05 Mart 2005
Sayı: 2005/09 (09)


  Kızıl Bayrak'tan
  SEKA kıvılcımını yangına çevirmek için
görev başına!
  SEKA kıvılcım, TEKEL ateş oldu, bürokratların etekleri tutuştu
  Türk-İş BK toplantısı...
Harekete geçiren direnişin gücüdür!
  SEKA işçilerini ziyaret ve destek eylemleri
  SEKA işçisi direnişin simgesi!
  SEKA röp.  “Burada bir ekmek mücadelesi var,
kızgınlık var, kin var, nefret var…”
  BES Ankara eylemi; “Genel grev, genel direniş!”
  Burjuvazinin yeni parti arayışında son perde
  SSK hastanelerinin devriyle sorunlar büyüdü!
Amaç özelleştirme
  Talabani’ye heyet gönderildi... Gerici rejimin şoven politikaları sarsılıyor
   Suriye’yi hedef alan emperyalist-siyonist
tehdit yoğunlaşıyor
  Bush Putin'le görüştü, eli boş döndü
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/4: Sisteme teslimiyetin ideolojisi
  Irak'lı petrol işçileri;  “İşgale karşı direniş Iraklılar’ın doğal
hakkıdır!”
 Küstah işgalcilerden itiraflar
8 Mart çalışmalarından; Hiçbir kuvvet faaliyetimizi engelleyemez!
 “Demokratik Kadın
Hareketi Kurultayı”na BDSP’nin sunduğu tebliğ
Kadın sorunu/ M. Can Yüce
Kadın işçilerin
sorunları ve talepleri
AB ve Kürdistan sorunu/2
İzmir’de KESK şube kurulları... Pazarlık ve hesaplar
Genç İşçi Bülteni'nden
Basından... ABD, AKP’yi gözden çıkardı mı?
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Sendika.org'un Seka işçileri ile yaptığı röportajdan...

“Burada bir ekmek mücadelesi var, kızgınlık var, kin var, nefret var…”

Sendika.org: Önce sizi tanıyalım…

Hakan Tamer [kendisi eski MHP'li, bizim solcu olduğumuzu öğrenince Galatasaraylı arkadaşlar diye karşılıyor (sarı kırmızı renkleri yüzünden)...

Sendika.org: ... Şu an bulunduğunuz aşamayı hem kendi pencerenizden, hem de genel anlamıyla bir değerlendirir misiniz?

H.T.: Yaklaşık iki aydan beri SEKA'da eylemlerimiz, direnişlerimiz devam ediyor. Dönem dönem hükümetin, Başbakan'ın “Artık bu iş bitmiştir” kararını tekrarlaması veya hukuksal aşamada aleyhimize çıkan kararlar ve Türk-İş'in aldığı bizi tatmin etmeyen kararlar, bizi an an demoralize etse de, bunlar bizi yolumuzdan döndürmeyecektir. Biz aldığımız bu mücadele kararında, başladığımız şekilde, inancımızla, kararlılığımızla ve bütünlüğümüzle devam edeceğiz.

Her türlü, içerden ve dışardan gelebilecek provokasyonlara karşı tedbirli olmaya çalışıyoruz. Bölünmemeye çalışıyoruz. İnancımızla bölünmeden devam etmeye çalışıyoruz.

Sendika.org: Türk-İş kararlarından bahsettiniz...

H.T.: ...Biz, bugün en azından bir ‘bir günlük iş bırakma eylemi' bekliyorduk. Yani ciddi, çabuk anlamda… Genel grev belki Türk-İş'ten çıkmazdı ama bir günlük iş bırakma eylemi bizi, başlangıç olarak tatmin edecekti. Ama insanların sadece bir gün mesai saati bitiminde işyerlerinde kalma eylemi… Gerçekten ciddi, samimi olduğuna inanmıyoruz. ...Yani Türk-İş'in gerçek anlamda genel grev kararını bu noktadan sonra çıkaramayacağını da bugün gördük.

Bizim şimdi yapmamız gereken SEKA işçileri olarak yolumuza devam etmemiz (...)

