05 Mart 2005
Sayı: 2005/09 (09)


  Kızıl Bayrak'tan
  SEKA kıvılcımını yangına çevirmek için
görev başına!
  SEKA kıvılcım, TEKEL ateş oldu, bürokratların etekleri tutuştu
  Türk-İş BK toplantısı...
Harekete geçiren direnişin gücüdür!
  SEKA işçilerini ziyaret ve destek eylemleri
  SEKA işçisi direnişin simgesi!
  SEKA röp.  “Burada bir ekmek mücadelesi var,
kızgınlık var, kin var, nefret var…”
  BES Ankara eylemi; “Genel grev, genel direniş!”
  Burjuvazinin yeni parti arayışında son perde
  SSK hastanelerinin devriyle sorunlar büyüdü!
Amaç özelleştirme
  Talabani’ye heyet gönderildi... Gerici rejimin şoven politikaları sarsılıyor
   Suriye’yi hedef alan emperyalist-siyonist
tehdit yoğunlaşıyor
  Bush Putin'le görüştü, eli boş döndü
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/4: Sisteme teslimiyetin ideolojisi
  Irak'lı petrol işçileri;  “İşgale karşı direniş Iraklılar’ın doğal
hakkıdır!”
 Küstah işgalcilerden itiraflar
8 Mart çalışmalarından; Hiçbir kuvvet faaliyetimizi engelleyemez!
 “Demokratik Kadın
Hareketi Kurultayı”na BDSP’nin sunduğu tebliğ
Kadın sorunu/ M. Can Yüce
Kadın işçilerin
sorunları ve talepleri
AB ve Kürdistan sorunu/2
İzmir’de KESK şube kurulları... Pazarlık ve hesaplar
Genç İşçi Bülteni'nden
Basından... ABD, AKP’yi gözden çıkardı mı?
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kadın işçilerin fabrikalarda karşılaştıkları sorunlar ve mücadele talepleri

Kadın işçilerin fabrikalarda yaşadıkları sorunlar toplumda yaşadıkları sorunların yansımalarıdır. Çünkü, toplum genelinde kadına bakıştaki gerici, ayrımcı bakış açısı kendini her ortamdayeniden üretmektedir.

Kadınların geçmişten bu yana yaşadığı önemli sorunlardan biri olan eğitim olanaklarından yoksunluk, parası olanın çocuğunu okula gönderebildiği günümüz koşullarında en önce kız çocuklarını etkilemektedir. Geleneksel feodal değerlerle okula gönderilmeyen kız çocukları, bu engel aşılsa bile ekonomik engele takılmaktadır. Maddi olanakları sınırlı bir aile öncelikle erkek çocuklarını okula göndermektedir. Bu nedenle eğitim alamayan, okuma-yazma bile bilmeyen kadınların sayısı artmaktadır. Böylece kadınlar sosyal yaşamın dışına itilmekte ve nitelikli iş de bulamamaktadır. Vasıfsız işlerde çalışmaktan dolayı kadın işçiler hem ekonomik zorluk yaşamakta, hem de kapitalistin işçi çıkarma dönemlerinde ilk gözden çıkardığı işçiler olmaktadır. Öte yandan, geleneksel bakış gereği kadın işçilerin çalışma nedeni eve katkı olarak görülmekte ve bu da az ücret verilmesine neden olmaktadır. Aynı işi yaptığı halde daha az ücret alan kadınların eşit işe eşit ücret talebi buradan gelmektedir.

Tüm işçilerin ortak sorunu olan sigortasız, sendikasız, iş güvencesiz çalışmak, sağlıksız iş koşulları, fazla mesailer vb., kadın işçileri daha fazla zorlamaktadır. Örneğin fazla mesai kadın için önemli bir sorundur, çünkü onu bir de evde yapmak zorunda olduğu işler beklemektedir.

Kadın işçilerin fabrikalarda karşılaştıkları bir diğer sorun, hamilelik ve çocuk bakımı nedeniyle işten ayrılmak zorunda oluşlarıdır. Gerekli tıbbi destek ve izin gibi ihtiyaçlar patronlara külfet geldiği için işten atmak işlerine gelmektedir. Bu nedenle patronların tercihi evli kadın işçileri işe almamaktır. İşyerlerine kreş, emzirme odası açılmasını patron için gereksiz bir masraftır.

