17 Kasım 2017
Sayı: KB 2017/44

İşçi sınıfı baskıya, sömürüye ve kölelik dayatmalarına karşı çıkış yolu arıyor
Maden işçisi bu oyunları çok gördü!
Kuralsız çalışma kalıcılaşıyor!
MİB MYK Kasım 2017 Toplantısı
Ferro Döküm’de hakkını arayan işçiler işten atıldı
İstanbul’da kamu emekçilerinin direnişi sürüyor
“Savaşa, ranta, talana değil, sağlığa bütçe!”
Doymak bilmeyen sermayenin “yaratıcı” çözümü: Kıyı ötesi bankacılık!
Sermaye devletinin eskimeyen yalanı: “Milli otomobil”

“Türkiye internet özgürlüğünde hızla geriledi!”

TKİP 30. Yıl Konferansı gerçekleşti!
İstanbul’da “Gelecek mutlak sosyalizm!” etkinliği çağrıları
Eğitimde gericilik artarak devam ediyor
Gerici ve piyasacı eğitime “yeni” model!
Özgürlük devrimde, gelecek sosyalizmde!
İşte, evde, sokakta kadına yönelik şiddete karşı mücadeleye!
Asya-Pasifik’te “gerilim/işbirliği” ikilemi
El Suud krallığı savaş kışkırtıcılığından medet umuyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşte, evde, sokakta kadına yönelik şiddete karşı mücadeleye!

Yaşamak için sosyalizm!

 

Yeni bir 25 Kasım’ı iş yerinde, evde, sokakta her geçen gün tırmanan kadına yönelik şiddet ile karşılıyoruz. Sadece ülkemizde değil, bulunduğumuz coğrafyada ve dünya ölçeğinde, yükselen gericilik ile birlikte, kadınların üzerindeki baskı artıyor, şiddet farklı açılardan kendini gösteriyor. “Modern” dünyanın başkentlerinde kadınlar sokak ortasında katledilirken, Ortadoğu’da halen gericiğin kuşatması altında yaşamaya devam ediyorlar.

Bugün ülkemizde bir yandan iş yerlerinde baskı, taciz, mobbing artıyor, öbür yandan kadın cinayetleri ve çocuk istismarı tırmanıyor. Her gün basına yansıyan haberler dahi çocuk tacizi vakalarının ürkütücü boyutlara vardığını gösteriyor.

Kapitalizmin aşırı kâr hırsı işçi ve emekçilerin yaşam koşullarını gün be gün çekilmez hale getirirken, AKP iktidarının kendi gerici çizgisini topluma dayatma ve aynı zamanda toplumu denetim altına alma temelinde hayata geçirdiği uygulamaları da kadına yönelik şiddeti körüklüyor. Baskı ve şiddetle birlikte toplumsal çürüme ve yozlaşma kadınlar üzerinde yıkıcı sonuçlar doğuruyor.

Bugün iş yerlerinde kadın işçiler üzerinde uygulanan taciz ve mobbing uygulamaları da bu gelişmelerden bağımsız değil. Çalışma koşulları ağırlaşıyor, taciz-mobbing artıyor. Nasıl ki AKP, toplum ölçeğinde kadınların yok sayılmasını ve aşağılanmasını normalleştirmeye çalışıyorsa, iş yerlerinde de kadının cinsel kimliğine dönük baskı ve tacizler kanıksatılmaya çalışılıyor. Çalışma düzeninde baskı, şiddet ve yıldırma olarak tanımlanan mobing, ağırlıklı olarak kadın işçiler üzerinde, aynı zamanda cinsel kimliğe dönük söylem ve tutumlarla uygulanıyor. Son yıllarda Kastaş, Migros, Manisa ECA, Remaks ve son olarak Gemlik Yazaki’de ortaya konulan direnişler ve yarattığı etkiler, kadın işçiler üzerindeki baskı ve mobbingin boyutlarını göstermenin yanı sıra, kadınlara dönük politikalara karşı sınıfın mücadele etme isteği ve eğilimini gösteriyor.

Keza, gerçekleşen kadın cinayetleri, her gün basına yansıyan şiddet haberleri, dahası dinci gericilik eliyle beslenen çocuk istismarının tırmanması, OHAL’e dayanarak baskının arttırılması, AKP iktidarının söylemde ve pratikte kadını yok saymaya dönük politikaları kadın işçi ve emekçilerde tepkiyi ve öfkeyi arttırıyor.