Sendika.org: ... SEKA'nın kapatılması sadece SEKA işçisinin ve yakınlarının sorunu mu..?

H.T.: Aslında şu an bulunduğumuz ortamda çok şanslı bir dönemdeyiz. Yani şanslıyız derken bugün hükümetin topyekûn işçilerin üzerinde, çalışanların üzerinde, tüm kamusal alana saldırması aslında bir anlamda çok güzel. Yani biz aleyhimize olan bu durumu, bütünlük içerisinde hep beraber püskürtme refleksini gösterebilirsek, biz bu durumun çözüleceğine de inanıyoruz. Yani bugün SEKA'ya tek başına saldırı olsaydı belki çözemeyecektik.

Ama aynı anda TÜPRAŞ'a, Telekom'a, Köy Hizmetleri'ne, sağlık bünyesindeki çalışanlara saldırılıyor; hatta okullara dahi saldırılar olacaktır. Şu an yapılması gereken tek şey, sendikaların ve işçilerin biraraya gelerek, bu topyekûn saldırıyı hep beraber püskürtmek. Aleyhimize olan bu durumu lehimize çevirme şansımız var aslında. Ve bunu püskürtmemizle ilgili daha uygun bir zemin var. Sadece tek yapılması gereken bu malzemeyi biraraya getirip, hükümeti tüm alanlarda vazgeçirmek.

Sendika.org: ... kendinize gerçek dost olarak kimi görüyorsunuz? “Ben bunlarla yan yana giderim” dediğiniz kim? İşçi mi olacak bu, bir başka parti mi, bir dernek mi?...

H.T.: Bizim bugün popüler olan siyasi partilerin aslında hiçbirine güvenimiz kalmadı. Tayyip Erdoğan hükümeti sadece SEKA işçisinin değil, tüm Türkiye'nin belki son umuduydu. Umutsuzluk anında ortaya çıkıp, yani son noktada ortaya çıkıp bugün kendisi de umutsuzluk olmuştur.

Bugün yanımıza gelenler, bizi ziyaret edenler daha evvel, ‘98 yılında fabrikayı kapatan insanlardı. İşte bir Ecevit, MHP, ANAP hükümeti. Değişen bir şey olmuyor, bugün aşağıda olan yarın yukarıda oluyor, yukarıdakiler aşağıda oluyor. Sadece figüranlar değişiyor, ama aslında saldıranlar, bu figüranların arkasındaki insanlar hep aynı insanlar. (...)

Aslında gerçek dost işçi; çalışanın kendisi ama işte çalışanların da biraraya gelmesini engelleyen işte bu sendika ağalığı… Bugün işçi gerçekten bir araya gelirse, hani slogan var ya: “İşçiler birlik olsa, dünya yerinden oynar!” İşçilerin biraraya gelmemesi için o kadar çok etken var ki. Sorun bu etkenleri ortadan kaldırmakta.

Yoksa bizim gerçekten siyasilerle, siyasi otoritelerle bunu çözüme ulaştıracağımıza inanmıyorum. Çünkü otorite Amerika'dan geçiyor bugün, Türkiye gerçeklerine göre. Siyasi anlamda otorite IMF'den geçiyor, Avrupa Birliği'nden geçiyor. Bunlar da kamusal alanı yoketmeye çalışıyorlar. Yani bunlar bizim dostumuz değil. Çözüm, dostluk, insanın kendisinin, işçinin biraraya gelmesinde.

Sendika.org: Gazetelerde “Buradaki işçilerin çoğu AKP'ye oy verdi. Şimdi pişman” diye, yazılar çıkıyor. ... Peki SEKA işçisi AKP'ye oy verirken ne düşünüyordu?

