1 Şubat 2008 Sayı: SİKB 2008/05

  Kızıl Bayrak'tan
  Bahar dönemini kazanmak için birleşik devrimci direniş!
  TİSK’in işsizlik raporu...
Çete operasyonları neyi anlatıyor?
Bu devlet yalnızca işkencecilerin,
katillerin “baba”sıdır!
AKP gerisinde ordunun da olduğu bir oyunla türbanı sahneye sürüyor…
Zenginlerin insancıl kapitalizmini değil,
“başka bir dünya” istiyoruz!..
  Dağıtım tekellerinin son saldırısı konusunda devrimci yayınların temsilcileri ile konuştuk…
  Kriz kapıda, sendikalar nerede?
Yüksel Akkaya
  SSGSS karşıtı faaliyetlerden...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Emekçi Kadın Kurultayı sözcüsü Meltem Aydın ile kurultaya ilişkin konuştuk...
  Grev ve direnişlerde işçi kadınlar!
  GİSBİR’in “ortaklaşa rekabet” projesine karşı tersane işçilerinin ortak projesi: Grev!
  Nokia patronlarını geriletmek için grevden başka bir seçenek yok!
  1967’den 2000’e FHKC Genel Sekreteri George Habbaş...
  Teslimiyet reddedildi, emperyalist–siyonist abluka delindi!
  Ortadoğu’da tanrı suskun!
Abu Şehmuz Demir
  1980 Tariş Direnişi: Faşizme karşı ileri! Volkan Yaraşır...
  Yargısız infaz talimatı!
M. Can Yüce
  Bir özelleştirme öyküsü: TEKEL
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

1967’den 2000’e FHKC Genel Sekreteri George Habbaş...

“Bir savaşçı gibi yaşadı... Halkı için bir savaşçı gibi öldü!”

Filistin halkının özgürlüğü uğruna yürüttüğü mücadeleye 1940’lı yıllarda başlayan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) kurucusu Dr. George Habbaş, (El Hekim/Doktor) 26 Ocak 2008’de, 81 yaşında bir devrimci olarak Ürdün’ün başkenti Amman’da hayata gözlerini yumdu.

Filistin davasının direnişçi lideri Habbaş’ın yoldaşları ve sevenleri, “Bir savaşçı gibi yaşadı… Halkı için bir savaşçı gibi öldü”, “Uzlaşmacı çözüme hayır, silahlı direnişe evet!” sloganları eşliğinde uğurladı.

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) içindeki “marksist kanat” diye tanımlanan FHKC’nin lideri, son ana kadar marksist dünya görüşünü savunduğunu dile getirmeye devam etti. Her koşulda teslimiyeti reddedip devrimci direnişi savunan Habbaş’ın önünde, marksist dünya görüşünün bazı karşıtları bile saygıyla eğilmiştir. Ölümü dolayısıyla yapılan açıklamalar, farklı anlayışları temsil eden güçler nezdindeki saygınlığını ortaya koymuştur. Bu saygınlık, Habbaş’ın kişiliğinde yansıyan devrimci/direnişçi çizginin gücünün de göstergesidir.

Filistin davasına adanmış direnişçi bir yaşam

1936’da Filistin halkının İngiliz emperyalizmine karşı ayaklanması patlak verdiğinde henüz çocuk olan Habbaş, üç yıla yayılan ayaklanmanın etkilerini taşıyarak gençliğe adım attı. Lise eğitimini tamamladıktan sonra siyonistlerin sonradan zorbalıkla işgal edip İsrail’e kattığı kentlerden Yafa’da iki yıl öğretmenlik yapan Habbaş, ardından Beyrut’ta tıp okumaya gitti. 1948 yılında Beyrut’ta öğrenci iken El-Nakba (Büyük Felaket) gerçekleşti. Dr. Habbaş’ın ailesi de dahil 700 bini aşkın Filistinli, katliamlar eşliğinde yurtlarından sürülerek mülteci durumuna düşürüldü.