Mücadele tarihimiz, işçi ve emekçilere sermayeye karşı verilen mücadelede izlenmesi gereken yolu gösteriyor. Nasıl ki 25 Kasım 1960’da Dominik Cumhuriyeti’nde katledilen Mirabel Kardeşler devletin baskı ve şiddeti karşısında direnme ve mücadele etme iradesini ifade ediyorsa, Ekim Devrimi de iktidar mücadelesinde kadın işçilerin oynadığı rolü ve onların eşsiz deneyimini gösteriyor. Kadınların ikinci sınıf olarak görüldüğü, baskı ve gericiliğin hüküm sürdüğü Çarlık Rusya’sında, toplumun küçük bir kısmını oluşturan işçi sınıfının ve kadın işçilerin, kapitalist sömürünün bir parçası olarak iş yerlerinde cinsel baskı ve şiddete karşı gerçekleştirdikleri grevler söz konusudur. Keza, sınıf kardeşleriyle omuz omuza gerçekleştirdikleri Ekim Devrimi’nin ardından kurulan sovyet toplumunda kadın üzerindeki baskı ve şiddeti meşrulaştıran yasalar tek kalemde ortadan kaldırılırken, kadına yönelik şiddetin bin yıllardır dayandığı ataerkil kültür ve geleneklere karşı sistematik bir mücadele yürütülmüştür. Ekim Devrimi kadına yönelik şiddetin onu doğuran maddi koşulların ortadan kaldırılmasıyla çözülebilmesinin koşullarının yaratılabileceğinin somut örneği olmuştur.

İşçi Emekçi Kadın Komisyonları olarak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde, işte, evde, sokakta kadına yönelik şiddete karşı mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz. Ölümlerin, katliamların ve barbarlığın hüküm sürdüğü kapitalist düzende, şiddeti ortadan kaldırmak için, onu yaratan koşulların, yani bu düzenin ortadan kaldırılması gerekir diyoruz. Yaşamak için sosyalizm!

 

 

 

 

Reklamlar silindi, metalik gerçeklik kaldı!

 

Kadının kapitalist üretim içerisine girmesi veya çıkması, istihdam oranının artması veya azalması patronların ihtiyacına veya sermaye devletinin kadınlara dönük dönemsel politikalarına göre şekilleniyor.

Bir örnek daha bunu kanıtlarcasına devlet erkanı tarafından önümüze seriliyor. 2010 yılında “Kadın İstihdamının Arttırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması” konulu genelge gözden geçirilerek güncellendi. Nedir güncellenmesinin sebebi? Deniyor ki; ülke koşulları ve güncel ihtiyaçlar...

2010’da genelge çıkartılırken amacı, “Kadınların sosyo-ekonomik konumlarının güçlendirilmesi, toplumsal yaşamda kadın erkek eşitliğinin sağlanması, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve sosyal kalkınma amaçlarına ulaşılabilmesi için kadınların istihdamının arttırılması ve eşit işe eşit ücret imkânının sağlanması şarttır” şeklinde ifade ediliyordu. “Güncellenene” kadar hedefler hayata geçirildi mi, gerçekçi çabalar harcandı mı diye bakarsak elbette iç açıcı bir Türkiye gerçeği ile karşılaşmayacağız. Ama görülüyor ki kadınlar açısından olumlu olarak ele alınabilecek genelgedeki bazı maddelerin yazılı kalmasına dahi tahammül yok.

2017’nin sonuna gelirken, OHAL’li yaklaşık 1,5 seneyi geride bırakırken genelge “yeni”lendi. Taslağın kararı 22 Mart 2017 tarihinde gerçekleşen 8. Kadın İstihdamı Ulusal İzleme ve Koordinasyon Kurulu’nda alındı. Güncellenirken vazgeçilen hükümler ise şöyle; “Eşit işe eşit ücret imkanının sağlanması”, “iş yaşamının her alanında cinsiyet eşitliği sağlanması, fırsat eşitliğine dönük politikalar üretilmesi”, “kadının iş yaşamına paralel bilgilendirme eğitimlerinin yapılması”, “şiddet mağduru kadınlara, kadınlara yönelik düzenlenen projelerde öncelik sağlanması”, “kayıt dışı çalışmanın da göz önünde bulundurulduğu kadınların çalışma yaşamındaki durumunu daha anlaşılır kılan sistematik istatistiklerin düzenlenmesi”, “kadınlara iş yaşamına katılmasının önünü açacak olan iş yerlerinde kreş açılması”.

Tablo çok da şaşırtmıyor. Bu düzen ihtiyacı olunca çalıştırıp, işi bitince evin yolunu gösterenlerin düzeni değil mi? Yeni taslakla kadınlara deniyor ki; sosyo-ekonomik konumunuzun güçlenmesine gerek yok, kadın-erkek eşitliği beklemeyin sağlanmayacaktır, kadın istihdamının arttırılması yönlü politikalarımızı geri çekiyoruz, çalışanlarınız-çalışmaya hak kazananlarınız da “eşit işe eşit ücret” hayallerine kapılmasınlar.

Duyduklarımız, gördüklerimiz ve yaşadıklarımız kapitalizmin bellek yenilemesidir, bu düzenin ta kendisidir, reklamlara aldanmayınız! Zaten olan buydu, reklamlar silindi metalik gerçeklik kaldı!

 
§