22EKİM 2005 Sayı: 2005/42 (42)

  Kızıl Bayrak'tan
  İşçi sınıfı sermayeye düşman!
  Saldırı ve ihanet yine kolkola!
  Sosyal yıkıma karşı mücadeleyi yükseltelim!
  Kuş gribi ya da Türkiye'nin ikinci Çernobil'i
  DGM'de bu kez bir rektör var!
Özel Öğretim Kurumları Yasa taslağı hazır; Eğitim hakkının gaspına karşı mücadeleye!
TMY tasarısı; Demokratik hak ve özgürlüklerimiz için mücadeleyi yükseltelim!
  Ülkeyi pazarlamakla mükellef Başbakan
  Ekim Gençliği; 9 Kasım'da Beyazıt'tayız!
  Ümraniye İşçi Kurultayı çalışmalarından...
  Kurultay hazırlık faaliyetlerinden...
  TİP'in DİSK'inden DİSK'in nesine/Y. Akkaya
  Yerel İşçi Kurultayı çalışmasının bazı sorunları / Orta sayfa
  İzmir üye toplantısı; KESK MYK'sı günah çıkartıyor
  Savaş çetesi İran'ın etrafındaki çemberi daraltmaya çalışıyor
  Anayasa referandumu gerçekleşti; Irak'ta değişen bir şey yok!
  İngiltere'de gözaltı süresi 90 güne çıkarılıyor
  Asya depremi üzerine ; Emperyalistlerin kulakları acı çekenlerin çığlıklarına kapalıdır
  Ulus ve sınıflar ilişkisine giriş /M. C. Yüce
  Dünya Gıda Günü; Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
  Ekstrametal'de işçi kıyımı
  İÜ geleneksel açılış şenliği; Devrimci gelenek bu yıl da bozulmadı!
  Liselilerin Sesi çıktı!
  Bültenlerden / OSB-İMES İşçi Bülteni
  Mamak/Eski çöplük halkı yıkıma karşı mücadele ediyor!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Liselilerin Sesi ,

Çıkarken...

“1980'den bu yana burjuvazi zindanları, işkencehaneleri, yasaları, köşe dönmeci, bireyci, kaderci zihniyeti propaganda eden medya organlarıyla, gençliğe her koldan bir kuşatma uygulamaktadır. Çürümüş ve tarihsel ömrünü doldurmuş bir baskı ve sömürü düzeninin temsilcisi olan burjuvazi, doğal olarak gençliğe karşı tümüyle güvensizdir. Bu onun kendi geleceği konusundaki güvensizliğini göstermektedir. Burjuvazi gençliği kazanmaktan çok (ki böyle bir şansı yoktur), baskının dejenerasyonun, güvensizliğin kıskacında hareketsiz kılmak istemektedir.” (Devrimci Gençlik Hareketi, Eksen Yayıncılık)

Sermaye düzeninin son 25 yıldır gençlik kesimlerine dönük politikaları dikkate alındığında, yukarıdaki alıntının altını bir kez daha çizmek gerekiyor. Bugün gençlik kesimleri sermaye iktidarının çok yönlü saldırılarıyla karşı karşıya. Bir yandan eğitimin paralı hale getirilmesi ve paralı eğitim saldırısıyla sıkı sıkıya bağlı olan eğitimde fırsat eşitsizliğinin derinleştirilmesi, diğer yandan disiplin yönetmelikleri ile gençliğin her an kontrol altında tutulması çabası harcanıyor. Geleceğe dair bu düzenden hiçbir beklentisi kalmamış olan gençlik kesimleri tam da bu yüzden düzen cephesinden her dönem bir tehlike olarak görülüyor.

Bugün henüz lise ve üniversitelerde geniş öğrenci kesimlerine yayılmış bir hareketlilikten söz edemesek de, güncel tablonun kendisi öğrenci gençliğin düzen için bir tehlike oluşturduğu gerçeğini değiştirmiyor. Geçmiş yılların deneyimlerinden bunu iyice bilince çıkaran sermaye iktidarı, öğrenci gençlik hareketinin bugünkü darlığından ve dağınıklığından da güç alarak, saldırılarını yoğunlaştırıyor ve gençlik hareketinin dallarını güçlenmeden kırmayı hedefliyor.

Liseli gençlik ise sermaye iktidarının hedefleri arasında özel bir yer tutuyor. Ardarda gerçekleştirilen saldırılar, fırsat eşitsizliğinin çıplak görünümü liseli gençliğin bu düzenle barışık yaşamasını imkansız kılıyor. Ancak düzen de zaten bir uzlaşma zemini yaratmayı değil, liseli gençlik ile devrimci mücadele arasında bir mesafe yaratmayı hedefliyor. Atılan her adım geleceğe dair umutsuzluk yaymak ve liselilerde düzenin kalıcılığı algısını güçlendirmek hedefiyle atılıyor.

Liseli gençlik hareketinin bugün içinde bulunduğu zayıflık düşünüldüğünde, bu alana bir müdahalede bulunulmadığı taktirde saldırıların karşılanması imkansız değilse bile, çok güç olacaktır. Yapılması gereken liseli gençlik hareketini güçlendirmeyi hedefleyen sistemli bir müdahaledir. Zira liseli gençliğin baskı altına alınması burjuva düzen açısından ne kadar önemliyse, liseli gençliğin örgütlü bir güç haline gelmesi devrim ve sosyalizm mücadelesi açısından o kadar önemlidir. Geleceğin işçi ve emekçileri olacak liseli gençlik, aynı zamanda sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya mücadelesinin de bir parçası olmalıdır, olacaktır.

