17 Şubat 2017
Sayı: KB 2017/07

Savaşa ve yayılmacılığa karşı işçilerin birliği halkların kardeşliği
Türkiye ve İsrail arasında ‘derin muhabbet!’
Özelleştirmenin, gaspın, talanın OHAL’i; Varlık Fonu
Suruç Katliamı iddianamesi: Devlet katliamı örtmeye çalışıyor!
Bir katliamın aynasından yansıyan devlet gerçeği
“Bulunduğumuz her noktayı direniş mevzisine dönüştüreceğiz!”
Kitlesel kıyımları, yaygın direnişlerle karşılamalıyız!
Tekstil İşçileri Sempozyumu gerçekleştirildi
Sınıf cephesinde eylem ve direnişler
Petro-kimya işçilerinin mücadele tarihi-3
Devrimci sınıf hareketi!
Gençlik akademisyenlere sahip çıktı
AKP iktidarı üniversiteleri “kavgaya davet etti!”
Trump ve hegemonya savaşları
Avrupa metropollerinde mülteci dramı
Sertleşen NATO-Rusya gerilimi
Almanya’da seçimler ve Alman burjuvazisinin beklentileri
İyi ki doğdun Charles Darwin!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Suruç Katliamı iddianamesi: Devlet katliamı örtmeye çalışıyor!

 

Üzerinden 19 ay geçen Suruç Katliamı’na dair iddianame, gizlilik kararının geçtiğimiz günlerde kaldırılmasıyla ortaya çıktı. Davanın ilk duruşması 4 Mayıs günü Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. İddianamenin içeriğine, dosyadaki delillere ve soruşturma sürecine dair Suruç İçin Adalet Platformu avukatlarından Gülhan Kaya ile konuştuk. Yayın vesilesiyle kısaltarak yayınladığımız röportajın tamamına kizilbayrak1.net’ten ulaşabilirsiniz.

- Suruç Katliamı’nın üzerinden 19 ay geçti ancak iddianame yeni hazırlanmış oldu. İddianamenin içeriğine girmeden önce, bu 19 ay içinde soruşturma süreci nasıl gelişti?

- İlk günden itibaren dosyaya gizlilik kararı konulmuştu. Biz bu gizlilik kararının kaldırılması için çokça talepte bulunduk. Çünkü hep şöyle söyledik; soruşturmanın düzgün bir biçimde ilerleyebilmesi için dosyanın bize açık olması gerekir. Fakat gizlilik kararı kaldırılmadı. Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptığımız başvuru da bugüne kadar sonuçlanmış değil.

Gizlilik kararıyla engellenen biz olduk”

Öncelikle dedik ki bu münferit bir olay değil. Bu bir örgüt olayı, IŞİD yaptı denildi. Ve bu soruşturma 7 Haziran öncesi HDP binalarına yapılan saldırılardan, HDP Diyarbakır mitingine yapılan bombalı saldırıdan bağımsız tutulamaz. Bu soruşturmaları dosyaya alın çünkü bunlar arasında bağlantı olma ihtimali çok yüksek. Mesela MİT TIR’larıyla ilgili dosya hâlâ devam ediyor. Sonra bu failin ailesi, yakın çevresi... En basit yapılması gerekenlerse, Suruç’a giriş ve çıkışlarını gösteren görüntü kayıtları. Araçlarla gelip gelmediği, Suruç’ta herhangi bir yerde konaklayıp konaklamadığı, bunların hepsinin araştırılması gerekiyor dedik. Ancak bu taleplerimize ilişkin herhangi bir inceleme yapılıp yapılmadığını bile öğrenme şansımız olmadı. Savcılık sürekli bize “Sizin taleplerinizi mutlaka yerine getireceğim” dedi fakat bunlara dair tek bir evrak bize gösterilmedi. Dosyadan bugüne kadar alabildiğimiz tek şey otopsi raporları.

Sunduğumuz hiçbir talebin de bugüne kadar araştırılmamış olduğunu gördük. Gizlilik kararıyla aslında bizi soruşturmadan uzak tutmanın amaçlandığını, bu katliamı aydınlatmak gibi bir niyetin olmadığını bir kez daha görmüş olduk.

İddianame yalnızca tetikçilere indirgenmiş

Sadece Ankara Katliamı dosyasında sanık olan Yakup Şahin’in bir beyanı var. Böyle olunca şu an bu dosya sadece Yakup Şahin üzerinden gidebilecek bir dosya. Biz zaten kasten olduğunu her zaman dile getiriyoruz. Devletin en azından alması gereken önlemlerin hiçbirini almadığı gerekçesiyle soruşturmanın genişletilmesini talep ettik ama bugüne kadar bu talebimize yanıt alamadık.

Valilik hakkında soruşturma izni verilmedi. Emniyet müdürü hakkında dava açıldı. Biz o davanın da ilk aşamasında emniyet müdürüyle hiçbir biçimde yüz yüze gelemedik. Bu katliamdaki sorumluluğunu ortaya çıkarabilecek şekilde sorular sormamız engellendi ve gerçek duruşma gününden bir gün önce dinlendi.

Ve sonuç olarak görevi kötüye kullanmaktan 7500 lira para cezası verildi emniyet müdürüne. Bu da 12 ay taksitlendirilerek bir kez daha ödüllendirilmiş oldu.

