19 Haziran 2009
Sayı: SİKB 2009/23

  Kızıl Bayrak'tan
  Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…
  Düzen içi çatışma yeniden alevleniyor…
İlker Başbuğ’un Kürt sorununa ilişkin son açıklamaları…
Kurultayımız asalak tekstil patronlarına karşı mücadele kürsüsü olacak!
15-16 Haziran eylem-etkinliklerinden...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Sömürü ve zulüm düzenini yenmek için;
birleşik, militan, kitlesel direniş!
Bursa’da direniş, grevler ve BMİS...
  Entes güncesi...
  Kamu TİS’lerinde işçinin öfkesi sokağa taştı...
  Pendik Askeri Tersanesi’nde direniş ateşi....
  Gençlik eylem ve etkinliklerinden...
  Sermaye devleti korkuyor,
korktukça saldırganlaşıyor!
  Sermayenin yeni vurgunu: Vergi indirimleri
  Gerici Molla rejiminin açmazları derinleşiyor…
  Eski ABD’li asker Ebu Garib’teki
işkenceyi savundu!.
  Almanya’da ülke genelinde eğitim boykotu...
  Kapitalizm ölüm saçmaya devam ediyor!
  Kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet toplumsal yaşamın her alanında...
  İktidar çekişmesi büyüyor… .
  Direnişteyiz Platformu Forumu’nda yapılan tartışmalar üzerine düşünceler... .
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşgalci orduların yarattığı ölüm makineleri…

Eski ABD’li asker Ebu Garib’teki işkenceyi savundu!

Amerikan ordusunun Bağdat’ta bulunan Ebu Garib zindanındaki tutsaklara sistematik işkence uyguladığı, Irak işgalinden bir yıl sonra, Nisan 2004’te ortaya çıkarılmıştı. İşkence vahşetini belgeleyen fotoğrafların dünya basınında yayınlanması, işgalci zorbaların şefi George Bush tarafından ikide bir tekrarlanan “amacımız Irak’a demokrasi götürmek” söyleminin iğrenç bir yalandan ibaret olduğunu tartışmaya yer bırakmayacak açıklıkta dünya halklarının gözleri önüne sermişti.

İşkencecilerini savunan emperyalist Amerikan rejimi, olayların münferit olduğunu iddia ederek, insanlığa karşı işlediği bu ağır suçu birkaç “günah keçisi”nin sırtına yıkarak kendini aklamaya çalıştı. Ancak o zaman Ebu Garib’ten yansıyanlara tepki gösteren Uluslararası Kızılhaç Örgütü ile Uluslararası Af Örgütü işkencenin “münferit değil sistematik olduğunu” ilan ederek, Washington’daki şeflerin yalancı olduğunu kanıtladılar. Kızılhaç Örgütü’nün üst düzey bir yetkilisi tarafından yapılan açıklamada, bugüne kadar kamuoyuna yansıyan vakaların münferit olmadığı, tersine, işkencenin sistematik bir şekilde uygulandığı belirtilmiş, Amerikan basını da işkencenin sadece Ebu Garib Cezaevi ile sınırlı kalmadığını itiraf etmişti.

İşkenceciler, emrin kendilerine Pentagon’dan verildiğini açıkladıkları halde, ABD mahkemeleri birkaç celladı yargılamakla yetinmiş, böylece Irak halkları şahsında insanlığa karşı işlenen iğrenç suçların üstünü örtmeye çalışmıştı.

Hatırlanacağı üzere medya tekelleri, kapitalist emperyalizmin barbarlığına değil, işkenceci kadın asker Lynndie England üzerine fırtına koparmayı tercih etmişti. Ebu Garib’ten yansıyanlar emperyalist işgalin sembolü iken, Amerikalı kadın asker işkencenin sembolü ilan edildi. Birkaç işkenceciyi yargılayan ABD mahkemeleri ise kadın askere üç yıl hapis cezası vermekle yetinmişti. Mahkeme, birkaç işkenceciye daha kısa süreli hapis cezaları vererek dosyayı kapatmıştı. Yani ABD adaleti ne işkence emrini veren Pentagon’daki şeflere ne işkenceyi savunan Beyaz Saray’daki “demokrasi ihracatçıları”na dokundu.

İşkenceciliği sayesinde “ünlü” olan ABD’li kadın asker, son günlerde tekrar medyada görülmeye başladı. “Tortured” adlı otobiyografi kitabını yayımlayan Lynndie England, kapitalizmde, işkenceciliği bile ranta çevirmenin olanaklı olduğunu kanıtlamış görünüyor.

