7 Ağustos'04
Sayı: 2004/31 (23)


  Kızıl Bayrak'tan
  Satılmış ve kokuşmuş sendikal ihanet çetelerini alaşağı edelim!
  İMF’ye verilen yeni “niyet mektubu” açıklandı...
  DEP’lilerin TİSK ve Hak-İş ziyaretleri üzerine...
  Sermaye devleti ve medyası emperyalist işgalden yana...
  “Barışsever” Cola Turka... Aynanın arkasına bakın!
  “Hızlı” cinayet ve sermaye medyasının dolaysız sorumluluğu
  Metal TİS’leri ve sendikaların tutumu
  Castleblair işçilerinden teşekkür mesajı...
  Castleblair işçileri Marks & Spencer mağazaları önünde...
  5. Munzur Doğa ve Kültür Festivali sona erdi...
  Tekirdağ F Tipi Hapishanesi’nden siyasi tutsakların açıklaması...
  10. yıl kampanyasını güçlü bir devrimci siyasal çalışma haline getirelim!..
  Ekim Gençliği'nden...
  Kurtlar sofrasındaki ülke: Sudan
  Irak’ta “Müslüman Gücü” hazırlıkları
  İsrailli aydınlar siyonizmi mahkum etti!
  Büyük ve çok boyutlu oyun...
   Hiroşima ve Nagazaki’nin yıldönümünde gerçek barışa giden yol,
  İspanya’nın kırmızı çiçeği, Neruda’nın yasemin demeti...
  Flamenko Lamenko’nun kızıl dansçısı Antonio Gades öldü...
  Bültenlerden...
  Bültenlerden...
  Yoksulluğa ve yozlaşmaya karşı Mamak 1. Kültür Sanat Festivali’nde buluşalım!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
İşgalcilere “Müslüman” kalkan...

Irak’ta “Müslüman Gücü” hazırlıkları

ABD ve İngiltere öncülüğündeki işgalcilere destek veren ülkeler gerek kendi halklarının eylemli tepkisi gerekse direnişin işgalcilere kök söktürür hale gelmesi sonucu askerlerini Irak’tan bir bir çekmek zorunda kalmaya başladılar. Irak’ta giderek güçlenen direniş karşısında zor durumda kalan emperyalistler, içine saplandıkları bataklıktan kurtulmak için şimdi de Müslüman asker kullanmayı planlıyorlar.

Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan yönetimi Irak’a İslam ülkelerinden gelecek bir “Müslüman Gücü” konuşlandırılmasını önerdi. Suudi yetkililer Müslüman ülkelerin daha önce de bu konuda bir ön görüşme yaptıklarını ve daha sonra bu konuyu yeniden görüşeceklerini açıkladılar.

ABD’nin bölgedeki en sadık uşaklarından biri olan ortaçağ artığı Suudi rejiminin bu önerisi ABD için adeta bir can simidi oldu. Bu önerinin gerisinde Amerika’nın yönlendirmesinin olduğu yeterince açık. Açıklamalarında Iraklılar’ın kendi egemenliklerine kavuşmasından dem vuran Suudi yönetimi, Iraklılar’ın sözde egemenliği adına işgalin ve işgalcilerin güvenliğini sağlamaya çalışıyor.

Bu öneri ABD Dışişleri Bakanı Colin Powel’ın Ortadoğu ziyareti sırasında yeniden gündeme geldi. Powell Ortadoğu ziyareti sırasında Suudi Arabistan’a giderek Prens Suud El Faysal’la görüştü. Suudi yönetiminden gelen bu öneriyi memnuniyetle karşıladıklarını belirtti. Powell, Müslüman ülkelerden gelecek bu askerlerin BM’yi ve bazı tesisleri koruyabileceğini ifade ediyor.

Powel’ın hemen ardından ABD’nin Irak yönetimine atadığı eli kanlı katil İyad Allawi de, bu önerinin hayat bulabilmesi için diğer Arap ülkeleri liderlerine seslenerek gerekli işbirliğini yapmaları çağrısında bulundu. Tüm Arap ve Müslüman ülkelerin yöneticilerine mektup gönderen Allawi plana destek istedi.

İşbirlikçiler Irak halkını arkadan
hançerlemeye hazırlanıyor

Bu plan daha önce Pakistan, Türkiye ve Bangladeş üzerinden uygulanmak istenmiş, fakat bir dizi gelişme nedeniyle hayat bulamamıştı. Ancak güçlenen direniş işgalciler açısından bu planın uygulanmasını bir zorunluluk haline getirdi.

Suudi Arabistan’ın fiili yöneticisi olan Prens Abdullah, Bangladeş, Bahreyn, Mısır, Fas, Tunus, Umman, Pakistan, Cezayir gibi ülkelerle Irak’a asker göndermeleri için girişimlerde bulunuyor. Endonezya ile Malezya bu girişime baştan karşı çıktı. Bangladeş ile Cezayir de öneriyi reddetti.

Bu ülkelerden birkaçı gerekli koşulların sağlanmasının ardından Irak hükümetinin çağrısı üzerine asker gönderebileceklerini açıkladılar. Pakistanlı bir yetkili bu konunun görüşüldüğünü doğrulayan bir açıklama yaptı. Ürdün yönetimi de tartışmaların yaşandığı ilk günlerde BM kararı olursa Irak’a asker gönderebileceğini açıkladı.

