6 Kasım 2020
Sayı: KB 2020/Özel-21

Kriz, afet ve ölüm düzenine karşı mücadeleye!
Deprem değil yağmacı-vahşi kapitalizm öldürüyor
Deprem değil, sistem öldürüyor!
Rusya-Türkiye ilişkilerinde gerilim alanları
97. yılında cumhuriyet
İki çanta iki ayrı sınıf
Deprem ve dışa vuran sınıfsal gerçeklik!
Valfsan’da yaşadıklarımız
“Kaybedecek bir şeyimiz yok!”
Rus devrimi ve nedenleri - Şefik Hüsnü
Ekim Devrimi: Kadınlar için özgürlüğün şafağı!
Şiddete, sömürüye karşı 25 Kasım’da mücadeleye!
YÖK düzenine karşı mücadeleye!
Kafkaslar’da savaş ve Dağlık Karabağ sorunu
ABD seçimleri ışığında kapitalizm gerçekliği
Tırmanan pandemi ve sözde tedbirler
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kafkaslar’da savaş ve
Dağlık Karabağ sorunu

A. Serhat

 

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte yer yer etnik çatışmalara sahne olan Kafkaslar çok sayıda etnik topluluğu ile milliyeti barındırması ve jeo-stratejik konumuyla biliniyor. Sovyetler Birliği çatısı altında 70 yıl boyunca barış içinde yaşayan bu halklar, son otuz yılda kökleri 17. yüzyıla uzanan anlaşmazlıklar nedeniyle karşı karşıya gelmektedirler. Çatışmaları körükleyen ve savaşa evrilmesine neden olan bölgedeki gerici burjuva sınıflar ve onların kirli çıkarları olsa da, Türkiye, İsrail ve İran gibi gerici bölge ülkeleri ile ABD, Rusya, Fransa ve Almanya gibi emperyalist devletler de bu kirli savaşın birer tarafıdırlar. Her birinin farklı saiklerle dahil olduğu bu savaş, bölge halklarına acı ve gözyaşı olarak fatura edilirken, savaş ağalarının kasalarına ise akan milyon dolarlar ve bölgedeki alan hakimiyeti olacaktır.

Bugünkü Dağlık Karabağ, Aras ve Kür Irmakları ile Gökçe Gölü arasındaki dağlık alan ve ovalardan oluşmaktadır. Bölgenin en önemli özelliği zengin yeraltı kaynakları ve bölge ülkelerini stratejik bir noktadan gözetlemeye uygun konumudur. Daha somut olarak şöyle de söylenebilir: Dağlık Karabağ, Güney Kafkasya’nın gözü-kulağıdır ve başta Ermenistan olmak üzere bütün bir Azerbaycan ve İran buradan gözetim altında tutulabilir. Ayrıca uzak ve yakın Asya piyasaları açısından da oldukça stratejik bir geçiş bölgesi durumundadır.

16., 17 ve 18. yüzyıllar arasında Safeviler, Osmanlılar ve Ruslar arasında, öncesinde Moğollardan Selçuklulara ve sayısız beylikler eliyle sıklıkla el değiştiren bölgenin egemenliği en son 1826 yılında Çarlık Rusya’sına geçer. Birinci Dünya Savaşı öncesinde kısa süreliğine Osmanlıların denetimine girer. Savaşta çöken Osmanlılardan bölgenin kontrolünü İngilizler alır ve Azerilere bırakırlar. Fakat ortada henüz devlet denilebilecek bir yapı yoktur.

Nüfusunun yüzde 65’ini Ermenilerin oluşturduğu, Azerilerle beraber farklı etnik topluluklarının da yaşadığı Karabağ her ne kadar Azerbaycan’a ait gibi görünse de, özünde Ermenilere ait bir toprak parçasıdır. Bir başka önemli tarihsel olgu da, Ermenilerin bu bölgeye yaklaşık yüz yıl önce Anadolu’dan göçüp gelmiş olmalarıdır.

Sovyetler Birliği’nin bileşenleri olarak Ermenistan ve Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ hiçbir zaman ciddi bir problem olmamıştır. Bölge halkları tarihlerinde en barışçıl dönemlerini Sovyet yönetiminde yaşamışlardır. Azerbaycan’a bağlanan Karabağ’a geniş bir özerk bölge statüsü tanınmıştır. Stalin tarafından böyle bir karar verilmesini spekülatif yorumlara malzeme edenler olsa da bu, sorunun gerçek mahiyetini anlatmayan zorlama bir yorumdur. Güney Kafkasya’da Azerbaycan ve Ermenistan devletleri hiçbir zaman olmamış ve bu halklar hep farklı egemenliklerin altında yaşayagelmişlerdir. Bu ulusların tarih sahnesinde yer almaları ve devlet kurabilmeleri Ekim Devrim ve Sovyetler Birliği’nin bu halklara armağanıdır. Anılması gereken bir başka tarihsel olgu da, Dağlık Karabağ’da yaşayan Ermeniler başta olmak üzere diğer etnik toplulukların Ermenistan’ın ve Azerbaycan’ın egemenliği altında yaşamak istememeleridir. Dağlık Karabağ halkı bağımsız yaşamak istemekte, her iki ülkenin de egemenliğini özü itibariyle reddetmektedir. Son otuz yıldır Ermenistan’ın kontrolünde olması da bu durumu çok değiştirmemiştir.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla beraber Ermenistan ve Azerbaycan bağımsız devletler haline gelmiştir. ‘91 yılında yaşanan savaşın ardından bölge Ermenistan’ın kontrolüne geçmiştir. Dağlık Karabağ 18 bin metrekarelik Karabağ bölgesi içinde 4.400 metre karelik bir alana tekabül etmektedir.

