22 Aralık 2017
Sayı: KB 2017/49

Devrimci sınıf hareketi!
AKP çürüyen sistemin aynadaki yüzüdür!
Siyasal İslam’ın Filistin riyası
AKP-cemaat kavgası ve “FETÖ’yle mücadele” demagojisi
Metal’de son viraj
Her yönüyle güçlü bir Mesleki Eğitim Kurultayı için...
Devrimci sınıf sendikacılığı!
Taşeron köleliği ve AKP’nin yalanları
“İstihdam Şurası” ve istikrarlı sahtekarlık
Sendika düşmanı Sumitomo’nun şeceresi!
Emperyalist sömürgecilerin yarattığı devlet: İsrail
Filistin’de tarihsel kuşatma
Güney Kürdistan’da maaş eylemleri ve çatışmalar
İşçi ve emekçi kadınlar hakkı olanı istemelidir!
Burjuva kadın, işçi kadının dostu olabilir mi?
Kadın bedeninin cinsel bir metaya dönüştürülmesine karşı mücadeleye!
Mesleki Eğitim Kurultayı hazırlıkları devam ediyor
Darbeye giden yolda kanlı bir katliam: Maraş!
Roboski Katliamı 6 senedir Kürtçe ağıtlarda!
Hoşçakal Hüseyin
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yüzyılın çağrısı:

Kadın bedeninin cinsel bir metaya dönüştürülmesine karşı mücadeleye!

 

Kapital eksenli düzende her şey meta

Kapitalizm kadının emek gücünü çifte sömürüye tabi tuttuğu gibi kadın bedenini de cinsel bir metaya çevirmiştir. Bir bakıyorsunuz reklam objesine dönmüş kadın bedeni, bir bakıyorsunuz cinsel pazarda satışa sunulmuş. Ya da bir bakıyorsunuz savaşın ortasında, köle pazarında satışa çıkarılmış…

Gölgesini satamadığı ağacı kesen” kapitalizm, her şeyden kazanç elde etmeye çalıştığı gibi her şeyi de metaya dönüştürmektedir. Erkek egemen bir zihniyetle, kadını ikincil cins olarak konumlandırarak toplumsal yaşamı şekillendiren kapitalizm kadını sadece evde değil, evin dışında da erkeğin ihtiyaçlarına göre konumlandırır. Kadının görevleri düzenin ihtiyaçları çerçevesinde dini soslara da bulanarak tanımlanır: Ev yaşamının temizlik, yemek gibi ihtiyaçlarını gidermek, çocuk bakmak, cinsel yaşamda erkeğin isteklerine göre itaatkar olmak vs…

Cinsellik erkeğin istediği yerde, istediği şekilde yaşayabileceği bir özgürlük alanı olarak tanımlandığı için kadın bedenine cinsel bir meta olarak da pazarda yer açılmıştır. Fuhuş ve pornografi bir sektör statüsü almıştır.

Cinsel bir meta olarak kadın bedeni

Vasıf Öngören’in “Asiye Nasıl Kurtulur?” oyununda açlıktan ölmek ile bedenini satmak arasında yaşanan gelgitleri iş cinayetinde ölen inşaat işçisinin eşi Zehra ve kızı Asiye’de görürüz. Okurken de izlerken de bu gerçeklikle yüzleşiriz. Yüzümüze çarpan, kapitalizmin acımasız gerçekliğidir.

İçinde bulunduğumuz düzen bir kadının istediği gibi hayat sürmesini her zaman çelmeler. Hatta fuhuş batağının girdabına bir girmişse başka bir hayatı imkansız kılar. Kurtulmak istediğinde daha da çeker içine ve kurtulamayacağını anladığında sana iyi ihtimal olarak Asiye’yi sürüklediği sonu sunar; patroniçe ol der.

Fuhuş bir sektör, kadın cinsel bir meta, işin yürümesini organize eden kişi patron (iş adamı), “hizmet”ten yararlanmak isteyen ise müşteridir. Bakınız sistemin işleyişi kurulmuş ve cinsel bir metaya dönüştürülen kadının (veya transın, hatta erkeğin) adı da seks işçisi olmuş. Tüm bunlar kadının bedenini satmasını baştan kabul eden bir anlayışın ürünleridir. Ve bu anlayışın “en sol”da duranları bedenini satmak zorunda kalan kadınların hak kazanması ve bu hakların yasallaşması için uğraşmaktadır.

Sömürüyü kaldıralım ki kadın bedeni özgürleşsin!

Kadının iş gücünü satması ile bedenini satmasını aynılaştıranlar, yasal dayanaklarla çalışma koşullarını iyileştirme derdine düşüyorlar. Ve aslında kadının bedeninin cinsel metaya dönüştürülmesini, fuhuş sektörünü kabullenmiş oluyorlar. Normalleşmesine önemli katkılar sunuyorlar. Farkındalar veya değiller, bilinmez, fakat sonuç değişmez.

