5 Ekim 2018
Sayı: KB 2018/37

Sınıfın gücünü birleştirme ve mücadeleyi büyütme zamanı!
Derinleşen krize “çözüm” manevraları
Türkiye A.Ş’nin kirli sicilli danışmanı: McKinsey & Company
Mutlusan Elektrik patronu, Haziran Direnişi’ne saldırıyor!
Eaton’da temsilci seçimlerine işçilerin mücadele isteği damgasını vurdu!
Mersin Serbest Bölge’de sigortasız işçilerin resmi
Taşeron işçilerinden eylemler
“Eylül ayında en az 157 işçi yaşamını yitirdi”
TOMİS MYK Ekim ayı toplantı sonuçları
Devrime ve sosyalizme adanmış yarım yüzyıl!
Cihatçılar İdlib’den temizlenecek, “diyeti” Türkiye halkları ödeyecek!
Alman burjuvazisi kalifiye eleman avında!
Tehditle kabus arasında Siyonist rejim
Direnişçi hareketler Abbas’ın teslimiyetçi çizgisini reddetti!
Kadın işçiler baskıların son bulmasını ve güvenceli çalışma istiyor!
DLB ve MLB’den çocuk işçilik etkinliği
İnsanlığın baş belası: Kapitalizm
Ankara Katliamı’nın 3. yılı…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Direnişçi hareketler Abbas’ın teslimiyetçi çizgisini reddetti!

 

Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurulu’na katılan Filistin yönetimi başkanı Mahmud Abbas’ın burada yaptığı konuşma, direnişi savunan örgütler tarafından eleştirildi. Zira ABD’yi Filistinlilere verdiği sözlerin arkasında durmaya çağıran Abbas, uzlaşmacı/teslimiyetçi çizgisini yeniden teyit etmenin ötesine geçemedi.

BM kürsüsünden yaptığı konuşmada “barışa inandığını” ifade eden Abbas, İsrail’den yana tutum aldığı için ABD’nin artık tek arabulucu olmadığını belirtti. Başka devletleri de arabulucu olmaya davet eden Abbas, “iki devletli çözüm” için çaba sarf etmeye devam edeceklerini söyledi. Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletini kurma çabalarından da vazgeçmeyeceklerini tekrarladı.

İsrail’deki ırkçı-siyonist rejimin baş hamisi olan ABD’den medet uman Abbas, Filistin’de silahlı direnişe karşı olduğunu da ilan etti. Yıkım ve katliamlara devam eden İsrail’e karşı “barışçıl” araç ve yöntemlere sıkıştırılmış bir mücadele ile Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkını kazanabileceğini savunan Abbas, halen tüm umutlarını emperyalist merkezlere bağlamış görünüyor.

BM kürsüsünden işgal karşıtı silahlı direnişe dil uzatan Abbas’ın tutumu, umutsuz bir çırpınıştan öteye geçemedi. Silahlı direnişe dil uzatınca emperyalistler tarafından dikkate alınacağını var sayan Abbas, hayal kırıklığına uğradı. Çünkü genelde emperyalistler özelde Trump yönetimi için Filistin davası, “tasfiye edilmesi gereken bir baş belası”ndan başka bir şey değildir.

1993’ten beri “barış süreci” ile oyalanan Abbas ve onun gibiler, 25 yılda bir arpa boyu alamadılar. Yazık ki, buna rağmen halen düzenin efendilerinden medet umabiliyorlar.

***

Mahmud Abbas’ın konuşmasını eleştiren Filistin direniş hareketleri, emperyalist/siyonist güçler ile Körfez şeyhlerinin “yüzyılın anlaşması” ile Filistin davasını tasfiye etmeye çalıştığı bir dönemde “barış süreci”nden söz etmenin, hele de İsrail’le görüşmelere devam etme çabasının Filistin halkına yeni felaketlerden başka bir şey getirmeyeceğini vurguladılar.

Al Mayadeen kanalında Abbas’ın konuşmasını değerlendiren Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) ile Hamas temsilcileri, Filistin yönetimi adına ortaya konan yaklaşımı mahkum ettiler. Yayınladığı açıklamada Abbas’ın konuşmasını reddettiğini ilan eden İslami Cihad da, bu anlayışın kendilerini temsil etmediğini belirtti.