H.T.: Ben Hakan Tamer olarak özümde AK Parti'ye oy vermedim ve şunu dedim insanlara: “Bu adam Amerika'ya gitti. Bu adam vatanı satacak, bu adam memleketi satacak.” En yakınımdaki insanlara bunu anlatmaya çalıştım hep. Özel bir şey anlatmak istiyorum. Babama, aileme ben bunu anlatıyordum. Bizim çarşı sokak eylemlerimizin başladığı noktada, üçüncü eylemdi babam bana dedi ki: “Hakan” dedi, “Oğlum haklıymışsın, bunlar hakikaten vatanı satıyorlar.” Yani bazı şeyleri insanların yaşaması ve görmesi lazım. Bu AK Parti rüzgarına herkes, toplumun çoğunluğu kendini kaptırdı.

Özelde SEKA işçisi neden AK Parti'ye güvendi? Sorunun cevabı, işte birebir Osman Pepe vurgusu burada özellikle fazla yapılıyor. Osman Pepe birebir bu fabrikanın içerisine gelip insanlara, “SEKA'ya biz modernizasyon yapacağız. Bu bizim namusumuzdur” gibi söylemleri öne çıkardığı için, bugün, yani o söylemlerle insanlar kandırıldı. Yani bu kızgınlık biraz da kandırılmışlığın verdiği kin. Yani sen bizim çocuksun, güzel anlaşıyoruz ama bu noktada sen bana ihanet etmişsin, kandırmışsın. Burada bir ekmek mücadelesi var, kızgınlık var, kin var, nefret var, her şey var. (...)

Sendika.org: Toplumun büyük çoğunluğunun bizden adam olmaz, biz bir şey yapamayız dediği bir noktada, ... topluma mesaj verebilecek sayılı kişilerden birisiniz. Mesajınız nedir?

H.T.: Biz SEKA çalışanları olarak şunu diyoruz. Toplumun şu psikolojisi var; yani “Ateş düştüğü yeri yakıyor” deniyor. Ama aslında böyle değil. Ateş damla damla, farklı yerlere farklı zamanlarda düşüyor. Bugün tüm insanların, tüm çalışanların, SEKA sorununa, ya da sorunu olan diğer her yere karşı duyarlı olmaları gerekiyor. Bu sorunların, biraraya gelinip toplu olarak püskürtülmesi gerekiyor. Bugün bu sorunla ben karşı karşıya değilim diye kenarda beklemek aslında onların da sonunu hazırlamak anlamına geliyor. O yüzden bugünden yarına fazla vakit kaybetmeden bu birliği, bu direnişi üst noktalara taşımak gerekiyor.

O ara yanımızda duran ve bize yardımcı olan işçilerden Necati Abi araya giriyor. O da kendi tabirleriyle galatasaraylı...

Necati Abi: Yani bize aslansınız kaplansınız diyorlar ama, öte tarafta da şu var. Bunun da gerekleri vardır. Nedir bunlar? Alırsın eylemi, dayanışmayı yükseltirsin, genel grevse genel grev, kapanmaysa kapanma bir eylemlilik takvimi içerisinde bir şey olur. Hem bunu yapmayacaksın, hem bize “Sen Türkiye'nin bekçisisin” diyeceksin. Böyle bir şey de olmaz yani. Taşıyabileceğimiz yük belli. Yani zaten bugün 42. gün. Yani 42 gündür evime gitmedim. Yani şaka değil bu iş. Dolayısıyla, onu söyle ama onun da gereklilikleri vardır. Onu da yap. Yapmıyorsan söyleme.

Şu da var. Siyasi iktidar belki taktiksel anlamda manevra yapacak. Ama “SEKA'yı özelleştiremezsem Türkiye'de özelleştirme yapamam” diyor. Eeee? Bu bizim açımızdan da iyi bir şey ama, sınıf dayanışmasını sınıfa yakışır biçimde örmek gerekiyor. Bu yoksa biz de biteriz. Dolayısıyla onlar da kaybeder.

H.T.: Yani SEKA işçilerle hükümet arasında bir savaş alanına döndü. Ama biz bu savaş alanında tek başımıza kalırsak kazanamayız yani. Tamam burası savaş alanı olsun. Ama arkadaş, herkes yapması gerekeni yapsın.