Dr. Habbaş, Filistinlilerin yanı sıra diğer Arap ülkelerinden ilericilerin de katılımıyla El-Nakba’ya karşı mücadele eden Arap Ulusal Hareketi’nin (AUH) kurucuları arasında yer aldı. Arap dünyasında gençler, öğrenciler, aydınlar arasında kısa sürede yaygınlaşan AUH, sömürgeciliğe karşı bir cephe oluşturarak işgal altındaki Arap topraklarını özgürleştirmeyi hedefleyen silahlı mücadeleye dayanan ilk pan-Arap hareketi olarak tarihe geçti.

Bu hareket, dönemin nesnel koşullarına bağlı olan sınırlılıklardan, fakat bundan da önemlisi, emperyalistlerle işbirliği yapan dönemin Arap egemenlerinin ihanetinden dolayı büyük felaketi önleyemedi.

Siyonistlerin yıkımlar ve katliamlar eşliğinde gaspettiği Filistin topraklarının dışında kalan Batı Şeria Ürdün, Gazze Şeridi Mısır tarafından işgal edilince, Filistin halkının dinamikleri zayıfladı. Bu dönem, Filistin’in her şeye rağmen diri kalan güçleri, çeşitli Arap siyasi güçleri tarafından yedeklenebildi. El Fetih’in 1964 yılında silahlı direnişi başlatmasıyla darbe alan bu uğursuz dönem, Filistin gerilla hareketinin hızla güçlendiği 1967’de önemli ölçüde aşılabildi.

Haziran 1967’de Arap ordularının emperyalist güçler tarafından büyük destek alan İsrail tarafından yenilgiye uğratılması, hem Filistin hem diğer Arap halkları açısından bir dönüm noktasıydı. Yenilgiden 6 ay sonra, Aralık 1967’de Mustafa Zibiri ile Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ni  (FHKC) kuran Dr. Habbaş, 2000 yılına kadar örgütün genel sekreterliğini üstlendi.

Uçak kaçırma dahil gerilla eylemleriyle Filistin davasını tüm dünyaya duyuran sarsıcı eylemlerin önemli bir kısmı FHKC militanları tarafından gerçekleştirildi. FHKC ile diğer örgütlerin siyonist düşmana karşı geliştirdiği silahlı direnişin günden güne güçlenmesi, ABD emperyalizmi ile işbirlikçilerini rahatsız etmeye başladı.

1970 yılı sonlarına kadar Amman’da üslenen direnişçi örgütler, CIA bordrosundan maaş alan Ürdün Kralı Hüseyin rejimi eliyle işlenen vahşi bir katliamla Beyrut’a sürüldü. ABD-İsrail-Pakistan desteğiyle gerçekleşen vahşi saldırı, tarihe “Kara Eylül katliamı” olarak geçti. Tanklarla Filistinliler’in üzerine yürüyen katil sürüleri, gerilla-sivil ayrımı yapmadan binlerce insanı katletti. Bu saldırıyı kahramanca bir direnişle karşılayan Filistinli gerillalar, ancak emperyalist-siyonist güçlerin desteğiyle yenilgiye uğratılabildi.

Kara Eylül katliamından sonra Filistin devriminin yeniden örgütlendiği Lübnan’a -diğer örgütlerle birlikte- göç etmek zorunda kalan FHKC, bu sürgünden sonra direnişine daha kararlı bir şekilde Dr. Habbaş önderliğinde devam etti. El Hekim, hem Lübnan iç savaşı hem İsrail işgali boyunca FHKC’nin önderliğini sürdürdü. 1982 yılında ise, FKÖ genel merkezi ile FKÖ’yü oluşturan örgütler Lübnan’ı terketmeye zorlandı. FKÖ Tunus’a taşınırken, Dr. Habbaş yoldaşlarıyla birlikte Şam’a gitti.

1987 yılında, Büyük İntifada’nın patlak vermesi ile birlikte Dr. Habbaş, Filistin ulusal birliğinin sağlanması ve Cezayir’de Filistin Ulusal Kongresi’nin toplanması için mücadele etti. El-Hekim, gerek Beyrut’taki Filistinliler arasında gerçekleşen iç mücadeleler sırasında gerekse de sonrasında, her zaman “ulusal birliği” mücadelenin ve ulusal kurtuluş hareketinin devamı için gerekli bir koşul olarak algıladı. Emperyalist güçler himayesindeki siyonist düşmana karşı direnen Filistinliler’in iç çelişkilerinin askeri yollarla değil ancak Filistin özgürlük hareketinin demokratik süreçleri ile çözümlenebileceğini savundu, buna uygun tutarlı bir pratik sergiledi.

