11 Temmuz 2008 Sayı: SİKB 2008/28

  Kızıl Bayrak'tan
  Düzen içi dalaşma ve devrimci sınıf çizgisi!
   Liberal ve reformist solun rejim kriziyle sınavı
Fethulah’ın Abant Platformu Kürt sorunu gündemiyle toplandı…
E-Kart grevine dayanışma eli...

İşçi ve emekçi hareketinden…

2008 metal grup TİS’leri yaklaşırken…
TİS komiteleri kuralım, sözleşme sürecinde
etkin bir rol oynayalım!
  İstanbul’da belediye TİS’leri...
  Zam furyasına karşı ücretlerimize ek zam talep edelim!
  “Şah! Rok!”: Mat için ne yapmalı? Yüksel Akkaya
  Uluslararası işçi hareketinin yeniden yapılanması: Ne yapmalı? Nasıl yapmalı? / 2 Volkan Yaraşır
  Emperyalizmin G8 Zirvesi sirki!
  Irkçı siyonistlerden
savaş kışkırtıcılığı!
  Dünyadan kısa kısa…
  Bir kez daha iktidar çekişmesi üzerine
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Savaş aygıtı NATO’nun Afganistan’daki kayıpları artıyor

İşgalin sorumluluğunu ABD ordusundan devralan emperyalizmin vurucu gücü NATO’nun Afganistan’daki açmazı giderek derinleşiyor. İşgal güçlerine bağlı askerlerin ölüm oranlarındaki artış, NATO’nun Afganistan’da denetim sağlanan alanları genişletme iddiasının temelsizliğini ortaya koyuyor.

Savaş aygıtının son dönemdeki toplantılarında, döne döne işgal güçlerinin yeni birliklerle takviye edilmesi gerektiğini dile getiren NATO şefleri, aksi takdirde aygıtın Afganistan’da hezimete uğrama riskinin artacağını hatırlatıp durdular. Afganistan işgaline suç ortaklığı yapan devletler bir dönem ayak sürüdükten sonra savaş aygıtının talebine kısmen olumlu yanıt verdiler.

Takviye güçlerle hareket alanı genişleyen NATO işgal kuvvetlerinin kayda değer bir başarısına rastlanmadı. Afganistan’da daha geniş alanları denetim altına alma iddiasını gerçekleştirmek bir yana, işgal güçlerinin kayıpları geçtiğimiz ay daha da arttı. Nitekim resmi açıklamaya göre geçen ay Afganistan’da 45 işgalci asker öldürülmüştür. BM hesaplarına göre bu rakam, geçen ay itibarıyla Irak’taki işgal güçlerinin kayıplarını aşmış bulunuyor.

Daha çok yol kenarlarına yerleştirilen bombalarla NATO askerlerini vuran Afganlar, gelinen yerde işgal güçlerinin korkulu rüyası olmuştur. Verdikleri kayıplar arttığı ölçüde saldırganlaşan NATO güçleri ise halkın üzerine bomba yağdırarak vahşi katliamlarını yaygınlaştırma yoluna gitmektedirler. Katledilen sivil insan sayısındaki artış, işgalcilerin suç dosyalarının günden güne kabarmakta olduğuna işaret ediyor.

Ancak ne atılan bomba miktarındaki artış, ne sivil halkın kitlesel katliamı NATO güçlerinin aczine çözüm olabiliyor. Geçen ay bir zindana saldırı düzenleyen Taliban güçlerinin 900 tutukluyu kurtarması, işgalcilerle Kabil’deki soysuz işbirlikçilerinin açmazını bir kez daha gözler önüne serdi.

Dinci gerici çizgisine rağmen halkın emperyalist işgale karşı biriken tepkisini istismar eden Taliban güçleri, tüm geriliklerine rağmen savaş aygıtı NATO’nun başarı kazanmasını engelleyebiliyor. Bu örnek, emperyalist zorbaların halkları köleleştirme saldırılarının nihai başarıya ulaşma şansının bulunmadığını bir kez daha teyit etmektedir.


Irkçı siyonistlerden savaş kışkırtıcılığı!

Filistin, Irak, Afganistan toprakları işgal altındayken, bu ülke halkları ağır yıkım ve kitlesel katliamların hedefiyken, işgalci zorbalar İran’a karşı girişilecek olası bir saldırıyı da gündemde tutuyorlar. Ezilen halklar şahsında insanlığa karşı bu ağır suçları işleyen emperyalist-siyonist güçlerle medyadaki uzantıları, yeni cepheler açmanın uygun olup olmayacağını pervasızca tartışıyorlar.

Bilindiği üzere ABD-İsrail ikilisi ve suç ortakları uzun süredir bu tartışmayı yapıyorlar. Bu güçler, yıllardır ülkeleri yakıp yıkarken, İran’ın 10-15 yıl içinde nükleer silah üretebileceğini öne sürerek küstahça saldırganlıklarına kılıf uydurmaya çalışıyorlar. Bununla yetinmeyen emperyalist-siyonist güçler, bölgedeki işbirlikçi devletleri suçlarına ortak edip halkları birbirine kırdırma planlarını uygulamak amacıyla da çeşitli manevralara başvuruyorlar.

