01 Nisan 2006 Sayı: 2006/12 (12)
  Kızıl Bayrak'tan
   Özgürlük ve eşitlik için direnen Kürt halkının yanındayız!
  "Küresel terör" sempozyumu; Gerçek teröristler Ankara'da toplandı
  İstanbul Üniversitesi... Gençlik bu saldırıları püskürtecektir!
  RTÜK'ten Kürtçe yayın şartnamesi; Asimilasyon politikası devam ediyor
İşsizlik kapitalizmin yapısal bir sorunudur; Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
  Vergi indirimi balonu bu yıl patlayacak; sermayeye kıyak, emekçiye yük!
TTB Yasası kabul edildi
Gençlik içinde yozlaşma ve çeteleşme...
İÜ Öğrencileri formasyon hakkını kazanmakta kararlı
Emperyalizme, işbirlikçilerine ve uşaklarına karşı mücadeleyi yükseltelim!
1 Mayıs; Baharın coşkusuyla geleceği kazanacağız! .
Devrimci 1 Mayıs Platformu'ndan 1 Mayıs çağrısı; "Birleşik, kitlesel, devrimci bir 1 Mayıs için ileri!"
  Devrimci ve Demokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu'nun açıklaması
  Ekim'den: Ortadoğu'da daralan kıskaç ve büyüyen çatışma / (Orta sayfa)
   Avrupa'da direniş baharı ve Fransa'nın öğrettikleri / Yüksel Akkaya
   Fransa'da işçi sınıfı ve gençlik bir günlük genel greve gitti
   ETA kalıcı ateşkes ilan etti
  Almanya'da kamu işyerlerinde grevler sürüyor; "Eylemler emekçilere güven veriyor..."
  Direnişteki Yeni Önder Lojistik işçileriyle röportaj
  BOP direnişi; "Direniş öğretiyor, kazandırıyor!"
  Hükümetten kıyak; OSB'nin yönetimleri tamamen patronların
  Bültenlerden/ Esenyurt-Kıraç İşçi Bült.
  Bültenlerden/ Anadolu Yakası İşçi Bülteni
  Newroz kutlamaları nasıl okunmalı?
  Bir_Kar'dan direnen Has Alüminyum işçilerine mesaj
  Yoksulluk edebiyatı ve gerçekler / Mustafa Sönmez
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

BİR-KAR'dan direnen Has Alüminyum işçilerine…

Direnişinizi direnişimiz olarak görüyoruz!

Değerli sınıf kardeşlerimiz,

Çalıştığınız işyerinde, aylara yayılan bir çabanın ardından, DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası'na üye oldunuz. Has Alüminyum patronu, bu son derece doğal ve meşru hakkınızı kullanmış olmanızı bahane ederek, önce iki, ardından da altı sınıf kardeşinizi işten attı. Bunun üzerine, işten atılmaları protesto etmek ve işten atılan işçi kardeşlerinizin işlerine geri dönmelerini ve sendika üyesi olmaktan kaynaklanan tüm haklarınızı engelsizce kullanmanızı sağlamak amacıyla direnişe geçtiniz.

Has Alüminyum patronunun saldırısı, tümüyle haksız ve keyfi bir saldırıdır. Bu saldırıya karşı başlatmış olduğunuz direnişiniz ise son derece haklı ve meşru bir direniştir. Bulunduğumuz ülkelerde, sermaye sınıfının benzer saldırılarıyla biz de karşı karşıya kalıyoruz. Bu nedenle sizleri çok iyi anlıyor ve direnişinizi en derin sınıf kardeşliği duygularımızla selamlıyoruz.

Kardeşler,

Sermaye sınıfının bu tür saldırılarına karşı etkin ve kararlı biçimde mücadele etmek ve dünyanın neresinde olursa olsun, böylesi saldırılara karşı örgütlenmiş grev ve direnişlerle maddi ve manevi olarak dayanışmak, Bir-Kar'ın en önemli ilkesidir.

Dahası var. Biz de işçiyiz ve aynı coğrafyanın insanlarıyız. Bu ise, direnişinizi daha özel bir merakla izlememize ve daha özel bir sempatiyle bakmamıza neden olmaktadır. Bu nedenle, direnişinizi bulunduğumuz her ülkede duyurmamız, haklılığı ve meşruiyetini tüm sınıf kardeşlerimize anlatmamız ve ihtiyaç duyduğunuz bir dayanışma çabası içinde olmamız son derece doğaldır. Nitekim, Bir-Kar olarak örgütlü olduğumuz tüm ülkelerde, sonuçlarını en kısa süre içinde size iletmek üzere, bir maddi dayanışma kampanyası başlatmış bulunuyoruz.

Sınıf kardeşleriniz olarak direnişinize anlamlı bir katkı sağlamak için etkin bir çaba içinde olacağız.

Yaşasın Has Alüminyum direnişimiz!

Yaşasın sınıf dayanışması!

