22 Aralık 2017
Sayı: KB 2017/49

Devrimci sınıf hareketi!
AKP çürüyen sistemin aynadaki yüzüdür!
Siyasal İslam’ın Filistin riyası
AKP-cemaat kavgası ve “FETÖ’yle mücadele” demagojisi
Metal’de son viraj
Her yönüyle güçlü bir Mesleki Eğitim Kurultayı için...
Devrimci sınıf sendikacılığı!
Taşeron köleliği ve AKP’nin yalanları
“İstihdam Şurası” ve istikrarlı sahtekarlık
Sendika düşmanı Sumitomo’nun şeceresi!
Emperyalist sömürgecilerin yarattığı devlet: İsrail
Filistin’de tarihsel kuşatma
Güney Kürdistan’da maaş eylemleri ve çatışmalar
İşçi ve emekçi kadınlar hakkı olanı istemelidir!
Burjuva kadın, işçi kadının dostu olabilir mi?
Kadın bedeninin cinsel bir metaya dönüştürülmesine karşı mücadeleye!
Mesleki Eğitim Kurultayı hazırlıkları devam ediyor
Darbeye giden yolda kanlı bir katliam: Maraş!
Roboski Katliamı 6 senedir Kürtçe ağıtlarda!
Hoşçakal Hüseyin
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP çürüyen sistemin aynadaki yüzüdür!

 

Rejim bir kez daha çıkmaza girmiş, kapitalist sistemin yarattığı çürüme ve yozlaşma, “balık baştan kokar” misali, sermaye devletinin en tepesinde yaşanan yolsuzluklar vesilesiyle yeniden gün yüzüne çıkmış bulunuyor.

Dün “ne istedilerse verdiği” ve vermeye devam ettiği yerli ve yabancı sermaye karşısında Erdoğan ve AKP’sinin yıldızı artık eskisi gibi parlamıyor. Amerika’da görülen Reza Zarrab davası, Malta, Man adası vb. “vergi cennetleri” üzerinden ortaya çıkan belgelerde Erdoğan ve ailesinin, Binali Yıldırım başta olmak üzere AKP kurmaylarının faili oldukları yolsuzluk dosyalarının gündeme gelmesi bunu gösteriyor.

Kılıçdaroğlu’nun CHP’si ise defterini düreceğini iddia ettiği Erdoğan’ın hışmına maruz kalıyor. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu “bedel ödettirmekle” tehdit ederken, sarayın vezirleri de boş durmuyor. Şu günlerde “başvezirliğe” aday olduğu izlenimi yaratmaya çalışan Süleyman Soylu, kendisine bağlı İçişleri Bakanlığı’nın emrindeki kolluk kuvvetlerinin gücüyle “sen bittin” diyerek racon kesiyor. Bir vekilleri hapiste olan CHP’nin belediyelerinin de AKP’nin hedefinde olduğu, Ataşehir Belediye Başkanı’nın görevden alınmasıyla ortaya çıkmış bulunuyor.

Birisi, rejimin yüzyıllık sadık varisi CHP; diğeri, yerli ve yabancı sermayenin son 15 yılda yükselen yıldızı Erdoğan ve AKP’si… Tutuştukları kavganın gerisinde esasında sermaye düzeninin bekası var. Ancak bu temel gerekçe bile elbette başta AKP olmak üzere kendi menfaatlerini gözetmeyecekleri anlamına gelmiyor. Aksine, korumakla mükellef oldukları sistemin işleyiş yasaları gereği, kendilerine de bu düzen içinde fazlasıyla ayrıcalık ve kazanç yaratmış bulunuyorlar. Kendi çıkarlarını korumak için fazlasıyla da hırslılar. Bu hırsların onları her türlü yolsuzluğu ve saldırıyı yapabilecek duruma getirdiği görülüyor. Öfkeleri şimdiye kadar kurdukları bu düzenin bozulma tehlikesi nedeniyledir. Korumak için görev aldıkları rejimin içinde kendilerine açtıkları alan, kurdukları saltanat, tahtları tehlikede bulunuyor. Bu yüzden daha fazla saldırganlaşmak dışında başka bir seçenekleri yok. CHP’ye yönelik saldırganlığın dozajının artması tümüyle bundan kaynaklanıyor.