Abbas’ın Filistin halkının direnişini yok saydığını belirten Hamas, mücadelede ödenen ağır bedellerden söz etmeyen Abbas’ın Filistinli güçler içindeki ayrışmayı daha da derinleştirdiğini savundu. 

Abbas’ın BM kürsüsünü “Oslo sürecinin bittiğini dünyaya duyurmak, ırkçı-siyonist rejimi tanıma kararını geri çekmek, Filistin toprakları kurtarılana kadar direnişin devam edeceğini ilan etmek için” kullanması gerektiğini savunan FHKC, “barış süreci” diye bir şeyin olmadığını, Filistin halkının imkanlarını/güçlerini birleştirip her alanda direnişi örmesi gerektiğini savundu.

Devrimci çizgiyi savunan FHKC ile Hamas ve İslami Cihad ideolojik çizgilerindeki farka rağmen, silahlı direnişin meşru ve vazgeçilmez olduğu konusunda birleşiyorlar. Ancak direniş çizgisinde dursalar da İslamcı akımlar, Filistin halkının enerjisini ve mücadele dinamiklerini birleştirme ufku ve yeteneğinden yoksunlar.

Görünen o ki, yıllardır devam eden parçalanmaya son verip direnişin dinamiklerini ortak hedefler etrafında birleştirebilmek ancak devrimci bir akımın öncülüğünde mümkün olacaktır. Bu da FHKC’ye ağır sorumluluklar yüklüyor.

 

 

 

 

Filistin’de eylemler

 

28 Eylül 2000 tarihinde, İsrail’in eski başbakanı Ariel Şaron’un Mescid-i Aksa’ya düzenlediği provokatif ziyaretin ardından başlayan İkinci İntifada’nın 18. yıldönümünde, Filistinliler çeşitli yerlerde eylemler gerçekleştiriyor. Grev nedeniyle pek çok yerde hayatın durduğu belirtildi. Öte yandan Yahudi yerleşimcilerin polis koruması altında Mescid-i Aksa’ya giriş yaparak provokasyon çıkarmaya çalıştıkları öğrenildi.

1 Ekim günü Büyük Dönüş Yürüyüşü eylemleri kapsamında Gazze sınırında gerçekleştirilen ve İkinci İntifada’ya adanan eylemde 6 kişi işgal güçlerinin ateşiyle katledilirken onlarca kişi de yaralandı. Aynı kapsamda Gazze Şeridi’nin kuzeyinde düzenlenmek istenen deniz mitingine de saldırı gerçekleşti. Kudüs’ün güneydoğusundaki El-Ayzeriyye ve Ebu Dis’te de işgal güçleriyle çatışmalar yaşandı. Filistinli gençler lastik yakarak sokakları kapatırken İsrail askerleri de gaz ve ses bombası ile gerçek mermilerle saldırı gerçekleştirdi.

‘Yahudi ulus devleti’ne karşı genel grev

İsrail’in kabul ettiği ‘Yahudi ulus devleti’ yasası Filistinliler tarafından genel grevle protesto ediliyor.

Greve İsrailli Arapların yanı sıra işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs ile Gazze’de yaşayan Filistinlilerin de katıldığı belirtiliyor.

Temmuz ayında kabul edilen yasaya karşı yapılan grev çağrısında, “Ulus devlet yasasının tehlikeleri tüm Filistinlileri etkiliyor ve bu yasaya, İsrail’in ırkçı baskı politikasına karşı birlikte mücadele etmeliyiz. Başka bir ülkemiz yok, burası bizim vatanımız ve burada kalıp yaşamımızı sürdürmemiz için sistemik ve tarihsel adaletsizliklerle kararlı biçimde mücadele etmeliyiz” denildi.

Grev nedeniyle çok sayıda okul, üniversite, resmi bina ve dükkanın kapalı olduğu belirtiliyor.

İsrail’in 9 milyon olan nüfusunun yüzde 20’sini yani 1.8 milyonunu Filistinliler oluşturuyor.