Emperyalizme uşaklığın sonu yıkımdır, dipsiz bir ihanet çukurunda çürümektir!
Kürt halkı özgürlüğü için emperyalizme ve
siyonizme karşı mücadeleyi yükseltmelidir!
Barut fıçısına İsrail ateşi
New Yorker dergisi muhabiri Seymour Hershin hafta başında basına yansıyan haberine göre, İsrail 6 aydır Kuzey Irakta Talabani ve Barzaniye bağlı Kürt peşmergelerine özel savaş eğitimi vermekteymiş. Hersh, Vietnamda ABD askerlerinin 500 köylünün öldürüldüğü Mai Lai Katlimanını ve Ebu Garib hapishanesindeki işkenceleri dünyaya duyuran ünlü bir gazeteci. NTVdeki röportajında, elinde maddi bir kanıt ve belge olmadığı için İsrail başta olmak üzere bu işin muhataplarının bunu yalanlayacaklarını, fakat bu bilgiyi üst düzey Amerikan temsilcilerinden aldığını belirtti. Nitekim İsrail resmi olmayan bir dille, o sıralarda Türkiyede bulunan Talabani ise resmi bir dille bu haberleri yalanladı. Zaten tersi bir tutum da beklenemezdi. ABDnin başından beri İsrailin bu planından ve faaliyetlerinden haberi var. Şimdilerde dillendirildiğine göre, hiç değilse son birkaç aydır Türk istihbaratı da bu gelişmelerden haberdar. Dolayısıyla yeni olan, yalnızca bu gelişmelerin basına geç yansımış olmasıdır.
Hershin haberini izleyen başka bazı bilgiler ve yorumlardan sonra İsrailin Irak savaşına ilişkin iki planı olduğunu öğreniyoruz. ABDnin kısa sürede Irak savaşını kazanma olasılığı suya düşünce, İsrail buna dayalı olarak oluşturduğu planını rafa kaldırıyor ve öteden beri yakın ilişki içinde olduğu Talabani ve Barzani üzerinden B Planını devreye sokuyor. Hershe göre, 2003ün başında İsrail Dışişleri Bakanı Ehud Barak Dick Cheneye, Irakta kaybettiniz. Bundan sonraki mesele ne kadar aşağılanacağınızı seçmek olacaktır diyor ve İsrail bu tarihten itibaren bizzat kendi planını hayata geçirmek için Irakın kuzeyine yığınak yapıyor.
İsrail, B Planı ve Kürt kartıyla
kurtlar sofrasında yer alıyor!
İsrailin öteden beri bölgeye ilişkin daha uzun erimli politikaları ve daha kanlı hesapları var. Ne pahasına olursa olsun Arap birliğinin engellenmesi, Arap devletlerinin zayıflatılması, bunun için iç kargaşa ve anlaşmazlıkların körüklenmesi İsrailin yıllardır izlediği bir politika. Bunu, Arapların ve dünya halklarının İsraile olan haklı tepkilerini Yahudi düşmanlığı (anti-semitizm) biçiminde lanse edip Yahudileri bir arada tutma, siyonizme destek sağlama ve savaştırma politikaları tamamlıyor. Elbette İsrailin bu politikasının en büyük destekçisi ABDdir, bizzat onun gücüne yaslanarak saldırılara girişiyor. İsrail-ABD ilişkilerinde son tahlilde belirleyici olan ABDdir. Fakat bu, İsrailin inisiyatifsiz olduğu anlamına gelmiyor.(*) Bunun yeni kanıtı İsrailin, son dönemde hiçbir müttefikinin ABDye açıktan ifade etmediği bir tespitte bulunması ve buna bağlı olarak kendi çıkarlarına dayalı girişimlere hız vermesidir.
İsraile göre, ABD Irakta siyasi olarak yenildi, askeri olarak başarılı olamadı ve yakın zamanda olması da pek mümkün görünmüyor. Bir yılı aşkın bir süredir ABDnin Irak üzerinde hakimiyet kuramaması, istikrarı sağlayamaması ve nihayet kendisine sadık bir işbirlikçi yönetimi işbaşına getirmede zorlanması, zorlandığı yerde ise sürekli tavizler vermesi siyasi başarısızlığın temel ölçütleri durumunda. Amerikan ve İsrail düşmanlığının yayılması ve direnişin yaygınlaşması da cabası.
Irakta siyasi olarak yenildiği tespitini yaptığı ABDden görece daha bağımsız girişimlerde bulunması, Kürt işbirlikçilerle daha yoğun ilişkiler geliştirmesi de bu bakışın bir ürünü. İşte B Planı tam da bu tabloya İsrail müdahalesinin bir ürünü olarak ortaya çıkıyor. Zira Irakta ve giderek Ortadoğuda ABDnin olası bir başarısızlığının faturasını en başta kendisinin ödeyeceğini biliyor.
B Planı ya da Kürt peşmergelerin İsrail ajanları tarafından yalnızca İsrail özel savaş birliklerine verilen bir eğitimden geçirilmesi, İsrailin yıllardır izlediği saldırgan ve yayılmacı politikaların bir devamı niteliğindedir. İsrail öteden beri Irak, İran ve Suriyede kendisine karşı yönelen tepkileri içerden kırmanın yollarını arıyor, buna en uygun konumda olanlara el altından askeri ve mali yardımlarda bulunuyordu. Özellikle gerici Kürt aşiretleriyle 60lardan itibaren yakın bir ilişki içinde oldu.