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

BİR-KAR

(İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu)

---------------------------------------------------------------------------------------

İsrail'de genel seçimler

Likud lideri Netanyahu'ya göre bu genel seçimler çok önemliydi, çünkü İsrail'in gelecekteki sınırları üzerine bir referandum olacaktı. Ama seçim kampanyaları çok cansızdı. Seçimlerden önceki kamuoyu yoklamaları, katılımın düşük olacağını, seçmenin yaklaşık yüzde 25-30'unun hâlâ karar veremediğini gösteriyordu. Stratejik analiz sitesi Debka Files ve Jarusalem Post, Haaretz, Yediot Aharanot gibi gazeteler seçmenin ilgisizliğinden yakındılar. El Ahram'ın emektar yazarı Graham Usher de Kudüs'ten yaptığı yorumuna “İsrail'in gereksiz seçimleri'' başlığını atmıştı. (23/03)

Barışı unutmak

Saddam rejiminin yıkılmasından sonra, İran'ın bölgedeki jeopolitik ağırlığı ve nükleer programı üzerine kaygılar arttı, devlet başkanlığına da İsrail'i yok edeceğini söyleyen “fanatik'' biri gelmişti. Irak ‘'El Kaide teröristleri'' için bir eğitim alanına dönüşürken Filistin seçimlerini, İsrail'i resmen tanımamakta ısrarlı, üstelik “terörist'' yöntemlere başvurabilen bir Müslüman örgüt Hamas kazandı. Aynı dönemde, İsrail en tecrübeli ve güvendiği politikacı Şaron'u kaybetti. Bu ortamda “seçimleri kim kazanacak'' sorusunun çok önemli olması gerekmez mi?

Gerekir ama İsrail halkı artık yorgun, barış sürecinden umudunu kesmiş, bir süredir, adeta Filistinliler yokmuş gibi yaşamaya çalışıyor; seçimleri kim kazanırsa kazansın bu durumun değişmeyeceğini düşünüyor. Gerçekten de bu seçimlerde İsrail halkının karşısında güvenlik konusunda tek bir program vardı. Likud, Şaron'un Likud'dan ayrılarak kurduğu, Şaron komaya girdikten sonra, şimdi Olmert'in liderliğinde seçime katılan Kadima ve Eşkenazi Peres'i devirerek liderliği ele geçiren Safarad kökenli sendika lideri Peretz'in liderliğinde İşçi Partisi arasında “güvenlik sorunları'' üzerinde neredeyse tam bir mutabakat var. Peretz de zaten seçim kampanyasını güvenlik sorunları değil ekonomik sorunlar üzerine kurdu. Nitekim, seçimlere katılan liderlerin hiçbiri, Yol Haritasına, Filistinlilerle barış görüşmelerine geri dönme yönünde bir niyet belirtmedi. Liderler arasında hâkim eğilim, İsrail'in, Filistin yönetimi ile bağlarını koparması, ‘'kendi içine dönmesi'', kalıcı sınırlarını tek yanlı olarak saptaması doğrultusunda.

Kadima lideri Olmert, bir miktar daha toprak terk ettikten sonra en büyük yerleşim Maal Adumin ile Kudüs arasındaki bölgeyi binalarla doldurup Filistinliler'e kapatmayı, Güvenlik Duvarı'nı sınır kabul etmeyi, böylece bir taraftan kalıcı sınırları tek taraflı olarak belirlerken diğer taraftan Filistinliler'in toprak sürekliliğine sahip bir devlet kurmasının da önünü almayı planlıyor. Netanyahu ise tek bir “yerleşimin'' daha boşaltılmasından yana değil.

Fanteziler ve gerçekler

Ancak, İsrail halkının, bizzat liderleri tarafından körüklenen bu ‘'içe dönme'' fantezisinin gerçekleşme şansı yok. Filistin halkının bu durumu kabul edeceğini ya da Filistin sokaklarında konuşulmaya başlanan bir III. İntifada'nın, eğer patlak verirse, salt askeri yöntemlerle bastırılabileceğini düşünmek gerçekçi değil. Uluslararası ortam da hızla buna olanak vermeyecek bir yönde değişiyor.

ABD'de uluslararası müttefiklerini daha fazla dinleme, birlikte davranma eğilimi güçleniyor. NATO yeni almakta olduğu biçimle bu bağlamda önem kazanıyor. İkincisi, ABD, İran'la doğrudan, kamuoyu önünde diplomatik ilişkilere girmeye başladı. İran'a saldırmak yerine konuşmak gerektiğini savunanların sayısı artarken İsrail'in, Irak'ın Ozirak nükleer santralına 1981'de yaptığı cüretkâr saldırının, Irak'ın nükleer programının durdurmadığını, egemen görüşün aksine, daha da hızlanmasına neden olduğunu savunan bir tez tartışılıyor. (“The Osirak Fallacy'', The National Interest, 17/93/06). Üçüncüsü, pazartesi günü değindiğim, ‘'İsrail lobisi'' tartışması var. ABD dış politikasında, neo-con etkisi zayıflarken “realistlerin'' , “ABD'nin Ortadoğu çıkarları Arap kamuoyunu dikkate almayı gerektiriyor'' tezi, İsrail-ABD ilişkilerinin sorgulanması noktasına ulaştı. Değindiğim çalışma ABD'de, İsrail'de ve Arap ülkelerinde büyük ilgi ve tepki çekti. Ama Ehud Barak'ın eski yardımcılarından Daniel Levy'nin, İsrail gazetesi Haarez'deki, soğukkanlı bir yaklaşımla, “güçlü savlara dayanan bu çalışmanın'', “Atlantik'in her iki yakasında da bir uyarı olarak algılanması'', İsrail dış politikasının artık neo-con ve Evanjelik ittifaktan kopması gerektiğini savunan yorumu, sanırım, İsrail-ABD ilişkilerine ilişkin tartışmalarda önemli bir eşiğin atlandığını gösteriyordu. Yeni kurulacak hükümetin bu duruma uyum sağlaması İsrail halkının güvenliği açısından çok önemli. Ama toplumda keskinleşmeye devam eden, sınıfsal ve etnik (Eşkenazi, Safarad, Rus) saflaşmalara bakınca, iyimser olmak zor.

Ergin Yıldızoğlu

(Cumhuriyet, 29 Mart '06)