19 Haziran 2009
Sayı: SİKB 2009/23

  Kızıl Bayrak'tan
  Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…
  Düzen içi çatışma yeniden alevleniyor…
İlker Başbuğ’un Kürt sorununa ilişkin son açıklamaları…
Kurultayımız asalak tekstil patronlarına karşı mücadele kürsüsü olacak!
15-16 Haziran eylem-etkinliklerinden...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Sömürü ve zulüm düzenini yenmek için;
birleşik, militan, kitlesel direniş!
Bursa’da direniş, grevler ve BMİS...
  Entes güncesi...
  Kamu TİS’lerinde işçinin öfkesi sokağa taştı...
  Pendik Askeri Tersanesi’nde direniş ateşi....
  Gençlik eylem ve etkinliklerinden...
  Sermaye devleti korkuyor,
korktukça saldırganlaşıyor!
  Sermayenin yeni vurgunu: Vergi indirimleri
  Gerici Molla rejiminin açmazları derinleşiyor…
  Eski ABD’li asker Ebu Garib’teki
işkenceyi savundu!.
  Almanya’da ülke genelinde eğitim boykotu...
  Kapitalizm ölüm saçmaya devam ediyor!
  Kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet toplumsal yaşamın her alanında...
  İktidar çekişmesi büyüyor… .
  Direnişteyiz Platformu Forumu’nda yapılan tartışmalar üzerine düşünceler... .
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Direnişteyiz Platformu Forumu’nda yapılan tartışmalar üzerine düşünceler...

İstanbul’da farklı iş yerlerinde direnişte olan işçiler bir süre önce, ATV Sabah direnişçilerinin Taksim eylemine destek vermek için bir araya gelmişlerdi. ATV Sabah direnişçilerinin her cumartesi Taksim tramvay durağından başlayarak, Galatasaray Lisesi önüne kadar yaptığı yürüyüş ve basın açıklamasına, DESA, Kurtiş, Entes, Sinter, IBM, Yıldız Teknik Üniversitesi (o dönemde Meha) direnişçileri de katılmış, böylelikle eylemin kitleselliği ve gücü artmıştı.

23 Mayıs’ta ATV Sabah grevinin 100. gününde, bin kişinin katılımı ile gerçekleştirilen eylemde coşku ve kararlılık vardı. Direnişçi işçilerin, sınıf bilinçli işçilerin, devrimcilerin, emek örgütlerinin bir araya gelerek oluşturdukları bu güç elbette devleti rahatsız etti. 6 Haziran’da Taksim tramvay durağında bir araya gelen direnişçi işçilerin İstiklal Caddesi’nde her hafta gerçekleştirdikleri yürüyüş bu kez polis barikatı ile engellendi. Direnişçi işçiler bu engellemeye oturma eylemi ile karşılık verdiler. Oturma eylemi süresince yapılan konuşmalarda mücadele kararlılığı ifade edildi, en önemlisi de, “Direnişteyiz Platformu’nun” kuruluşu ilan edildi. Farklı iş yerlerinde direnişte olan işçiler, ortak bir platformda birleştiklerini, ortak talepler çerçevesinde, ortak eylemlerle birleşik mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceklerini ifade ettiler.

Direnişteyiz Platformu, web sitesinde kendisini şöyle tanımlıyor:

“Biz Kimiz?

Bizler krizin teğet geçmediği beyaz ve mavi yakalılarız,

Bizler küreselleşme ile oluşan tekelci kapitalizme karşı emek mücadelesi yürütenleriz,

Bizler kazanılmış haklardan ödün vermemek için direnenleriz,

Bizler sorumlusu olmadığımız krizin faturasını ödemek istemeyenleriz,

Bizler geleceğini ipotek altına aldırmak istemeyenleriz,

Bizler dayanışmanın gücüne inananlarız,

Bizler örgüt (‘organization’), sendika (‘union’), dayanışma (‘alliance, solidarity’), eylem (‘strike’) gibi kelimeleri kullanmaktan çekinmeyenleriz.

