13 Kasım 2009
Sayı: SİKB 2009/44

  Kızıl Bayrak'tan
  Metal işçilerinin birliği ve mücadelesini örgütlemek için!.
  İnişli-çıkışlı “açılım süreci”
Tayyip Erdoğan, savaş suçlusu
Ömer el Beşir’le
aynı zihniyeti taşıyor
Güler Zere serbest bırakıldı,
onlarca hasta tutsak
ölümle pençeleşiyor..
Şeker işçileri özelleştirme saldırısına
karşı mücadele ediyor!
  Hak-İş bürokratı Salim Uslu 25 Kasım uyarı grevini desteklemeyeceğini ilan etti...
  Kamu emekçileriyle 25 Kasım’ı konuştuk..
  Sınıf hareketinden…
  Keyfi uygulamalara ve baskılara karşı susmaktan başka direniş yoluda var..
  Metal işçilerinin örgütlü birliği için görev başına!t
  Metal isçilerinden
kurultaya çağrı
  Kapitalist kriz tipleri
- Volkan Yaraşır
  6 Kasım eylemlerinden
yansıyan tablo üzerine
  6 Kasım eylemlerinden
  GM patronlarının işten atma tehdidine
Opel işçileri grevle karşılık verdi!
  “NATO’nun adamı” olanlar için
yolsuzluk da, rüşvet de serbesttir!
  Dünyadan işçi ve emekçi
eylemlerinden..
  Ekim Devrimi etkinliklerinden....
  Ulusal soruna devrimci yaklaşımın paradoksları - 1 - M. Can Yüce.
  Eyüp Baş sonsuzluğa uğurlandı.
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kamu emekçileriyle 25 Kasım’ı konuştuk...

“Taban örgütlülükleri
oluşturmak gerekli!”

- 25 Kasım'da KESK, toplu sözleşme hakkı, insanca bir ücret, krizin faturasını ödememek, demokratik bir çalışma yaşamı için uyarı grevi kararı aldı. Kararın işyerinize yansıması nasıl oldu, işyerinizdeki emekçilerin düşünceleri nelerdir?

Kırklareli Eğitim-Sen Şubesi Örgütlenme Sekreteri Cevahir Özdoğan Kurşun: İşyerindeki emekçilerin grevle ilgili düşünceleri pek olumlu değil. Çoğu arkadaş eylem sonrası olası soruşturmalar ve cezalar noktasında greve olumlu yaklaşmıyor.

BTS Tokat Şube üyesi Kadir Yalçın: İşyerlerinde grev kararı tam bir belirsizlik yaratmış durumdadır. Bu süreç kamu emekçilerinin özlük hakları konusunda son derece bilinçsiz olduğunu gösterdiği gibi yıllardır ihmal edilmelerinin sonucu olarak grev kararını şaşkınlıkla karşılamaktadırlar. Şu an için belirsizlik ve bekle gör politikası işyerinde hakim durumdadır.

Adana Eğitim-Sen üyesi Hüseyin Gürsoy: Çalıştığım işyerinde ücretli eğitim emekçilerinin sayısı kadrolularla eşit olduğu için işgüvencesiz arkadaşlar o gün ücret alıp alamayacaklarını düşünerek eyleme mesafeli yaklaşmaktadırlar. Kadrolu olan eğitim emekçileri ise eylemin içeriği konusunda bilgilendirilmedikleri sürece eyleme mesafeli yaklaşıyorlar.

Adana Eğitim-Sen üyesi Süleyman Kavuncuoğlu: İşyerlerinde emekçiler henüz grev ifadesini bir olgu olarak kavramamış durumdalar. Sevk alarak mı, iş bırakarak mı alana çıkacaklar, bunun yasal boyutu nedir şeklinde merakları var. "Bütün sendikalar katılıyor mu, düşünelim" gibi yaklaşımlar mevcut. Buna rağmen grevin yapılabilirse iyi olacağı düşünülmektedir.

Adana Eğitim-Sen üyesi Erdal Karabulut: Duyarlı emekçilerin tutumu olumlu, diğer kesimlerde ise bireysel kaygılar ön plana çıkıyor.


