12 Ocak 2018
Sayı: KB 2018/02

Topluma Ortaçağ karanlığı dayatılıyor!
Okullarda gerici adımlar tırmanıyor
Türkiye ekonomisine dair pembe hayaller, katı gerçekler
Uyuşturucuyla mücadele yalanıyla, devlet terörü meşrulaştırılmak isteniyor!
Erdoğan’ın Fransa ziyareti
Osmaniye ve Elazığ hapishanelerinde işkence
Grev hakkıma dokunma!
Eaton işçileri delege tanıtım toplantısı
“Taşerona kadro” yalanına işçilerden tepki
“İşimizi geri alana kadar direneceğiz!”
Devrimci bir sınıf hareketi yaratmak!
Kadınlar ve toplumsal devrim
Lawrence Tekstil grevi
Ekim Devrimi’nin 100. yılında Kollontay’ı okurken... / II
Suriye krizi ve emperyalist hegemonya mücadelesi
Sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillenen “Endüstri 4.0”
Yürekten adanmışlık: İvan Vasilyeviç Babuşkin
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Erdoğan’ın Fransa ziyareti

 

Sermaye devleti geçtiğimiz yıl başta Almanya ve Hollanda olmak üzere birçok Avrupa ülkesiyle, Erdoğan’ın özel katkısıyla ciddi gerilimler yaşamıştı. Önce Almanya ile mülteciler sorunu konusunda, ardından Erdoğan’ın seçimlerde oy devşirmek amacıyla bu ülkede mitingler yapmasına izin verilmemesi nedeniyle karşı karşıya gelinmişti. Erdoğan’ın Alman hükümetinin bu tutumunu bir “Nazi uygulaması” olarak nitelemesi ilişkileri iyice germişti.

Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleri, en çok da Almanya ile, vazgeçemeyeceği ekonomik-ticari ilişkilere sahip. Öte yandan saldırgan ve maceracı dış politikaları yüzünden bulunduğu coğrafyada ve dünyada büyük bir yalnızlığık yaşıyor. Bu nedenle AB ile, özellikle de AB’nin motor gücü olan Almanya ve Fransa ile ilişkileri normalleştirmek yakıcı bir ihtiyaç haline gelmişti.

Erdoğan önce AB üyesi olma dışında bir rolü olmayan Polonya’yı ziyaret etti. Onu, fiyasko ile sonuçlanan Yunanistan ziyareti izledi. Ocak ayı başında ise Fransa ziyaretini gerçekleştirdi. Dikkati çeken bir diğer gelişme, eş zamanlı olarak Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Alman meslektaşı Sigmar Gabriel tarafından, üstelik evinde ağırlanması oldu.

Macron’un söyledikleri, Erdoğan’ın anlamak istemedikleri!

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Erdoğan’ı ünlü Elize Sarayı’nda kabul etti. Fransız diplomasisinin inceliklerini de kullanarak, ne söylemek istiyorsa dile getirdi. Her defasında yineledikleri, Avrupa’nın ortak değerleri olarak kodladıkları düşünce ve ifade özgürlüğü, tutuklu gazeteciler sorunu, muhaliflere karşı tutum vb. konulara değindi. Macron tüm bunları, AB’nin en çok gözettiği değerler olduğuna bağlamayı ihmal etmedi.

Erdoğan ziyaret sırasında bunların kendisine hatırlatılacağını biliyordu, dolayısıyla hazırlıklıydı. Macron’un söylediklerini sükunetle dinledi. Konuşmasında bu hususlara değinmekten özenle kaçındı. Zira Fransa’ya ilişkileri gerecek yeni tartışmalar için değil, AB ile karşılıklı kirli çıkarlara dayalı ilişkilerini mümkünse onarmak için gelmişti. Bunun için en uygun ülke her şeye rağmen Fransa idi.

Erdoğan bir gazetecinin sorusuna verdiği agresif cevaplar dışında, ziyaret sırasında büyük ölçüde amacına uygun davrandı. Ancak bu yandaş medyanın ve uyuşturulmuş tabanın alışkın olduğu bir durum değildi. Erdoğan onların bu yönlü merak ve rahatsızlıklarını, “Macron’un söylediklerini anlamak istemedim” diyerek savuşturdu.

Kirli çıkarlar, kirli hesaplar!