Sonuçta kadın işçi iş yaşamından, dolayısıyla sosyal yaşam imkanlarından uzaklaştırılmış olur. Ekonomik yönden kocasına bağımlı hale gelir. Ezilen sınıftan çoğu kadın bu nedenle işten ayrılıp eve bağımlı olmaya mahkum edilmiştir.

Yanısıra günümüz yoksulluk koşullarında tek maaşla ev geçindirmek bir işçi ailesinin yaşamını çok zorlaştırmakta, yoksulluğun acısını ise en çok kadınlar çekmektedir. Az maaşla yemek ihtiyaçlarını ve diğer ihtiyaçları planlamak yine kadına düşer. Kadın bu nedenle hep kendinden fedakarlık yapmak zorunda kalır. Önce çocukları ve eşi gelir emekçi kadının yaşamında.

Kapitalistlerin işine gelen bir diğer durumsa eve iş verme suretiyle kadın emeğinin sömürülmesidir. Böylece iş oldukça ucuza yaptırılmaktadır. Sigortasız ve diğer sosyal imkanlardan yoksun olarak gün boyu çalışan kadınlar patronların kârlarını daha da artırmaktadır.

Kadın işçilerin işyerlerinde karşılaştıkları bir diğer sorun ise cinsel tacizdir. Bu sistemde işçilere sunulan yoz kültür içinde dostluk, arkadaşlık gibi kavramlara yer olmadığı için, erkek işçiler kadın işçilere farklı bakabilmektedir. Usta, şef, patron gibi asalaklar da konumlarını kullanarak kadınları rahatsız etmektedir. Kimi zaman tecavüze varabilen bu cinsel şiddet kadınların yaşamını derinden etkilemekte, çeşitli ruhsal hastalıkların yanısıra intihara yolaçabilmektedir. İşyerlerinde ya da toplumsal yaşamın diğer alanlarında yaşanan cinsel şiddetin sonucu mağdur olan kadın, toplumsal bakışın gericiliği nedeniyle bir de suçlu sayılabilmektedir.

Kadına biçilen toplumsal rol ve sıfatlar, kadınların kendilerini özgürce ifade etmelerini zorlaştırmakta ve kadınlar arasında bir kabullenmişliğe yolaçmaktadır. Bu durum kapitalistin kadın işçileri sömürmesini kolaylaştırmakta, kimi yerde ise bu nedenle kadın işçiler tercih edilmektedir. Toplumda kadından beklenen sessiz-itaatkar rol çalışma yaşamında da beklenir.

Yaşanan sorunlar kadınların birebir mücadelesiyle ya da cesaretiyle aşılacak türden değildir. Soruna kalıcı çözümü doğrultusunda adımlar ancak örgütlü mücadele içinde atılabilir.

Kadın emekçilerin evde, işte, sokakta karşılaştıkları sorunların toplumsal kaynağı doğru tanımlanmalı ve çözümleri bu yönlü olmalıdır. Sadece kadın kimliğiyle değil bir sosyal kimlikle yaşamın içinde olan kadın işçilerin sorunları ait oldukları sınıfın yaşadığı sorunlardan ayrı ele alınamaz. Kadın toplumsal mücadele alanına çıkmadan, kendisini hem bir cins hem de sınıf olarak ezen ve sömüren sınıfa, burjuvaziye karşı erkek emekçilerle omuz omuza mücadeleyi yükseltmeden kendisini kurtaramaz.

İşyerlerimizden başlayarak hakkımızı aramayı, emeğimizi korumayı öğrenerek kurtuluş mücadelesi vermeliyiz. Sömürü, baskı ve taciz ancak bu sorunlarla ve esas kaynağı olan sistemle mücadele edilerek ortadan kalkacaktır. Biz kadınlar sınıf ve cinsiyet ayrımının olmayacağı eşit, paylaşım dolu, sömürüsüz bir dünyayı hak ediyoruz. Bunun için gereken mücadeleyi kadın-erkek tüm emekçiler ortak vermeliyiz.

Taleplerimizle mücadelede en ön saflarda yerimizi almalıyız:

* Toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadın-erkek eşitliği!

* Eşit işe eşit ücret!

* Kadın işçilerin ana ve çocuk sağlığına zararlı işlerde çalıştırılması yasaklansın!

* Doğumdan önce ve sonra 3'er aylık ücretli izin!

* Kadınların çalıştığı tüm işyerlerinde kreş ve emzirme odaları!

* Tüm yerleşim birimlerinde kreş, çocuk yuvası, sağlık merkezi, spor, kültür ve sanat kurumları!

Deniz Ümit