- Sendikanın 25 Kasım'ı örgütleme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz, 25 Kasım yeterince gündemleştiriliyor mu, ön süreci güçlü örgütleniyor mu?

Cevahir Özdoğan Kurşun: Ön sürecin pek de güçlü örgütlendiğini düşünmüyorum. KESK olarak yaptığımız toplantıda alınan kararların birçoğu henüz hayata geçmedi. Çalışmalar ağır aksak gidiyor yani. Eğitim-Sen olarak şimdiye kadar 19 işyeri gezdik. Yapılan tek çalışma da bu zaten.

Kadir Yalçın: Bürokratik sendikal yapının tabana yabancılaşmış olduğu bu grev kararıyla daha bir belirgin olarak ortaya çıkmıştır. Yıllardır süreçlere emekçileri katmak için hiçbir çaba göstermeyen, dahası bunu sorun dahi yapmayan sendikalar şimdi birden bire gericiliğe terk ettikleri emekçileri eyleme çağırmaktadır.

Toplamı açısından bakıldığında lokal bazı girişimler dışında merkezi anlamda organizeli bir şekilde hazırlık yapıldığı söylenemez. Grevin ön süreci derken tabii ki bu bir aylık süreci değil sendikal süreci bir bütün olarak anlıyorum. Bu grev için “son bir ayda neler yapıldı”dan daha çok “yıllardan beri neler yapıldı” sorusu daha doğru cevaplar bulmamızı sağlayacaktır. Bu açıdan bakıldığında çok yönlü bir gerilemeden bahsedebiliriz. Grev kararından sonra emekçilerin belirsizliğe itilmesi, organizasyonun zayıflığı ve sendika yönetimlerinin isteksizliği bu gerilemenin grev kararına rağmen sürdüğünü göstermektedir.

Hüseyin Gürsoy: Sendikamızın örgütleme çalışmalarında yetersiz kaldığını düşünüyorum.

Süleyman Kavuncuoğlu: Klasik bir örgütlenme süreci yaşanıyor. Bürokratik olarak yukarıdan aşağıya değerlendirme ve önermeler yapılarak, merkez yöneticilerinin gezi alışkanlığına katkı olacak toplantılarla demokrasicilik oyunu oynanıyor. Devleti ortaoyunu tezgahlamakla suçlayan KESK, aslında kendi örgütüne aynısını yapıyor. Grev örgütlemesi yapıyor görünüyor.

Erdal Karabulut: Yeterli çalışma yok.


- Sürecin güçlü örgütlenmesi için sizce neler yapılması gerekiyor?

Cevahir Özdoğan Kurşun: Bir kere öncelikle ilerici güçlerin (yönetimsel anlamda olsun üye bazında olsun) grev kararını içselleştirip sahiplenmesi gerekiyor. Grev vesilesiyle üyelerle epeydir zayıflamış olan bağların güçlendirilmesi önemli. Emekçiler kendi özgücüne güvensiz haldeler. Mücadeleyi büyütmenin, "hak kazanmanın yolu ortak hareket etmekten geçer" gerçeğini emekçilerin bilincine çıkarmak lazım. Emekçilerin iradesini ve gücünü açığa çıkaracak taban örgütlülükleri oluşturmak gerekli.

Kadir Yalçın: İşyerleri gezilerek grev hakkında bilgilendirme yapılmalı ve en önemlisi “ne istiyoruz?” sorusu doğru bir şekilde cevaplanmalıdır. Grev komiteleri kurulmalı olabildiğince fazla emekçinin grev örgütlenmesi sürecine katılması sağlanmalıdır.

Hüseyin Gürsoy: İşyeri temelli yeni bir örgütlenme anlayışının gerekli olduğunu düşünüyorum.

Süleyman Kavuncuoğlu: Birebir işyeri gezileri, ev ziyaretleri, bölge toplantıları, temsilci ve delegelerin zorunlu olduğu üye toplantıları acilen yapılmalıdır.

Erdal Karabulut: Mutlaka işyerlerinde yüzyüze görüşmelerle süreç örülmeli. Grev konusunda tek ses vurgusu yapılmalı, kitleyi bölecek sevk, rapor tarzı yaklaşımları engelleyecek bilinç geliştirilmelidir.