Liselilerin Sesi, ülkenin dört bir yanına dağılmış olan liselilerin kendilerine yöneltilen saldırılar karşısında tek bir ses, tek bir yumruk olabilmelerinin bir aracıdır. Bugün onlarca saldırıyla karşı karşıya kalan liselilerin kendi sorunlarını tartışmaya, paylaşmaya ve bu sorunlara karşı ortak bir duruş sergilemeye ve elbette düzenin yarattığı yoz kültürün karşısında bir alternatif yaratmaya ihtiyacı vardır. Liselilerin Sesi dergisi, işte böylesi bir amaca hizmet etmektedir.

Öğrenci gençlik hareketi içerisinde liseli gençliğin kendi özgün sorunları ve talepleri ekseninde bir özne olabilmesi için, öncelikli ihtiyaçlarından bir tanesi kendini ifade edeceği alanlara sahip olabilmesidir. Liseli gençlik uzunca bir zamandır bu imkanlardan yoksundur. Liselilerin Sesi yayını, liseli gençliğin özgür bir gelecek yaratma mücadelesinde bir kürsü işlevi taşıyacaktır.

Bugün liseli gençliğe düşen görev, Liselilerin Sesi'ne sahip çıkmak, onu güçlendirmektir. Burada iki nokta içiçe geçmiştir. Liselilerin Sesi dergisi liseli gençlik mücadelesini güçlendirmeyi hedeflemektedir, bu birinci noktadır. Diğeri ise, Liselilerin Sesi'nin güçlenmesinin bizzat mücadelenin güçlenmesine bağlı olduğu gerçeğidir. Mücadele geliştikçe, Liselilerin Sesi de gelişecek ve liseli gençlik mücadelesinin ihtiyaçlarını karşılayacak bir şekle bürünecektir.

Bugün liseli gençlik çalışmamız büyük bir adım atıyor. Önemli olan bu adıma dayanarak yeni ve daha güçlü adımlar atabilmektir. Liseli gençlik çalışmamız içinde büyüdüğü sınıfın öncü partisinden edindiği birikimle daha güçlü adımları atabilme iradesine sahiptir. Yarınları kazanmak ve özgür bir gelecek yaratmak için, bugün artık Liselilerin Sesi yükselmektedir!

(Liselilerin Sesi'nin Ekim 2005 tarihli 1. sayısından alınmıştır...)

---------------------------------------------------------------------------------------

Liselilerin sesi yükseliyor!

Merhaba liseli arkadaş!

Yeni eğitim-öğretim dönemi eski sorunlarına yenilerini katarak başladı. Eğitim kurumlarıyla, okulunla bütün bir yıl boyunca sürdürmek zorunda kalacağın ticari ilişkiyi kayıt soygunu sırasında kurmuş oldun. Okulların resmen açılmasıyla beraber, bu ilişki içerisinde müşteri durumunda olan sen, her sabah, “belki bir şeyler öğrenirim” umuduyla ticarethane olan okuluna gidip gelmek zorundasın.

Ders zilinin çalmasıyla beraber sınıfına doğru yol alıyorsun. Kalabalık, havasız ve çok büyük ihtimalle sıra ve tahta dışında bilimsel eğitim için gerekli olan her türlü araç-gereçten yoksun olan sınıfına... Ders başlıyor. Öğretmen disiplin yönetmeliklerinin kendisine verdiği yetkiye dayanarak ilk günden tehditler savuruyor. Öğretme teknikleri o denli çağ dışı ve yetersiz ki, başarılı olman için anlaman değil, ezberlemen gerekiyor. Sınıf kalabalık, uğultulu. Tahtadakini deftere geçirirken kolun sıra arkadaşınınkine çarpıyor. Uğultu derse vermen gereken dikkatini dağıtıyor. Yavaş yavaş, sabah erken kalkmış olmanın ve okula gelene kadar katettiğin yolun uzunluğunun etkisiyle gözlerin kapanmaya başlıyor. Ve tenefüs zili çalıp da seni kendine getirene dek, sıranda uyuklamaya başlıyorsun.

Uyan, uğultuyu duymuyor musun?

Yalnız değilsin! Bu sınıfta, bu okulda yalnız değilsin. Ben seninle aynı okulda değilim belki, yanımdaki arkadaşım da başka bir liseden. Adını bile duymadığın liselerde okuyan yüzlere liseliyiz biz.

Önceleri senin gibiydik. Okulla ev arasında mekik dokuyor, çevremizde olan her şeyden rahatsız ama bir o kadar tepkisiz yaşayıp gidiyorduk. Tepki göstermiyor, köşemize çekiliyor ve “bir okul günü nasıl biter?” diye kara kara düşünüyorduk. Sonra gözlerimiz açıldı, uyandık. Çevremizdeki sesleri dinlemeye çalıştık. Şikayetçi olan tek biz değildik. Başkaları da tepki duyuyordu. Ama herkes kendi sırasında, oturduğu yerde yalnızca kendisinin duyabileceği bir sesle konuştuğu için sorunlarımız bir türlü çözülmüyordu.

Peki çözüm neydi? Çözüm birliktelikti. Sesimiz ancak tepkimizi beraber haykırdığımızda duyulabiliyordu. Bizi geleceksizliğe mahkum eden bu kısır döngüyü kırabilmek için beraberce mücadele etmeliydik.

Liseli arkadaş,

Uyan!

Uğultuyu duyuyorsun!

O ses bizden geliyor. Seni mücadeleye çağırıyoruz. Seni sorunlarına sahip çıkmaya çağırıyoruz. Artık oturduğun sıradan ayağa kalk ve kendi gücüne güven! Gel ve gücünü bizimle birleştir. Gücümüzü birleştirdiğimizde göreceksin, gelecek ellerimizde!

(Liselilerin Sesi'nin Ekim 2005 tarihli 1. sayısından alınmıştır...)