22 Aralık 2017
Sayı: KB 2017/49

Devrimci sınıf hareketi!
AKP çürüyen sistemin aynadaki yüzüdür!
Siyasal İslam’ın Filistin riyası
AKP-cemaat kavgası ve “FETÖ’yle mücadele” demagojisi
Metal’de son viraj
Her yönüyle güçlü bir Mesleki Eğitim Kurultayı için...
Devrimci sınıf sendikacılığı!
Taşeron köleliği ve AKP’nin yalanları
“İstihdam Şurası” ve istikrarlı sahtekarlık
Sendika düşmanı Sumitomo’nun şeceresi!
Emperyalist sömürgecilerin yarattığı devlet: İsrail
Filistin’de tarihsel kuşatma
Güney Kürdistan’da maaş eylemleri ve çatışmalar
İşçi ve emekçi kadınlar hakkı olanı istemelidir!
Burjuva kadın, işçi kadının dostu olabilir mi?
Kadın bedeninin cinsel bir metaya dönüştürülmesine karşı mücadeleye!
Mesleki Eğitim Kurultayı hazırlıkları devam ediyor
Darbeye giden yolda kanlı bir katliam: Maraş!
Roboski Katliamı 6 senedir Kürtçe ağıtlarda!
Hoşçakal Hüseyin
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

25 Kasım’ın ardından burjuva “hanımefendilerinden” öğütler...

Burjuva kadın, işçi kadının dostu olabilir mi?

 

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü geride kaldı. Bu vesileyle eteklerindeki taşları döken, sadece düzen partileri olmadı. Kadınların karşı kaşıya kaldığı sorunları suistimal eden ve oy avcılığı yapan düzen partilerinin açıklamalarının ardından sermaye cephesi de kimi etkinlikler organize etti. Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından, TÜSİAD’ın işbirliği, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ve Sabancı Vakfı’nın desteği ile 13 Aralık tarihinde düzenlenen etkinlikte burjuvazinin kadına yönelik şiddete olan “duyarlılığı” ortaya serildi.

Çalışanlarının yakın ilişkide maruz kaldıkları şiddete karşı şirketlerin harekete geçmelerini sağlamaya yönelik oluşturduklarını ifade ettikleri “İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı Projesi” kapsamında, Sabancı Center’da, “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Toplumsal Değişimde Öncü Şirketler: Deneyim Paylaşımı” etkinliği gerçekleştirildi.

Eşit işe eşit ücret” talebi, kimin için ve nasıl?

Söz konusu projenin son 4 yıllık faaliyet özetinin sunulduğu etkinlikte, UNFPA Toplumsal Cinsiyet Programları Koordinatörü Meltem Ağduk tarafından yapılan açılış konuşmasında kadına yönelik şiddetin verileri paylaşıldı. Bununla birlikte Ağduk, konuşmasında genel olarak kadınların “iş dünyasında” fırsat eşitliğinden yoksun olduğu olgusu üzerinde dururken, kadınların erkeklerden daha az ücret aldığı gerçeğini de dile getirdi. “Aynı işi yapan bir erkeğin kazandığı 1 dolara karşılık kadın 77 cent kazanıyor. Bu ücretlendirme böyle devam ederse aradaki farkın kapanması için 70 yıl daha geçmesi gerekiyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yol açtığı tüm bu sorunlar iş yaşamı içindeki cinsiyetçi ön yargılar ve inançlarla pekişmektedir” diyen Ağduk, kendi sınıfsal çözümünü de “Bu ön yargıların ve yanlış inançların değişmesi ve kadınların daha eşitlikçi, özgür ve yeteneklerini sonuna kadar kullanabilecekleri ortamlar yaratmak şirketlerin geliştirecekleri cinsiyet duyarlı politikalarla gerçekleşecektir” diye formüle etti.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Ağduk’un konuşmasında sözünü ettiği “kadın çalışanlar”, şirketler içerisindeki yönetici kademesinde yer alan kadınlardır. Kadınların karşı karşıya kaldığı fırsat eşitsizliği ve daha düşük ücretler sorununa burjuvazinin penceresinden bakılması ve bu soruna burjuva kadınları ilgilendirdiği çerçevede yaklaşılması çözüm önerisinin de sınıfsal bir bakışla yapılmasını beraberinde getirdi. Keza, işçi kadınların karşılaştıkları işsizlik, güvencesizlik, düşük ücret vb. sorunlar Ağduk’un konuşmasının ve söz konusu etkinliğin gündemi değildir! İşçi kadınların katmerli sömürüsü kadını-erkeği ile burjuvazinin vazgeçemeyeceği kâr kapısıdır. İşçi kadının içinde bulunduğu sefalet koşullarının yaratıcılarından böylesi bir “insaniyet” beklemek boşunadır. Haliyle burjuva kadınların sınıfdaşı olan erkekleri bu konuda “azarlaması” söz konusu bile değildir. Kaldı ki böyle olsa dahi şirketlerin kadın işçilerin sorunlarına yaklaşımlarında “duyarlı” olmalarını beklemek, ölüden gözyaşı beklemek ile eşdeğerdedir. Zira işçi kadınlar açısından, fırsat eşitsizliği de düşük ücretler de ancak bu etkinlikte boy gösteren burjuva bayların ve “hanımefendilerin” temsil ettiği kapitalist düzene karşı mücadele içinde kazanılabilir ve ancak sosyalist bir devlette teminat altına alınabilir.