Bugün benim karım, işte Necati ağabeyin hanımı polis copları altında kaldılar. Benim iki yaşında bebeğim var, suratına biber gazı sıkıldı. Çocuk kendine gelemedi. Bu noktada biz elimizden geleni yapıyoruz. Arkadaş, artık burası savaş alanı, biz buna inanıyoruz. Kazanacağız da diyoruz. Ama tek başımıza kazanamayız. Yani herkesin yapması gereken her şeyi yapması gerekiyor, bu noktadan sonra. Yani biz yorulduk, yılmadık ama yorulduk. Biraz üzerimizdeki yükü hafifletmeleri gerekiyor.

Sendika.org: ... Kendi işini de size havale edenleri dışarıda tutuyorum ama sizden cesaret alıp mücadele edenler de var…

Necati Abi: Tabii ki. On yıldır Türkiye'de sınıf hareketinin, sadece sınıf hareketi de değil muhalif güçlerin üzerinde ölü toprağı var. Hani, SEKA'daki bu direnişin kendisi bu ölü toprağını da kaldırıyor. Tamam bu iyi bir şey. Ama, hep aynı noktaya dönüyoruz ister istemez. Bunun gerekleri var, hem sol güçler, muhalif güçler için hem de sınıf açısından gerekleri var. Bütün sorun sadece o gerekleri yerine getirmekte. Aslında üzerine vazife olan işi yapmaktan geçiyor. Bütün muhalif güçler için de bunu söylüyorum. Herkes burayı şey yaptı ya, Kabe yaptı. Beytullah'a el sürüp gidiyor, Hacı oluyor yani. Buraya Hacı olmaya gelmesin kimse. Dayanışmaya gelsin. Bu çok önemli.

Sendika.org: Peki o zaman, şimdi Emek Platformu var, güya tüm sendikalar bir arada…

Necati Abi: Biliyor musunuz? Geçen haftaydı galiba, Emek Platformu'nun toplantısı var. Toplantının gündemi şu: 19 Mart Irak işgali ile ilgili. Tamam, onu da gündem yapmak gerekiyor. Ama Emek Platformu'nun birinci işi bu olmamalı. Onu savaş karşıtı platformlar yapsın ya da onun için başka bir platform kur. 19 Mart Irak işgali çok ciddi bir şey, yani emperyalizme karşı barışı savunmak çok önemli, bunu hiç küçümsemiyorum ama Emek Platformu'nun birinci görevi sınıfsal dayanışmayı örgütlemek. Eğer bunu beceremiyorsa adı zaten Emek Platformu olmaz.

(...)

Sorunun kendisi şu, doğrudur sendikaların hali kötü, şu kötü, bu kötü de; uygulanabilir, hayatta karşılığı olan eylemlilik takvimi hazırlansın, ondan sonra genel grevle taçlandırabilirsin onu. Genel grev, tamam, herkes çok haklı, çünkü koşulları da oluşmuştur. Ama sınıfın kendisi, sendikal örgütlülüğün kendisi de hazır değil. O yüzden kademeli bir eylem planı SEKA direnişi için de gerekli. Nedir mesela? Türk-İş'in aldığı karar var. İçerde kalma eylemi. Doğru bir eylem ama arkası gelmeli bunun. Arkası gelmiyorsa genel grevi de istesen de hayata geçiremezsin. O yüzden Emek Platformu, bütün muhalif güçler, kendine sıfat biçen insanlar oturup kendini ciddi ciddi sorgulayıp hayata başka bir gözle bakmak zorundalar. Bakmıyorlarsa bu böyle devam eder ve kaybeden hep biz oluruz.

(...)

Necati Abi şimdi de eski AKP'li bir işçiyi getiriyor yanımıza...

Sendika.org: Sizi tanıyalım.

Baki Akdoğan: Buraya ‘90 yılında geldim, işbaşı yaptım. 15 senedir çalışıyorum.

(..) bugün Türk-İş'in Başkanlar Kurulu toplantısından sürpriz bir karar çıktı. Yani daha diretmeci, daha dayatmacı, daha sert bir tavır bekliyorduk. Daha yönlendirici bir karar bekliyorduk biz. Öyle bir şey de çıkmadı. Yani arkadaşlar arasında bu düş kırıklığı, moral bozukluğu yarattı, çünkü daha radikal bir şeyler bekliyorduk biz. ...

