7 Kasım 2008 Sayı: SİKB 2008/44

  Kızıl Bayrak'tan
   Kürt sorununda çözümsüzlük, Kürt halkında öfke büyüyor!
  Krizin faturası kapitalistlere!
İMF ile yeni anlaşma yolda...
İÜ’de faşist provokasyon ve saldırı…

Emek dünyası sahte tasarıyı onaylamıyor!

İşçi ve emekçi hareketinden…
  Krize karşı birleşme ve mücadele çağrısı
  TKİP’nin kitlesel ve coşkulu 10. Yıl etkinliği...
  “Parti, Sınıf, Devrim, Sosyalizm Gecesi”nde yapılan konuşma...
  TKİP İstanbul İl Komitesi’nin mesajı:
  TKİP 10. Yılında!
10. Yıl Bildirgesi
  İstanbul Parti örgütlerinden 10. Yıl etkinliğine:
  TKİP 10. Yıl etkinliğine öteki kentlerden gelen mesajlar....
  TKİP’nin 10. Yıl etkinliğine devrimci parti ve örgütlerden mesajlar...
  TKİP’nin 10. Yıl etkinliğine enternasyonal mesajlar...
  Genç Komünistlerden TKİP’nin 10. Yıl etkinliğine...
  Gençliğin faaliyetlerinden…
  “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü”...
  Hüseyin Üzmez buzdağının yalnızca görünen yüzüdür...
  Ekim’in Kasım 2008 tarihli 254. sayısı
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Otomatiğe bağlanan zamlarla krizin faturası emekçilere ödettirilmek isteniyor…

Krizin faturası kapitalistlere!

Doğalgaza Kasım ayından geçerli olmak üzere yüzde 22’lik yeni bir artış yapıldı. Böylelikle 2008’in ilk on ayında doğalgaza yapılan toplam zam oranı yüzde 80’i buldu. Doğalgaza gelen bu zammı elektriğe gelecek yeni zam izleyecek. Daha şimdiden elektriğe yüzde 10’un altına düşmeyecek yeni bir artışın kapıda bekletildiği söyleniyor. Böylelikle elektrikte de toplamında yüzde 75’leri bulan bir zam söz konusu olacak. Tüm bu zamlardan sonra emekçilerin 2008’in sonunu zor getirecekleri şimdiden söylenebilir.

Enerji Bakanı Hilmi Güler, doğalgaz zammına ilişkin yaptığı açıklamada, bu durumun hükümetin iradesi dışında, artan petrol fiyatlarıyla alakalı olduğunu söylüyor. Yine Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, 2009 Bütçe tasarısı görüşmelerinde, “petrole yapılan zamlara bakılırsa yüzde 80 değil, 180 bile olur” diye pişkince konuşabiliyor. Oysa petrol fiyatlarının son dönemde yeniden düşüşe geçtiği biliniyor. Dünya çapında petrol fiyatları artsa da, düşse de Türkiye’deki enerji fiyatlarına yapılan zamlar dur durak bilmiyor. Bu da, yapılan zamların hiç de ardına gizlenilen bahanelerle alakalı olmadığının, derinleşen ekonomik krizin faturasının zamlar yoluyla bir kez daha emekçilere kesilmek istendiğinin somut bir göstergesidir.  

Hükümet tarafından enerji fiyatlarında otomatik tarifeye geçileceğinin “müjdesi” verilmişti. Bunun diğer kalemlerde de zamların otomatiğe bağlanmasından başka bir anlama gelmeyeceği biliniyor. Nitekim aradan geçen birkaç ay içinde yaşanan gelişmeler bunu emekçiler açısından da anlaşılır kılmıştır. Hükümet bu uygulamayı meşrulaştırmak için fiyatların düşebileceği yalanına sarılmıştı. Ancak bu yalan tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır. Yaşanan son zamların ardından geniş kesimlerde büyüyen hoşnutsuzlukta artış söz konusudur.

Krizin faturasının emekçilere ödettirilmesi sadece enerji fiyatlarında yaşanan artışlarla sınırlı kalmayacak, emekçilerin yaşamını ilgilendiren birçok alanda kendisini gösterecektir. Bunun bir yansıması emekçilerin yararlandığı hizmetlerde ve kullandıkları temel tüketim mallarında gerçekleşen artışlar olurken, diğer yansımaları da düşük ücretler, yeni hak gaspları, işten çıkartmalar, daha ağır çalışma koşulları vb. uygulamalar olacaktır. Nitekim buna ilişkin veriler çoğalmaktadır.

Enerji fiyatlarında daha şimdiden yüzde 80’leri bulan artışları “artan maliyetlerle” gerekçelendiren hükümet, sıra emekçilerin yaşama koşullarındaki artan maliyetlere gelince aynı “hassasiyeti” sergileyemiyor. Bu yılki asgari ücret artışı, göstermelik oyunlara bile başvurulmadan, yüzde 8 olarak belirleniyor. Oysa altı yıldır ekonominin düzeldiği yalanları propaganda edilip duruluyordu. Asgari ücret rakamının genel ücretleri de belirleyecek olması, hükümetin krizin faturasını emekçilere ödettirmeye çalıştığının bir başka göstergesidir.

