11 Ekim 2019
Sayı: KB 2019/37

İşgal, savaş ve saldırganlık politikalarına karşı halkların kardeşliği ve birleşik mücadelesi!
Kahrolsun sömürgecilik, Kürt halkına özgürlük!
Sürekli güncellenen saldırı programları
Özel sektörün borcunu elektrik faturasına yansıttılar!
Saray rejimi sıkıştıkça saldırganlaşıyor!
Tekirdağ’da DEV TEKSTİL’e yönelik baskınlar
Sendikal ağalık düzenini parçalayalım / 1
HT Solar aynasında delege seçimleri
Birleşik Metal-İş Bursa Şubesi 7. Olağan Genel Kurulu üzerine…
İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf ücret için mücadeleye!
Teslim Demir’in anısına... / 1 - H. Fırat
Irak’ta kitlelerin isyanı hükümete geri adım attırdı
Dünya sınıf ve kitle hareketinden…
Nadira Kadirova’nın ölümü: Tek kurşunla örgütlü cinayet
MESS Grup TİS’leri ve kadın metal işçileri
Üniversiteler ranta ve talana açılıyor
Türk dış politikasında riyakarlığa devam
Bize bu ölü yaşamı hazırlayan burjuvazidir!
Anadil bir kültür, bir tarih, bir haktır!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf ücret için mücadeleye!

 

Kriz koşullarında asgari ücret bir yandan enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında sürekli erirken, diğer yandan kesilen vergilerle iyice kuşa dönüşüyor. Eylül ayı ile itibarıyla vergi diliminin artması sonucu asgari ücret netinden 79 TL vergi kesintisi yapıldı. Böylece, Asgari Geçim İndirimi giydirilmiş net asgari ücret 2.020,91 liradan 1.942,32 liraya düştü.

Geçtiğimiz yıllarda söz konusu vergi işçilerden kesilmiş ve tepkiye konu olmuştu. Sonrasında kesinti devlet tarafından karşılandı. Bu yıl sermaye devletinin konuya dair hâlâ bir açıklama yapmaması, verginin işçinin cebinden kesileceğinin bir işaretidir.

Sermaye devleti gelir vergisi, damga vergisi, işsizlik fonu kesintisi diyerek işçileri sürekli soymakta, böylelikle soygun düzenini sürdürmektedir. Ayrıca geçtiğimiz yıllarda AGİ asgari ücret içine yedirilmiş, birçok işyerinde de gasp edilmiştir. Kapitalist efendilerin sömürü ve soygun düzenini ayakta tutan devletin finansmanı, ezilen milyonların cebinden çalınan vergilerle karşılanıyor. İşçilere kalan kuru maaş ise ay sonunu getirmeye kesinlikle yetmiyor. Bunun için ya yoğun mesailerle çalışmak ya da “yasal tefeciler” olan bankalardan kredi çekmek zorunda kalınıyor.

Öte yandan elektriğe, doğalgaza ve temel tüketim maddelerine hemen her gün zam gelmektedir. İşçi ve emekçiler her yeni güne bir zam haberi ile uyanıyorlar. Alınan her zam haberi ile birlikte işçi ve emekçiler hayatlarından kısıyor, kışı doğalgazı yakmayarak, soğukta geçiriyorlar. Sağlıksız konutlarda yaşam mücadelesi veren işçi ve emekçiler, karbonhidrat ağırlıklı beslenerek, ayakta kalmaya çalışıyorlar.

Yapılan zamlarla birlikte yılın ilk aylarından itibaren enflasyon oranı resmi olmayan rakamlara göre %30’a dayandı. Gelinen yerde sermaye devleti gerçek enflasyon oranını gizliyor. Kamu TİS’lerinde, TÜPRAŞ sözleşmesinde ve bir dizi tekil sözleşmelerde zam oranı düşük tutuldu. %5-6 gibi komik rakamlarla sözleşmeler bağıtlandı. Sermaye devleti, aynı senaryoya devam ederek, Metal Grup TİS sürecini de patronlar lehine kapatmayı düşünüyor. Böylece alınan sefalet ücreti gerçek enflasyon karşısında tümden eriyecektir.

