1 Şubat 2008 Sayı: SİKB 2008/05

  Kızıl Bayrak'tan
  Bahar dönemini kazanmak için birleşik devrimci direniş!
  TİSK’in işsizlik raporu...
Çete operasyonları neyi anlatıyor?
Bu devlet yalnızca işkencecilerin,
katillerin “baba”sıdır!
AKP gerisinde ordunun da olduğu bir oyunla türbanı sahneye sürüyor…
Zenginlerin insancıl kapitalizmini değil,
“başka bir dünya” istiyoruz!..
  Dağıtım tekellerinin son saldırısı konusunda devrimci yayınların temsilcileri ile konuştuk…
  Kriz kapıda, sendikalar nerede?
Yüksel Akkaya
  SSGSS karşıtı faaliyetlerden...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Emekçi Kadın Kurultayı sözcüsü Meltem Aydın ile kurultaya ilişkin konuştuk...
  Grev ve direnişlerde işçi kadınlar!
  GİSBİR’in “ortaklaşa rekabet” projesine karşı tersane işçilerinin ortak projesi: Grev!
  Nokia patronlarını geriletmek için grevden başka bir seçenek yok!
  1967’den 2000’e FHKC Genel Sekreteri George Habbaş...
  Teslimiyet reddedildi, emperyalist–siyonist abluka delindi!
  Ortadoğu’da tanrı suskun!
Abu Şehmuz Demir
  1980 Tariş Direnişi: Faşizme karşı ileri! Volkan Yaraşır...
  Yargısız infaz talimatı!
M. Can Yüce
  Bir özelleştirme öyküsü: TEKEL
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Gates ve Derviş tartışması üstüne...

Zenginlerin insancıl kapitalizmini değil, “başka bir dünya” istiyoruz!..

Dünya Ekonomik Forumu, pek çok “ciddi” konunun yanı sıra, Bill Gates’in şovuna da ev sahipliği yaptı. Temmuz ayında Microsoft’tan ayrılarak kendini yoksullukla mücadeleye adayacağını daha önce ilan etmiş bulunan bu “en zengin” ünvanlı kapitalist, Ekonomik Forum’da, kapitalizmi sadece zenginlere değil yoksullara da hizmet eder hale getirmeyi önermiş.

Bu, kapitalist düzen cenahında yeni icat edilmiş bir sahtekarlık olmadığı halde, Bill Gates gibi birinin ağzından çıkınca bir komedi senaryosuna dönüşüyor. Daha önceleri de, insancıl kapitalizm tezleri eşliğinde kapitalizm savunulmaya çalışılmış ama tutmamıştı. Gates’inki ne kadar “tutar”, göreceğiz.

Ama önce Gates’in kendini yoksullukla mücadeleye adama senaryosu üstünde durulabilir. Bunu nasıl yapacak dersiniz? Milyonların yoksullaştırılmasında önemli bir payı bulunan birikimlerini gerisin geri yoksullara mı dağıtacak!

Açıktır ki Gates’in önerisi kendine özgü yanlar taşımıyor. Sözünü ettiği kapitalizmin “yoksullara da” hizmet eder hale getirilmesidir. Yani olayın şahsi bir yanı bulunmamaktadır. Bu ise, Gates’i, kendini en zengin hale getiren kapitalist düzene bir başka cepheden, ideolojik/demagojik alandan hizmete adama pozisyonuna yerleştiriyor.

Söz konusu Gates gibi bir kapitalist olunca, yaptığı anlaşılmaz da değil. Asıl anlaşılmaz olan, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş’in Gates’in tezine yönelttiği itirazdır. Daha doğrusu, Derviş’in neye itiraz ettiği bile anlaşılamıyor! İtirazı, kapitalizmin yoksullara da hizmet etmesine midir, yoksa kapitalizmin kendisine midir, belli değil! Bir yandan serbest piyasa ekonomisini (kapitalizmi) desteklediğini söyleyen Derviş, diğer yandan, kapitalizmin sermayenin hakimiyeti olduğunu ve “sermayenin hakimiyetini bir toplum modeli olarak hiçbir zaman kabul edeme”yeceğini belirtiyor. Desteklediğini söylediği serbest piyasa ekonomisinde başka neyin, kimin hakimiyetinin olabileceğine, sermaye sınıfının değilse, hangi sınıfın hakimiyetini düşündüğüne dair tek sözcük çıkmıyor ağzından.

Nasıl çıksın, bu birbirini dışlayan, birbirine karşıt söylemin üstüne söylenebilecek tek söz yok ki!..

Gates’in açıklamaları üstüne açıklama yapan “Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı” Derviş, böylece perdesi açılan komedi sahnesine dalmış bulunuyor.

Derviş’in bu arada söylediği başka şeyler ise, acaba yine kriz yaklaşmışken, yine politikanın hizmetine mi hazırlandığını sorduruyor. Zaten, önceki krizde üstlendiği politik görevine tam ısınamadan ayrılmak zorunda kalmıştı. Görünen o ki, yeniden “sosyal demokrat” pozlarıyla görev almaya hazır. Buradan da anlaşıldığı kadarıyla, ABD’de pimi çekilen kriz bombasının Türkiye’de patlaması uzak bir ihtimal değil.

