1 Şubat 2008 Sayı: SİKB 2008/05

  Kızıl Bayrak'tan
  Bahar dönemini kazanmak için birleşik devrimci direniş!
  TİSK’in işsizlik raporu...
Çete operasyonları neyi anlatıyor?
Bu devlet yalnızca işkencecilerin,
katillerin “baba”sıdır!
AKP gerisinde ordunun da olduğu bir oyunla türbanı sahneye sürüyor…
Zenginlerin insancıl kapitalizmini değil,
“başka bir dünya” istiyoruz!..
  Dağıtım tekellerinin son saldırısı konusunda devrimci yayınların temsilcileri ile konuştuk…
  Kriz kapıda, sendikalar nerede?
Yüksel Akkaya
  SSGSS karşıtı faaliyetlerden...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Emekçi Kadın Kurultayı sözcüsü Meltem Aydın ile kurultaya ilişkin konuştuk...
  Grev ve direnişlerde işçi kadınlar!
  GİSBİR’in “ortaklaşa rekabet” projesine karşı tersane işçilerinin ortak projesi: Grev!
  Nokia patronlarını geriletmek için grevden başka bir seçenek yok!
  1967’den 2000’e FHKC Genel Sekreteri George Habbaş...
  Teslimiyet reddedildi, emperyalist–siyonist abluka delindi!
  Ortadoğu’da tanrı suskun!
Abu Şehmuz Demir
  1980 Tariş Direnişi: Faşizme karşı ileri! Volkan Yaraşır...
  Yargısız infaz talimatı!
M. Can Yüce
  Bir özelleştirme öyküsü: TEKEL
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

700 bin Filistinli Mısır’a geçti…

Teslimiyet reddedildi, emperyalist–siyonist abluka delindi!

“‘Ölüm daha merhametli’ diyordu. Çünkü Gazze halkının yaşadığı işkence katlanılmaz. Yaralı çocuğunuzun gözünüzün önünde erimesini ve ölüm baygınlığına dalmasını hiçbir şey yapamadan izlemek ölümden daha zordur. Zira ne elektrik var, ne ilaç, ne ameliyat odaları. Ölmek dışında hiçbir şey yok kesinlikle…” (25 Ocak ‘08/Radikal) 

Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi genel yayın yönetmeni Abdulbari Atwan’ın telefonla görüştüğü bir yakını Gazze’deki vahim durumu yukarıdaki sözlerle tarif ediyor. 

Vahşi kuşatmaya isyan!

İşgalci İsrail ordusunun havadan, karadan, denizden kuşatma altında tuttuğu Gazze Şeridi, boyu 40 km, eni 8-12 km’den ibaret olan bir bölgedir. Dünyanın en kalabalık nüfuslu toprak parçası unvanı taşıyan Gazze Şeridi’nde 1 milyon 500 bin Filistinli yaşam savaşı vermektedir.

Hem tarımsal üretimde hem sanayi alanında üretici güçlerin işgalciler tarafından sürekli tahrip edildiği Gazze’de, ırkçı-siyonist baskının yanı sıra sınıfsal baskı da alabildiğinde hissedilmektedir.

Sık sık narenciye bahçeleriyle zeytinlikleri dozerlerle söken İsrail ordusu, tarım alanlarını tahrip ederek ürün hasadını engellemeyi de adet edinmiştir. Küçük atölyeleri bile “silah imalatı yapılıyor” gerekçesiyle bombalayan siyonist ordu, işsizliğe mahkûm ettiği Filistinli emekçileri, uzun yıllar İsrailli kapitalistler için “ucuz işgücü kaynağı” olmaya zorladı. Bu sayede ırkçı-siyonistler en ağır işleri Filistinli işçilerin sırtına yıkarken, İsrailli işçilere nazaran çok daha düşük ücretlere çalıştırma olanağını bulmuşlardır. Ancak siyonist rejim özellikle El Aksa İntifadası diye anılan ikinci intifadadan sonra Filistinli işçilerin İsrail’e girişini engellemeye başladı. Bu ise Gazze’de işsizliğin yüzde 50’leri bulmasına neden oldu. Birleşmiş Milletler’in verdiği bilgiye göre, hâlihazırda 850 bin Gazzelinin yaşamı dağıtılan yardımlara bağımlı hale getirilmiştir.