Bugün geçmişteki gibi, ABD’nin tartışmasız olarak başını çektiği bütünlüklü bir batıdan söz etmek mümkün değil. Diğer batılı emperyalistler geçmişte belli kayıtlarla ABD’yle birlikte hareket ediyorlardı. ABD’nin dünya hegemonyasının tartışmalı hale gelmesiyle birlikte bu dönem geride kaldı. Trump’ın, Avrupalı devletlerin NATO’daki sorumluluklarını yerine getirmedikleri konusundaki açıklamalarından sonra, AB ülkeleri, ortak savunma ve güvenlik politikası geliştirmekten bir Avrupa ordusu oluşturmaya dek bir dizi konuda bağımsız bir tutum izlemeye başladı. ABD’nin Almanya’nın damgasını vurduğu uluslararası ticari anlaşmalar ile Paris iklim anlaşmasından imzasını çekmesiyle çelişkiler daha da büyüdü. AB giderek bağımsız hareket etmeye yönelmektedir. Ortadoğu, Ukrayna, Rusya ile ilişkiler ve Çin’e karşı izlenen politikalardaki farklılık, bunun somut görünümleridir.

Türk sermaye devleti ve Erdoğan bu durumu bilmekte, ABD ile Rusya arasındaki çelişkilerden yararlandığı gibi, ABD ile AB arasındaki çıkar çatışmalarından da yararlanmak istemektedir. Özellikle Almanya ile kapsamlı iktisadi-ticari bağları ve dünyada yaşadığı yalnızlık nedeniyle AB’ye muhtaçtır. AB de Türk sermaye devletini tümden dışlamak istememektedir. Onlar için de aslolan kirli çıkarlarıdır. Sömürü ve yağma devam ediyorsa, gerisi teferruattır.

Dinci-gerici AKP iktidarı ve Erdoğan o denli derin bir açmazın içindedir ki, bunu aşmak için her türlü tavizi vermeye hazırdır. Daha önce düşman olduğu Rusya ve Putin’le kirli çıkarlar temelinde kurduğu ilişkiler, Barzani’nin bağımsızlık referandumu üzerine düne kadar düşmanca çatışmalar içinde olduğu Irak merkezi hükümeti ve İran’la gerici ittifaka girmesi, bunun çarpıcı örnekleridir.

Kirli çıkar ve karanlık emeller dışında ilke tanımamak, yani sınırsız bir pragmatizm dinci-gericilerin en temel niteliğidir. Dolayısıyla, içinde debelendiği açmazlar nedeniyle batılı devletlerle yeniden ilişkilenmesinde şaşılacak bir şey yoktur.

Macron’un, Erdoğan’la ortak basın toplantısı sırasında dile getirdiği, Avrupa Birliği temsilcilerince de her defasında tekrarlanan “Avrupa değerleri”, bu çerçevede demokratik hak ve özgürlüklere dair sözlerine gelince, tümü de ikiyüzlü ve samimiyetten yoksundur. Fransız burjuvazisinin sermaye devleti ile kirli pazarlıklarını, bunun ifadesi kirli ihalelerini ve ticari bağlantılarını gizlemenin örtüsüdür.

 

 

 

 

Ailelere konuşmayın baskısı yapılıyor”

 

İzmir’in Dikili ilçesinde bulunan Süleymancılara ait özel bir erkek orta öğretim öğrenci yurdunda kalan 7 erkek öğrenci, yurt hademesi Ö.F.E.’nin kendilerine cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle şikayetçi olmuştu.

Dikili Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma sonrası 7 erkek öğrenciye cinsel istismarda bulunduğu belirtilen Ö.F.E, gözaltına alınarak tutuklanmıştı.

Gazeteci Mustafa Hoş, söz konusu yurda giderek yaptığı görüşmeleri ve araştırmanın sonuçlarını Twitter hesabından paylaştı. Hoş, ailelere “konuşmayın” baskısı yapıldığını ifade ederken, tarikatın, ailelere avukatlık teklifinde de bulunduğunu belirtti. Hoş, “Tecavüz rezaleti ortaya çıktıktan sonra ailelere konuşmayın baskısı yapılıyor. Karaman/Gerger/Kilis’te olduğu gibi... Tarikattan ailelere avukatlık teklifi de yapılıyor... Aynı zamanda tecavüz zanlısını da aynı kişiler savunacak... Bir aile bunu çok sert reddediyor” dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2017 yılında değiştirdiği yönetmeliğe de değinen Hoş, bu yönetmeliğin tarikatlar için değiştirildiğini belirtti. Hoş, yurt müdürü ve milli eğitim müdürü hakkında hiçbir işlem yapılmadığını da ifade ederken, tecavüz zanlısı dışında tutuklananın olmadığını söyledi.

 
§