23 Haziran 2017
Sayı: KB 2017/24

Katar krizi AKP iktidarını sıkıştırıyor
Referandumun ardından düzen siyasetine yeni dizayn
“Adalet Yürüyüşü” üzerine…
Kıvılcımları yangına dönüştürmek elimizde!
Kıdem tazminatının gaspına karşı örgütlü mücadeleyi büyütelim!
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun ertelenmesi ve ortalığa saçılan gerçekler
MEB’den Öğretmen Strateji Belgesi’ne güzelleme
Topyekûn saldırılara karşı topyekûn direniş!
İstanbul’da kamu emekçilerinin direnişi sürüyor
CT’de enjeksiyon bölümü bedellerle çay molasını kazandı
Türk Metal’in anket oyununa işçilerden tepki
Petkim işçileri üretimi durdurdu, giriş çıkışları kapattı
Diam Vitrin işçileri süreçlerini anlattı
Sendikal bürokrasi kadın işçiyi ve kadın sorununu görmüyor
Modern Nazi Kampı: Elsi Elektrik
DGB MYK Haziran Ayı Toplantı Sonuçları
İncirlik krizi ve arka planı
Londra yangını: Kapitalizm diri diri yakıyor!
Hollanda’da koalisyon yine kurulamadı
Yargısız infazlar ülkesi Türkiye
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hollanda’da koalisyon yine kurulamadı

 

Bilindiği gibi 15 Mart’ta Hollanda’da genel seçimler yapıldı. Liberal Parti (VVD) ile koalisyon yapan Emek Partisi (PvdA) tarihi bir yenilgi aldı. PvdA milletvekili sayısı 38’den 9’a düştü. Şimdi de muhalefet yaparak tekrar büyüme trendine girmek istiyor. Koalisyon için en ideal aday Yeşil ‘Sol’ (Groenlinks) olarak görülüyordu. Ancak 89 gün süren koalisyon çalışmalarından bir sonuç çıkmadı. Liberal başbakan Rutte’nin hummalı çalışmaları bile sonuç vermedi. Ve Yeşil Sol ile girişilen koalisyon kurma çalışmaları ikinci kere sonuçsuz kaldı.

15 Mart genel seçimlerinden hemen sonra VVD, CDA (Hristiyan Demokrat Parti), D’66 ve Groen Links koalisyon kurma çalışmalarına başladılar. Koalisyonun kısa sürede kurulacağı bekleniyordu.

Her seferinde şu veya bu burjuva parti neo-liberal sermaye politikalarını uyguluyor. 2012 seçimlerinden sonra hükümet, PvdA koalisyon ortağı olmasına rağmen katıksız bir sömürü ve talan politikası uyguladı. Hatta denilebilir ki sağın yapmaya cüret bile edemediği işçi ve emekçi düşmanı politikalar sözde sol ortağın onayıyla yürürlüğe kondu. Kitleler bu tarihi ihanete 15 Mart seçimleriyle tarihi bir yanıt verdiler. PvdA’yı adeta sildiler, üzerine çizik attılar. Hiçbir işçi PvdA’dan bir şey beklemiyordu. Ancak bu kadar arsızlığı hayal bile edemiyorlardı.

Bugün sermaye, PvdA’yla oynadığı oyunun benzerini Yeşiller ile kurgulamak istiyor. On yıllardır ortaya konan liberal ekonomik ve sosyal politikaları devam ettirmek istiyor. Yeşiller mülteci konusunu gündeme getirip koalisyona katılmak istemedi. Türkiye ile yapılan anlaşmanın bir benzerinin Tunus’la yapılmasını istemiyorlar. Mültecilerin Hollanda’da iltica başvurusu hakkının tümden ortadan kaldırılmasına karşı çıkıyorlar. Diğer sağ ortaklar ise iltica hakkının ortadan kaldırılmasını bir reel politika olarak görüyorlar. Gelen mültecileri Tunus ve Türkiye gibi sözde güvenli ülkelere göndermek istiyorlar.

Hiç kuşku yok ki Yeşiller diğer bazı önemli konularda da diğer ortaklarla problem yaşamaktadırlar. Gelecek yıl yapılacak yerel seçimleri de hesaba katan Yeşiller, emekçi düşmanı neo-liberal politikaları yumuşatmadan koalisyona katılmak istemiyor. Zira PvdA hezimeti daha hafızalarda çok taze.

Hollanda’da kurulması planlanan koalisyonun aşil tendonu VVD, CDA ve D’66’dan oluşmaktadır. Bunun yanına ek olarak ‘ortanın’ solu ve ‘sağından partiler aranıyor. Ama her hâlükârda yürütülecek politikalar bellidir. Bu politikaları sermaye sınıfı yazmıştır ve burjuva siyasetçilerine uygulatmaktadır.

 

 

 

 

Fransız şirketlerden Malta’da vergi vurgunu

 

Renault grubuna ait bir çalışan tek başına senelik 108 milyon avro ciro gerçekleştiriyor. Milyonlarca avro ciroyu gerçekleştiren bu mucize çalışan otomotiv devi Renault grubunun merkezi Boulogne-Billancourt’a değil, gruba ait vergi cenneti Malta’da bulunan iki şirketten biri olan RCI Insurance Limited şirketinde bulunuyor.

Oysa Malta’da şirket bulundurmak ve adres olarak göstermek her ne kadar mümkün olsa da vergi kaçakçılığından başka bir şey ifade etmiyor. Devlet sermayeli Renault, PSA gibi holdingler için daha da şok edici oluyor.