Suudili yetkililer ise asker gönderme için bir takım “talepler”de bulundular. Bunların başında işgalci askerlerin sayısının azaltılması ve “özgür” seçimlerin yapılması var. Bu iki öneriye bakıldığında, bunların ABD’nin bir süredir dillendirmek zorunda kaldığı şeyler olduğunu görmek hiç de zor değil.

ABD yönetimi zaten bir süredir Irak’ta bulunan asker sayısını azaltmayı planlıyordu. İşgalin bölge ülkelerinden gelen “Müslüman” güçlerle sürdürülmesi işgal karşıtı direnişi zayıflatmak ve iç muhalefetini bastırabilmek gibi ikili bir işleve sahip olacak. Bu, ABD yönetimini oldukça rahatlatacak.

Öte yandan “özgür” seçimlerin yapılması ve emperyalizme hizmette kusur etmeyecek “meşru” bir hükümetin seçimler yoluyla kurulması da zaten planlanıyordu. Bu sayede işgalciler fazla uğraşmadan kurulacak hükümet ve oluşturulacak yeni ordu ve polis gücüyle işgal karşıtı direniş bastırılacak ve “yönetimin devri” sağlanarak güya işgal sona ermiş olacak.

Ortada böyle bir tablo varken, Irak’ın özgürleşmesi ve işgalin sona ermesi adına bu planı önermek, bölgedeki işbirlikçi rejimlerin direnişi sırtından hançerlemesi olacaktır. Bölgedeki işbirlikçi uşak devletler daha önce de emperyalizmin hizmetinde işgale aktif destek vermek istemiş, ancak gerek yükselen direniş gerekse de kendi halklarının tepkisi nedeniyle vazgeçmişlerdi.

Direniş gerici rejimleri zora sokmaya başladı

Suudi yönetiminin dillendirdiği gibi, yaşanan gelişmeler bölgedeki diğer gerici rejimleri de giderek zora sokmaya başlıyor. Suudi yönetiminin üst düzey dış politika danışmanı olan Adil el Cubeyr, Irak’taki gelişmelerin Suudi Arabistan’ı da olumsuz etkilediğini açıklamak zorunda kaldı. Bir yandan sürüp giden işgal ve katliamlar nedeniyle bölge halklarında biriken öfke ve tepki, diğer yandan bölgedeki gerici devletlerin işgalcilerle sürdürdükleri kirli ilişkiler bu ülkelerin yöneticilerini zor duruma düşürüyor. Giderek yükselen işgal karşıtı tepki işgalcilerle işbirliği halindeki yönetim kastına da yöneliyor. Bu tepki güçlenip kitleselleşebildiği ölçüde, bu rejimlerin halk hareketleriyle alaşağı edilme olasılığı da güçlenecektir. Bu nedenle Irak sorununun çözülmesi onlar için bir zorunluluk. Bunun bilincinde olan uşak takımı emperyalist efendilerinin isteklerini yerine getiriyor, kendileri için ileride daha büyük sorunlar yaratacak olan Irak halkının direnişini bastırabilmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Hiçbir ayak oyunu halkların meşru
direnişini kıramayacak!

Ancak direnişçilerin açıklamaları bu planın fazla bir yaşam şansı olmadığını gösteriyor. Direnişçiler, ister Müslüman olsun ister olmasın, işgalciler adına ya da onlarla işbirliği içinde faaliyet gösteren herkesin düşman olarak kabul edileceğini ve saldırılara maruz kalacağını ifade ediyorlar. Saldırılar uzun bir süredir sadece işgalcileri değil, işbirlikçi olan asker ve yönetici takımını da hedef almış durumda.

Bu gerçeğin farkında olan ve asker göndermesi istenen ülkelerin birçoğu asker göndermeyi kesinlikle düşünmediklerini açıklamak zorunda kaldılar. Özellikle bölge ülkelerinde yükselen anti-Amerikancı akımın güçlü etkisi, bu ülkelerdeki işbirlikçi uşak takımının kolayından asker göndermeyi göze alamayacaklarını gösteriyor. Son olarak Mısır yönetimi Irak’a asker göndermenin kesinlikle sözkonusu olamayacağını açıklamak zorunda kaldı.

Görüldüğü kadarıyla bu plan da daha öncekiler gibi sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Irak halkının kendi özgürlüğü için yükselttiği işgal karşıtı direniş giderek güçleniyor. 150 bin işgalci askerin cirit attığı ülkede, işgalciler en korunaklı bölgelerde kendi can güvenliklerini sağlayamaz durumdalar. İşgalcilere destek veren kukla yönetimin üst düzey kadroları her gün saldırıya uğramakta ve yaşamlarını kaybetmekteler.

Son zamanlarda direniş cephesinden yapılan açıklamalar bu tablonun işgalciler için daha da kötüleşeceğini gösteriyor. Yakın zamanda 16 örgüt ortak bir açıklama yaparak, işgalcilere karşı tek çatı altında mücadele edeceklerini açıkladılar. Parçalı ve dağınık bir direniş karşısında bile acz içinde kalan işgalcilerin bundan sonra çok daha kötü bir tablo ile karşılaşacaklarından şüphe duyulmamalıdır.