1 Şubat 2008 Sayı: SİKB 2008/05

  Kızıl Bayrak'tan
  Bahar dönemini kazanmak için birleşik devrimci direniş!
  TİSK’in işsizlik raporu...
Çete operasyonları neyi anlatıyor?
Bu devlet yalnızca işkencecilerin,
katillerin “baba”sıdır!
AKP gerisinde ordunun da olduğu bir oyunla türbanı sahneye sürüyor…
Zenginlerin insancıl kapitalizmini değil,
“başka bir dünya” istiyoruz!..
  Dağıtım tekellerinin son saldırısı konusunda devrimci yayınların temsilcileri ile konuştuk…
  Kriz kapıda, sendikalar nerede?
Yüksel Akkaya
  SSGSS karşıtı faaliyetlerden...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Emekçi Kadın Kurultayı sözcüsü Meltem Aydın ile kurultaya ilişkin konuştuk...
  Grev ve direnişlerde işçi kadınlar!
  GİSBİR’in “ortaklaşa rekabet” projesine karşı tersane işçilerinin ortak projesi: Grev!
  Nokia patronlarını geriletmek için grevden başka bir seçenek yok!
  1967’den 2000’e FHKC Genel Sekreteri George Habbaş...
  Teslimiyet reddedildi, emperyalist–siyonist abluka delindi!
  Ortadoğu’da tanrı suskun!
Abu Şehmuz Demir
  1980 Tariş Direnişi: Faşizme karşı ileri! Volkan Yaraşır...
  Yargısız infaz talimatı!
M. Can Yüce
  Bir özelleştirme öyküsü: TEKEL
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Feshane’den Novamed’e… 

Grev ve direnişlerde işçi kadınlar!

Emekçi kadınlar ücretli kölelik düzenine çifte prangalarla bağlıdır. Bu düzen altında yaşanan sömürünün, baskının ve eşitsizliğin sonuçlarını hem sınıfsal kimliğinden hem de cins kimliğinden dolayı iki kat daha fazla yaşamaktadır. Emekçi kadınların bu sömürü düzeninden kurtulması için sınıfsal mücadele içindeki yerini alması gerekmektedir. Geleneksel birçok etken kadınların sınıfsal mücadele içindeki yerini almasının önüne geçebilmektedir. Bu durum kadınlar içinde yapılacak siyasal çalışmanın önemini bir kat daha artırmaktadır. Mücadele tarihimizde birçok örneği olduğu üzere, kendilerini saran çifte prangalardan kurtulan kadınlar direniş süreçlerinde en ön saflarda yer almakta, direnişin yükünü göğüslemekte ve direnişle beraber değişip dönüşmektedir.

İşçi hareketinin gelişmesinin her döneminde işçi kadınlar bu mücadelenin bir parçası olmuşlardır. Yaşadığımız coğrafyada bu anlamda öne çıkan grevci ve direnişçi kadın işçilerinin örneklerine bakıldığında Osmanlı döneminden itibaren çalışma yaşamına giren kadınların işçi hareketinin her adımında olduğu görülecektir. Osmanlı’ nın geri feodal ilişkileri altında işçi kadınların öne çıkan direnişçi kimlikleri, bir kez daha sınıfsal mücadelenin kadınların özgürleşmesinde oynadığı rolü göstermesi açısından anlamlıdır.

O dönemle ilgili kaynaklara bakıldığında, Osmanlı döneminde kadınları görmezden gelen egemen anlayış nedeniyle kadınlar 1882’ye dek nüfus istatistiklerinde bile yer almamaktadır. Kadınlar ilk defa 1913 yılında sanayi istatistiklerinde yer almaya başlamışlardır. O dönemlere ait kimi belgelerden kadınların dokuma, gıda gibi işkollarında daha yoğunluklu çalıştıkları ve sanayinin gelişimine bağlı olarak tütün, sigara ve kimya ile ilgili işyerlerinde kadın emeğinin kullanıldığı görülmektedir. Her ne kadar resmi istatistiklerde yer almasalar da kadın işçiler esas olması gereken yer olan mücadele tarihimizde yer almışlardır. Bu tarihte, kadınların mücadele taleplerine ve direniş örneklerine baktığımızda pek çok deneyimle karşılaşmaktayız.

1850’lerden sonraki gelişen sanayi dallarında çoklukla kadın emeği kullanılıyor. Ucuz olduğu için tercih edilen kadın emeğine erkeklerin yarı ücreti kadar bir ödeme yapılıyordu. Selanik bükümhanelerinde çalışanların dörtte üçü 12-18 yaş arası kızlardı ve erkeklerin yarı ücretine, yazın 15 saat, kışın 10 saat çalışıyorlardı. Akşam yemek için 35 dakika mola, kahvaltı için sabah molası yoktu.

