01 Nisan 2006 Sayı: 2006/12 (12)
  Kızıl Bayrak'tan
   Özgürlük ve eşitlik için direnen Kürt halkının yanındayız!
  "Küresel terör" sempozyumu; Gerçek teröristler Ankara'da toplandı
  İstanbul Üniversitesi... Gençlik bu saldırıları püskürtecektir!
  RTÜK'ten Kürtçe yayın şartnamesi; Asimilasyon politikası devam ediyor
İşsizlik kapitalizmin yapısal bir sorunudur; Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
  Vergi indirimi balonu bu yıl patlayacak; sermayeye kıyak, emekçiye yük!
TTB Yasası kabul edildi
Gençlik içinde yozlaşma ve çeteleşme...
İÜ Öğrencileri formasyon hakkını kazanmakta kararlı
Emperyalizme, işbirlikçilerine ve uşaklarına karşı mücadeleyi yükseltelim!
1 Mayıs; Baharın coşkusuyla geleceği kazanacağız! .
Devrimci 1 Mayıs Platformu'ndan 1 Mayıs çağrısı; "Birleşik, kitlesel, devrimci bir 1 Mayıs için ileri!"
  Devrimci ve Demokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu'nun açıklaması
  Ekim'den: Ortadoğu'da daralan kıskaç ve büyüyen çatışma / (Orta sayfa)
   Avrupa'da direniş baharı ve Fransa'nın öğrettikleri / Yüksel Akkaya
   Fransa'da işçi sınıfı ve gençlik bir günlük genel greve gitti
   ETA kalıcı ateşkes ilan etti
  Almanya'da kamu işyerlerinde grevler sürüyor; "Eylemler emekçilere güven veriyor..."
  Direnişteki Yeni Önder Lojistik işçileriyle röportaj
  BOP direnişi; "Direniş öğretiyor, kazandırıyor!"
  Hükümetten kıyak; OSB'nin yönetimleri tamamen patronların
  Bültenlerden/ Esenyurt-Kıraç İşçi Bült.
  Bültenlerden/ Anadolu Yakası İşçi Bülteni
  Newroz kutlamaları nasıl okunmalı?
  Bir_Kar'dan direnen Has Alüminyum işçilerine mesaj
  Yoksulluk edebiyatı ve gerçekler / Mustafa Sönmez
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Avrupa'da direniş baharı ve Fransa'nın öğrettikleri

Yüksel Akkaya

7 Şubat'ta İlk İşealım Sözleşmesi'ne (İİS/CPE) karşı Fransa'da başlayan direniş ateşi, sürekli yükselip, 28 Mart'ta doruğa ulaşarak tarihsel bir eylem özelliği kazanırken, aynı günlerde İngiltere'de yüzbinlerce emekçi belediye çalışanlarının emeklilik yaşını 60'dan 65'e yükseltmeyi amaçlayan sosyal güvenlik “reformuna” karşı sokaklardaydı. Yunanistan'daki ve Almanya'daki emekçiler de bu “Bahar Direnişini” kaçırmak istemezcesine hareketlendiler. “Darısı Türkiye”nin başına diyelim, sosyal güvenlik “reformuna” ilişkin yapılan “referandum”un daha aktif eylem ve politikaların habercisi olması dileği ile.