Avukatlara gizlilik varken takip edilen çetecilere dokunulmadı

Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün katliamın yaşandığı gün iki, iki buçuk saatlik bir görüntüsü mevcut iddianamede. Bir de evinde yapılan aramada IŞİD’e ait katliam görüntüleri var. Fakat onunla ilgili de aile bireyleri hakkında herhangi bir soruşturma yürütülüp yürütülmediğini göremiyoruz iddianameden. Onun dışında tek bir araştırma yapılmamış 19 ay boyunca. “Herkese kapalı olsun, sanıklar kaçmasın” demiş savcı, fakat tek bir delil toplamak gibi bir çabası olmamış. Bu da şunu gösteriyor bu soruşturma bizden gizlenmiş. Katliamdan sonra İlhami Balı’nın, Deniz Büyükçelebi’nin Türkiye’ye giriş çıkışları çok rahat; telefon dinlemeleri yapılmasına, haklarında soruşturma olmasına rağmen...

Bizim taleplerimizin yerine getirilmemesiyle Alagöz’ün kardeşi Ankara Katliamı’nın bombacısı oldu. Gizlilik kararının katliamı aydınlatmak değil aksine soruşturmayı kapatmak için konulmuş olduğu da ortaya çıktı.

- Ankara Katliamı davasından tutuklu Yakup Şahin’in birtakım ifadeler verdiği ortaya çıktı. Bu ifadeler dosyaya nasıl yansıdı?

- Sadece Halil İbrahim Durgun’la bir görüşme yaptığı, “Suruç’u kim yaptı” dedikten sonra Durgun’un da “Biz yaptık, bu kişiyi zaten Büyükçelebi gönderdi Suriye’den, biz Antep’te bir gün misafir ettik, üzerine bombayı yerleştirdik ve bir motosikletle bir gün önce Suruç’a gönderdik” dediği yer alıyor. Bunun şöyle bir önemi var, Suruç gibi Kobanê’den kaynaklı inanılmaz derecede güvenlik önlemlerinin alındığı ve muhtemelen yüz tarama gibi birçok şeyin kullanılabildiğini düşündüğümüz bir yer bakımından bir motosikletle Alagöz’ün Suruç’a girişinin belirlenememiş olması bizce imkansız. Ama belirlenmek istenmediği kesin.

Görüntülerin aslında bir kısmını görebildik. Düşünün ki bu emniyet SGDF’liler Suruç’a gelecek diye müthiş bir güvenlik önlemi almış fakat aynı saatlerde Suruç gibi bir yerde emniyetin önünden bir kişi çok rahat elini kolunu sallayarak geçiyor. Uzunca bir süre şehirde dolaşıyor ve bir tek güvenlik önlemine takılmıyor.

Bombacı zaten öldü, dosyayı kapatalım”

Katliamın yaşandığı andan itibaren yapılan görüşmelerde savcılığın tavrı şuydu: ‘Bombacı öldü o yüzden bu dosyayı kapatmamak için elimizde hiçbir delil yok.’ Başından beri niyet bu olunca ona yardım edenler, kimler göndermiş vs. bunlarla ilgili de hiçbir araştırma yapılmamış oluyor.

İddianamede şu var; bir tane bombacı öldü. İki tane fail öldü. Yakup Şahin zaten Ankara Katliamı’nın sanığı ve tutuklu, Büyükçelebi, Balı da zaten Suriye’de ve ulaşmak için herhangi bir işlem yapılmamış. Elimizde sanık olarak şu an sadece Yakup Şahin var. Alagöz’ün herhangi bir bağlantısı araştırılmadığı için bu davaya da hiç kimseyi dahil etmemeye çalışacaklar.

Önlem almadık” itirafı

Bugüne kadar “gizlilik kararı kaldırılsın” mücadelesi yürüttü aileler, çok güçlü bir mücadele vardı. Bu adalet mücadelesinin bu dava açısından temel bir yerde durduğunu düşünüyoruz. Şimdi ikinci bir aşama başladı aslında. Bu sefer de katliamda sorumluluğu olan bütün devlet görevlilerinin bu dosya kapsamında yargılanmaları... Çünkü bir bombalı eylem yapılacağına dair öncesinde istihbarat raporları var ve buna rağmen önlem alınmayarak esasında bu katliama özel olarak davetiye çıkarılmış. Zaten her ne kadar emniyet müdürü 7500 lira gibi bir cezayla kurtulmuş olsa da aslında devlet bir taraftan da şunu kabul etmiş oldu: Alınması gereken önlemler vardı ve biz almadık.

- Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

- O gün katliamdan sonra yakalanan Abdullah Ömer Aslan var, motosikletle orada yakalanıyor. Çantasında IŞİD bayrağına benzer bir bayrak buluyor oradaki insanlar. Polis bu kişiyi alıyor götürüyor, iddianamede hiçbir şey yok onunla ilgili. Yakup Şahin motosikletle götürüldüğünü söylüyor. Bazı kişiler katliamdan önce bir motosiklet sesi duyduklarını söylüyorlar. Bununla ilgili savcılık takipsizlik kararı veriyor.

Antep’te düğündeki bombalamayla ilgili takipsizlik kararı verildi. Bu dosyayla ilgili de niyet oydu fakat bu dosyanın kapanmaması için çok ciddi bir adalet mücadelesi verildi, bu bir kazanımdır. Bundan sonra da yine hiç durmaksızın bu soruşturmanın genişletilmesi için biz avukatlar olarak da adalet mücadelesinin bir yerinde mutlaka duracağız ve devam edeceğiz.

Kızıl Bayrak / İstanbul


 
§