1 Şubat 2008 Sayı: SİKB 2008/05

  Kızıl Bayrak'tan
  Bahar dönemini kazanmak için birleşik devrimci direniş!
  TİSK’in işsizlik raporu...
Çete operasyonları neyi anlatıyor?
Bu devlet yalnızca işkencecilerin,
katillerin “baba”sıdır!
AKP gerisinde ordunun da olduğu bir oyunla türbanı sahneye sürüyor…
Zenginlerin insancıl kapitalizmini değil,
“başka bir dünya” istiyoruz!..
  Dağıtım tekellerinin son saldırısı konusunda devrimci yayınların temsilcileri ile konuştuk…
  Kriz kapıda, sendikalar nerede?
Yüksel Akkaya
  SSGSS karşıtı faaliyetlerden...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Emekçi Kadın Kurultayı sözcüsü Meltem Aydın ile kurultaya ilişkin konuştuk...
  Grev ve direnişlerde işçi kadınlar!
  GİSBİR’in “ortaklaşa rekabet” projesine karşı tersane işçilerinin ortak projesi: Grev!
  Nokia patronlarını geriletmek için grevden başka bir seçenek yok!
  1967’den 2000’e FHKC Genel Sekreteri George Habbaş...
  Teslimiyet reddedildi, emperyalist–siyonist abluka delindi!
  Ortadoğu’da tanrı suskun!
Abu Şehmuz Demir
  1980 Tariş Direnişi: Faşizme karşı ileri! Volkan Yaraşır...
  Yargısız infaz talimatı!
M. Can Yüce
  Bir özelleştirme öyküsü: TEKEL
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devletin Kürt sorununa çözüm paketi:

Yeni bir inkar ve imha programı!

Bir süredir, PKK mevzilerine ve Güney Kürdistan topraklarına yönelik gerçekleşen bombardıman ile birlikte, düzen cephesinden Kürt sorununa ilişkin bir “paket”in açılacağı alttan alta dillendiriliyor. Daha önce de Erdoğan’ın Diyarbakır’da “Kürt sorunu” üzerine yaptığı konuşmanın ardından AKP’nin Kürt sorununu çözecek bir plana sahip olduğu yönünde ciddi bir propaganda yürütülmüştü. Fakat daha sonra bu iddialı çıkışın arkasının boş, aldatmaya ve kandırmaya dayalı bir politik manevra olduğu görülmüştü.

Ancak, düzen cephesi de bu arada bu manevra ile önemli siyasi kazanımlar elde etmişti. PKK’ye maledilen çeşitli eylemler ve ordunun operasyonlarını arttırmasıyla büyüyen asker kayıpları kullanılarak AKP’nin “iyi niyetli girişimi”nin PKK ve ordu tarafından baltalandığı görüntüsü oluşturulmuştu. Havuç-sopa taktiğiyle kıskaca alınan Kürt halkı ciddi bir bilinç bulanıklığı ile parçalanarak düzene bağlanmak isteniyordu.

22 Temmuz seçimleriyle AKP’nin Kürt illerinde kazandığı başarıda büyük ölçüde bu oyun önemli bir yer tutmaktadır. İşte bugün alttan alta dillendirilen “paket” de esasında bu oyunun başarı kazandığı ölçüde sürdürülmesinden başka bir anlam taşımamaktadır. Fakat bu kez kullanılan sopa çok daha büyük bir zorbalıkla, Amerikan savaş makinasına binilerek sallanmakta, böylelikle çok daha geniş ölçekli sonuçlar alınmak istenmektedir.

Kürt halkını, kazanma umudunu kırarak düzen içi sahte umutların arkasına bağlamak, bu yönelimin ana amacını oluşturmaktadır. Kürt emekçi halkı siyasal ve moral bakımdan çökertilerek düşkünleştirildiği ölçüde, bu amaca ulaşılabileceklerini düşünmektedirler. İşte bunun için o çok sözü edilen “paket”ten çıka çıka yeni bir itirafçılık politikası çıkmıştır. Devletin yıllardan beri uyguladığı, ama her defasında iflas etmiş olan bu politika mevcut hava bombardımanıyla oluşturulmaya çalışılan psikolojik ortama dayanılarak yeniden yürürlüğe sokulmuştur. Ancak bu politikanın bir kez daha sonuçsuz kalacağı şimdiden net bir şekilde görülmektedir.

