22EKİM 2005 Sayı: 2005/42 (42)

  Kızıl Bayrak'tan
  İşçi sınıfı sermayeye düşman!
  Saldırı ve ihanet yine kolkola!
  Sosyal yıkıma karşı mücadeleyi yükseltelim!
  Kuş gribi ya da Türkiye'nin ikinci Çernobil'i
  DGM'de bu kez bir rektör var!
Özel Öğretim Kurumları Yasa taslağı hazır; Eğitim hakkının gaspına karşı mücadeleye!
TMY tasarısı; Demokratik hak ve özgürlüklerimiz için mücadeleyi yükseltelim!
  Ülkeyi pazarlamakla mükellef Başbakan
  Ekim Gençliği; 9 Kasım'da Beyazıt'tayız!
  Ümraniye İşçi Kurultayı çalışmalarından...
  Kurultay hazırlık faaliyetlerinden...
  TİP'in DİSK'inden DİSK'in nesine/Y. Akkaya
  Yerel İşçi Kurultayı çalışmasının bazı sorunları / Orta sayfa
  İzmir üye toplantısı; KESK MYK'sı günah çıkartıyor
  Savaş çetesi İran'ın etrafındaki çemberi daraltmaya çalışıyor
  Anayasa referandumu gerçekleşti; Irak'ta değişen bir şey yok!
  İngiltere'de gözaltı süresi 90 güne çıkarılıyor
  Asya depremi üzerine ; Emperyalistlerin kulakları acı çekenlerin çığlıklarına kapalıdır
  Ulus ve sınıflar ilişkisine giriş /M. C. Yüce
  Dünya Gıda Günü; Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
  Ekstrametal'de işçi kıyımı
  İÜ geleneksel açılış şenliği; Devrimci gelenek bu yıl da bozulmadı!
  Liselilerin Sesi çıktı!
  Bültenlerden / OSB-İMES İşçi Bülteni
  Mamak/Eski çöplük halkı yıkıma karşı mücadele ediyor!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Anayasa referandumu 15 Ekim'de gerçekleşti...

Irak'ta değişen bir şey yok!

Irak'ta anayasa referandumu işgal ordularının katliamları eşliğinde gerçekleşti. Referandumun “güvenliğini” sağlamak için seferber olan Amerikan askerleri, Ramadi'yi uçakla bombalayarak 70 Iraklı'yı katletti. İşgalciler öldürülenlerin direnişçi olduğunu iddia ediyor, ama kent sakinleri öldürülenlerin çoğunun sivil oluştuğunu açıklayarak, işgalcileri yalanlıyor.

Iraklılar'ın sandık başına gittiği gün çoğu ABD'li 160 bin işgalci asker referandum alanlarına müdahale için hazır bekletildi. Referandum sırasında uçaklar oy verme merkezlerini denetlerken, oy verenler tankların, makineleri tüfeklerin namluları önünde geçerek sandıklara ulaşabildi. Diğer yandan eyaletler arası karayolları trafiğe kapatılırken, kent içi ulaşıma özel araçların çıkması yasaklandı. 22.00-06.00 saatleri arasında uygulanan sokağa çıkma yasağı ise 18 Ekim gününe kadar sürdü.

Tankların gölgesinde şaibeli referandum

Üç eyalette üçte iki oranında ret oyu çıkması halinde anayasa geçerli olmayacak. Şii Araplarla Kürtler'in yaşadığı eyaletlerde anayasaya destek verildiği biliniyor. Ancak Sünni Araplar'ın çoğunlukta olduğu eyaletlerde durum farklı. Savaş kundakçıları ile işbirlikçi soysuzlar, Sünni Araplar'ın hem seçime katılmasını, hem de anayasanın reddi için gerekli olan hayır oylarının çıkmasını engellemeye çalıştılar.

Hayır oylarını belli sınırlarda tutabilmek için harekete geçen işgalciler, pek çok bölgeye sandık kurulmasını engellediler. Bu durumu saptayan Ramadi'den insan hakları savunucusu Mahmud Salman el Ani, “Hadita, Hit, Rawa, El Kaim, Ana, Bağdadi kentleri ve çevre köylerinde hiçbir oy kullanma merkezi yok” diye konuştu. El Ani, bu kentlerde sadece sandık değil, oy pusulasının dahi bulunmadığını belirterek, “Oy kullanmak isteyenler nereye gideceklerini bile bilmiyorlar” dedi. Bir seçim komisyonu üyesi de, 6235 seçim bürosundan 5617'sinin açık olduğunu, kapalı seçim bürolarının çoğunlukla El Anbar ve Ninova'da olduğunu kabul etti.

Referandumun nasıl geçtiğini gösteren bir diğer olay ise, Amerikan askerleri tarafından sıkı korumaya alınan seçim sandıklardan “fazla oy” çıktığının saptanmasıdır. Yani birçok bölgede kayıtlı seçmen sayısından çok “evet oyu” çıkmış. Sandıklara doldurulan evet oylarının fazlalığı Bağdat'taki işbirlikçileri sıkıştırınca, kesin sonuçların açıklanması ertelendi.

Sonuçlara dair çelişkiler

Henüz sayım işlemi devam ederken, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, yeni anayasanın büyük ihtimalle geçeceğini öne sürdü. Seçim Komisyonu'nun bile sonuçlara dair açıklama yapmaktan kaçındığı günlerde yapılan bu açıklama, “sonuçlar önceden mi belirlenmişti?” sorusunu gündeme getirdi.

