16 Nisan 2005
Sayı: 2005/15 (15)


  Kızıl Bayrak'tan
  “Halk hassasiyeti” değil, ABD hesabına
“derin devlet” operasyonu
  Kitlesel ve devrimci 1 Mayıs’ın anlam ve önemi
  İMF programlarına hayır demek için 1 Mayıs’ta alanlara!
  TEKEL’i bitirme oyunu devrede
  SEKA ve TEKEL’den sonra mücadele
bayrağı TELEKOM işçisinde!
  Trabzon provokasyonu üzerine
  “Derin devlet” tartışmaları
  Sivil faşist teröre balans ayarı

  Trabzon’da faşist kudurganlık sürüyor!

  Faşist saldırılara karşı suç duyurusu
  Taksim Meydanı işçi sınıfı ve emekçilerindir
  İstanbul’a 10 bin yeni polis
  “Demokrat” kılıklı Amerikancı
kalemşörlerin işgal savunuculuğu
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/10 : Emperyalist politikalar yedeğinde
“tarihi Ortadoğu sentezi”
  Maltepe BDSP’den eylem
 1 Mayıs çalışmalarından
Irak halklarının kanıyla sulanan yolsuzluk bataklığı!

 Bağdat’ta yüzbinler işgali lanetledi

 Siyonist cellatlar işbaşında
 Yeni “PKK” ve “Demokratik
Konfederalizm” üzerine
Fransa’da gençlik eylemde
Bültenlerden
Ölümünün 4. yılında Hatice Yürekli yoldaş
Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Siyonist cellatlar işbaşında...

Filistin halkına dayatılan sahte barış her tarafından dökülüyor

Bush-Şaron önderliğinde Mısır'da 8 Şubat'ta yapılan “barış” zirvesinde, İsrail başbakanı kasap Şaron ile Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas ateşkes kararı almıştı. Abbas'la yaptıkları görüşmeler sonrasında Filistinli direnişçiler de, İsrail'in ateşkes kararına uyması koşuluyla, silahlı eylemleri durduracaklarını açıklamışlardı.

Abbas'la anlaşan Filistinli direnişçiler, Şaron-Abbas anlaşmasının Filistin halkının sorunlarına bir çözüm getirmeyeceğinin farkındaydılar. Bundan dolayı da anlaşamaya ihtiyatlı yaklaştılar. İsrail'in kararı çiğnemesi durumunda ise, karşılık verme haklarının saklı olacağını özellikle dile getirmiş, silah bırakma dayatmalarına ise kesin olarak karşı çıkmışlardı.

Şaron-Abbas anlaşması daha ilk günlerde sancılı bir dönem geçirmişti, ancak Abbas'ın ısrarları sonucu yeniden rayına oturmuş görünüyordu. Aradan henüz iki ay geçmişken siyonist cellatlar yine ortalıkta boy gösterdiler. İşgalci İsrail ordusu, Refah mülteci kampında, bir askeri üs yakınlarında futbol oynayan Filistinliler'e ateş açarak yaşları 14 ile 16 arasında değişen üç genci katletti.

Katliamla yetinmeyen İsrail ordusu, kasap Şaron ile savaş çetesinin şefi Bush Teksas'ta “Ortadoğu barışı” konusunda görüşmeler yaparken, Batı Şeria'daki Nablus kentine saldırı düzenledi. Siyonist ordu Nablus'taki saldırının “rutin bir operasyon” olduğunu açıklarken, Şaron Bush ile “barış” üzerine konuşuyordu.

Bu gelişmeler üzerine bir açıklama yapan Hamas sözcüsü Sami Ebu Zuhri, İsrail'in Batı Şeria'ya gerçekleştirdiği baskın ile 3 Filistinli'nin katledilmesinin ateşkese gölge düşürdüğünü söyledi. Zuhri, işgalin hız kesmemesi ve Filistinli mahkûmların hala serbest bırakılmaması nedeniyle sakin ortamın çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtti.

Bu arada Hamas, üç Filistinli gencin katledilmesinden sonraki saatlerde, Gazze Şeridi'nin güneyinde bulunan Yahudi yerleşim birimlerinin bulunduğu bölgeye 11 havan topu mermisi ile 11 Kassam füzesi fırlattığını duyurdu. İslami Cihad Örgütü'nden bir yetkili de, Filistinli gençlerin katledilmesi olayını değerlendireceklerini ve misilleme haklarını saklı tuttuklarını belirtti.

İsrail askerleri tarafından katledilen 3 Filistinli gencin cenaze törenine binlerce Filistinli katılırken, Haremüşşerif'te toplanan 10 bin Filistinli, bir yandan İsrail polisi ile çatışırken, diğer yandan ırkçı-faşist Yahudiler'in, Haremüşşerif'e girmelerini engellemek için gece boyunca El Aksa'da beklediler. Filistinliler, Gazze'deki yerleşimlerin boşaltılmasına karşı çıkan faşist Yahudiler'in Haremüşşerif'e girmeleri durumunda, üçüncü İntifada'nın başlayacağı uyarısında bulundular. Olayla ilgili bir açıklama yapan Hamas yetkilisi Nizar Rayyan, “eğer siyonistler El Aksa'yı kirletirse üçüncü başkaldırının tohumlarını ekmiş olurlar” dedi.