Öte taraftan bunu tamamlamak üzere devletin imkanları AKP’nin siyasi etkinliği uğruna seferber edilerek yoksul Kürt halkı onur kırıcı sadakalarla satın alınmaya çalışılmaktadır. Kürt halkının mülk sahibi sınıfları için de katmerli teşvik paketleri açıklanmakta, böylelikle bu kesimler düzene sıkı sıkıya bağlanmaya çalışılmaktadır. Demek ki, düzen cephesinden “paket” olarak alttan alta dillendirilen politika, Kürt halkını düşkünleştirip parçalayarak güçten düşürmekten başka bir anlam taşımamaktadır. İnkar ve imha politikasında esneme yoktur. Bu devlet, hiçbir işe yaramaz kırıntı hakları çok bile görmekte, bunun ötesinde atılacak her türlü siyasi adımı varlık-yokluk sorunu olarak görmekte, inkar ve imha ile yaratılmış sistemi korumak için elinden geleni yapmaktadır.

İşte genel hatlarıyla böyle olan, ayrıntıya inildiğinde ise geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan ilköğretim düzeyindeki Kürt çocuklarını Çanakkale’ye götürmek biçimindeki sistemli asimilasyon politikalarına kadar ince biçimleri olan devletin Kürt paketi bundan ibarettir. Bu politikanın ne denli eski ve çürümeye yüz tutmuş bir politika olduğunu ise yine geçtiğimiz günlerde gün yüzüne çıkmış bulunan bir belge ortaya çıkarmıştır.

Can Dündar ve Rıdvan Akar tarafından kitaplaştırılan Ecevit’in “gizli arşivi” ile birlikte ortaya çıkan bu belge devletin Kürt halkına yönelik yürüttüğü onlarca yıla yayılmış olan inkar ve imha siyasetinin boyutlarını ele vermekte ve bugünü anlamakta yardımcı olmaktadır. 27 Mayıs darbesinden sonra DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) bünyesinde oluşturulan bir komisyonca hazırlanan ve dönemin generallerince hükümete sunulan plan, “kendilerini Kürt sananlar” denilerek inkar edilen Kürt halkını asimile etmek için kapsamlı bir programın yürürlüğe sokulmasını, bununla birlikte ise sorunu kökten çözmek üzere halkın bölgeden sökülüp Karedeniz başta olmak üzere diğer bölgelere zorla göç ettirilmesi ve onlardan boşalacak yerlerin Türklerle doldurularak bölgenin Türkleştirilmesini içermektedir.

Ecevit’in “gizli arşivi”nde bulunmakla birlikte, belgede ifade edilen inkar ve imha siyasetinin sonraki yıllarda büyük ölçüde uygulandığı biliniyor. Sömürgeci devlet, bu kapsamlı inkar ve imha politikasıyla sonuç almaya çalışmış, Kürt halkına büyük acılar ve kırımlar yaşatmıştır. Fakat buna karşın Kürt halkı, direnişin yolunu tutarak bu inkar ve imha politikasını boşa çıkarmıştır. Sonradan bu inkar ve imha programının uygulanmasında görev alan generallerin kabul ettikleri gibi, Kürt halkının ulusal direnciyle tuz buz olmuştur.

Buna karşın bugün Kürt sorununa çözüm olarak öne sürülen “paket” özü itibariyle bu programdan farklı değildir. Her ne kadar devlet, artık Kürt olmadığı iddiasını bir tarafa bırakmışsa da, Kürt halkının asimilasyonu ve ulusal varlığının ortadan kaldırılması için yapılmak istenenler bakımından özünde bir değişiklik bulunmamaktadır. Irak ve İran Kürtleriyle bağların kesilmesi, bölgenin Kürt halkından arındırılması, Kürt gençliğinin işbirlikçi Kürt sınıfları aracılığıyla düzene entegre edilmesi vb. bunun böyle olduğunu göstermektedir.

Bu benzerlik, esasında devletin Kürt sorunundaki çözümsüzlüğünü göstermektedir. Bu ve benzeri politikalar her ne kadar Kürt halkını bir zaman için oyalasa ve yolundan alıkoysa da, durdurma şansına sahip değildir. Kürt emekçi halkı, geçmişte olduğu gibi bugün de, kendini aşarak kendisini geleceğe ve özgürlüğe taşıyacak dinamikleri bağrındanww çıkaracaktır. Bir kez daha sömürgeci inkar ve imha siyaseti aşılacak, Kürt emekçi halkı onurunu teslim etmeyecektir. 