İlerleyen günlerde Seçim Komisyonu tarafından yapılan açıklamada, sadece El Anbar ve Selahaddin eyaletlerinde yaşayan Sünniler'in “hayır” oyu verdikleri iddia edildi. Sünni Arap liderlerse, bu iki eyaletin yanısıra, Diyala ve Ninova'da da anayasaya ‘hayır' denildiğini savundu.

Sömürge valisi Zalmay Halilzad'ın makamından ses çıkmazken, İbrahim Caferi başkanlığındaki kukla hükümet de sonuçlara dair kesin ifadeler kullanmaktan kaçınıyor. Demek ki, tepeden tırnağa silahlı 160 bin işgalci asker tarafından sağlanan “güvenlik”, savaş kundakçıları ile Bağdat'taki işbirlikçilerinin beklediği sonucu vermeye yetmemiştir.

Vahşi emperyalist işgal altında yapılan referandumun gayri-meşru olduğu gerçeği bir yana, bu kadar kirli oyundan sonra anayasa kabul edilse bile, bu şaibeli bir anayasa olacaktır. Emperyalist orduların silahların gölgesinde “kanun”ları belirlediği yerde, anayasa taslağının hiçbir işlevinin olmayacaktır.

“Referandum mizanseni” de işgalcileri rahatlatmaya yetmeyecek

Emperyalist savaşı Washington'dan idare eden şebeke, geçici hükümet, geçici anayasa, göstermelik seçimler, sömürge valisi değiştirme gibi mizansenler sergilediğinde, öne çıkartılan argüman; atılan adımla birlikte direnişin zayıf düşeceği, giderek de bitirileceğidir.

Bu iddiaların Irak'ın gerçekliği ile uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığı artık bilinmektedir. Anayasa referandumu mizanseninin farklı olacağını umanlar da hayal kırıklığına uğramışlardır. Bunu ilk ifade eden, Irak'a “seçime destek ekibi” gönderen BM Genel Sekreteri Kofi Annan oldu. Annan, anayasanın birleştirici olmasını beklediğini, ancak sonucun umduğu gibi çıkmadığını “üzülerek” açıkladı.

Savaş çetesi şefi Bush'un aceleye getirildiği anlaşılan referanduma dair açıklamasının temelden yoksun olduğu da kısa sürede anlaşıldı. Referanduma katılanlara teşekkür eden haydutbaşı, Irak'ta bütün etnik grupları siyasi sürece dahil etmeyi hedeflediklerini söyledi. Bush'a göre, “Referandum için oy kullanan Iraklılar teröristlere karşı oylarıyla savaşıyor.”

İşgale onay vermek anlamına gelen “siyasi sürece dahil olma” noktasında referandumdan dolayı bir değişiklik olmadı. Zira oy veren Sünni Araplar'ın ezici çoğunluğu anayasa taslığına “hayır” dedi. Direnişin seyrinde, işgalcilerin beklentileri yönünde bir değişiklik olacağına dair herhangi bir emare de bulunmuyor. Demek ki “bütün etnik grupları siyasi sürece dahil etme” noktasında atılmış bir adım yok ortada.

Farklı etnik yapılara mensup olsa da, anayasadan belli beklentiler içinde olan Iraklı kesimler olduğu muhakkaktır. Bunları kabaca Şii Arap, Sünni Arap ve Kürt egemen sınıfları adına hareket eden güçler olarak nitelemek mümkündür. Anayasa taslağı üzerine süren uzlaşma arayışları ise, bu kesimler arasındaki pazarlığın yansımasıdır. Referandum sonuçları, bu gruplara arasında umulan uzlaşmanın sağlanamadığını ortaya koydu.

Iraklı işçiler, emekçiler, işsizler, yoksullar, gençler, kadınlar için ise değişen bir şey yok. Zaten emekçiler lehine değişiklikler hiçbir zaman kağıt üzerindeki düzenlemeler sonucu gerçekleşmez. Hoyrat bir emperyalist işgal altında bulunan ülkelerde ise bu durum daha da barizdir. Başka bir ifadeyle, işçi sınıfı ve emekçiler için olduğu kadar ezilen halklar için de kölelik zincirini kırmanın yolu, ancak özgüce dayalı direnişlerle açılabilir.

---------------------------------------------------------------------------------------

Sakarya Üniversitesi Öğrenci Derneği kuruldu!

Sakarya Üniversitesi'nde okuyan devrimci-demokrat öğrenciler olarak kurduğumuz SAÜ-DER'in açılış toplantısını 12 Ekim günü gerçekleştirdik. Açılış öncesi afiş ve bildiri çalışması yaptık.

Derneğimizi tanıtmak için biraraya geldiğimiz açılış toplanısında, SAÜ-DER'in özellikle öğrencilerin çeşitli sorunlarına (ekonomik, ulaşım, barınma ihtiyacı, yemek kuyrukları vb.) çözüm üretmek, sosyal-kültürel aktiviteler, paneller ve söyleşiler düzenlemek, öğrencileri felsefi ve bilimsel çalışmalardan haberdar etmek, çeşitli tiyatro ve müzik kursları düzenlemek yönünde kararlar aldık. Hazırlık sürecinin iyi örgütlenememesi, tanıtım toplantısının düşündüğümüzden daha az verimli geçmesine neden oldu. 

Bizler, SAÜ-DER'i, sistemin dayattığı bireycilik ve bencilliğin yıkılması, dayanışma kültürünün yaratabilmesi, ortak sorunlara ortak çözümler üretebilmesinin bir aracı olarak görüyoruz ve bu bilinçle hareket ediyoruz. Bundan sonra da bu gereksinimler doğrultusunda çaba harcayacağız.

Yaşasın örgütlü mücadelemiz!

Ekim Gençliği/Sakarya