Aile içi şiddeti çözün, çünkü üretim verimliliğini düşürüyor…”

Ağduk’un ardından sahne alan Sabancı Vakfı Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan ise konuşmasında aile içi şiddetin, eğitim düzeyi ve ekonomik gelişmişlikten bağımsız olduğunu belirttikten sonra bir itirafta daha bulundu. Koyunsağan, “Aile içi şiddetin, şirketlerin de işleyişine zarar verdiğinin farkına varılması, şirketlerin bu toplumsal sorunun çözümüne katkıda bulunmalarını kolaylaştıracaktır” dedi. Kadınların hayatlarına mal olan, sistematik cinsel şiddet de içinde olmak üzere kadınlar için ağır sonuçlara yol açan aile içi şiddet konusunda burjuva kadınlarımız hassasiyet noktalarını ortaya koydular. Kadınların karşı karşıya olduğu fırsat eşitliği ve ücret sorununa burjuva kadınları penceresinden bakılan bu etkinlikte; elbette, özellikle işçi-emekçi kadınları ilgilendiren aile içi şiddet konusu da sınıfsal bir yaklaşımla ele alınmış oldu.

Toplumsal yargılar ve ekonomik açıdan yaşanan sorunlar işçi-emekçi kadınları aile içi şiddete maruz bırakırken ve bu şiddetten kaçış yollarını tıkarken, burjuva kadınlarının, bu sorunu çok düşük düzeylerde yaşadığını sadece sosyolojik açıklamalar değil, istatistikler de ortaya koyuyor. Kendilerini teğet geçen bu toplumsal sorunun burjuva kadınlar açısından anlamı, şiddet gören kadının, ki burada bahsedilen bu sefer işçi kadındır, üretimdeki verimliliğinin düşeceğidir. Çözüm ise, eğer ki işçi kadınların verimliliğinin düşmesi istenmiyorsa, şirketlerin bu konuda bir şeyler yapması gerektiğidir. Peki işçi kadının üretken verimliliğinin düşmemesi için şirketler ne yapacaklar? Koyunsağan, bu soruları Sabancı Vakfı’nın geçekleştirdiği sivil toplum projelerini anlatarak cevaplıyor. Kısacası, kadına yönelik şiddeti körükleyen kapitalist sistemin efendileri ikiyüzlü projeleriyle işçi kadınların karşısına çıkacak ve kadınların kanının bulaştığı ellerini arkalarına gizleyerek timsah gözyaşlarını dökecekler.

Öte yandan TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı Oya Ünlü Kızıl da “İş dünyasının toplumu dönüştürücü gücünden hareketle, kadınların çalışma yaşamını olumsuz etkileyen şiddete karşı kurumsal yeteneklerimizi harekete geçirmeliyiz. Gerekli kamu politikalarının yanı sıra hepimiz kendi etki alanlarımızdan başlamalı, kalıcı ve sürdürülebilir projelere sonuna kadar destek vermeliyiz” diyerek, senfoniye katıldı.

Konuşmaların ardından moderatörlüğünü Nevşin Mengü’nün yaptığı panelde ise şirketler “deneyimlerini” paylaştı. Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat, yaptığı kapanış konuşmasında, “Bu proje ayrıca şirketlerde yeni kadın liderlerin de ortaya çıkmasını ve şirketlerin toplumsal rollerinin bu yeni liderler aracılığıyla yeniden biçimlenmesini sağlıyor” diyerek, asıl hedeflerini de açıklamış oldu.

İşçi-emekçi kadınların tek dostu

Kadınlar” tanımlamasıyla sınıfsal ayrımları silikleştiren ve “kadın dostu” sıfatının ardına gizlenen burjuvazinin işçi-emekçi kadınların sorunlarına yönelik zerrece hassasiyeti bulunmamaktadır. Söz konusu etkinlikte olduğu gibi “kadınlar” derken kah kendi sınıfdaşlarını kah işçi kadınları kasteden burjuva kadınlarının tek derdi, ait oldukları sınıf içinde yaşadıkları eşitsizliğe karşı mücadele etmektir. Bu mücadelede karşı karşıya oldukları erkek sınıfdaşlarıyla ise, hemcinsleri olan kadın işçilere karşı birleşmekte bir beis görmemektedirler. Burjuva kadın hareketinin tarihi bunun sayısız örneği ile doludur.

İşçi sınıfı kendi içerisinde kadın-erkek ayrımı yapmaksızın yekpare olarak dostunun düşmanının karşısına çıkabilecek tek sınıftır. Çünkü, erkeği ve kadını ile yaşanan sorunlar ortak olduğu gibi kadının yaşadığı özel sorunlar da toplamda işçi sınıfının sorunudur. Bu nedenledir ki işçi kadının tek dostu erkek sınıf kardeşleridir ve bir bütün olarak işçi sınıfın tarihsel müttefikleridir.

İşçi kadınlar, kendileri üzerinden yapılan oy avcılığına da “kadın” olma ortak paydası altında kandırılmaya da geçit vermemeli, sınıf mücadelesini büyütmelidirler.

 
§