Fransa'da yaklaşık 400 bin öğrenci ve emekçinin katılımı ile başlayan direniş, süreklileştirilerek, önce 18 Mart'ta 1.5 milyon öğrenci ve emekçinin katıldığı gösterilere, ardından da genel grev ile desteklenen 28 Mart eyleminde 3 milyon öğrenci ve emekçinin katıldığı gösteriler ile doruğa ulaşırken, iktidar üzerinde de güçlü baskılar oluşturmaya başladı. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve İçişleri Bakanı arasında baş gösteren çatlak derinleştirildikçe, iktidarın sağlam olarak oturduğunu düşündüğü taht da daha güçlü sallanacaktır. Yasal düzenlemeye sessiz kalan, diyalog çağrısında bulunmakla yetinen Cumhurbaşkanı'na karşı Başbakan kararlılığını göstermek için yasanın yürürlüğe girmesinde ısrar etmektedir. İçişleri Bakanı ise bu süreçte “daha esnek” bir görünüm çizerek en azından sağ seçmenden destek almaya çalışmaktadır. Nitekim anketlere göre Başbakan 7 puanlık itibar kaybederken, İçişleri Bakanı 4 puanlık itibar kazanmıştır!* Tamamen çıkmaza girmiş olan hükümetin “umudu” Anayasa Mahkemesi kararına kalmış görünmektedir. Kuşkusuz, bu tür yüksek yargı organları “bağımsız” olmayıp, hukuk sisteminde nerede duracağını iyi bilen kurumlardır. Belli ki, Anayasa Mahkemesi'nin alacağı karar, “hukuki” olmaktan çok “siyasi” olacaktır. Başbakanı zorda bırakan bir gelişme ise, öğrenci hareketi ile emekçileri ayrıştırma çabasının ters tepmesi oldu. Tek direnişçi örgütlerle görüşmek isteyen Başbakan'ın aldığı yanıt “hayır” oldu. Böylece, direniş cephesini “çatlatmak” isteyen Başbakan'ın cephesi çatladı! Üstelik, Başbakan bu yasayı geri çekerse prestij kaybı nedeni ile 2007 seçimleri için kendisi zor durumda kalacak, çekmezse partisi zor durumda kalacak. Kısacası, Başbakan Villepin bu “intihar” girişiminde başarılı olmuş bulunmaktadır. Sermayenin istekleri doğrultusunda esnek emek piyasası oluştururken, “ateşten gömleği” giymiş, “İngiliz sicimi” ile de asılmayı kabul etmiş görünmektedir. Tabii, bunu en iyi anlayan da bizim eski ‘68'lilerden Ertuğrul Özkök olmuştur. 29 Mart tarihli Hürriyet'te “Artık aynı saflarda değiliz” başlıklı yazısında Özkök sınıfının çıkarlarını kollamada sınır tanımayarak, “Hükümet bunu gençlere iş garantisi sağlamak için çıkarıyor. Ancak kontrat iki yıllık olacak ve bu iki yılın sonunda eğer işveren işe başlayan gençten memnun kalmazsa bu kontratı iptal edebilecek. Gençler ise bu kontratın geri çekilmesini istiyor. Aslına bakarsanız, dinamik ekonomilere sahip ülkelerde kimseye sınırsız iş garantisi verilmiyor. Yeni hareketin özü burada yatıyor. 2006'nın yeni isyankarları, 1960'ların sosyalist anlayışına dönmek istiyorlar. Bu açıdan baktığınız zaman bu hareket, ilerici, yenilikçi değil, tam aksine muhafazakar bir hareket olarak bile değerlendirilebilir” diyor. Bir gerçeği iyi anlamış olan Özkök, dinamik ekonominin gereğinin yapılmasını istiyor. Buna direnenleri “muhafazakar” olarak kabul ediyor. Bu durumda muhafazakar Villepin ilerici, devrimci oluyor, tıpkı Özal gibi!... Ne demeli?

Başbakan'ın direniş hareketini bölme hamlesine Fransa'nın sol cenah sendikası CGT'den gelen yanıt 30 ve 31 Mart'ta da greve gitme isteği oldu. Sağ sendika olan CFTC ise şimdilik bu talebe sıcak bakmıyor, temkinli yaklaşıyor. Direniş hareketinin başarısı için ise bu türden “temkinlilikler” büyük tehlike oluşturuyor. Başbakan Villepin'in katı tutumuna sendikalar, emekçiler, işsizler ve hareketin motoru olan öğrenciler aynı kararlılık ve katılıkla karşı koymak zorundadırlar. Ne var ki, öğrenci hareketini baltalayacak iki tehlike aşılmazsa, hareketin öncüsü ve motoru olmanın ötesinde en önemli direniş kaynağı olan öğrenci hareketi kısmen kırılabilir. İlk tehlike yaklaşan sınavlar ve bunun yaratacağı baskı. Dekanların sınavları ertelememeleri öğrenci hareketini ciddi ölçüde etkileyebilir. İkinci tehlike ise yaklaşan “Paques tatili” (8 Nisan'da). Bu üç haftalık süre, Liberation'un da dikkat çektiği gibi aşılması gereken bir tünel olarak öğrenci hareketinin karşısında durmaktadır.** Fransız burjuvazisi öğrenci hareketi karşısında geri çektiği her yasayı tatil dönemlerinde geçirmiştir. Bu kez de aynı şeyi deneyebilir. Öğrenci hareketinin bu iki tehlikeyi aşması, direnişin başarısı için kaçınılmaz. Bir başka tehlike ise direnişin meşruiyetini gölgelemek. Bunun için de gizli servisin “ısınmış” olan banliyöleri, halkın tepki göstereceği eylemlere yönlendirecek şekilde harekete geçirmesi gerekmektedir ki, gösteriler sırasında bunun ilk ipuçları görülmüştür. Direniş hareketinin başarısı, önündeki açmazlardan çok kararlılığa ve iç tutarlılığa bağlı bulunmaktadır. Bu hareketin en zayıf halkası ise kendisine öncülük ve önderlik yapacak bir siyasal yapıdan yoksunluğudur. Direniş hareketini izleyen, ara sıra demeç vermekle yetinen sol siyasal partiler ne yazık ki bu hareketi bir üst aşamaya yükseltecek istekte olmadıkları gibi böyle bir kapasiteye de sahip bulunmamaktadır. Öğrenci hareketi ve örgütü adeta siyasi partilerin yerini almıştır. Bu durumda sorulması gereken soru şudur: Parti ne işe yarar?