Emperyalist-siyonist güçlerin uyguladığı vahşi kuşatmaya İsrail savaş makinesinin havadan, karadan, denizden yağdırdığı bombalar eklenince, Gazze ölümün kol gezdiği bir cehennem parçası görünümü almaktadır. Bu nedenle Filistin direnişinin en militan damarı Gazze’den beslenmektedir. 

İki yıl önce yapılan seçimlerden Hamas’ın galip çıkmasını gerekçe gösteren ırkçı-faşist İsrail rejimi, emperyalist zorbaların yanı sıra gerici Arap rejimlerinin pasif desteğini de alarak Gazze’yi abluka altına almıştı. Uygulanan iğrenç plana göre Filistin halkı aç-susuz bırakılarak teslim alınacaktı. Böylece bugün için Hamas’ın beslendiği direnişçi damar kurutulacak, bu parti teslimiyete zorlanacaktı.

Bu soykırımcı uğursuz plan, bütün gerici rejimlerin işine geliyordu. Zira kokmuş karanlığı temsil eden bu güç odaklarının ortak korkusu, halkların işgale karşı meşru-militan direnişte ısrar etmesidir. Ancak daha önce de pek çok kere görüldüğü gibi, direnen halkları teslim alma girişimi bir kez daha, direnişçi Filistin halkının kararlığı ile boşa düşürülmüştür.

Sadece üç günlük bombardımanlarla 100’ü aşkın Filistinliyi katleden siyonist zebaniler, 17 Ocak’tan itibaren Gazze’nin elektriğini, suyunu kesmiş, temel gıda maddeleri, ilaç, petrol, gaz gibi günlük yaşamın vazgeçilmez ihtiyaç maddelerinin sevkini durdurmuştur. Bölgenin tek elektrik santrali yakıt yokluğundan dolayı üretime ara verince, 1.5 milyon Gazzeli’yi karanlıkta boğma planı son aşamasına vardırılmıştır.

İsrail’e “özel himaye” sağlayan kapitalist-emperyalist düzenin efendileri, soykırımcı ablukaya ses çıkarmayarak bir kez daha Filistin halkını sırtından hançerlemiştir. Buna karşın Filistinli direnişçilerin Gazze-Mısır arasındaki sınıra örülen duvarları bombalayarak delmesi ile vahşi abluka parçalandı. Bölgeye akın eden binlerce Filistinli 12 km’lik duvarın üçte ikisini yerle bir etti. Böylece geçen yazdan beri, ABD-İsrail ikilisiyle suç ortaklığına giren Mısır rejimi tarafından kapalı tutulan Refah kapısı, direnişçilerin bombalarıyla açılmış oldu.

Duvarı yıktıktan sonra temel ihtiyaçlarını karşılamak için sınıra yakın Mısır kasabalarına akın eden Filistinliler, vahşi ablukayı birkaç günlüğüne de olsa aşmanın sevincini yaşadılar. Birleşmiş Milletler yetkilileri üç günde 700 bin Filistinlinin Mısır’a geçiş yaptığını açıkladılar.

Yıkılan duvarlar gerici güçleri kaygılandırdı

Vahşi ablukayı destekleyen ABD ile batılı müttefikleri, Gazze halkının etrafına örülen zindan duvarlarını yıkmasından rahatsız oldular. Mısır’daki Amerikancı rejimin şeflerine seslenen Bush liderliğindeki savaş kundakçıları, Hüsnü Mübarek yönetiminden sınırı bir an önce kapatmasını istedi.

Duvarın yıkılmasından önceki günlerde sınırı geçmek isteyen Filistinli kadınlara tazyikli su sıkan Mısır kolluk kuvvetleri, çok sayıda kişiyi yaralamışlardı. Duvarın yıkılmasıyla saldırganlığa ara veren sınır bekçileri, üç gün sonra utanç verici tutumlarına devam ettiler. Üçüncü gün duvarı yeniden inşa edip etten barikat oluşturan kolluk kuvvetlerinin barikatını dağıtan Filistinliler, dördüncü gün ise gaz bombalarıyla karşılandılar. Gazzeliler’in üzerine gaz bombası atan, biber gazı sıkan, havaya ateş açarak kitleyi dağıtmaya çalışan Mısır özel timleri, emperyalist-siyonist güçlerin isteğini yerine getirerek, Filistinlilerin sınırı aşmasını tekrar engellemeye başladılar.