1971 yılında FKÖ’ye  katılan El Hekim önderliğindeki FHKC, Arafat liderliğindeki El Fetih etkisinde bulunan örgütte “ret cephesi”nin oluşturulmasında öncülük etti. George Habbaş’la yoldaşları, “Oslo Barışı”na uzanan Arafat önderliğindeki uzlaşmacı çizgiye karşı FKÖ içinde mücadele ettiler.

1993 yılında Oslo anlaşması imzalandığında, El-Hekim’le yoldaşları, anlaşmaya karşı kitlesel bir muhalefet çağrısı yaptılar. Dr. Habbaş, Oslo Anlaşması’na imza atan FKÖ’nün geleneksel liderliğinin bir yenilgi içerisinde olduğunu saptayarak, Filistin’in emperyalistlerin icazetiyle kurtulamayacağını vurguladı.

1994 ve 1995 yıllarında Dr. Habbaş, Oslo Anlaşması süreci ile birlikte ortaya çıkan tehditlere karşı, geri dönüş hakkını savunmak için her yerde El-Awda (Filistin’e dönüş) komiteleri/örgütleri kurulması, kampanyalar düzenlenmesi yönünde çağrılar yaptı. Sürgündeki Filistinli liderlerle eylemcileri bu yönde toplantılar örgütlemeye çağıran Habbaş, emperyalist-siyonist dayatmalara karşı direnişi sürdürdü.

FHKC, Dr. Habbaş’ın genel sekreter olarak katıldığı 6. Kongresi’ni 2000 yılında gerçekleştirdi. Dr. Habbaş’ın genel sekreterlikten ayrılması üzerine kongre, Ebu Ali Mustafa’yı genel sekreterliğe seçti. Ebu Ali Mustafa (Mustafa Ali Kasım Zibri), 27 Ağustos 2001’de siyonist cellatlar tarafından yapılan roketli saldırıda katledildi.

FHKC, 3 Ekim 2001’de Ahmed Saadet’i genel sekreterliğe seçti. FHKC, Ebu Mustafa’nın katledilmesinin hesabını soracağını açıkladıktan sonra, Ekim 2001’de, ırkçı-faşist görüşleriyle tanınan İsrail Turizm Bakanı Rehavam Zeevi’yi Kudüs’te cezalandırdı. İsrail’in baskılarına boyun eğen Arafat liderliğindeki Filistin Yönetimi, bir grup yoldaşıyla birlikte Ahmed Saadet’i tutukladı. Siyonist ordu, Ahmed Saadet’le yoldaşlarını Filistin’den kaçırarak İsrail zindanlarına kapattı.

 El Hekim liderliğindeki FHKC, dağılma öncesinde Sovyetler Birliği’ne yakın durmasına rağmen, ‘91’den sonra devrimci çizgisini terketmemiştir. Dünyada esen gerici rüzgârlara, daha önemlisi Filistin toplumunda dinci akım Hamas’la uzlaşmacı çizgiyi temsil eden El Fetih’in önemli bir etkinlik kurmasına rağmen devrimci çizgiyi sürdüren FHKC, güç yitimine uğrasa da, Filistin’i özgürleştirecek yegâne yolun devrimci direnişten geçtiğini savunmuştur.

FHKC, programının buna ne ölçüde tekabül ettiğinden bağımsız olarak, Filistin’de marksist dünya görüşünü savunmaktadır. Devrimci direnişçi çizgide mücadele eden bu akımın özelde Filistin’de, genelde Ortadoğu’da dinci akımların bu kadar öne çıktığı bir dönemde çizgisinde ısrar etmesinin apayrı bir önemi vardır. Bu çizginin oluşturulmasında hareketin lideri olarak Dr. George Habbaş’ın önemli rolü olmuştur. Yoldaşları, bundan sonra da bu yolda ilerlemeye devam edeceklerini El Hekim’in ölümü vesilesiyle bir kez daha ilan etmişlerdir.