İşçilerin ilk tepkisel örneği olan, makine kırıcılık, Osmanlı döneminde de görülmektedir. İşlerini kaybetme korkusuyla girişilen bu eylemler, dokuma işkolunda ağırlıklı olarak çalışan kadın işçileri etkilemiştir. Dokuma işkolunda makineleşmenin başlamasıyla işçi kadınlar arasında görülen ilk eylem 1851’de Samakov’da yaşanmıştır. Kadın işçiler mekanik bir tekstil tarağına karşı çıkarak kürek, balta ve sopalarla dokuma atölyesine hücum etmişlerdir. Bu tarağın bir daha kullanılmayacağı sözü verilmesinden sonra, tarağı kırmaktan ve atölyeyi tahrip etmekten vazgeçmişlerdir. 1908 yılında Uşaklı halı dokumacılarının, ki çoğu kadındır, isyanı yine makine tahrip olayıdır.

Osmanlı dönemlerinde işçileri mücadeleye iten sebepler daha çok ağır çalışma koşulları ve düşük ücretler olmuştur. İşçiler, uzun saatler çalıştırılmasına rağmen düşük ücretler alıyor, ancak bu ücretler bile zorla ödeniyordu. Kadın işçilerin ücretlerin ödenmemesi sonucu yaptıkları eylemlere ilişkin İstanbul’da yayımlanan The Levant Herald gazetesinin 4 Ocak 1867 tarihli sayısında şu bilgiye rastlıyoruz:

Maliyeden 20-30 parayı geçmeyen alacakları olan bir küme kadın tekrar ücretlerinin ödenmesi isteğinde bulundular. Cevap olarak alışılmış ‘para yok’ sözünü işiten kadınlar gittikçe daha fazla şamata yapmaya başladılar ve dışardan müdahaleyle sustular. Çıkan kargaşalıkta kadınların bir çoğunun itilip kakıldığı söylenmektedir.”

Bu gazete haberinin gösterdiği gibi toplumsal planda ikincil konum, ağır baskı altında horlanan ve sessiz itaatkar rolü istenen kadınlar, emeklerine sahip çıkmak için seslerini yükseltmeye daha o yıllardan başlamışlardır. Kadın işçiler bu dönemlerde kendileri dışında, eşleri ve oğulları için de çeşitli direnişlere destek vermişlerdir. Ocak 1873 yılında tersane işçilerinin grevinde, işçilerin Babıali’ye yürüyüşlerinde ve toplantılarında işçi eşleri ve anneleri de yer almaktadır. (27 Ocak tarihli Hadika gazetesi haberi)

Yine 1876 yılının Mayıs ayında yaşanan tersane grevine ilişkin La Turquie gazetesinde şu haber yer alıyor:

Bu işçiler( grev kırıcı) işten çıktıklarında grevcilerin saldırısına uğramışlar ve pek çok işçi yaralanmıştır. Silahlı birlikler tarafları dağıtılmıştır. Grevci işçilerin eşlerinin de en az kendileri kadar saldırgan oldukları ve sopalarla silahlanmış ‘hanum’ birliklerinin tersanenin kapısında durarak çalışmak isteyenlere sopa yağdırdıkları söylenmektedir.”

Grevci eşleri yine aynı yıllarda tramvayların sefere çıkmasını engellemek amacıyla sık sık ‘rayların üzerine yatma’ eylemi yapmaktaydılar.

1872-1907 arası dönemde Osmanlı’da 50 grev olduğu bilinmektedir. Bu grevlerin 9’u kadınların çalıştığı dokuma işkolunda gerçekleşmiştir. Bu dönemde örnek olarak gösterilen 1876 Ağustos ayında Feshane Grevi’nde 50 kadın işçi, grevin örgütleyicisi ve yürütücüsü olmuşlardır. 50 kadar Rum ve Ermeni kadın işçi Babıali’ye yürüyüş düzenlemiş, sadrazamdan ödenmeyen ücretlerinin ödenmesini istemişlerdir.