Geçen ayın başında olası bir nükleer saldırıya karşı tatbikat gerçekleştiren İsrail savaş makinesi, İran’ı hedef alacak bir saldırının gündemde olup olmadığı tartışmasını yeniden alevlendirdi. Zira sözkonusu tatbikatın senaryosunda İsrail’in İran nükleer tesislerini vurması canlandırılmıştı. Bu arada İsrail eski Hava Kuvvetleri Komutanı Eitan Ben-Elyahu, saldırıya uğraması durumunda İran’ın İsrail’e 5 bin 300 füze fırlatacağını açıklayarak, Tel Aviv’de savaşa dönük ciddi bir hazırlık olduğunu ifade etmiş oldu.

Tel Aviv’deki siyonist şeflerin bu senaryoyu gerçeğe dönüştürmek için çırpınıp durdukları biliniyor. Buna karşın Washington’daki savaş kundakçılarının bile henüz göze alamadığı bir saldırıyı siyonist rejimin bir başına başlatması mümkün görünmüyor. Hele de 2006’da Lübnan direnişinden iyi bir şamar yedikten sonra...

İsrail’i özel korumaya alan, dahası silahlandırıp finanse eden emperyalist Amerikan rejimi de, bölgeye dönük planlarının önündeki temel engellerden biri olan İran’ı elbette dize getirmek istiyor. Fakat bu konuda henüz bir çıkış yolu bulmuş görünmüyor. Zira Amerikan ordusunun Irak bataklığına saplanması, bu savaş makinesiyle iş yapmaya alışık olan ABD egemenlerini ciddi bir açmaza sürüklemiştir. Bu ise hem İran’a saldırmayı zorlaştırmış, hem Irak’tan alınan ders ortadayken daha derin bir bataklığa dalmak için kamuoyu desteği almayı neredeyse imkansız kılmıştır.

Bu durumda Tel Aviv’deki eli kanlı şefleri teskin etmek ABD’ye düşmüş görünüyor. İsrail’i ziyaret eden Amerikan Genelkurmay Başkanı oramiral Mike Mullen, Amerika ve bazı Batılı ülkelerin şüpheli bulduğu nükleer programı nedeniyle İran’a saldırı düzenlenmesinin ordularını zora sokacağı itirafında bulundu. İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini vurmasının çok tehlikeli olabileceğini belirten Mike Mullen, “Ortadoğu son derece istikrarsız bir bölge. Daha da istikrarsızlaştırılmaması gerek” uyarısında bulundu. Amerikan ordusunun Irak ve Afganistan’da yürüttüğü operasyonları hatırlatarak, “Şu aşamada üçüncü bir cephe açmak bizi oldukça zora sokar” ifadesini kullandı.

İsrail savaş makinesinin şeflerini teskin etmeye çalışan Mike Mullen, etkili bir ekonomik abluka ile İran’ın dize getirilebileceğini savunuyor.

Saldırganlık tehditlerinin gündemleşmesi üzerine açıklamalarda bulunan Tahran’daki mollalar ise, geri adım atmaya niyetli görünmüyor. Bu aşamada İsrail’in ve Amerika’nın kendilerine saldırabilecek durumda olmadığını söyleyen İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki, İsrail’de hükümetin dağılma aşamasında olduğunu, Amerika’nın da bölgede yeni bir risk alacak durumda olmadığını savundu.

Tehditlerle ilgili açıklama yapan İran hükümet sözcüsü Gulam Hüseyin İlham ise, “İran halkı, nükleer teknolojiyi vazgeçilemez bir hak olarak görüyor. Bu konuda ulusal bir uzlaşma var. İran halkının haklarının korunması kaydıyla ve uluslararası yasalar çerçevesinde müzakerelere hazırız” diyerek, Tahran yönetiminin tutumunda ısrarlı olduğunu birkez daha hatırlattı.

Bu şartlarda İran’a karşı askeri saldırıya girişmenin koşulları çok uygun görünmese de saldırı ihtimal dışı değildir. Nitekim ABD medyasının bazı etkili isimleri, Bush yönetiminin İran’a yönelik gizli faaliyetlerini hızlandırdığını ifade ediyor.

Demek oluyor ki, emperyalist-siyonist güçler, bölge halklarına karşı yeni cepheler açma planından vazgeçmiş değiller. Onları bundan alıkoyan şey halkların direnme gücü ve kararlılığıdır. Bu alandaki bir zayıflığın yeni felaketlere kapı aralaması işten bile değildir. Bundan dolayı emperyalizme, siyonizme ve işbirlikçilerine karşı direnişin canlı tutulması hayati bir önem taşımaktadır.