Üçüncü kez iki ülkeyi karşı karşıya getiren ve binlerce insanın ölümüne, yüzbinlercesinin yurtlarından edilmesine sebep olan Dağlık Karadağ bugün 1991 ve 2016 yıllarında yaşananlardan daha yıkıcı bir savaşa ev sahipliği yapıyor. Bölgedeki siyasal atmosfer şu an Azerbaycan için uygun görünse de, savaş ortamlarında dengelerin çok hızlı değişebileceğini unutmamak gerekiyor. Hele de günümüz dünyasındaki istikrarsızlık ortamında bu fazlasıyla böyledir. Azerbaycan ordusunun hızla ilerlemesi, buna karşın Ermeni güçlerin düzenli bir biçimde alan boşaltarak dağlara çekiliyor olması, Azerbaycan için henüz bir zafer anlamına gelmiyor. Türk ordusunun tüm imkanlarıyla desteklediği Azerbaycan ordusu elde ettiği kimi taktik başarılarla hedef büyütmüş olsa da, savaşın uzaması Azerbaycan için telafisi mümkün olmayan sonuçlar yaratabilir. Aynı şey Ermenistan ve işbirlikçi Paşinyan için de geçerlidir.

Başta Rusya olmak üzere Fransa ve ABD’nin göstermelik ateşkes girişimleri kısa sürede boşa düşmüştür. Kalıcı bir ateşkesin sağlanması için çok fazla bir çaba da harcanmamıştır. Kesin sonuçlar doğurmamış ve henüz kontrol edilebilecek sınırlarda yaşanan çatışmaların devamı konusunda zımni bir anlaşmanın olduğu bile düşünülebilmektedir. Elbette ateşkesin uygulanmasını baltalayan AKP-MHP rejiminin uğursuz rolünü de unutmamak gerekir.

Azerbaycan’daki Aliyev hanedanlığı Ankara’daki ruh ikizinden çok etkilenmiş olacak ki, Laçin koridorunu almadan Şuşa şehrine Azerbaycan bayrağı dikmeden savaşın bitmeyeceğini ilan edebiliyor. Ne var ki, bazı bölgelerde verdikleri ciddi kayıpların ardından Azeri ordusunun daha temkinli davranmaya başladığı ve hızının kesildiği görülüyor. Bu arada toplumda hızla değişen politik atmosfer Aliyev için ürkütücü bir hal almış olacak ki, Erdoğan’dan Putin’le görüşmesi için ricacı oldu ve ele geçirdikleri yerleri elde tutmak kaydıyla -hanedanlığının devamı açısından bu olmazsa olmazdır- barış masasına oturacağı mesajını iletti. Masanın kurulup kurulmayacağını göreceğiz. Fakat toplumdaki beklentileri yükseltip zaferler vaat etmek kulağa hoş gelse de, bu başarılamadığında yaratacağı sonuçlar o derece hazin ve yıkıcı olabilecektir.

Bu arada Azerbaycan ikmal hatlarında büyük sorunların oluştuğu, hücum kuvvetlerinin yorgun düştüğü haberleri gelmeye başladı bile. Kimi alanlarda Azerbaycan ordusunun lojistik açıdan sıkıntılar yaşadığı ve saldırıya açık hale geldiği de ifade ediliyor. Buna rağmen büyük bir propaganda eşliğinde Azerbaycan ordusunun savaş taktiklerine tarihsel göndermeler (Osmanlı ordularının hilal biçimindeki savaş düzeni kastediliyor) yapılarak zafer naraları atılıyor ancak bu hiç de kolay görünmüyor.

Kuşkusuz Azerbaycan askeri ve savaşın finansmanı açısından Ermenistan’dan fazlasıyla güçlüdür. Ne var ki savaşlar bazen askeri üstünlüğe rağmen kaybedilebilir ki, tarihte bunun birçok örneği vardır. Ayrıca Dağlık-Karabağ gibi bir bölgenin kaderi tek başına Azerbaycan’a bırakılmaz. Bırakılsa da bu sadece yeni kapışma için geçici bir mola olacaktır. Çünkü emperyalist güçlerin ve gerici bölge ülkelerinin kirli emelleri için bu tür çatışma alanlarına her dönem ihtiyaçları olacaktır.

Halklar arasında gerçek ve kalıcı bir barışın bu güçler tarafından istenmeyeceği bütün açıklığıyla ortadadır. Sovyetler Birliği’nin yüz yıl önce ulusal sorunun çözümü konusunda hayata geçirdiği pratik deneyim ise biricik yol olarak hala da güncelliğini korumaktadır.

Halklar arasındaki sorunlar hiçbir zaman emperyalistlerin ve gerici bölge ülkelerinin uyduları haline gelinerek çözülememiştir ve asla da çözülemeyecektir. Dolayısıyla Dağlık Karabağ sorunu da ancak emekçi Ermeni ve Azeri halklarının kardeşçe elele vererek güney Kafkasya’yı bir barış havzasına çevirmesiyle çözülebilir. Bu da ancak ve ancak bütün emperyalistler ile gerici işbirlikçilerini Dağlık Karabağ’dan söküp atmak ve yeni Sovyet cumhuriyetleri yaratmakla mümkündür.