- 25 Kasım'ın güçlü örgütlenmesinin koşullarından biri de işyerini harekete geçirebilecek taban örgütlülüklerinin yaratılmasıdır. Bu anlamda sürecin grev ve direniş komiteleri aracılığıyla örgütlenmesi önemli bir ihtiyaç olarak görünüyor. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Sendikanın bu yönlü bir çabası var mı?

Cevahir Özdoğan Kurşun: Evet, tam da aynı şeyden bahsetmiş olduk. Böyle bir çaba var ama sınırlı. Zira KESK bütününde böylesi bir çabadan sözetmek ne yazık ki olanaklı değil. Ancak şubelerde ya da yönetimlerde bulunan sınıf bilinçli, ilerici unsurlar bu yönlü bir çaba içerisindeler. Böyle olunca da grev yeterince sahiplenilemiyor. Taban güven duymak istiyor ama ortada güven duyabileceği bir tablo da göremiyor. Bu nedenle bu yönlü çabalar cılız kalıyor. Gene de tüm imkanları kendi gücümüz ölçüsünde zorluyoruz tabii ki.

Kadir Yalçın: Direniş ve grev komitelerinin kurulması olabildiğince fazla emekçinin grev örgütlenmesi sürecine katılmasının sağlanması, greve katılımın kitlesel geçmesi bakımından hayati bir öneme sahiptir. Üstelik grev örgütlenmesinde sözleşmeli ve ücretli çalışan kamu emekçilerinin greve katılımının sağlanması da bu işyeri komitelerinin kurulmasına ve organize edilmesine bağlıdır. KESK'e toplamında baktığımızda grev örgütlenmesi sürecinin plansız ve kendiliğinden ilerlediği gözükmektedir. Şu ana kadar, direniş ve grev komitelerinin kurulması için bir girişimde bulunulmadığı ortadadır.

Hüseyin Gürsoy: Direniş komiteleri güçlü olduğumuz işyerlerinde denenebilir. Sendikanın bu yönlü çabası olduğunu düşünmüyorum.

Süleyman Kavuncuoğlu: Sendika taban örgütlenmesini greve hazırlama hedefli yapmadığı için bu grevde katılım yönünden sendeleyecektir. Birbirine yakın 5 işyeri temsilciliğinin fahri ve fiili komiteye dönüşmesi gerekir ve yapılmalıdır.

Erdal Karabulut: Çalışmaları gerekiyor. Grevin nedeni, gerekliliği mutlaka anlatılmalıdır.

- Sürecin güçlü örgütlenebilmesi için kamu emekçilerine ne gibi görevler düşmektedir?

Cevahir Özdoğan Kurşun: Öncelikle gruplararası çatışmanın yaşandığı şubelerde sürecin bu çatışmalara boğulmasına asla izin verilmemeli. Taban örgütlülüklerinin önemini daha önce vurgulamıştım zaten. Genel Merkez’den gelen öğrenci velilerine yönelik bildiriler var. Bunlar ajitasyon konuşmaları eşliğinde (aslında var olan durum yeterince ajite, bunun için özel çaba harcamaya gerek yok, gerçeği yani yaşananları anlatmak yeterli sanırım) esnafa, halka yoğun bir şekilde ulaştırılmalı. Halkın desteği önemli ve bizim taleplerimiz toplumun geniş kesimlerini de kapsıyor aslında. Grev komiteleri oluşturulup işyeri gezileri, toplantıları yapılmalı, dediğim gibi bildiri dağıtımları vb. çalışmalar planlanmalı. Sendikalı-sendikasız tüm emekçilerin katılımı hedeflenerek güven verici bir tarzda işyerleri boş bırakılmamalı.

Kadir Yalçın: Sürecin güçlü bir şekilde örgütlenmesi için kamu emekçileri grevin örgütlenme sürecine aktif olarak katılmalı, sendika yönetimini grevin örgütlenmesinin güçlendirilmesi için sıkıştırmalı ve en azından kendi işyerlerinde grevin başarılı geçmesi için elinden geleni yapmalıdır.