Şimdi ben şu konuya da açıklık getireyim. Necati Abi az önce dedi ki, işte bu AKP'li dedi. Ya, insan doğar, büyür, ölür. Bu yaşamında da çeşitli aktivitelerde, çeşitli şeylerde fikir birliği olur. Ama ben illa ki ona oy verdim diye yani ömür boyu onun peşinden takılıp gidecek değilim yani. … Buradaki arkadaşların %90'ı AKP'ye oy verdi. Ama bazı şerefsizler var. “SEKA şerefim, namusumdur” dedi, şimdi şerefini attı [Osman Pepe'yi kastediyor]. Namusunu hiçe saydı şimdi. Ama ben onun kadar namussuzluk yapmam. Ben bir sefer veririm, bir sefer yanılırım, bir daha yanılmam.

Hep yaptıkları, söyledikleri aynı şey. Yarın gene gelecekler, e bunlar gene dolaşacaklar. Ama bu sefer başka, bu sefer geldiklerinde tepki başka olacak. Böyle bu şekilde gitmeyecek yani…

(...) Türkiye'de öyle bir şey var ki, biraderim. Şimdi bugünkü hükümet yıkılıyor muhalefet iktidara geliyor, üç gün sonra o yıkılıyor bu sefer de yerine önceki geliyor. Değişen olmuyor yani, aynı, değiş-tokuş yapıyorlar. Zihniyet aynı, fikir aynı. İstedikleri kadar isim değişsin bir şey farketmiyor. Adamlar aynı adamlar. Yani sen eşeği boyamakla, bir anlamı yok yani, eşek yine aynı eşek. İstersen altın semer vur üstüne.

Sendika.org: Peki eşekten kurtulmanın bir yolu yok mu?

B.A.: Yahu yok! Ya öldüreceksin onu, ot vermeyeceksin ölecek, ya da kendine başka bir eşek bulacaksın. Ama bunu nasıl yapacaksın? Nasıl… bu bir kişinin, iki kişinin düşüncesiyle olacak bir şey değil.

Sendika.org: ... Türk-İş kararı bile aslında direnişiniz olmasaydı, çok daha geri bir karar olabilirdi...

B.A.: Vallahi bilmiyorum ama, bu kararı kendileri bile Türk-İş tarihinde bir mucize olarak görüyor. Nasıl, neresi mucizeyse? Kendileri bile şaşırmışlar yani bu karara. Nasıl şaşırdılarsa, çok alınmayacak, ahım şahım bir karar mı yani? Bir gün içerde tutulacaksın. Ya biz 42 gündür içerde tutuluyoruz kardeşim ya. Bir şey değiştiremedik. Sen bir gün kalsan ne olur?

Bunun başka bir yolu yok mu? Veya de ki, “4'ünde kapanacağım, sonuç alamadım mı, pazartesi şartel indireceğim” de bunu. Pazartesi de “geleceğim buraya” de, “şartel indireceğim, SEKA'dan yöneteceğim” de...

Sendika.org: ... İlerde işçinin kendisi Türk-İş iradesini de aşamaz mı? Sendikalar federasyonu aşamaz mı?

B.A.: Görünen o ki… Bak mesela Tek-Gıda-İş dedi ki, TEKEL'de 22 bin üyesi var, “SEKA'ya en ufak bir şey olursa” dedi, “biz” dedi “eyleme geçeriz. Üretimi durdururuz.” Velev ki öyle bir şey olursa, ben bunun sadece onlarla sınırlı kalacağını tahmin etmiyorum. Tahmin ederim ki diğer yerlere de sıçrayacak o. 22 binler, yüzbinleri bulacak o zaman. Türk-İş'in olup olmaması, kararı, bir şeyi bağlamıyor o zaman. Çıkardığı bu sonuç bildirgesinin bir hükmü olmuyor o zaman.