Mediapart ve European Investigative Collaborations (Avrupa Araştırmacı İşbirlikleri), ‘Malta Belgeleri’ (Malta Files) adıyla, yaptıkları araştırmalarda ulaştıkları 150 bin belgede Fransa’nın otomotiv sektöründen Renault ve PSA Peugeot-Citroën  ile hipermarket zinciri Auchan’ın, Malta’da bulunan şirketleri aracılığı ile milyonlarca avro vergi kaçırdığı açığa çıktı.

2004 yılından beri Avrupa Birliği üyesi olan 316 km2 alanı kaplayan Malta adası sermaye için bir cennet ada oluyor. Avrupa’dan Mediapart ve 13 gazetenin yaptığı ‘Malta Belgeleri’ olarak adlandırılan araştırmalarda ulaştıkları belgelerde adada 53 bin 247 şirketin kayıtlı olduğu belirtiliyor.

Sigorta şirketleri ve bankalar aracılığı ile gerçekleştirdikleri vurgunda Renault 17 çalışanı ile 2012-2015 arası 62 milyon avro, PSA Peugeut-Citroën 2009’dan bu yana 31 çalışanı ile 57 milyon avro, Auchan ise 2014-2016 yılları arası 21 milyon avro vergi iadesi elde etti. Fransa için sadece üç şirket üzerinden gerçekleşen yolsuzluk 141 milyon avroyu buluyor, oysa şirket sayısı azımsanmayacak kadar çok bulunuyor.

2014 yılında PSA Peugeot-Citroën’i iflastan kurtarmak için devlet kasasından %13 hisse karşılığı 800 milyon avro aktarılarak, devlet kasasından 1 milyar avroya yakın vurgun yapılıyor.

Belgeler, AKP şeflerinin kaçakçılığını ortaya serdi

‘Malta Belgeleri’ndeki bilgiler sadece bunlarla sınırlı değil. Fransa’dan binlerce şirketin yanı sıra İtalyan mafyasının uyuşturucu baronlarının kumar ve para aklaması, büyük futbol kulüplerinde oynayan oyuncuların yolsuzluğu ve Türkiye’den de kirli ilişkiler belgelerde yer aldı.

Türk sermaye devletinin şefleri Erdoğan ve Binali Yıldırım’ın 10 sene gibi kısa bir zamanda elde ettikleri milyonlarca avrodan bahsedilen belgelerde, Erdoğan ailesinin iki iş adamı Mübariz Mansimov ve Sıtkı Ayan’dan 26,5 milyon avro aldığı ifade edilmişti. Binali Yıldırım ailesinin 140 milyon avro değerindeki, 11 gemi ve Hollanda’daki 7 gayrimenkul de belgelerle ortaya serilmişti.

 

 

 

 

ABD’li şirket savaş uçağı satacak

 

Başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada savaş ve saldırganlık tırmandırılarak halklar kıyıma uğratılırken silah tekelleri de zenginleşmeye devam ediyor. Son olarak Amerikalı havacılık ve “savunma” sanayii şirketi Lockheed Martin’in 11 ülkeye 37 milyar dolar değerinde 440 adet F-35 savaş uçağı satacağı duyuruldu.

Reuters’in iki gizli kaynağa dayandırdığı haberine göre, şimdiye kadarki en büyük F-35 satışı olan anlaşmayla uçaklar 3 parti halinde teslim edilecek.

Lockheed Martin’den bir yetkili, anlaşma veya kontrata dair açıklamaların ABD hükümeti tarafından yapılacağını duyururken, anlaşmaya Türkiye, Avustralya, Danimarka, İsrail, İtalya, Japonya, Hollanda, Güney Kore ve Birleşik Krallık’ın dahil olduğu öğrenildi.

Reuters haberine göre, 2018 mali yılı içerisinde en az 135 jetin alımını kapsayan ve ilk teslimatın 2020’ye planlandığı görüşmelerde her F-35 savaş uçağı için ilk etapta ortalama 88 milyon dolarlık fiyattan bahsediliyor. 2019 ve 2020 yılları anlaşmasındaki adedin ise yıllık en az 150 olması bekleniyor. F-35’lerin 2019 yılındaki fiyatının ortalama 85 milyon dolar, ertesi yıl ise 80 milyon dolara düşmesinin beklendiği belirtilirken son F-35 anlaşmasının uçak başına 102 ve 95 milyon dolar olduğu ifade ediliyor.




Düşük katılım oranı damga vurdu

 

Fransa’da genel seçimlerin 18 Haziran'da yapılan ikinci turunda İçişleri Bakanlığı sonuçları açıkladı.

Macron’un Yürüyüş (La Republique en Marche) hareketi 308 ve müttefiki MoDEM (Demokrat Hareket) 42 olmak üzere 577 sandalyeden 350’sini almış oldu. Cumhuriyetçiler ve müttefiki UDİ 131, Sosyalist Parti (PS) 29, Boyun Eğmeyen Fransa (Fİ) 17, Fransız Komünist Partisi (PCF) 10, ırkçı-faşist Le Pen’in partisi Ulusal Cephe (FN) 8 sandalye elde etti.

Macron’un Yürüyüş hareketinin ezici çoğunluğu aldığı milletvekili seçimlerinde sandığa gitmeyenlerin oranı ise yüzde 57,36 olarak açıklandı. Her iki turda da katılım oranının yüzde 50’nin altında kalmış olması Fransa tarihinde bir ilk olarak gerçekleşti.


 
§