meydana geldiği, yıllardır yaşadıkları, hasta tutsakların serbest bırakılması ve tecrite son verilmesi mücadelesinin ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha gösterdiğini, direnişi ve şehitliğiyle bu mücadelenin sürdürülmesinin gerekliliğini ortaya koyduğu ifade edildi.

Mezar anması, Tecrite Karşı Sanatçılar’dan şair Ruhan Mavruk ve Mücadele Birliği Platformu adına yapılan konuşmalar ve Partizan tarafından Eyüp Baş’a ilişkin okunan mesajın ardından “Bize ölüm yok” marşıyla saat 17.00’de sona erdi.

Mezar anmasının ardından kitle sloganlarla Gazi Cemevi’ne kadar yürüdü.

Yürüyüş dergisi satışı sırasında polis tarafından sırtından vurularak felç bırakılan Ferhat Gerçek de tekerlekli sandalyesiyle anmada yer aldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 


Eyüp Baş ölümsüzdür!

Eyüp için ölümünden sonra bir yazı yazmak vefa borcu mu? Evet ama bununla sınırlı bir durum değil. Devrime olan inancın yüklediği bir borç aynı zamanda. Çünkü Eyüp göğsünde devrim için çarpan bir yürek taşıyordu. O yürek fiziki olarak durmuş olabilir. Ama devrime kadar çarpmaya devam edecek bir yürekti onun göğsünde taşıdığı.

Çankırı Hapishanesi’nde tanıdım Eyüp’ü. ‘96 Ölüm Orucu gazisiydi. Yoldaşları ve dostlarına karşı yumuşak, düşmana karşı ise kendine “aksi” biri dedirtecek denli sertti. Hapishanedeki rehin alma ve işgal eylemlerinde Eyüp de, Hasan Güngörmez ve Hüseyin Çukurluöz’le birlikte sorumluluklarını yerine getiriyordu. Bu sayede siper yoldaşlığı eylemlerde yoldaşlık düzeyine erişiyordu. 19 Aralık’ta bu söylediğim tümüyle ete kemiğe büründü.

2000’de Eyüp, ölüm orucu sırasında hapishane idaresiyle muhatap oluyordu. 19 Aralık’ta da saldırıya karşı direniş tavrımızı net olarak gösterdi.

19 Aralık’ta en son, atılan gazlardan en az etkilenen koğuşun lavabosuna girmiştik. Orada da azımsanmayacak bir gaz vardı yine de. Elindeki bezi gazdan korunmam için benim ağzıma tutan Eyüp olmuştu. Ama bu sıra, tek bez olduğu için, kendisi gazlı havayı soluyordu. İşte bu siper yoldaşlığının yoldaşlık düzeyine ulaşmasının en güzel örneklerinden biriydi. Ölüm orucu direnişçisini korumak için kendi yaşamını feda edebilecek gözüpekliğe sahipti Eyüp yoldaş. Bu gözüpekliğin kaynağı ise devrime olan sarsılmaz inançtı.

Eyüp’le dışarıda, ilk hapishaneden çıktığı 2004’te buluşup, eski sıcaklıkla sohbet etmiştik. Ama ondan sonra hep eylemlerde karşılaştık. Eyüp yoldaş, hiç kuşkun olmasın, bir gün devrim eyleminde de karşılaşacağız. Fiziki olarak durmuş olsa bile devrim için çarpan yüreğin o gün de çarpacak.

Eyüp yoldaş ölümsüzdür!

ÖO gazisi M. Kurşun

 

 


BDSP’li tutsaklardan mektup...

Keyfi uygulamalar sürüyor...

Bir süredir burada, çürümüş sistemin aynası olan hapishanede sağlık sorunlarıyla uğraşıyoruz. Tutulduğumuz koğuşun sorunlarından daha önce bahsetmiştik. Günlerce uğraşıp logar sorununu çözdükten sonra, şimdi de tavandan sular akmaya başladı. Evrim yoldaşın kaldığı hücrenin banyo tavanından sular damlamaya damlamaya akmaya başladı. Tesisatta nasıl bir sorun yaşanıyorsa su hücre ve koridor duvarlarına vurmaya başladı. Bu sorunu idari personele ilettiğimizde sorun çözümlenecekmiş gibi koğuş içerisinde odaları değiştirmemiz söylendi. Bu oda değişikliğini de çok kısa bir süre içerisinde yapmak için zorlandık. Ki bu zorlama da keyfi bir tutum.

Değişiklik günü akşam 18.00’de 2 saat sıcak su veriliyordu. Biz de temizliği sıcak suyla 18.00’de yapmamızın daha iyi olacağını söyledik. Ancak o saate kadar temizliği bitirmemiz gerektiği, kullanılmayan hücrelerin kapısının kilitleneceği söylendi. Biz de soğuk suyla temizlik yapmak zorunda kaldık. Oda temizliği için kullandığımız fırçamızın sapı takılı değildi. Burada fırça ve sapı ayrı ayrı satılıyor ve fırçanın demir sopaları verilmediğinden satılan tahta sopalar matkapla takılıyor. 10 gün boyunca fırçamıza sap takılması için teknisyene, idareye haber veriyorduk fakat “teknisyen bir fırça sapı için gelmez, teknik bir sorun olursa gelir ve o zaman fırça sapını takar” söylemleriyle oyalanıyorduk. Birden görevli geldi, fırça sapı takıldı. Ki bu iş bir dakikadan az bir süre alıyor. Bize temizlik için bir-bir buçuk saat verildi.

Eğer fırça sapı gibi teknik bir sorununuz var ve çözmek istiyorsanız hücrenizi logardan çıkan pis bir suyun basması ya da tavanınızın çökmesi veya bu sorunun üzerinden bir ay kadar bir zamanın geçmesini beklemeniz, en kötüsü de bir yoldaşınızın astım krizi geçirmesi gerekiyor. Bu sorunları uzun uzun anlatıyoruz çünkü buranın koşullarını az çok tahmin etmeniz, sorunumuzun boyutunu, buradaki keyfiyeti anlamanız için yapıyoruz bunu.

Pis su baskınından sonra astım krizi geçiren Evrim yoldaşın, tam toparlanamadan (ki bu koşullarda bu zaten mümkün değil), tavandan akan suyun yarattığı yoğun nem ve soğuk havanın etkisiyle astım rahatsızlığı tetiklendi ve 31 Ekim ve 2 Kasım tarihlerinde ciddi iki kriz daha geçirdi. Hala gün içerisinde ataklar geçirmeye devam ediyor. Evrim yoldaş iki krizde de hastaneye kaldırıldı. Buranın koşullarından kaynaklı ciddi bir enfeksiyon geçiriyor. Daha da ağırlaşmasından korkuyoruz. Ama bizler burada mücadele azmimizi kaybetmeden, dosta düşmana inat devrimci mücadelemizi yükseltiyoruz.

Herkesi devrimci duygularımızla selamlıyoruz.

Sincan F Tipi’nden BDSP’li tutsaklar