Diğer taraftan kapitalist-emperyalist sistemin bekası için fazlasıyla çaba göstermiş, bunu büyük bir ustalıkla yürütmeyi şimdiye kadar başarmış olan Erdoğan’ın şu haliyle sermaye sınıfına vaat edebileceği tek şey daha fazla kutuplaşma, daha fazla kamplaşmadan ibarettir. Her ne kadar da hâlâ Türkiye’de işçi ve emekçilerin yarattığı, talana ve yağmaya açık zenginlikler tükenmemiş olsa da… Fakat sermaye düzeninin bekası için gerekli “istikrar”, sadece devlet terörüyle elde edilebilen bir “sükûnet” değildir. Kapitalist tekeller daha fazla yatırım yapabilecekleri, kazançlarını güvenceye alabilecekleri bir ortam istiyorlar. Biliyorlar ki bugün var olan toplumsal kutuplaşma yarın sınıfsal kutuplaşmaya da dönebilir. Bu yüzden AKP’nin ilk yıllarında olduğu gibi bir iç ortam istiyorlar. Sermaye sınıfının sözcülerinin, AKP tarafından büyümesiyle övünülen ekonomiye rağmen atıf yaptıkları, eksik buldukları da tam da böyle günlerdir. Onlar için de esasında ne “toplumsal barış” ne de “demokratik değerler” önemlidir. Huzurdan anladıkları, işlerin tıkırında olması, haksız kazançlarının sorunsuz devam etmesidir.

Sonuç olarak Erdoğan ve AKP’sinin “fişini çekmek” isteyen CHP, onun gibi diğer aktörler, esasında siyasal belirsizliklerle enerjisini tüketen rejimin motoruna güç vermeyi hedefliyorlar. Böylece düzenin çarkları daha sorunsuz dönebilecektir. Ana mekanizmayı, yani sistemi tahrip edebilecek, tümüyle bozabilecek bir yangını böyle engellemeye çalışıyor, sistemi eskisinden daha güçlü çalışır duruma getirmeyi arzuluyorlar.

Kuşkusuz sistem içinde ortaya çıkan bu kriz önemsiz değildir. Ortalığa saçılan çirkefler, yolsuzluklar, kirli ilişkiler ve bunun sonucunda toplumsal bir tepkinin açığa çıkmasını sağlamak elbette önemlidir. Bunun çabası içinde olmakla birlikte, rejimin kendi bağırsaklarını temizlemesine, açığa çıkan pisliklerinden kurtularak her şeyin pürü pak olduğu yanılsamasının yaratılmasına da izin verilmemelidir. Sistem çürümeye yeni başlamamıştır. “Susurluk kazası” ve sonrası hatırlanacak olursa yolsuzlukların, her türlü karanlık organizasyonun bu düzenin bir parçası olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Çürüyen sistemden kurtulmanın yegane yolu, düzenin kendi aktörlerini izlemek değil, sadece ve sadece merkezinde işçi sınıfının olduğu, düzenin her türlü ideolojik-politik tahakkümünden uzak bağımsız bir sınıf mücadelesinden geçmektedir. Başlıca koşul, düzenin ve onun aktörlerinin sebep olduğu her türlü yolsuzluğa karşı mücadeleyi bu rotadan sapmadan verebilmektir.

 

 

 

 

Örtülü ödenek”ten 1,7 milyar TL harcandı

 

İşçi ve emekçilerden toplanan vergilere yeni yılda devasa zamlar yapılırken, sermaye devletinin 2017 yılında topladığı vergilerden kendi ihtiyaçları için yaptığı harcamalar yayınlandı. Yılın 11 ayında “temsil, tanıtım” adı altında, 208,2 milyon liralık harcama dikkat çekerken, nereye harcandığı belli olmayan “örtülü ödenek”ten de aynı süreçte 1,7 milyar TL harcandı.

Maliye Bakanlığı, bütçeden Kasım ayında yapılan harcamaları gösteren tabloları yayımladı. Tabloda “Mal ve hizmet alımları”na en fazla harcamanın 6,5 milyar TL ile Kasım ayında yapıldığı yer alırken yıl başından bu yana bu kalemde yapılan harcamanın 52,7 milyar TL olduğu görüldü.

Güvenlik” adı altında baskı ve devlet terörüne yapılan harcamalar, Nisan’dan sonra en çok Kasım ayında gerçekleşti. Kasım ayında 980,9 milyon TL’yi bulan “güvenlik” harcamaları yılın 11 ayında 6,1 milyar TL oldu.

Hizmet alımları” için Kasım ayında 2,7 milyar TL harcanırken yılın 11 ayında toplam 23,2 milyar TL harcandı. “Temizlik hizmet alımları” için 297,4 milyon TL, “özel güvenlik hizmeti” için de 167,9 milyon TL harcandı.

Taşıt, hizmet binası, lojman gibi kiralamalar için Kasım ayında 230 milyon TL harcandı. Kasım ayında taşıt kiralaması adı altında 59,2 milyon TL harcanırken tüm yıl boyunca 468,7 milyon TL ödendi. Devlet hizmet binası kiraları içinse 11 ayda 796,4 milyon TL para harcandı.

Temsil, tanıtma harcamaları” adı altında ise Kasım’da 26.2 milyon lira, yılın 11 ayında ise 208.2 milyon lira harcandı.


 
§