Hüseyin Gürsoy: Kamu emekçileri öz örgütlülükleri olan sendikayı güçlendirmek için aktif bir tutum almalıdır.

Süleyman Kavuncuoğlu: Kamu emekçileri gücü olduğuna inanmalı, emekçilerin iş bırakarak aslında emek üretme sürecinde çok etkili olduğunu görmeli, bu bilince çıkarılmalıdır. Emekçiler, emeğin en önemli öğesi olduğuna, onurunu koruması gerektiğine ve emeğini istediği zaman istediği şekilde kullanabileceğine ikna edilebilir.

Erdal Karabulut: Kamu emekçileri işyerlerinden başlayarak grev komitelerini kurmalı, sendika şubelerinde de bu yönlü çalışmalar başlatmalıdırlar. Yerellerde grev gününün coşkulu geçmesi ve ses getirmesi için gayret göstermelidirler.

Sosyalist Kamu Emekçileri

 

 


SES Manisa Şube Başkanı Zeynel A. Kaplan ile 25 Kasım’ı konuştuk...

“25 Kasım’ı bir halk grevine
çevirmeye çalışıyoruz!”

- 25 Kasım’da KESK uyarı grevi kararı aldı. Manisa’daki grev hazırlıklarından bahseder misiniz?

25 Kasım bizim için sürpriz olmadı. 25 Kasım’ı biz zaten Temmuz ve Ağustos ayında ön görmüştük. O zamanlar yaptığımız eylemlerde “TİS yoksa grev var!” demiştik. Hükümet bizim TİS taleplerimizi kabul etmedi. Bunun doğal sonucu olarak da biz sonbaharda uyarı grevi yapacağımızı söylemiştik. 25 Kasım grev kararı kurullarımızda aldığımız bir kararın sonucudur.

25 Kasım kararını Kamu-Sen’le birlikte almak tartışma yarattı. Çünkü Kamu-Sen’in geçmiş pratiği olumlu değil. Kamu-Sen komplocu bir sendika, aynı zamanda güdümlü bir sendika. Genel olarak grev KESK’in gündeminde olduğundan Kamu-Sen’in alana indiği varsayılarak 25 Kasım örgütlenmesi başladı.

Neredeyse bir aydır işyerlerimizde görüşmeler yapıyoruz. Tabii şu an tam bir hareketlilik yok. Daha çok son günlere yakın zamanlarda insanların gündemine giriyor. Şu an daha çok üyelerle görüşmeler yürütüyoruz. Yani biz SES ve KESK Şubeler Platformu olarak iş bırakacağız. Bunu da memur eyleminden çıkarmayı düşünüyoruz. Manisa’daki düşüncemiz hastalarla, Hasta Hakları Derneği’yle, öğretmenlerle, öğrencilerle, velilerle, işçilerle, işsizlerle ve bütün Manisa halkıyla o gün bir boykot örgütlemeye çalışacağız. Yani hastalara o gün hastaneye gelme, öğrencilere okula gitme, velilere çocuklarını okula gönderme diyerek 25 Kasım’da bir boykot örgütlemeyi düşünüyoruz. Aynı zamanda 25 Kasım’da Cumhuriyet Meydanı’nda bir miting de olacak.

Miting alanına gitmek için Eğitim-Sen birkaç yerde toplanacak. BES maliyenin önünde toplanacak, SES olarak ise Morşinasi Hastanesi, Celal Bayar Kavşağı ve Devlet Hastanesi’nde toplanacağız. Sabah saatlerinde toplandığımız alanlarda davul zurna eşliğinde halaylar çekeceğiz. Eyleme çevredeki insanları da katmaya çalışarak coşkulu bir bekleyiş gerçekleştireceğiz. Daha sonra birleşerek Cumhuriyet Meydanı’na yürüyeceğiz. Yine davul-zurna ve sloganlarla coşkulu bir miting gerçekleştirmeye çalışacağız.