* http://www.lemonde.fr/web/article/0,1-0@2-734511,36-755696@51-725561,0.html

** http://www.liberation.fr/page.php?Article=370714

-------------------------------------------------------------------------------------

Fransa'nın ardından Yunanistan'da da öğrenciler hareketleniyor

Patronların isteği doğrultusunda hareket eden Fransız hükümetinin, “İlk İşealım Sözleşmesi” diye adlandırılan yasayı kabul etmesi, üç haftadır yüzbinlerce işçi ve genç tarafından militan eylemlerle protesto ediliyor. Fransa'daki eylemler devam ederken, Avrupa Birliği güdümünde sürdürülen eğitimin özelleştirilmesi saldırısına karşı, Yunanistan'da da öğrencilerle eğitim emekçileri birlikte alanlara çıktılar.

Geçen hafta başkent Atina'nın Propilya Meydanı'nda toplanan eğitim emekçileriyle öğrenciler, hükümeti protesto ettiler. Gösteriye orta dereceli okul öğretmenleri de katıldı. Mitingin ardından yürüyüşe geçen göstericiler, Eğitim Bakanlığı'na giderek protesto dilekçesi verdiler. Daha sonra meclis önüne yürüyen binlerce emekçi ve genç, sermaye temsilcilerinin kapısına dayandılar. Bazı okulları da işgal eden öğrenciler eylemde parasız eğitim talebini ön plana çıkardılar. Mitingte, Fransa'da direnen gençlik ve işçi sınıfıyla dayanışma şiarları da yükseltildi. “Atina, Paris olacak!”, “Parasız bilimsel eğitim!”, “İşçiler- gençler elele!” sloganlarının atıldığı eylemde taşınan pankartlarda da Fransa gençliğiyle dayanışma vurgulandı.

Bu arada üniversitelerin diğer çalışanları 24 saatlik greve çıkarken, meslek yüksek okullarındaki öğretmenler de bir gün grev yaptılar.

Öğrencilerle birlikte eğitim emekçilerinin sahip çıktığı ortak talepler şunlar: Yüksek öğrenim kurumlarının kamusal karakterinin korunması ve parasız yüksek öğrenim hakkı. Eğitime bütçeden yüzde 5 pay ayrılması. Üniversitelere ayrılan sübvansiyonların her yıl yüzde 20 oranında artırılması, araştırma giderlerinin devlet bütçesinden karşılanması. Araç-gereçlerin parasız verilmesi, öğrencilerin barınma sorununun çözülmesi. Öğrencilerin toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanması. Özel okullar için verilen kredilerin iptali, özel okul açılmasının yasaklanması.

Eyleme destek veren, aralarında Pandio Üniversitesi Dekanı'nın da bulunduğu bir grup öğretim üyesi ise, gençliğin geleceğinin karartılmasına izin vermeyeceklerini dile getirdiler. Hükümeti uyaran öğretim üyeleri, izlenen politikalarda bir değişiklik olmaması halinde Mayıs ayının başında süresiz greve gidileceğini ilan ettiler.

Öğrencilerin Koordinasyon Komitesi de 31 Mart günü için genel boykot kararı aldı.