Kitabında, vahşi işkencelerden dolayı pişmanlık duymadığını gösteren kadın asker, bu yöndeki sorulara verdiği yanıtta, “Neden pişman olacakmışım? Onlar düşmanlarımızdı” sözleriyle iğrenç görevini savundu. Elinde, Ebu Garib zindanında çekilmiş 800 “hatıra fotoğrafının” daha olduğunu söyleyen işkenceci askerin tutumu, kapitalizmin silahlı bekçiliğini yapan savaş makinelerinin ne tür yaratıklar imal ettiğinin çarpıcı göstergesidir.

Vahim olan şu ki, işkenceci askerin tiksinti verici zihniyeti, hem Beyaz Saray’da oturanların hem “teröre karşı savaş” propagandasıyla sersemletilmiş ortalama Amerikalılar’ın düşüncelerini de yansıtmaktadır. Zira son yapılan anketlerde ABD’lilerin yüzde 65’i Guantanamo işkence üssünün kapatılmasına karşı olduğunu belirtirken, hem Demokrat hem Cumhuriyetçi Amerikalı senatörlerin çoğu, üssün kapatılması için gerekli bütçenin ayrılmasını engellemek yönünde oy kullanmıştır.

Vurgulamak gerekiyor ki, hem tarihsel hem güncel deneyimler her işgalin “yoğunlaşmış vahşet” olduğunu sayısız kez kanıtlamıştır. Sadece Nazi orduları değil Çin, Vietnam, Cezayir, Kamboçya, Afganistan, Irak, Latin Amerika ve Afrika’da işgalci orduların tümünde aynı kural geçerli olmuştur. Öyle ki, çoğu işgalde katledilenlerin sayısı milyonları bulmuştur. Keza sömürgeci rejimler de Kürdistan, Filistin, İrlanda, Keşmir, Tamil ve ulusal baskı altında tutulan diğer halklara karşı “yoğunlaşmış vahşet” politikası izlemişlerdir. Türk ordusu mensuplarının gerillaların kesik başlarıyla “anı fotoğrafı” çektirmesi, İsrail askerlerinin Filistinli çocukları enselerinden kurşunlamaları, Sri Lanka ordusunun halen devam eden Tamil halkına karşı imha savaşı işgalci orduların askerleri ne tür yaratıklara dönüştürdüğünü ortaya koyan tüyler ürpertici örneklerdendir.

Sömürü ve kölelik temeline dayanan kapitalizmin egemenliği devam ettiği sürece gerici savaşların, işgallerin son bulması olası değil. Savaş ve işgalin olduğu yerde ise “yoğunlaşmış vahşet”in “geçerli kural” olmasının önüne geçmek neredeyse imkânsızdır. Gerici savaşlara, işgallere, sömürgeciliğe, işkenceye, katliamlara karşı mücadele ne kadar önemliyse, bu mücadelenin tutarlılığı, anti-kapitalist/anti-emperyalist perspektifle yürütülmesine o kadar bağlıdır.

 

Bretagne’da etkinlik!

Fransa’nın Bretagne bölgesinin Lanester kentinde Fransa Komünist Partisi’nin her yıl düzenlediği Fête du Bold’Air adlı açık hava etkinliği gerçekleştirildi. 57.’cisi gerçekleştirilen bu etkinliğe, her yıl olduğu gibi, bu yılda, bölgemizdeki TKİP taraftarları olarak biz de katıldık.

Etkinlik boyunca, Partimiz’in tanıtımını yaptık. Havanın güzel olmasının da etkisiyle etkinliğe katılım oldukça iyiydi.

Etkinlikte, 1 Mayıs’ta kullandığımız pankartı standımızın önüne astık. Yanı sıra standımızı kızıl bayraklar, Che Guevara ve Partimiz’in afişleri ile süsledik. Her yıl olduğu gibi bu yıl da yine ilgi odağı olduk ve Fransız katılımıcıların ilgisini çektik.

En anlamlı çabamız ise, Esenyurt-Haramidere’de saldırıya uğrayan yoldaşlarımız için yaptıklarımız oldu. Etkinlikte, Esenyurt-Haramidere’nin haramilerinin Sabra Tekstil’in kapısında, burada çalışan işçilerin kölece çalışma koşullarını teşhir eden Esenyurt İşçi Bülteni’ni dağıtan sınıf devrimcilerine dönük saldırıyı duyurduk, gelişmeler konusunda katılımcıları bilgilendirdik ve olayı teşhir ettik.

Bretagneli parti taraftarları olarak, bu saldırıyı nefretle kınıyoruz. Dört sınıf devrimcisi yoldaşımızın hukuk terörüyle tutuklanmasını protesto ediyor, derhal serbest bırakılmasını istiyoruz. Yoldaşlarımızla dayanışma amaçlı çabalarımıza devam edeceğiz. Bu çerçevede ilk elden bu etkinlikte elde ettiğimiz 500 Euro geliri yoldaşlara yolluyoruz.

Er ya da geç haramilerden saldırının hesabı sorulacaktır!

İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacaktır!

TKİP taraftarları / Fransa-Bretagne