Bizler mücadelenin omuz omuzayken daha güçlü olacağını bilerek birlikte yürüyebileceğimiz yolu açmak isteyen ‘Direniş Platformu’ bireyleriyiz.”

ATV-Sabah direnişçileri, Sinter Metal direnişçileri, IBM direnişçileri, Kurtiş direnişçileri, Entes direnişçisi, Tersane direnişçileri, E-Kart direnişçileri, Meha direnişçileri, DESA direnişçileri, Yörsan direnişçileri, YTÜ direnişçileri, 50D direnişçileri, haksızca işten çıkarılan tüm direnişçiler adına…

Direnişteyiz Platformu, geçtiğimiz iki hafta boyunca ortak eylem ve etkinlikler gerçekleştirdi. 14 Haziran Pazar günü de, platformun düzenlediği “Kriz ve örgütlenme” konulu forum gerçekleştirildi. Foruma katılan, IBM, Sinter, Desa, Kurtiş, YTÜ, Entes, ATV-Sabah direnişlerinden temsilciler yaptıkları konuşmalarda direniş süreçlerini anlatarak, direnme kararlılıklarını ifade etmelerinin yanı sıra direnişte karşılaşılan sorun ve güçlüklerden de söz ettiler.

Gerçekleştirilen forumun en önemli yönü, mevzi direnişleri birleştirmenin somut bir adımı olması, sınıf mücadelesinde alınacak yolun birleşerek, böylece güçlenerek alınmasına olanak sağlamasıdır. Forumda söz alan işçiler, sınıf bilinci ve örgütlü sınıf mücadelesinin zorunluluğunu, mevzi direnişlerin birleşmesinin direnişleri büyüteceğini ve kazanıma götüreceğini ifade etti.

Forumun ikinci önemli yönü ise, sendikal örgütlenmenin sorunları üzerine ayrıntılı ve açık tartışmalar yapılmış olması, sendikal bürokrasinin sınıf mücadelesini engelleyen durumunun teşhir edilmesi olmuştur. Türk-İş’in tarihi boyunca, işçi sınıfına ihanetlerinin de örneklendirildiği konuşmalarda, sendika ihanetlerine izin verilmemesi ve sendikal bürokrasi engelinin aşılması için yapılması gerekenler de tartışılmıştır. Bu konuda düşüncelerini ifade eden akademisyenler ve sendika temsilcileri, “sendikanın bürokratlara bırakılmaması, işçilerin sendikalarına sahip çıkması” gerekliliği üzerinde durdular. Bu konuda en önemli görevin direnişçi işçilere düştüğünü de ifade ettiler. Bu konuda yapılan çözüm önerilerinde “adam gibi direnmek gerek” vb. politik olmayan ifadeler de kullanıldı.

Serbest kürsüde söz alan BDSP’li işçiler ise, işçilerin özörgütlülükleri olan sendikalara sahip çıkabilmek, sendikal bürokrasiye geçit vermemek için, fabrikalarda taban örgütlülükleri oluşturmanın önemine değindiler.