1960’lı yıllarda hazırlanan Kürt halkını inkar ve imha programı!

- Asimilasyon: Halihazır İskân Kanunu ve tatbikatını, tesbit edilen politika ihtiyaçlarını karşılayacak ve asimilasyon temin edecek şekilde incelemek ve tadil etmek...

- Hicret: Bölgenin, kendilerini Kürt sananlar lehindeki nüfus strüktürünü, Türk lehine çevirmek için, bölgelerindeki iktisadi şartların zorluğu karşısında başka taraflara hicrete mecbur kalan Karadeniz sahillerindeki fazla nüfusla, memleket dışından gelen Türkleri bu bölgeye yerleştirmek, bölgedeki kendilerini Kürt sananları bölge dışına hicrete teşvik ve bu hicreti finanse ederek, memleketin Türk çocuğu bulunan yerlerine iskân etmek...

- Irak Kürtleri’nden ayırmak: Türkiye’de kendilerini Kürt sananlarla İran ve Irak’taki Kürtlerin irtibatını kesme bakımından bölgeyi, kendilerini Kürt sananların çoğunluğunu dağıtmak üzere, sistemli bir şekilde bölecek iskân sahalarına ayırmak...

- Kontenjan kadro: Bölgeden batıya ve batıdan bölgeye nüfus akışını temin maksadıyla, doğu ve batıda resmi ve özel sektöre ait sınai, zirai ve ticari tesislerin personel kadrosunun muayyen bir nisbetini, diğer bölge halkından olan işçiler için kontenjan olarak tefrik etmek...

- Misyoner yetiştirmek: Planlanan bölge okulları, köy okulları ve meslek okullarının faaliyete geçirilmesi... kız ve erkek misyoner yetiştirilmesi ve bunun için hususi müessese kurulması... Bölge halkından kabiliyetli ve küçükten asimile edilen gençlere yüksek tahsil imkanları sağlanması...

- Kürt memurlar: Doğuya kendilerini Kürt sananlardan vali, kaymakam, hâkim, jandarma subayı, ordu subayı, assubay, öğretmen, memur gönderilmesi...

- Radyoda propoganda: Radyo vasıtasıyla Türkçe güfteleriyle mahalli havaların çalınması ve mahalli radyoların, bölge için, propaganda uzmanlarından müteşekkil gruplar tarafından hazırlanacak programları yayması...

- İnandırma faaliyeti: Irk bakımından, Türk siyasi düzeninin kendi menfaatleri bakımından en elverişli, en emin ve en çok imkan sağlayan düzen olduğunu telkin eden bir inandırma faaliyetine girişilmesi...

- Tiyatrocular, aşıklar: Uzmanlar tarafından hazırlanmış skeçler oynayacak küçük tiyatro ekiplerine, bölgenin lisanına vakıf saz şairlerine yukarıdaki fikirlerin aşılanması...

- Kürt meselesi yoktur: Dünya entelektüel muhitine Türkiye’de bir Kürt meselesinin mevcut olmadığının anlatılması...

- Doğu’nun Türk tarihi: Bir üniversiteye bağlı derhal bir Türkoloji Enstitüsü kurularak, kendini Kürt sananların menşelerinin Türk olduğunun ispat olunarak yayınlanması... Doğunun Türk tarihinin yazılarak neşredilmesi...

- Dağlı Türkler: İslam Ansiklopedisi, Rus âlim ve politikacısı Minovski’nin tarafgirane bir surette, kendini Kürt sananların menşeinin İrani olduğunu iddia eden yazısını alarak, kendilerini Kürt sananlar kısmında neşretmekle, Lozan’da delegelere kabul ettirilen, kendilerini Kürt sananların dağlı Türkler olup, menşelerinin Turani olduğu tezi ile de tezada düşülmüştür. Doğulu münevverler arasında münakaşayı mucip olan ve ayrılık taraftarlarına tutamak veren bu hatanın, derhal tashih edilmesi...

- Menşeleri Turan: Kendilerini Kürt sananların, menşelerinin Turani kavimlere dayandığı hakkında, çeşitli yönlerden arayışlar yapılmaya ve neticelerinin türlü neşir vasıtalarıyla yayılması..