Şimdi bu ilişkilerini kullanarak, Kürt kartına oynamak için yeni bir hamle daha yapıyor. Bir taraftan Irakta işbirlikçi bir Kürt devletinin kurulmasını ya da bir şekilde yeniden şekillendirilecek bölge devletlerinin içinde Kürtlerin temsil edilmesini düne göre gitgide daha açık biçimde destekliyor. Kürtlerin daha geniş bir toprak parçası üzerinde etkili olabilmeleri için onlara Kibbutzların yayılma taktiğini öneriyor, toprak satın almaları için maddi destekte bulunuyor. Diğer taraftan da Talabani ve Barzaniyi kullanarak İran ve Suriye içlerine kadar sızıyor. İddialara göre, Suriyedeki son Kürt ayaklanmasında da İsrailin parmağı var (Kamışlıdaki çatışmaların görüntüleri ilk önce bir İsrail TV kanalında yayınlanmıştı) Ve yine iddialara göre, Kürt peşmergeler aracılığıyla ajanlarını İranın içlerine kadar sokup nükleer silahlara ilişkin istihbarat çalışması yürütüyor. Sonuç olarak, gelişmeler İsrailin yalnızca Irakta olası bir yenilgiye karşı elindeki kozları ileriye sürmekle kalmadığını ve kalmayacağını, daha uzun vadeli hesaplarını gerçekleştirmek için de at koşturduğunu daha net biçimde ortaya koyuyor. Bu da tüm bölgede çatışmaların yayılması demektir.
Halkların kurtuluşu devrimdedir!
Emperyalist güçler ve işbirlikçi bölge devletleri arasındaki pay kavgası, kuşkusuz ki mevcut çatışmaların bir yanını oluşturmaktadır. Ortada iştah kabartıcı öylesine büyük bir pay olunca, kokuyu alan bütün akbabaların buraya üşüşmesi ve iç çatışmaların yaşanması son derece doğal oluyor. Fakat asıl çatışma, Ortadoğunun siyasal coğrafyasını, mevcut yapısını kendi çıkarları doğrultusunda yeniden biçimlendirmeye kararlı olan emperyalist işgalciler ve onların hizmetindeki işbirlikçi devletler ile bölgenin emekçi halkları arasındadır. Belirleyici olan da bu çatışma olacaktır. Bölge halklarının geleceği, emperyalist barbarlığa karşı dayanışma içinde bu çatışmayı kazanmaya bağlıdır.
Bunun dışındaki diğer seçenek ise, bir takım kırıntılar uğruna emperyalizmin piyonu olmak ve ihanet çukurunda çürümektir. Sömürgecilerle işbirliği yapmanın, sömürgeciliğe geçit vermenin utanç verici ve trajik akıbeti ortadadır. Sömürgecilerin yüzyıllar boyunca bütün zenginliklerini yağmaladıkları dünün verimli Afrikasından bugün geriye açlık, sefalet, kuraklık ve hastalıkla boğuşan koca bir kıta kaldı. İMF-yapılandırma programını uygulayan ülkeler (Güney Kore, Meksika, Arjantin, Türkiye, Brezilya) peşpeşe yaşadıkları krizlerle yere kapaklanmaktan kurtulamadılar. Dünün işbirlikçi simaları ise ya halklar tarafından hak ettikleri cezaya çarptırıldılar ya da Gorbaçovlar, Pinochetler, Valesalar vb. gibi, işleri bittikten sonra bir kenara fırlatılıp atıldılar. Kürt işbirlikçilerinin ve işbirliğne yeltenenlerin sonu da farklı olmayacaktır.
Son olarak bir kez daha belirtmek gerekir ki, başta ABD olmak üzere emperyalistlerin ve bölge devletlerinin hiçbir zaman bağımsız Kürdistan gibi bir dertleri olmadı. Kürt sorunu, onlar için bölge üzerinde egemenlik kurmak için kaşıyıp durdukları bir sorundan ibarettir. Bugün Kürt sorununu şu ya da bu emperyalist güce pazarlayanların tek kaygısı, kendi sefil çıkarları uğruna Kürt halkını ve bölgeyi ateşe atmaktır. Emekçi Kürt halkı işbirlikçi-gerici Kürt önderliğiyle hesaplaşıp bağımsızlığı ve özgürlüğü için ayağa kalkmadıkça da öyle kalacaktır. Emekçi Kürt halkı, kendi kaderi ve bölge halkları üzerinde yapılan kanlı ve kirli hesapları bozmak için, işbirlikçi yöneticilerinden hesap sormalı ve halklarla birlikte emperyalistlerin karşına dikilmelidir.
(*) Bu ilişkide İsrailin rolü ve konumu çerçevesinde, bir süre öncesine kadar dünya basınında, ABDnin bizzat İsrail ve ABDdeki Yahudi lobisi tarafından Irak işgaline itildiği yönünde haber-yorumlara yer verilmekteydi. Hatta bazı yorumcular daha da ileri giderek, ABDnin Ortadoğu projelerinde İsrail-Yahudi parmağının olduğunu, Şahinler Ekibi olarak bilinen Beyaz Saray yöneticilerinin önemli bir kesiminin ya Yahudi kökenli olduğunu ya da Yahudi lobisi ve Yahudi kökenli Amerikan tekelleriyle çıkar ilişkileri içinde bulunduğunu ileri sürüyorlardı.
|