Direnişteyiz Platformu’nun gerçekleştirdiği forumun başka bir önemli yönü de, ATV-Sabah direnişçilerinin örgütlenme ve direniş sürecinde yaşadıkları sorunları tartışmaya açmaları ve platform kolektifini bu tartışmayı derinleştirerek sürdürmeye davet etmeleri oldu. ATV-Sabah direnişçilerinin değindiği sorun, medyada çalışan emekçilerin, örgütlenme ve direniş sürecinde gösterdiği duyarsızlık, kimi durumlarda duyarsızlığı da aşan, insani değerlerle uyuşmayan tutumlar oldu. ATV-Sabah direnişçileri, bazı mesai arkadaşlarının sendikal örgütlenmeye duyarsız, bencil bir tutum sergilerken, kendileri ile dayanışmayı da reddettiklerini, hatta mahkemede şahitlik yapmayı bile kabul etmediklerini dile getirdiler. Belli ki, bu durumun, direnişçiler üstünde yarattığı bir moral bozukluğu vardı. Emekçilerin insani değerlerini kaybetmemesi, dürüstlük, duyarlılık, dayanışma gibi değerlerin emekçiler arasında geçerliliği olması, yaygınlaşması nasıl sağlanır, sorusunu samimiyetle ve hırsla soruyorlardı. Yalnız, duygu ve düşüncelerini samimiyetle ifade ederken, konu ile ilgili bir kafa karışıklığını da ifade ettiler. Öncelikle yaratılması gerekenin, insani değerler olduğunu, sınıf bilincinin ise ancak arkadan geleceğini düşünüyorlardı. Sınıf bilincine sahip olmak için, önce insani değerlere sahip olmak gerekir vurgusu yaptılar. Oysa, emekçiler içinde sınıf bilinci ve bu bilinç ile sınıf dayanışması yaratılamadıkça, sözü edilen insani değerleri de yaratmak olanaklı değil. Çünkü, insanın bir “doğası” yoktur. Toplumda yaşayan insanlar, “iyi” ve “kötü” insanlar olarak sınıflandırılamaz. Bireylerin ve kitlelerin paylaştıkları değerleri yaratan toplumsal üretim ilişkileri, sınıf aidiyeti ve sınıf bilincidir. Örneğin Marks, sermayenin sürekli genişleme eğiliminde olduğu gibi, sermayedarın da aynı şekilde sürekli genişleme eğiliminde olduğunu, sermayedarın temel karakteristik özelliğinin sömürerek büyüme olduğunu vurgulamıştır.

Benzer şekilde, iki temel sınıf arasında konumlanan küçük burjuvanın temel karakter özelliğinin de sürekli kafa karışıklığı, kararsızlık ve çelişki olduğunu söylemiştir. Bugün, işçi sınıfının uzun süreli sessizliğinin ve sınıf mücadelesinin yılları bulan durgunluğunun ardından, işçi ve emekçiler arasında hüküm süren değerlerin de burjuvazinin değerleri olmasına şaşmamak gerekmektedir. Sınıf bilincini, sınıf dayanışmasını, sınıf mücadelesini engellemek için her yolu deneyen burjuvazi, ideolojik saldırıları ile geniş emekçi kitleleri de etkilemiş, yardımlaşma, paylaşma, dayanışma, dürüstlük gibi değerlerin erezyonuna sebep olmuştur. Kapitalist sömürü düzeninin insanlara dayattığı yaşam algısı, “gemisini kurtaran kaptan”, “büyük balık küçük balığı yutar” bakışıdır. Özellikle medya çalışanları arasında, ki burjuva medyası doğrudan düzene hizmet etmektedir ve medya emekçileri ister istemez bu hizmetin bir parçası olmaktadır, bencilliğin ve duyarsızlığın yaygınlaşmasına şaşırmamak, bu durum karşısında umutsuzluğa düşmemek gerekir. Bu durum karşısında umutsuzluk, yıpranmayı beraberinde getireceği için, direniş kararlılığını da yıpratma ve sonuçta, burjuvazinin istediği gibi, “bu adamlarla hiçbir şey yapılmaz” yanılgısına düşme tehlikesini barındırır.

Emekçiler arasında insani değerleri yaratacak olan önce ve sadece, sınıf bilinci, sınıf mücadelesidir. Ancak bir sınıf olduğunu ve ortak çıkarlara sahip olduğunu farkeden emekçiler sınıf kardeşlerine karşı duyarlılık ve sınıf mücadelesinde dayanışma gösterebilirler. Yani, umutlu ve kararlı yol yürüyebilmek için, formülü düzeltmek gerekmektedir. Önce insani değerler yaratmak, daha sonra sınıf bilinci oluşturmak için çalışmak değil, tam tersi, önce sınıf bilinci oluşturabilmek gerekiyor. Direnişçi işçilerin forumunda serbest kürsüde söz alan BDSP temsilcisi bu konuya özellikle değinmiş, kapitalizmin dayattığı değersizlikten kurtulmanın tek yolunun sınıf mücadelesini güçlendirmek olduğunu vurgulamıştır.

B. Barış