Filistin halkını boğmaya çalışan soykırımcı ablukayı kınamakla yetinen Arap devletleri ise, siyonist zorbalara karşı kılını kıpırdatma gereği duymadılar. Filistin Yönetimi’nin talebiyle toplanan Arap Birliği de, bekleneceği üzere ırkçı-siyonistlere karşı herhangi bir yaptırımda bulunmaya cesaret edemedi. Bölgedeki diğer gerici devletlerin de tutumu farklı olmadı.

Tayyip Erdoğan’ın daha çok AKP’nin tabanına hitap eden işe yaramaz sözleri bile, siyonistler tarafından tepkiyle karşılandı. Dostları Erdoğan’dan eleştiri değil destek bekleyen siyonistler, “vefasızlığa” uğradıklarını dile getirerek, Ankara’daki suç ortaklarını uyardılar.

Avrupa Birliği dahil olmak üzere bazı güçlerin İsrail’i eleştiren titrek açıklamaları oldu, ancak bu açıklamaların hiçbir değeri yoktur. Zira BM Güvenlik Konseyi kararlarını bile dikkate almayan küstah siyonistlerin titrek açıklamaları dikkate almaları söz konusu bile olamaz.

Mahmut Abbas başkanlığındaki El Fetih liderlerinin tutumu da utanç vericidir. Halen emperyalist güç odaklarından çözüm dilenen bu ekip, ortaya kayda değer bir tepki koymaktan aciz kaldı.

Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu toplantılarına katılan Filistin Başbakanı Selam Feyyad, burada yaptığı konuşmada, Gazze’deki durumun giderek kötüleşmekte olduğunu belirterek, İsrail’i, durumu kontrolden tamamen çıkarabilecek şiddet döngüsüne son vermeye çağırmanın ötesine geçemedi. 

Arap Birliği’nin talebiyle sorunu görüşmek üzere toplanan BM Güvenlik Konseyi ise, bekleneceği üzere herhangi bir karar almaktan kaçınarak İsrail’le suç ortaklığını sürdürdü.

Duvarın yıkılmasına sert tepki gösteren siyonist şefler ise, yeni tehditler savurarak, Mısır’ın biran önce Filistinlilerin Gazze’den çıkışına engel olmasını istedi. Aksi halde Gazze ile tüm bağlarını keseceği tehditini savuran ırkçı-siyonistler, İsrail’in Gazze’ye sattığı herşeyi kesebileceğini ilan ettiler. “Gazzeliler Mısır’a geçiyorsa, ihtiyaçlarını Mısır karşılasın” türünden küstah açıklamalarda bulunan bazı İsrailli yetkililer, işgale karşı direndiği sürece Gazze’de yaşayan Filistinlilerin normal yaşama dönemeyeceği tehditini yinelediler.

Emperyalist-siyonist ablukayı kaygıyla izleyen bölge halkları, Filistin halkının üstü açık Gazze zindanı etrafındaki duvarı yıkmasını sevinçle karşıladılar. Gerici zorba rejimlerin baskısı altındaki halkların sokağa taşan tepkileri yetersiz olsa da, direnişçi Filistin halkına destek verdiklerine kuşku yoktur. Ancak bölge halklarının emekçi kesimlerinin tepkilerini sokağa taşırabilmeleri için örgütsüzlük engelini aşmaları gerektiği kesindir.

Duvarı yıkan Gazzelilerin geçici de olsa bir sevinç yaşadığı muhakkak. Yaşananlar, emperyalist-siyonist güçlerden çözüm dilenmenin çürütücü bir bekleyişten öte bir şey sağlamayacağını gösteriyor. Zira bu sınırlardaki başarı da meşru-militan direnişle sağlanabildi. Ancak özgürleşmek için, emperyalist-kapitalist düzenin ördüğü zindan duvarlarını geçici değil kalıcı bir şekilde yıkmak gerekiyor.