Osmanlı’da gelişen işçi hareketinin en hareketli dönemi II. Meşrutiyet’in ilanı sonrası, yani 23 Temmuz’la 31 Ekim 1908 arasındaki dönem olmuştur. O dönemlerde grevlerin talepleri arasında uzun çalışma saatleri, düşük ücretler ve işçi sağlığı ile ilgili talepler bulunmaktadır. Bu tarihler arasında İstanbul, Selanik, İskece, Vidin, Kavala, Drama, İzmir, Adana, Üsküp, Varna gibi birçok yerde 100’ü aşkın grev örgütlenmiştir. Bu grevlerin 40’a yakını kadın işçilerin ağırlıklı olduğu gıda ve dokuma işkollarında yaşanmıştır. Tütün, kumaş, deri, halı vb. işyerlerinde çalışan kadınlar bu grevlerde grev komiteleri oluşturmuşlar ve bu komitelerde aktif yer almışlardır. Bu dönemlere ait belgelerde Kavala ve Drama’daki 14 bin tütün işçisinin katıldığı grevin önderi olarak Vera adlı bir işçi kadın bilinmektedir. Kadın işçilerin bu grevdeki talepleri arasında “işgünün yazın 9, kışın 8 saate indirilmesi, gündeliklerin 18 kuruşa çıkartılması, işyerlerinde tükürük kapları, içme suyu, havalandırma tesisatı bulundurulması” bulunmaktadır.

Kadın işçilerin 1908 yılında gösterdiği direniş örneklerinden biri de Sivas’ta yaşanmıştır. O dönemin çalışma koşulları o kadar kötüdür ki, 16 saat varan iş günü sonunda alınan günlük ücret bir ekmek almaya dahi yetmez. Bu koşullara isyan eden kadın işçiler Sivas Belediyesi’ne doğru yürüyüşe geçmişler, belediye başkanının evini taşlayarak buğday depolarına el koymuşlardır.

1908’de yaşanan bir diğer grevse, 1908 İzmir-Aydın demiryolu grevidir. Bu grevde, grevcilerle, güvenlik güçleri arasındaki çatışmaya kadınlar da katılmıştır. 1 Ekim 1910 yılında ise, Bursa’da greve giden 30 bin işçiden çoğu kadındır. Bu dönemde Bilecik’te de ipek işçileri greve gitmiştir.

Cumhuriyet döneminde de kadın ve çocuk emeği yaygın kullanılmıştır. Kadın işçiler bu dönemde emeklerini korumaya yönelik çeşitli talepler ileri sürmüşlerdir. Bunlar arasında kadın işçilere doğum öncesi ve sonrasında 8 haftalık izin verilmesi, kadınların madenlerde çalıştırılmalarının yasaklanması, işyerlerinde emzikhanelerin açılması vb. bulunmaktadır. Kadın işçiler bu taleplerini 1923’te İzmir’de düzenlenen 1. İktisat Kongresi’ne taşımışlar ve talepler kongrede karar altına alınmıştır. (Bu dönemde sosyalist Ekim Devrimi’nin genel işçi hareketindeki etkisi ve bu etkinin burjuva cumhuriyetine basıncı unutulmamalıdır.) 1923 yılında İzmir Mensucat adlı tekstilde grev yapılmıştır. 1931 ve 1936 yıllarında da tekstil işçilerinin grevleri görülmektedir.

Bu topraklarda sınıf hareketinin inişli-çıkışlı seyri içinde kadın işçiler her zaman mücadele içindeki yerlerini almışlardır. ‘60 yıllarda hareketlenen sınıf bölükleri içinde kadın işçiler yine eskiden olduğu gibi ya bizzat işin yürütücüsü ya da destekçisi olmuşlardır. Kadınların 15-16 Haziran direnişine de etkin bir biçimde katıldıkları bilinmektedir.

Mücadele tarihimizin yakın dönemlerinde de pek çok örnekle karşılaşmaktayız. Örneğin, 1991 yılında Zonguldak büyük maden direnişinde, Mengen barikatına işçiler eşleriyle birlikte dayandılar. Örnekler çoğaltılabilir... 2001 Aymasan’da sendikal mücadele için direnen kadın işçiler, özelleştirme karşıtı mücadelesinde Sümerbank direnişinde ön saflardaki kadın işçiler ya da 2005’te Coca-Cola direnişinde eşlerine destek veren emekçi kadınlar. Sınıf hareketi ve eylemi içinde kadınların oynayabilecekleri aktif ve etkin rollerin örneklerindendir.

Ve Novamed grevi… Bu, grevci kadın işçilerin mücadele azmini ve gücünü gösteren en yakın örnektir. Novamed İlaç Fabrikası’nda 447 gündür grevlerini sürdüren Petrol-İş üyesi 80’i kadın 83 işçi, direnişlerini sendika ve toplu sözleşme hakkını kazanarak sonuçlandırdı. Kadın işçiler, 447 gün emek sömürüsüne olduğu kadar işyerinde taciz boyutuna varan uygulamalara karşı direndi ve kazandılar.