Siyonist saldırganlığın tüm hızıyla devam ettiği günlerde yapılan Bush-Şaron görüşmesinden, yine Filistin yönetimi üzerindeki baskının devam etmesi sonucu çıktı. Şaron liderliğindeki siyonistlerin ABD tarafından çizilen “yol haritası”na bile uymadıkları bilindiği halde, haydutbaşı Bush, Filistinli yetkilileri, Şaron'un Gazze'den çekilme planına destek vermeye ve son uluslararası barış planı olan “yol haritası”nda istendiği üzere, silahlı Filistinli grupları dağıtmaya çağırdı. 1949'daki sınırlara geri dönmeyi planlamanın “gerçekçi olmadığını” iddia eden Bush, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki Yahudi yerleşimlerinin İsrail tarafından ilhak edilmesine destek verdi. Zira Bush, Şaron'a, Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim birimlerinin genişletilmemesi uyarısında bulundu, ancak mevcut yerleşimlerin kaldırılmasına ilişkin, göstermelik de olsa herhangi bir uyarıda bulunmadı.

Bu durumda ABD emperyalizmi, kendi hazırladığı “yol haritası”ndan dahi sapmış oldu. Nitekim, İsrail'de yayınlanan siyonist Yediot Aharonot gazetesi, “Zirve Şaron'un yararına oldu. Bush, aralarında İsrail'in 3500 yeni konut inşa etmek istediği Maale Adumim'in de bulunduğu büyük yerleşim birimleri üzerinde İsrail'in kontrolünün devamından söz etti” değerlendirmesini yaptı.

Her zamanki gibi arsızlıkta sınır tanımayan kasap Şaron ise, Bush'un huzurunda yaptığı açıklamada hem “barış”tan sözetti, hem de Filistinli direnişçilerin İsrail saldırılarına karşılık vermesini gerekçe göstererek, Filistin lideri Mahmud Abbas'tan şiddet olaylarının üzerine daha fazla gitmesini isteme yüzsüzlüğünde bulundu.

Tüm bu olaylar yaşanırken bir açıklama yapan Mahmut Abbas, İsrail'in saldırganlığını kınamakla yetindi. Filistinli Bakan Saib Erakat ise, Bush'un İsrail'in “yol haritası”nın yükümlülüğünü yerine getirmesi yönündeki çağrısını Şaron'un dikkate almasını istedi. Bush-Şaron canilerinden medet uman Erakat, içinde bulunduğu çaresizliği bir kez daha ortaya koydu.

ABD emperyalizminin bölge halklarına dayattığı politikaların bir parçası olarak gündeme gelen “Ortadoğu barışı”nın önceki barış oyunlarından çok daha kısa ömürlü olacağı görülüyor. Zira gemi azıya alan siyonist cellat takımı, yaptıkları hiçbir anlaşmaya uymayacaklarını saldırgan tutumlarıyla tekrar tekrar gösteriyorlar. Filistin halkı artık bu tür barış oyunlarıyla aldatılamayacak denli deneyimlidir.

------------------------------------------------------------------------------------------

Üsler Türkiye'den, BM'de destek İsrail'den!

ABD emperyalizmi önderliğinde ve Türkiye'nin katılımıyla kurulan üçlü “şer ekseni” çerçevesinde sık sık askeri manevralar yapılıyor. Bu tatbikatlar sayesinde, Filistin halkına kan kusturan İsrail ordusunun askerleri Türkiye'nin kara suları ile hava sahasını “eğitim alanı” olarak kullanma fırsatı buluyor. Siyonist ordu özellikle Konya Ovası'nda yapılan uçuşlara fazlasıyla rağbet gösteriyor. Zira Konya Ovası, savaş uçağı kullanan pilotların eğitimi için bulunmaz bir imkan.

Siyonist devlet ile Ankara'daki Amerikancı hükümet arasındaki işbirliği de giderek pekişiyor. Başbakan Tayyip'in kimi açıklamalarına kızan siyonistlerin “küsmesi” yanıltıcı olmamalıdır. Çünkü bu “küskünlük” döneminde bile ekonomik, askeri ve siyasi ilişkiler pekişmeye devam etmiştir. Örneğin iki ülke arasındaki ticaret hacminin 2 milyar dolara yaklaştığı söyleniyor. Amerikancı generallerin inisiyatifi ile gerçekleşen silah alımları ile tank/uçak modernizasyonu ihalelerinin İsrail şirketlerine verilmesine kadar bu rakam 20 milyon doların altındaydı.

İçeriği hakkında kamuoyuna kayda değer bir açıklama yapılmayan ve son aylarda yoğunlaşan Ankara-Tel Aviv arasındaki karşılıklı ziyaret trafiğinin sonuçları görülmeye başlandı. Basına sızan bilgilere göre, ABD ve İngiliz haydutlarına üslerini açan sermaye hükümeti, bazı üsleri siyonist ordusunun kullanımına da açmaya hazırlanıyor. Bununla da bağlantılı olarak İsrail'deki bazı kurumların Türkiye'de büyük ölçekli toprak alımı yapmaya hazırlandığı, bu amaçla oluşturulan fonda ise şimdiden 100 milyon doları aşkın kaynak biriktirildiği söyleniyor.

Buna karşılık kasap Şaron liderliğindeki siyonistler de kendi cephelerinden “üs jesti”ne karşılık vermek için harekete geçtiler. Siyonistler, 2009-2010 dönemi için BM Güvenlik Konseyi üyeliğine soyunan Ankara'daki işbirlikçilere destek vereceklerini resmen ilan ettiler.

Halen militarist yönü ağır basan iki Amerikancı rejim arasındaki işbirliği, 1-2 Mayıs tarihinde gerçekleşmesi beklenen Tayyip'in İsrail'i ziyareti ile daha da pekişecek.