“Büyük insanlığı” planlı/programlı bir tarzda yıkıma sürükleyen kapitalizm ve insancıllık sözcüklerinin asla bir araya gelmeyeceği, getirilemeyeceği açıktır. Ayrıca, insancıllık, insanların büyük çoğunluğunu sefalete sürükleyip sonra da sadaka yardımlarıyla kandırmaya çalışmak da değildir. İnsancıllık, en gerçekçi uygulamasını sosyalizmde görebileceğimiz, insanı temel alan, insan için, insana hizmet için örgütlenen bir iktisadi, sosyal, siyasal düzenle yaşanabilecek bir ütopyadır. Yani, insancıllıktan bahsetmek için, öncelikle onun katili konumundaki kapitalizmin karşıtlığından bahsetmek gerekir. İnsancıllık, yoksullara sadaka dağıtarak değil, yoksulluğu ortadan kaldırarak ortaya konabilir.

Ne Gates’in insancıl kapitalizm zırvası ve ne de Derviş’in Gates’in zırvasını aratmayacak itirazı, kapitalizmi dışlamadığı, hatta savunduğu oranda hümanist olabilir. Hatta hümanizmin karikatürü bile olamazlar.

Ancak insanlık, böyle yavelerle avutulamayacak kadar kapitalizme aşinadır. Büyük insanlık kapitalizm hakkındaki düşüncesini, özetle, önceki Ekonomik Forumlarda dile getirmiş bulunuyor:

Başka bir dünya mümkün!..

 

Faşist devlet terörü işbaşında!

“Temel Ceza Kanunları”na uyum adını taşıyan 170 maddelik yasa tasarısı 23 Ocak günü TBMM’de kabul edildi.

Bundan iki ay önce kamuoyunun gündemine gelen yasa tasarısı, ilgili-ilgisiz kimi maddeleri öne çıkartılarak tartışılmıştı. Sahte doktora ve dişçiye, zeytinliğe bakmayan üreticiye, kaldırımda kitap satana, çocuğunu okula göndermeyene, ara duraklar dışında yolcu indiren şoföre vb. hapis ve para cezalarını içeren maddeler ile dikkat çekmişti. Yasanın bir dizi maddesini incelediğinde, toplumsal hayatın tümüyle denetim altına almayı amaçlandığı görülecektir

Ancak yasanın bundan öte bir anlamı var. Son haliyle yasa, sermaye düzeninin baskı ve terörünü arttıracak yeni düzenlemeleri içeriyor. İşçi ve emekçilerin hak arama mücadelesinden demokratik hak ve özgürlük istemlerine kadar birçok alanda toplumsal dinamikleri sindirmeyi amaçlıyor. Bunların başında da işçi sınıfının örgütlenmesine ve mücadelesine yönelik saldırılar geliyor.

Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’ndaki “kanunsuz grev” tanımlaması aynen korunuyor. Ancak yeni düzenleme ile birlikte kanunsuz grev kararı alanlara uygulanacak olan cezalarda artışa gidiliyor. Buna göre, şartlar gerçekleşmeden grev kararı alanlar ile bu kararı teşvik edenler, zorlayanlar ya da propagandasını yapanlar 3 aya kadar, bu greve katılanlar ise 6 aydan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılacaklar. Yine grevin sürekli ya da geçici olarak yasaklandığı işyerlerinde bu kararı verenler, teşvik edenler, zorlayanlar veya propagandasını yapanlar 2 aydan 6 aya kadar hapis cezası verilecek, buna katılanlar 6 aydan 3 yıla kadar hapis ile cezalandırılacak.

Yine yasada grev uygulanan işyerlerinde “Bu işyerinde grev vardır!” ibaresini içeren ilanlar dışında grev gerçekleşen işyeri çevresine afiş, pankart vb. görsel ilan asmak yasak. Böyle görsel ilan araçları kullananlar ya da grev çadırı kuranlar 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılabilecek.

Yasal değişikliklerle birlikte “kanuna aykırı” toplantı veya gösteri yürüyüşleri düzenleyen veya yönetenlerle, bu eylemlere katılanlar, şayet fiil daha ağır bir cezayı gerektirmiyorsa 1 yıl 6 aydan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılacak. Yasa “miting ve eylem tertip komitelerini” de atlamıyor. “Kanunda belirtilen görevleri yerine getirmeyen düzenleme kurulu üyeleri, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak” diyen yasa, tüm bu düzenlemelerle birlikte fiili-meşru eylemlerin ezmeyi hedefliyor.

Son dönemde tırmandırılan faşist devlet terörü ile birlikte düşünüldüğünde, bu “yasal” düzenlemelerin bütünlüklü bir saldırının hukuksal cephesi olduğu görülecektir. Bir yandan fiziki baskı ve terörle öte yandan cüppeli hukuk terör ile işçi ve emekçiler, devrimci ve ilerici güçler sindirilmeye ve tasfiye edilmeye çalışılacaktır.