Bu topraklarda Feshaneden Novamed’e kadın işçiler grev nöbeti tutmayan hala devam ediyor. Kadınların emeğini ve bedenini katbekat sömüren bu düzen yıkılana kadar da kadınlar grev ve direnişlerde en önde olmaya devam edecek. Emekçi kadınlar kendilerini saran kölelik prangalarını mücadele alanlarında bir bir parçalayacak. Sömürüsüz bir dünya elde edene dek bu mücadelede var olmaya devam edecek!

 

Yararlanılan Kaynaklar:

* KARAKIŞLA, Y.S., “Osmanlı Sanayi İşçisi Sınıfının Doğuşu, 1839-1923”,

Osmanlı’dan Cumhuriyet Türkiyesi’ne İşçiler, 1839-1950 içinde, der: D. Quataert

& E.J.Zurcher, İstanbul, İletişim Yayınları, 1998

* QUATAERT, D., “Selanik’te İşçiler, 1850-1912”, Osmanlı’dan Cumhuriyet

Türkiyesi’ne İşçiler, 1839-1950 içinde, der: D. Quataert & E.J. Zurcher, İstanbul
İletişim Yayınları, 1998

 

Çiğli İKSE Kadın Komisyonu üyesi bir emekçi ile konuştuk...

“Örgütlü mücadele için bir adım ileri!”

- İşçi Kültür Sanat Evi kadın komisyonu ne zamandır çalışma yürütüyor, çalışmalarını hakkında kısaca bilgi verir misiniz?

-  Geçen yıl kadın komisyonunun ilk adımları atıldı. Daha çok komisyon üyelerini bilinçlendirmek amaçlı içe dönük etkinlikler yaptık. Kasım ayından itibaren de bölgemizdeki emekçi kadınları bilinçlendirmeye yönelik çeşitli etkinlikler gerçekleştirdik. Daha sonra her hafta kadınların sorunlarını gündeme getiren seminerler düzenledik. Çalışmalarımızı daha sistemli ve programlı hale getirmek, daha çok emekçi kadını bu sürecin bir parçası yapmak için bir kadın kurultayı düzenleme ihtiyacı duyduk.17 Şubat’ta Çiğli’de emekçi kadınlarla birlikte kurultayı yapacağız.

- Kurultay yapma ihtiyacını biraz daha açabilir misiniz?

- Bu düzende kadınlar yaşamın her alanında baskıya, sömürüye, zulme ve şiddete maruz kalmaktadır. Biz de Çiğli’de işçi ve emekçi kadınların yaşadıkları bu sorunları gündeme getirerek, onlarında bu sorunlara karşı duyarlı olmalarını sağlamak ve bu sorunları birlikte tartışıp, çözüm yollarını birlikte aramak istiyoruz. Bu sorunları aşmanın yolunun örgütlü mücadeleden geçtiğini göstererek, onları mücadelede bir adım öne çıkmaya çağıracağız.

- Kurultay çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?

- Haftalık düzenli toplantılarla kolektif bir biçimde tebliğ hazırlıklarına başladık. Tartışmalarımız sonucunda Çiğli Organize’de çalışan kadınların yaşadığı önemli sorunlardan bir tanesinin de kreş ihtiyacı olduğunu belirleyerek, “Çiğli Organize’de ücretsiz nitelikli kreş!” talebiyle bir çalışma başlattık. Bunun için merkezde ve semt pazarlarında imza masaları açtık, bildiriler dağıttık. Emekçi semtlerine giderek imza topladık. Bu sayede kadınlarla bire bir konuşma fırsatı yakaladık. Bu çalışmanın sonucunda topladığımız imzaları 2 Şubat’ ta yapacağımız basın açıklaması ile birlikte Çalışma Bakanlığı’na ve Çiğli Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü’ne göndereceğiz.

Kurultayda işçi kadınların emeklerini korumaya yönelik kreş talebi dışında, gece çalışma vb. talepleri de geniş bir şekilde ele alacağız. Çalışmalarımıza başlamadan önce komisyonumuz dayanışma ve tanışma amaçlı bir kermes düzenlemişti. 3 Şubat’ta da yine bu amaçla bir şenlik düzenliyoruz. Şenlik programımızda, komisyonumuzun hazırladığı sanatsal etkinliklerle birlikte yine komisyon üyelerinin ve destek veren kadınların kendi el emekleriyle hazırladıkları ürünlerle oluşturduğumuz  kermes açılışı olacak. Daha çok emekçi kadına ulaşmak için, kurultaya davet amaçlı bildiri, afiş vb. çalışmalar dışında ev ziyaretleri yapıyoruz. Önümüzdeki günlerde emekçi kadınlarla daha geniş toplantılar yapmayı planlıyoruz. Kurultay sonrasında çalışmalarımız, kurultayda aldığımız kararlar doğrultusunda oluşturacağımız çalışma takvimi ile yeni hedeflerle devam edecek.

- Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

- Bu düzende sorunlarımıza çözüm bulabilmenin tek yolu örgütlü mücadeleden geçiyor. Bölgemizdeki işçi ve emekçi kadınların, bu çalışmalar sonucunda örgütlü mücadelede bir adım öne çıkacağına inanıyoruz.

Kızıl Bayrak / Çiğli

 

Özgürlük ve eşitlik için bir adım ileri!

 

Emekçi Kadınlar!

Evde, işte, sokakta toplumsal yaşamın her alanında çifte sömürüye, baskıya ve eşitsizliğe maruz kalmaktayız. Ömrümüz, fabrikalarda, işyerlerinde  uzun ve ağır çalışma koşulları altında tükenir. Ama bizler için mesai bitmez. Eve geldiğimizde bizi bekleyen yine birçok iş vardır. Ev işi ve çocuk bakımı “kadın işi” olarak görüldüğü için tam gün çalışırız. Emeğimizin karşılığını ise hiçbir zaman alamayız. Bizi sömürenler, zenginliklerine zenginlik katarken milyonlarca işçi ve emekçi yoksulluğa mahkum edilir. Biz çalıştıkça, onlar zenginleşir. İşte bu kapitalist sömürü düzeni altında emeğimiz ve bedenimiz kat be kat sömürülmektedir.

Nasıl mı?

Düşük ücretlere mahkum ediliyoruz. Sigortamız tam yatırılırsa kendimizi şanslı sayıyoruz. Fazla mesai ve gece çalışmasına boyun eğiyoruz. İşyerlerimizde ne kreş ne de emzirme odası var. Bu nedenle çocuklarımıza bakmak için işsizliğe mahkum ediliyoruz. Gündemde olan SSGSS Yasa Tasarısı ile sağlık ve emeklilik  hakkımız elimizden alınıyor. Bunlar yaşadığımız sorunların bir kısmı! Ya evde yaşadıklarımız, sokakta karşılaştıklarımız? Baskı ve şiddet yaşamımızı tehdit ediyor. Yüzyıllardır toplumsal yaşamda ikincil konumda görülüyor, aşağılanıyor, eziliyoruz.

Artık YETER!

Bizler özgürlük ve eşitlik  istiyoruz! Sömürünün, baskının, şiddetin ve her türden gericiliğin olmadığı bir yaşam istiyoruz! İşte bu nedenle emekçi kadınları, ezilmeye ve sömürülmeye karşı başkaldırmaya çağırıyoruz!

İşçi Kültür Sanat Evi Kadın Komisyonu olarak diyoruz  ki; bize dayatılan sömürü ve baskı dolu bu yaşam bir kader değil! Mücadele edersek bu yaşamı değiştirebiliriz! 

Emekçi kadınlar! Gelin bu yaşamı hep birlikte değiştirelim! Özgürlük ve eşitlik için verilen bu mücadelede bir adım öne çıkalım! Şimdiye kadar hep sustuk, susturulduk! Düşüncemiz yok sayıldı. Artık sözümüzü söyleme zamanı geldi. Toplumsal yaşamın her alanında karşılaştığımız sorunları konuşmak ve çözüm üretmek için toplanıyoruz!

EMEKÇİ KADIN KURULTAYI DÜZENLİYORUZ!

“Haydi... Bir türkü söyleyelim, değişen sözcüklerle bir türkü,

Ezgisi daha önce bilinmeyen,

Bir türkü söyleyelim hep birlikte…”

Siz de  var mısınız yaşamı hep birlikte değiştirmeye?

Var mısınız,  hep birlikte konuşup, çözüm üretmeye?

Var mısınız, bu mücadeleyi büyütmeye!

Bu mücadelede “ben de varım” diyorsan,

Artık yeter, bu böyle gelmiş, böyle gitmeyecek, bu kaderi biz yazmadık, bozacak olan biziz diyorsan;

Emekçi Kadın Kurultayı’nda buluşalım!

Tarih: 17 Şubat Pazar

Başlama saati: 13.00

Yer: İşçi Kültür Sanat Evi

Adres: Çelik İş Merkezi K:1, D:2, Egekent girişi/Çiğli

Tel: 329 64 36