Belki olmayacak bir şey ama, belki de olacak, işte ilk defa olacak. İşçi kendi başına bir diktatörlük yapacak, kendi başına bir yol çizecek, hiç kimseyi takmayacak.

Şu ana kadar bize o kadar baskılar yapıldı. Bizi bölmek için o kadar şeyler yapıldı, ne oldu? Biz bölünmedik. Çıktı on altı kişi gitti. Tamam, sürüden ayrılanı kurt kapar, gitsinler. Ama bu 700 kişinin burada kalması, 42 gündür, bu kadar baskılara rağmen gerçekten büyük başarı. Gerçekten büyük diklik yani bu, herkes bunu yapamaz, beceremez.

Ne olur yarın birgün, öyle bir karar çıksa bile, bir taraftan TEKEL işçisi geçecek, Tüpraş geçecek, ne bileyim Lastik-İş derken, destek gitgide işçinin kendi arasında dayanışma olarak çoğalacak. Bir federasyona bağlı, bir sendikaya bağlı olarak gelişmeyecek belki bu iş yani. İşçi olarak gelişecek, bireysel olarak. Artık onu nasıl önlerler, nasıl kırarlar, onu o zaman görürüz.

(...)

Sendika.org: ... son olarak neler söylemek istersiniz?

B.A. :... Senelerdir söyleniyor. Günlerdir söyleniyor. Hep birlik beraberlikten sözediliyor ama herkes gene bir tarafa çekiyor. O gün geldiği zaman kimseyi bir arada bulamıyorsun. Kimseyi destekçi bulamıyorsun işte. Bağıra çağıra ancak biz buraya getirebildik işi. Bağıra çağıra onu da.

Ama biz de zamanında 27 Ocak'ta kapanma kararına uymayıp “ulan boş ver” deyip gitseydik ne olacaktı? Bu iş belki buraya kadar da gelmeyecekti. Ne bileyim TEKEL işçisi bu kadar ayaklanmayacaktı, Türkiye bundan bu kadar haberdar olmayacaktı. Bırak Türkiye'yi dışarıya taştı bu iş yani. OECD bilmem ne, sendika bilmem ne başkanları geldi buraya. İş ta oraya kadar vardı.

Ha bir de şunu anlamıyorum yani. Bugün burayı kapatacaksın, yarın öbür tarafı satacaksın… Yahu bu sata sata nere gidecek? Satacak bir şey kalmayacak sonunda ya. Kendini mi satacaksın o zaman? Böyle nereye gidecek yani bu? Hep dışarıdan alacaksın, dışarıdan… Yahu bu hazıra dağ dayanmaz, gün gelecek hazır da bitecek. O zaman ne yapacağız biz, nereye gideceğiz, neyi satacağız?

Ya bilmiyorum, bunların zihniyetini, biz hiç tahmin etmiyorduk böyle, ama bunlar ötekileri aratır duruma getirdiler. Bundan öncekileri arar olduk biz…

1 Mart 2005

-------------------------------------------------------------------------------------

SEKA'ları çoğaltalım!

SEKA direnişini bölgemizde gündemleştirmek için bir toplantı yaptık. İlk olarak kendi imkanlarımız çerçevesinde belirlediğimiz birkaç fabrikaya ve sanayi sitesine özel olarak seslenen Genç İşçi imzalı bildiriler kaleme aldık. Bildiriler ilgiyle karşılandı.Bildiri dağıtımı sırasında arkadaşlarımız kolluk güçleri tarafından gözaltına alındı.

Şahintepe'de akşam saatlerinde gerçekleştirdiğimiz meşaleli eylemde Şahintepe halkını SEKA direnişine destek vermeye çağırdık. Eylem halk tarafından ilgiyle karşılandı.

Sınıf devrimcileri olarak önümüzde duran en önemli sorumluluk özelleştirme karşıtı mücadeleyi birleşik siyasal ve militan bir sınıf hareketi yaratmanın imkanlarına dönüştürmektir. Önümüzdeki sürece bu bilinçle yükleneceğiz.

Küçükçekmece/BDSP