Türk-İş’in araştırmasına göre, Ağustos ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 2 bin 58, yoksulluk sınırı 6 bin 705 lira oldu. Durum bu kadar açıkken, açlık sınırının altında ücret almak kabul edilecek bir şey değildir. Sendika bürokratları, işçilerden bağımsız hazırladıkları sözleşme taslaklarında düşük zam oranları isteyerek, sürecin baştan kaybedilmesinin önünü açıyorlar. Eğer işçiler mücadele etmezse, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda veya toplu iş sözleşmesi dönemlerinde sendika bürokratlarının sundukları taslaklardakinin daha aşağısında bir zam oranına imza atılacağı baştan bellidir. Bu süreçlerin dışında kalan işçiler ise daha düşük ücretlere mahkumdur.

Bugün kapitalist düzende insanca yaşayabilmek için mücadele etmek dışında bir alternatif yoktur. Hep verilenlerle yetinmek mantığı yarın öbür gün elde bulunanların da kaybedilmesi demektir. İşçi sınıfı örgütlü bir taraf olarak sahneye çıkarsa haklarını almak için buzu kırabilir. Ne zaman ki işçi sınıfı burjuva sınıfına karşı kendi sınıf kimliği ile hareket etmeye başlarsa sefalet zammından kurtulmanın da yolu açılır.

Dolayısıyla işçi sınıfı bulunduğu her işletmede, her üretim biriminde “söz, yetki, karar” hakkına sahip çıkmalı, meşru istemler etrafında komite, fabrika meclisi gibi taban örgütlerinde birleşmeli, mücadeleyi yükseltmelidir.

 

 

 

 

Gebze’de metal işçilerinin TİS konusundaki görüşlerine dair

 

Sözleşme görüşmeleri öncesinde, Gebze’de Birleşik Metal-İş (BMİS) üyesi işçiler de Türk Metal (TM) üyesi işçiler de masadan iyi bir sonuç çıkmayacağını düşünüyorlar. Yıllardır masa başında MESS ile hareket eden sendika bürokratları tarafından ihanete uğrayan metal işçilerinin güvensizliği çok normal.

Metal işçileri genel olarak yeterli bulmasalar da taslakta yer alan %28-34’lük zam oranlarını almak için bile eylemler yapmak ve grev yasağına boyun eğmemek gerektiğini söylüyorlar.

ZF Sachs’tan Birleşik Metal-İş üyesi bir işçi, TM’nin taslağının ve masadaki tutumunun ötesine geçmeye soluğu yetmeyen bir Birleşik Metal-İş olduğunu söylüyor. “Birleşik Metal taslakta ne talep ederse etsin, TM’nin sınırında kalacaktır” diyor. Zaten TM ile BMİS’in imzaladığı protokol sözleşme, ortak hareket edeceklerinin, birbirlerini zora sokamayacaklarının ifadesi değil midir?

Bu tablonun dışına ancak işçilerin inisiyatifi ile çıkılacağı açıktır.

İlk görüşmelere dair düşüncelerini sorduğumuz işçilerin çoğunluğu ilk 2-3 görüşmeyi gereksiz görüyor. Zaten baştan anlaşmalı olan idari maddeler için görüşme yapmanın oyalamadan başka bir şey olmadığı düşüncesindeler.

Autoliv’den bir işçi, “Bugüne kadar idari maddelerde zıtlaştıklarını görmedim. Ücret konusundaki maddelerde de MESS’in dediğinin dışına çıkıldığını görmedim” diyor.

Enflasyon rakamlarının bilinçli olarak düşük gösterildiğinin farkında olan işçiler, MESS’e ve sendika ağalarına kalırsa %10 civarı zamdan fazlasının alınamayacağını düşünüyorlar. TÜPRAŞ ve kamu TİS’lerindeki %6-8’lik zamların bir ölçü olduğu, işçiler harekete geçmezse aynı kadere boyun eğileceği inancı hakim.

Maalesef ki birçok işçi suçu birbirine atıyor. Herkes birbirinden bir şey bekliyor. Diğerlerinin suskunluğunu, boyun eğişini kendine bahane ediyor. Bu bahanelerle hiçbir şey elde edemeyeceğimiz, kendimizi kandıracağımız, ancak vicdanımızı rahatlatacağımız ortadadır. Metal işçileri olarak kazanmak istiyorsak bahanelerin arkasına sığınmayalım.

Gebze’den bir sınıf devrimcisi