Yapacağımız eylem ve etkinliklerle 25 Kasım’ı Manisa halkının gündemine sokmayı düşünüyoruz. Bu grev sürecine başlarken taban örgütlülüğünün önemini biliyorduk. Bununla ilgili şube temsilcilerimizle birlikte 15 Kasım’a kadar iş yeri çalışmaları yapmayı planladık. İşyerlerimizde afişler asıyoruz ve el ilanları dağıtıyoruz. Küçük toplantılar yapıyor, üyelerimizle görüşmelere devam ediyoruz. Özellikle o gün iş bırakmanın yasal sorumluluğuyla ilgili üyelerimizin sorularını yanıtlamaya çalışıyoruz. “İş bırakırsam başıma ne gelir” sorularına cevap veriyoruz. Bunun bir hak grevi olduğunu söylüyoruz. Grevin sendikanın bir kararı olduğunu, gerekirse bedel ödememiz gerektiğini söylüyoruz ama yasal olarak da bir sorun olmadığını anlatıyoruz.

Bu tartışmalar ve üyelerle görüşmeler devam ediyor. 15 Kasım’dan sonra da dışarıda semtlerde, pazarlarda, caddelerde halka ulaşacağımız her yerde bildiri dağıtımı gerçekleştireceğiz, afişler asacağız. Daha önce Manisa’da gerçekleşen 14 Mart kriz mitingi çalışması vardı. Aynı çabayla grev çalışmasını yürüteceğiz. Son gün ses araçlarıyla dolaşarak propaganda yapacağız, işçi ve emekçileri greve destek olmaya çağıracağız. 25 Kasım’ı da bir halk grevine çevirmeye çalışıyoruz, amacımız budur.

 

- 25 Kasım grevine üyelerin genel olarak yaklaşımı nasıl görünüyor?

KESK üyelerinin hepsi sürecin içinde diyemeyiz, üyelerin farklı gündemleri var. Ancak tabanda bir doygunluk da var. Artık grevin ve iş bırakmanın gerekli olduğunu düşünüyorlar. Hükümetin yıllardır toplu görüşmelerde emekçiye bir şey vermediğini kabul ediyorlar ve bunun karşısında bir şey yapmak gerektiğini söylüyorlar. KESK üyesi olmayan Kamu-Sen üyesi memurlar bile bunu söylüyorlar. Ancak araçlar konusunda tartışma yürütülüyor. Kimisi görüşerek çözeceğini söylüyor, kimisi mektup yazarak çözeceğini söylüyor, KESK tabii ki sürecin fiili-meşru mücadeleyle sokakta kazanılacağını söylüyor. Bu nedenle 25 Kasım günü coşkulu bir eylem ve bir iş bırakma olacak.

 

- Biliyorsunuz işçi ve emekçiler ülkemizdeki krizin faturasını en ağır şekilde yaşıyorlar. KESK’in grev gündemi yalnızca kamu emekçilerinin taleplerini mi yansıtacak? 

Bildiğiniz gibi 14 Mart’ta Manisa’da krizle ilgili bir miting yaptık. O zaman yalnızca krize ve yoksulluğa hayır dedik ve coşkulu bir eylemdi. O günlerin bugünden bir farkı vardı. Krizin sonuçları o zamanlar henüz tam hissedilememişti, işten çıkarmaların yeni başladığı bir dönemdi. Krizin insanlar üzerindeki etkisi şimdi daha fazla. İşsizlik arttı, insanlar iş bulamıyor artık. Kamu çalışanları bile geçim sıkıntısıyla karşı karşıya kalmış durumda. Sanayideki işçiler daha zor durumdalar. Tabii ki 25 Kasım’da yine krize, işsizliğe, yoksulluğa hayır temelinde bir grev örgütleyeceğiz. 25 Kasım’ın farkı kamu emekçilerinin taleplerini de içeren bir miting olması. Örneğin kadro talebi, eşit işe eşit ücret, demokratik çalışma talebi... Ama yanısıra herkese parasız sağlık ve eğitim, sosyal güvenlik, işten atmaların yasaklanması vb. taleplerimiz de var.