Bizler insanlığın ihtiyaçları doğrultusunda, doğaya zarar vermeden üretim yapmaya karşı değiliz. Karşı olduğumuz bunun bir sömürü çarkı içerisinde gerçekleşmesi, bizim emek gücümüzün üzerinden sermaye sınıfının artı-değer elde etmesidir. Biz sömürüyü ortadan kaldırmaya çalışırız, üretimi değil.

Kadın bedeninin cinsel bir meta olmasına ise doğrudan karşıyız. Bunun kabul edilebilir, normalleştirilebilir bir yanı yoktur. Bizlerin bugün de yarın da ana hedefi, kadın bedeninin fuhuş yoluyla ya da reklam malzemesi yapılması vb. yöntemlerle pazar malına dönüşmesini ortadan kaldırmaktır.

Kadın bedeninin özgürleşmesi için kadının özgürleşebileceği bir toplumsal düzen gereklidir. Kadının erkek ile eşit olabileceği bir yaşam... Düşüncelerde köklü bir dönüşüm… İnsanın insanı sömürüsünü, bir cinsin diğer cins üzerinde tahakküm kurmasını ortadan kaldıralım ki kadın da bedeni de özgürleşsin!

Z. İnanç

 

 

 

 

Küçükçekmece EKK’dan forum

 

Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu (EKK), 17 Aralık günü İşçilerin Birliği Derneği’nde buluştu. Saat 11.00’de kahvaltı yapan emekçi kadınlar, kahvaltının ardında forum gerçekleştirdi.

Gündemler belirlenerek başlayan forumda öncelikle 25 Kasım çalışmaları ve 3 Aralık’ta BDSP tarafından gerçekleştirilen ‘Ekim Devrimi 100. yılında: Gelecek mutlak sosyalizm’ etkinliği değerlendirildi. Forumda, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü vesilesiyle yapılan çalışmalar ve İEKK’nın gerçekleştirdiği eylem ele alındı. Eylemin, kamu emekçilerinin direnişinin olduğu alanda yapılmasının ve katılımın anlamı üzerinde durulurken, genel plandaki eksiklikler ortaya kondu.

Geçmiş dönem faaliyetlerinin eleştirel bir değerlendirmesinin yapıldığı forumda, 25 Kasım ve Türkiye’de kadına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının yıl dönümü 5 Aralık üzerine düzen partilerinin konuşmalarına değinildi. Kadınların yaşadığı yaşamsal sorunların düzen partileri tarafından suistimal edildiği ve kadınların oy deposu olarak görüldüğü ifade edildi. Patronların bizzat kendi açıklamalarına da dikkat çekilerek, burjuvazinin kadına yönelik şiddete yaklaşımı üzerinde duruldu. Patronların, üretimi olumsuz etkilemesi nedeniyle kadına yönelik şiddete karşı çıktığı, dolayısıyla yalnızca kendi kârlarını düşündüklerinin altı çizildi. Bu tabloda EKK’nın yapacağı ajitasyon-propaganda çalışmalarının önemine vurgu yapıldı.

Ayrıca kadın işçilere ulaşmanın ve onlarla bağ kurmanın yol ve yöntemlerine dair de tartışmalar yürütülen forumda, İBD’nin 23 Aralık’ta gerçekleştireceği işçi toplantısı da bir diğer gündem oldu. Toplantı çağrılarını kadın işçilerin yoğun olarak çalıştığı fabrikalara ulaştırmak için özel planlamalar yapılırken toplantıda kadın işçilerin sorunları ve taleplerine dair de kısa bir sunum yapma kararı alındı.

Forumda ek olarak, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için çalışmalara bugünden başlamak gerektiği üzerinde hemfikir olunurken, 8 Mart hazırlık komitesi oluşturuldu.

 

 

 

 

Milli Eğitim Bakanı kadının “köleliğini” savundu

 

AKP iktidarı dinci-gerici eğitimi ısrarla dizayn etmeye çalışıyor. Dinci-gerici eğitimi son olarak Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz bir kez daha savundu. CHP ve HDP’li 15 milletvekilinin, “kadının itaati ibadettir” ifadesi geçen ders kitabına ilişkin soru önergelerini, bakan Yılmaz “Örnek gösterilen cümleler kadının aile içerisindeki konumuna ve sorumluluğuna işaret etmektedir” sözleriyle yanıtladı.

Ders kitaplarına giren ‘cihat’ konusunu “dinimizde var” diyerek savunan Yılmaz, ders kitabındaki Medeni Kanun’a aykırı önermeleri de aynı şekilde savundu.

Söz konusu kitapta, “Erkekler güç ve kuvvet yönünden daha ileri olduğundan, ailenin sorumluluğunu birinci derecede onlara yüklemiştir” ifadeleri yer almıştı. Anneliği de “kocasına itaat eden kadın” biçiminde tanımlamıştı.


 
§