Krizin faturasının emekçilere ödettirilmesi doğrultusunda başka saldırılar da gündeme gelecektir. Nitekim, yeni hak gasplarının gündeme geleceğini Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, bir süre önce yaptığı bir açıklamada dile getirmişti. Şimşek, krize ilişkin yaptığı değerlendirmede, hükümet olarak buna hazırlıklı olduklarını, bugüne kadar gerçekleştirilemeyen “reformlar”ın gerçekleştirilmesinde krizi bir fırsat olarak değerlendireceklerini ilan etmişti. Sermayenin yıllardır dillendirdiği Kıdem Tazminatı Fonu’nun oluşturulması, İşsizlik Sigortası Fonu’nun yağmalanması vb. gibi sermayenin başlıca taleplerine, kriz bahanesine sığınılarak yanıt verilecektir.

Elbette sermaye hükümetinin “krizi fırsata çevirme” politikasını ne kapsamda ve hangi hızda uygulamaya sokacağı emekçilerin göstereceği tepkiye bağlıdır. Bu nedenle, büyümeye başlayan tepkiler denetim altına alınmaya ve yatıştırılmaya çalışılmaktadır. Yaklaşan yerel seçimler bunu özellikle gerektirmektedir.

Hükümetin şimdiden ESK, EKK vb. kurulları toplayarak sendikaların tepesine çöreklenen ihanet şebekelerini göreve davet etmesi, buna ilişkin hazırlıkların bir göstergesidir. Erdoğan’ın medya aracılığıyla demogojik söylemlere başvurması da buna işaret etmektedir. IMF ile yapılması beklenen yeni anlaşmaya ilişkin olarak, “Ümüğümüzü sıkmaya kalkarsanız buna karşı çıkarız” diyen Erdoğan, bu sözleriyle toplumda, İMF’ye karşı bir tavır alıyorlarmış algısını yaratmaya çalışmaktadır.

Oysa, son dönemde peşpeşe yapılan zamlar da göstermiştir ki, IMF’nin denetleyiciliği olmadan da AKP hükümeti emekçilerin ümüğünü yeteri kadar sıkmaktadır. İşçi ve emekçiler bu durumdan duydukları hoşnutsuzluğu eylemsel tepkilere konu etmedikleri sürece bu ümük daha da sıkılacaktır.

İşçi ve emekçiler krizin faturasının kendilerine kesilmesine izin vermemelidir. Temel tüketim malları başta olmak üzere hizmetlere yapılan fahiş zam oranları kabul edilmemeli, zamların geri çekilmesi talebiyle kampanyalar örgütlenmelidir. Asgari ücrete yapılan sadaka artış kabul edilmemeli, 4 kişilik bir aile üzerinden hesap edilecek insanca yaşamaya yeten asgari ücret talebi öne çıkartılmalıdır. Kıdem tazminatı vb. hakların asla pazarlık konusu edilmeyeceği, İşsizlik Sigortası Fonu’nun sermayenin hizmetine sunulması ya da başka alanlarda kullanılmasının kabul edilemeyeceği ilan edilmelidir. Ücretsiz izinlere, işten çıkartmalara ve esnek üretim uygulamalarına derhal son verilmesi talebi ileri sürülmelidir.

Var olan haklarımızı ve mevcut durumumuzu korumaya dönük taleplerin yanısıra “Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!”, “7 saatlik iş, 35 saatlik çalışma haftası!”, “Artan oranlı gelir ve servet vergisi!”, “Vergiden muaf insanca yaşamaya yeten asgari ücret!”, “Krizin faturası sermayeye!” talep ve şiarlarını öne çıkaran bir mücadele hattı örülmelidir.

Sorumlu olmadığımız bir krizin faturasını ödemeyi reddetmeli, örgütlü-birleşik bir mücadeleyi yükselterek, krizi fırsata çevirmeye çalışan sermayenin saldırılarını püskürtmeliyiz.


“Vergiden muaf, insanca yaşamaya yetecek asgari ücret!”

Kayseri Alternatif Asgari Ücret Belirleme Platformu, 2 Kasım günü yerel bir televizyon (KayTV) aracılığıyla bir açıklama gerçekleştirdi. Platform sözcülerinden Atlen Yıldırım, asgari ücretin belirlenmesinde taraf olmak için, 29 Haziran’da gerçekleştirilen Kayseri İşçi Kurultayı’nın aldığı karar doğrultusunda “Vergiden muaf, insanca yaşamaya yetecek asgari ücret!” ve “Asgari ücret belirlenirken 4 kişilik bir ailenin tüm ihtiyaçları dikkate alınsın!” talepleri etrafında alternatif asgari ücret kampanyasına bütün işçi ve emekçileri katılmaya ve işyerlerinde alternatif asgari ücret komiteleri kurmaya çağırdı.

Yıldırım yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Kasım ayı içerisinde sermaye ve sendikaların temsilcileri yeni dönem asgari ücret belirleme görüşmeleri için masaya oturacaklar. Sendikalar esip gürleyecek, sonra ‘bu ücret çok düşük, altına imza atılmaz, şöyle yaparız, böyle ederiz’ diyecekler ve sonunda da sermayenin söylediklerini, ‘hadi hayırlı olsun’ diyerek kabul edecekler. Bu, her zaman izleye geldiğimiz bir orta oyunudur.”

Açıklamada, sözde işçinin yaşamını sürdürebilmesi için gerekli ihtiyaçlarını karşılayacak ücret olan asgari ücretin aslında azami sefalet ücreti olmaktan ileri gitmediği belirtilerek, asgari ücrete yapılan zamların açlık sınırının bile yarısı etmediğine dikkat çekildi.

Açıklama insanca yaşamaya yetecek asgari ücret için mücadeleyi yükseltme çağrısı ile son buldu.

Kızıl Bayrak / Kayseri