Mesela domuz gribiyle ilgili yaptığımız açıklamada domuz gribi değil yoksulluk öldürür dedik. Çünkü istatistiki bir çalışma yaptığımızda domuz gribine yakalanan insanların yoksul olduğunu görüyoruz. İyi beslenemeyen, aşırı çalışan insanların öldüğünü görüyoruz. Burada talebimiz yoksullara yönelik. Yoksulluğu ve işsizliği önleyici çalışmalar yürütülmesini talep ediyoruz.

Bu taleplerimizi 25 Kasım mitinginde de dile getireceğiz. Çünkü halktan kopuk bir eylem düşünmemiz mümkün değil. Genelde kamu çalışanlarının ücretleri için sokağa çıktığı söylenir ancak biz hemen hemen çok az eylemimizde ekonomik temelde sokağa çıktık. Birçok eylemimiz demokratik taleplerle gerçekleşti ve halkın daha iyi yaşam koşulları için sokaktayız dedik. Bu anlamda da halkımız, işçiler ve emekçiler sahiplenirse 25 Kasım’ı hep birlikte yoksulluğa bir başkaldırı, paralı sağlığa bir cevap olarak değerlendirebiliriz. Bu grev kamu emekçilerinin, işçilerin ve emekçi halkların talepleri için yapılan bir eylem olacak.

Kızıl Bayrak / Manisa

 

 

25 Kasım uyarı grevi hazırlıklarından…

Tokat’ta grev komitesi kuruldu!

 7 Kasım Cumartesi günü saat 13.00’te Tokat Eğitim-Sen Şubesi’nde üye toplantısı yapıldı. Toplantının ana gündemi 25 Kasım uyarı greviydi.

Şube başkanının açılış konuşması ile başlayan toplantıya 25 emekçi katıldı. Başkan konuşmasında 25 Kasım uyarı grevinin önemine değindi. Grevin olumlu geçmesi için işyerlerinde sürekli grevin anlatılması ve katılımın arttırılması gerektiğine vurgu yaptı. Daha sonra söz üyelere bırakıldı.

İlk sözü alan üye Eğitim-Sen’in önceki iş bırakma eylemlerinden örnekler vererek süreci anlattı.

Diğer bir üye, şube yönetiminin (Disiplin ve Denetleme dahil) eksiksiz iş bırakması gerekliliğine vurgu yaptı. Yönetimde verilecek bir firenin bile üyeler nezdinde olumsuz bir  ruhhali yaratacağını söyledi.

Sözleşmeli çalışan bir üye ise, sözleşmeli çalışanların bu süreçte nasıl bir tavır alması gerektiği konusunda bilgileri olmadığını, sözleşmelilerin sevk alarak eyleme katılacakları yönünde söylentiler olduğunu belirtti. Bunun üzerine Şube Başkanı 25 Kasım’ın iş bırakma şeklinde olacağını, “sözleşmeli-kadrolu farketmez her çalışana iş bıraktırmaya çalışmalıyız” diyerek bu konudaki muğlaklığı giderdi.

Başka bir üye eylem sonrasında uyarı grevine katılan emekçilerin durumlarına yönelik hukuki süreçle ilgili bilgi istedi. Şube Başkanı üyelerin hukuki süreçlerinde KESK’in sonuna kadar üyelere sahip çıkacağını belirtti.

Söz alan başka bir üye grev komitesi kurulması gerektiğini söyledi, bunun önemine vurgu yaptı. Ardından başka bir üye de işyeri temsilcilerine ulaşılması gerektiğini söyledi.

Toplantının ilerleyen kısmında şubede grev komisyonunun oluşturulmasına ve bu komitenin işyeri temsilcilerine ve üyelere ulaşması için işyeri gezileri ve ev ziyaretleri gerçekleştirmesine, kahvehanelerin gezilerek halkın desteğinin istenmesine karar verildi.

Grev komitesine yaklaşık 15 emekçi ismini yazdırdı. Toplantı başlamadan önce şube yönetiminin hazırlamış olduğu 25 Kasım uyarı grevine yönelik stand açma, bildiri dağıtma vb. çalışmalara grev komitesinin etkin katılımı istendi. Grev komitesinin faaliyetinin önümüzdeki birkaç gün içinde planlanması gerektiği dile getirilerek toplantı bitirildi.

Sosyalist Kamu Emekçileri